• Sonuç bulunamadı

BİLGİ TOPLUMU, YENİ EKONOMİ VE BİLGİ EKONOMİSİ

1.4. İLGİLİ KONULAR HAKKINDA TARTIŞMA

1.4.6. BİLGİ TOPLUMU, YENİ EKONOMİ VE BİLGİ EKONOMİSİ

“Bilgi Toplumu” kavramı, insanoğlunun yaşadığı uzun bir sürecin gelinen son bölümünü ifade etmekte kullanılabilmektedir. Bundan önce geçilen aşamalara da benzer adlar verilmiştir. Bunları kısaca şu şekilde belirtebiliriz:

Dün

 Tarım Toplumu (Sanayi Öncesi Toplum)  Sanayi Toplumu,

Bugün ise

 Bilgi Toplumu veya

 Uzay Toplumu

Bunların hepsi, insanoğlunun yaşam sürecinde önemli değişimlerin meydana geldiği aşamalar olmuştur. Kimi yazarlar bu aşamalara birer çağ olarak da bakmaktadır. Yani “bilgi toplumu” yerine “bilgi çağı” kavramını kullanan yazarlar bulunmaktadır. Bu kavramları etraflıca ele almak bu çalışmanın kapsamı dışındadır fakat ilerleyen bölümlerde sıkça değinebileceğimiz kavramlar oldukları için, kısaca da olsa ele alınmalarında yarar görülmektedir.

Sanayi öncesi toplumda doğayla iç içe bir yaşam söz konusudur. Geçim

kaynaklarının büyük bir bölümü tarım, madencilik ve ormancılık gibi çalışma koşullarının zor olduğu alanlardır. Bu dönemde coğrafi koşullar yaşamın belirleyici özellikleri arasında bulunmaktadır. Bu koşullar altında yaşam, yoğun olarak rastlantılarla biçimlenmektedir.

Toplumsal yaşam geniş aile tipiyle varlığını sürdürmektedir256. İnsanoğlu bu ilk dönemde doğayı anlamak, doğa koşullarıyla mücadele etmeyi öğrenmek ve hayatta kalmak için savaşmıştır. Doğa ve deneyimler, o dönemde temel bilgi kaynağı konumundadır. “Doğa” kavramının içinde toprak, canlılar ve doğa olaylarını saydığımız için bu kaynağı, oldukça zengin bir bilgi kaynağı olarak nitelendirebiliriz. Büyük ölçüde “yaşamsal” veya “deneyimsel” diyebileceğimiz bu bilgiler, insanoğlu tarafından içselleştirilerek gelişmek ve güçlenmek için kullanılmıştır. Yüz yıllara yayılan bu girişimse, bir sonraki aşamaya geçmek için gerekli alt yapının yavaş yavaş hazırlanmasını sağlamıştır.

Bir sonraki aşama “sanayi toplumu” aşamasıdır. Baran ve Burcu’ya göre bu toplum, mamül üreten bir toplumdur. Dünya teknik ve akılcı bir biçim aldığından, mamül üreten makineler önem kazanmakta ve yaşam mekanik bir hale gelmektedir. “Zaman” kavramı iş yaşamında önemli bir unsur olmaktadır. Böylece sanayi öncesi toplumdaki kas gücü, sanayi toplumunda yerini enerjiye bırakmakta, makineleşme sonucunda verim artmaktadır. Uzmanlaşmış ve programlanmış bir toplum yapısı ortaya çıkmakta, hiyerarşi ve bürokrasi yoğun olarak yaşanmaktadır257. Bu dönemde insanoğlu, doğa hakkındaki bilgilerini üretim, iletişim, ulaşım gibi alanlara yönelterek gelişmiş ve küresel ölçekte geri döndürülemeyecek bir değişim dalgası başlatmıştır. Bu dalga, onu üçüncü aşamaya götürecek bir sürecin işaretlerini barındırmaktadır.

Sanayi çağı kavramı, hem “demokratikleşme”, “kentleşme”, “sanayileşme”, “eğitimde fırsat eşitliği”, “profesyonelleşme”, “bilim ve teknoloji”, “üretim ve tüketim”, “işletme ve işletmecilik” veya “çağdaşlaşma” vb. gibi kavramlarla bağlantılıdır; hem de bu kavramların anlamlarındaki gelişmelerle açıklanabilir. Bilgi çağına geçmek için, sanayi çağını tamamlamak ön koşuldur. Aynı zamanda, bilgi çağına geçerek bilgi toplumu olabilmek için, bilgi sektöründe istihdam edilen işgücü oranının, diğer sektörlerdeki işgücü oranlarını aşması gerekir258.

Yazarlara göre “sanayi sonrası toplum”, bir hizmet toplumudur. Bu bakımdan, doğa ile ilişkilerden çok kişilerarası ilişkiler ön planda tutulmaktadır. Bu toplum tipinde ne kas ne de enerji önemlidir. Önemli olan enformasyondur259. Ceyhun ve Çağlayan ise farklı bir tanım üzerinde durmaktadır. Onlara göre, “bilgi teknolojilerini (information technologies) araştırıp

256

Aylin Görgün Baran ve Esra Burcu, “İnternet Kullanımının Sosyal İlişkiler Üzerine Etkileri”, Bilginin

Serüveni: Dünü, Bugünü ve Yarını…, (Yay. Haz. Özlem Bayram [ve öte…]), Ankara: TKD, 1999, s.

453. 257

Baran ve Burcu, a.g.e., s. 453–454. 258

Aysel Yontar, “Bilgi Çağı ve Türkiye’de Bilgi Hizmetlerinin Planlanması: Kavramsal Bir Yaklaşım”,

Prof. Dr. Jale Baysal’a Armağan, (Yay. Haz. Hasan S. Keseroğlu), İstanbul: TKD İst. Şb., 1993, s.

137–138. 259

geliştiren, üreten ve kullanan toplumlara enformasyon toplumu yani bilgi toplumu” demekteyiz260.

Önceki aşamaları “birinci” ve “ikinci dalga” olarak tanımlayan A. Toffler, bu çağı da “üçüncü dalga” olarak nitelendirmektedir. Ona göre bu yeni devrimi tarif etmek zordur, çünkü halen onun içinde yaşıyoruz. Tıpkı sanayi devrimi sırasında doğup da büyük değişimlerin meydana geldiğini fark eden fakat bu değişimlerin karmaşıklığıyla başı dönen birisinin halini yaşıyoruz. O (devrim), bize, birbirinden kopuk değişimlerin büyük saldırısı gibi görünüyor261.

Bilginin güç demek olduğu çağımızda doğru bilginin, doğru yerde, doğru zamanda, doğru kişilerce kullanılmasının, belki bugüne kadar bir türlü ulaşılamayan “mutlu bilgi toplumu” olma hayalini gerçekleştirebileceği belirtilmektedir262. Bu hayal gerçekleşebilecek mi? Bunu öngörmek oldukça zordur fakat bu çağın bütün kurumları, üzerlerine düşen görevleri hakkıyla yerine getirirse deneme fırsatı bulabiliriz. Bu konuda kütüphane ve belge bilgi merkezlerine büyük görevler düşmektedir. Ellerinde “üçüncü dalga”nın olanakları ve - teorik olarak- gelişmiş insan gücü olan bu merkezlerimiz, doğru işi doğru şekilde yapma konusunda yine bu dalgadan güç alacaktır. Bu düşünceler ideal anlayışa uygundur; belli ki ideale ulaşma konusunda çeşitli sorunlar vardır. Bu sorunlar, ancak bütün kurumların “doğru olanı” yapmaya çalışmasıyla aşılabilir. Bu ise insanla ilgili bir durumdur. Görüldüğü gibi, insan için daha iyiyi yine insan yapabilmektedir.

Kimi yazarlara göre, yeryüzüne hâkim olanların, kendi hâkimiyetleri altında başlamak üzere olduğunu iddia ettikleri “bilgi çağı”, bir seraptan, aldatmaca ve yutturmacadan öte; hiçbir şey değildir. Buna göre, gerçek “bilgi çağı”, teknolojinin ve teknokratların kaba gücü emrinde değil, temel ve evrensel değerlerin hizmetinde, insanın hizmetinde olması ile gerçekleşebilir263.

“Yeni ekonomi” veya “bilgi ekonomisi” kavramlarına gelirsek, bunları çeşitli yazarların değişik şekillerde fakat aynı anlamda ele aldıkları görülmektedir. Bu ekonomiye “üçüncü dalga ekonomisi” adını veren yazarlar, bu ekonomiyi devrimci kılan olgunun ne olduğu konusunda şunları belirtmektedir264: Toprak, emek, hammaddeler ve hatta sermaye bile sonlu iken bilgi, hangi bağlamda olursa olsun, tükenmez bir kaynaktır. Bir buhar kazanı ya da montaj hattından farklı olarak, bilgi aynı anda iki ayrı firma tarafından kullanılabilir. Aynı zamanda firmalar, bu bilgiyi daha çok bilgi üretmek için kullanabilir. O nedenle sonlu,

260

Ceyhun ve Çağlayan, y.a.g.e., s. 7. 261

Alvin Toffler, Dünyayı Nasıl Bir Gelecek Bekliyor?, 2.bs., (Çev. Murat Çiftkaya), İstanbul, İz, 1997, s. 22.

262

Nurhayat Yoloğlu, “Bilgi Toplumu: Olmak ya da Olmamak”, M.Ü. İletişim Fakültesi Dergisi, [t.y.], s. 454.

263

Hüseyin Hatemi, “Bilgi Çağı Toplumu”, Yeni Türkiye, 20, 1998, s. 1594. 264

Alvin Toffler ve Heidi Toffler, Yeni Bir Uygarlık Yaratmak: Üçüncü Dalganın Politikası, (Çev. Zülfü Dicleli), İstanbul: İnkılâp, 1994, s. 42.

tükenebilir girdiler üzerine kurulu ikinci dalga iktisat teorilerinin, üçüncü dalga ekonomilerine uygulanması mümkün değildir.

Ekonomik değerlendirmeler yıllarca üç klasik sektöre göre yapılmaktaydı: Sanayi, tarım ve hizmetler. Ancak ekonominin değerlendirilmesinde hizmetler sektörü içinde “kaybolan” enformasyon sektörünün, dördüncü sektör olarak ayrıca ele alınmaya başlandığı görülmektedir. Ekonomide enformasyon sektörü çalışmaları ABD’de Fritz Machlup’un “ABD’de Bilginin Üretimi ve Dağıtımı” kitabının 1962’de yayınlanmasıyla başladı265. Enformasyon sektöründeki gelişmeler ve bilgi ekonomisinin birlikte ortaya çıktığı öne sürülebilir. Bilgi bir mala ve değere dönüşmüş olmakta, bilgiye sahip olan değerli, sahip olmayan değersiz olabilmektedir. Ülkeleri “gelişmiş”, “gelişmekte olan” ve “gelişmemiş” olarak sınıflandırmada temel ölçüt bilgidir.

Tonta’ya göre bilgiye dayalı ekonomi, “zenginlik yaratmada bilgi yaratma ve kullanmanın başat rol oynadığı ekonomidir266.

Ekonomi, sürekli artan bir şekilde bilgi üzerine temellenmektedir. İşleri yapmanın en iyi yolunu bulma, uzun süreli büyümenin ana kaynağı olmuştur. Modern ekonomide, üretimin çok büyük miktarlarda büyümesi soyut bir şekilde gerçekleşmekte, ağır olmayan ekonomi diyebileceğimiz ekonomide, maddi girdilerden çok fikirlerin olağanüstü başarı gösterdiği görülmektedir. Yeni toplum, bilgi etrafında örgütlenmektedir. Yeni işletmeler diye tanımlayabileceğimiz küresel işletmeler de bilgi temelinde şekillenmiştir. Bugün gerek ürettiği mamül veya hizmet bilgisini, gerekse müşterilere ait bilgileri iyi kontrol eden, etkili ve zamanında kullanmasını bilen işletmeler, yoğun rekabet ortamında kazanma için daha avantajlı konumdadırlar267. Modern, yeni ekonomi veya bilgi ekonomisi diyebileceğimiz ekonominin en temel ve önemli girdisi bilgidir. Bu ekonomide, her işlemin bir bilgi altyapısına dayandırılması esastır. Kuruluşların tüm süreçleri bilgi - yoğun olarak tasarlanmakta, çalışanların bu uyumu sağlamalarına büyük önem verilmekte ve sürekli gelişme çerçevesinde kendilerini yenilemeleri üzerinde durulmaktadır. Müşteri bilgilerine verilen önem de buradan gelmekte, bu anlayış Müşteri İlişkileri Yönetimi çerçevesinde ele alınmaktadır. Bu açıdan, bilgi ekonomisiyle MİY’in ne denli bağlantılı olduğu ortaya çıkmaktadır.

Bu hızlı değişim sürecinde küresel bilgi ekonomisi düzeni yerleşirken, kütüphanecilerin gelişmeleri büyük bir dikkatle izlediklerine ve hemen görüş bildirip pozisyon

265

Haluk Geray, Yeni İletişim Teknolojileri, Ankara: [y.y.], 1994, s. 73 ; Aysel Yontar, “Bilgi Çağında Halk Kütüphanesinde Enformasyon Hizmeti”, Türk Kütüphaneciler Derneği İstanbul Şubesi Haber

Bülteni, 1, 4, 1991, s. 5.

266

Yaşar Tonta, “Bilgi Ekonomisi ve Bilgi Hizmetlerinin Kişiselleştirilmesi”, Bilgi Ekonomisi

Konferansı (16 Ocak 2001 – Ankara), (Konferans Notları), s. 1.

267

Ali Eleren ve Mustafa Kurt, “Bilginin Organizasyonlar İçin Değişen Anlamı ve Stratejik Önemi”,

almaya çalıştıklarına değinilmektedir268. R. Feynman, “Dünyadaki olguların tersine çevrilemeyeceğini herkes çok iyi bilir. Yani bir şeyler olur ve onlar bir daha ters yönde gelişmezler” demekte, geçmişi değil ama geleceği etkilemenin mümkün olduğunu belirtmektedir269. Bilgi ekonomisinin, kütüphanecileri hizmetlerini yapma konusunda olumlu veya olumsuz olarak nasıl etkilediği sürekli izlenmelidir. Ancak bu şeklide, yani izleyerek ve zamanında tepki vererek geleceğe etki edilebilir. Özellikle politika geliştirirken, üst makamların kütüphane bakış açısını da hesaba katmalarının sağlanması önem taşıyabilmektedir.

Kütüphane ve belge bilgi merkezleri, bilgi toplumunun önemli bir aktörüdür. Geçmişten bugüne bilginin aktarımından, özelleşmiş, güncel, zaman ve mekândan soyutlanmış bir bilgi hizmetine kadar birçok şekilde, toplumları ileriye doğru evirme konusunda önemli işlevleri yerine getirmektedirler. Bugün bu rol, yeni ekonomi veya bilgi ekonomisiyle daha da somut bir hal almış olmaktadır. Kuruluşlar için diğer girdilerden çok, bilgi girdisi önem kazanmış bulunmaktadır. Bu girdinin elde edilmesinin sihirli yolları yoktur. Hem eski bilgilerin korunması ve yararlandırılmasında, hem de yeni bilgi üretiminde anahtar bir konumda olan kütüphanecilerle kütüphane ve belge bilgi merkezleri, sağladıkları tükenmeyen bilgi kaynağıyla bunu kolaylaştırabilir. Tabii, bu konuda yardım almaları gereken noktalar vardır. Belki de toplumun kütüphanecilere yapacağı en büyük yardım, onları önemsemek ve beklentiler doğrultusunda hizmet için onlarla birlikte çalışmak olmalıdır. Gelecek bölümlerde açıklanacağı üzere, toplumun nasıl bir hizmet beklediği, bu kuruluşların nasıl desteklenebileceği, kütüphanecilerin ne yapmak istediği ama yapamadığı, kısırdöngünün nasıl değişebileceği konusunda derin ve karşılıklı bir bilgi eksikliği bulunmaktadır. Bu bilgi eksikliğinin, toplumla kütüphane çalışanları arasında etkileşimin yeterince oluşmamasına ve “sorunları birlikte çözme” yaklaşımının gelişmemesine yol açtığına inanılmaktadır. Bu inanç doğrultusunda ele alınan Müşteri İlişkileri Yönetiminin, bu etkileşimi, iletişim boşluğunu doldurarak sağlayabileceği, “yapılanın” “yapılmak istenene” doğru değişmesi gerektiği öne sürülmektedir.

268

Ayr. bkz. Selma (Alpay) Aslan, “2000’li Yıllarda Bilgi Hizmetleri”, [Çevrimiçi] Elektronik Adres:

http://www.selmaaslan.50megs.com/bilgi_hizmetleri.htm 26.02.2004 269

Richard Feynman, “Geçmiş İle Geleceğin Ayırt Edilmesi”, Galileo’nun Buyruğu: Bilim

Yazılarından Bir Derleme, (Derleyen Edmund Blair Bolles), (Çev. Nermin Arık), Ankara: TUBİTAK,