• Sonuç bulunamadı

2. Eşdeğerlik Yaklaşımına Yönelik Yöntem Belirleme: Eşdeğerlik Piramidi

2.1. Eşdeğerlik Piramidinin Çeviri Eserlerden Örnekler Üzerinde

2.1.1. Bertolt Brecht’in “Mutter Courage und ihre Kinder (Cesaret Ana ve

İncelenmesi

Eşdeğerlik piramidi bağlamında Bertolt Brecht’in “Mutter Courage und ihre Kinder” adlı eserinin Türkçe çevirileri üzerinde karşılaştırmalı ve eleştirel bir incelemede bulunulmuştur. Elde edilen çıkarımlara dayanarak getirilen yaklaşımlarla söz konusu çeviri metinlerin, Eşdeğerlik açısından uygunluğu ve yeterliği tartışılmıştır. Kaynak metin ve çevirilerinden seçilen örnekler aşağıda ayrı ayrı ele alınarak Eşdeğerlik piramidi bu örnekler üzerinde uygulanmaya çalışılmıştır. Çevirilerin incelenmesinde getirilen eleştiriler daha uygun bir Eşdeğerliğin piramit kapsamında nasıl elde edilebileceğine yöneliktir. Sunulan alternatifler ve çıkarımlar daha yeterli bir çeviriye ulaşmada ortaya koyduğumuz fikirlerimizi içermektedir.

Örnek 1:

KM: “DER WERBER (…) Ich hab hier mein Vertrauen in die Menschheit

verloren, Feldwebel” (Brecht, 1999: 9).

Ç1: “ÇIĞIRTKAN (…) Ben burada insanlığa olan güvenimi yitirdim ÇavuĢ” (Selen, 1999: 9).

Ç2: “ÇIĞIRTKAN. (…) Ġnsanlığa olan güvenimi yitirdim ÇavuĢ” (Damgacı ve Sencer, 1967: 7).

Orijinal cümle içerisindeki Feldwebel sözcüğü düz anlam itibariyle baĢçavuĢ manasına gelmektedir (Steuerwald4

, 1998: 214). Her iki çeviri metinde de bu sözcüğün düz anlamı dışına çıkılarak kullanıldığı görülmektedir. Ancak baĢçavuĢ yerine çavuĢ kelimesinin tercih edilmiş olmasının yeterli Eşdeğerlik sağlanabilmesi açısından uygun olmadığını düşünüyoruz. Hedef dil alıcısına yönelik iletişimsel açıdan çavuĢ sözcüğünün tercih edilmiş olma ihtimali göz önünde bulundurulduğunda edimsel Eşdeğerlikten söz edilebilir. Amaca yönelik olma koşulu ve hiyerarşik yapı sebebiyle piramit içerisinden ilk basamakta yer alan düz anlamsal Eşdeğerliğin tercih edilmesi aktarım açısından yeterli gelebilir. Bu yüzden bir diğer basamaklarda yer alan Eşdeğerlik türlerine başvurulmasına gerek olmadığı kanısındayız. Ç2’de dikkat çeken husus, orijinal eserdeki cümlede yer alan hier sözcüğünün yok sayılmış olmasıdır. Burada anlamına gelen hier sözcüğünün hedef metne aktarılmamasını gerektirecek özel bir durum tespit edemedik. Bilakis, burada sözcüğüne hedef metinde yer verilmesi, cümlenin ait olduğu karakterin, içinde

yaĢadığı o ortamdan Ģikâyet ettiğine işaret eder ve cümle bir genellemeye tabii

tutulmuş olmaz. Böylece anlam kargaşası yaşanmamış olur. Ç1’de düz anlamsal Eşdeğerlik düzleminde burada sözcüğünün kullanılmış olması daha uygun bir

4 Bu ve bundan sonraki sözcüklerin anlamlarına başvurmada Steuerwald kaynak sözlük olarak tercih edilmiştir. Tekrardan kaçınmak amacıyla metin içinde her defasında kaynak gösterimine gidilmemesi uygun görülmüştür.

aktarım elde edilmesini sağlamıştır. Sonuç itibariyle Eşdeğerlik açısından Ç1’deki aktarımın Ç2’dekine oranla daha uygun ve yeterli bir aktarım olduğu izlenimindeyiz.

Örnek 2:

KM: “DER FELDWEBEL Halt, wohin gehört ihr, Bagage?” (Brecht, 1999: 11).

Ç1: “ÇAVUġ Hey ayaktakımı! Siz neyin nesisiniz?” (Selen, 1999: 10).

Ç2: “ÇAVUġ. Hey safralar! Siz neyin nesisiniz?” (Damgacı ve Sencer, 1967: 9).

Kaynak metinden alıntılanan orijinal cümlede Halt sözcüğünün her iki çeviri metinde de hey ünlemiyle karşılandığı görülmektedir. Halt sözcüğü emir kipinde çekilmiş bir fiildir. Dolayısıyla ünlem niteliğinde bir manayı da içinde barındırdığı kanaatindeyiz. Düz anlamsal olarak dur manasına gelmektedir. İlk basamakta yer alan düz anlamsal Eşdeğerlik düzeyinde bir aktarım sağlanıldığı takdirde uygun bir çeviri elde edilmiş olabilir. Ancak anlamsal boyutta yeterli etkinin yansıtılmış olup olmadığından emin olmak için kaynak metin özelliklerinden bahsetmemiz gerekir.

Bertolt Brecht’in “Cesaret Ana ve Çocukları” adlı eseri metin türü olarak bir tiyatro eseridir. İçerik olarak, kullanılan dil ve üslup yönüyle daha çok halka hitap etmektedir. Kaynak metin alıcısı olarak hedeflenen kitle çoğunlukla halkın kendisidir. Halk dilinde (Bavyera Lehçesi) kaleme alınmıştır. Verilen bilgiler dâhilinde halt sözcüğünün düz anlamsal karşılığıyla hedef metne aktarılması, alıcı üzerinde bırakılmak istenen etki bağlamında yeterli gelmeyebilir. Örnek çevirilerde tercih edilmiş olan hey ünlemiyle, yan anlamsal Eşdeğerliğin sağlanabildiği kanısındayız. Bu yüzden yeterli bir aktarıma ulaşılabildiğini düşünüyoruz. Dolayısıyla Eşdeğerlik piramidinde bir üst basamağa başvurulmasına gerek kalmamıştır. Eğer yan anlamsal Eşdeğerlik türüyle yeterli bir aktarım elde

edilememiş olsaydı, bir üst basamaktaki Eşdeğerlik türünde söz konusu sözcüğe hedef dilde başka bir karşılık aramamız gerekirdi.

Kaynak cümlede geçen bagage sözcüğü, Almancada düz anlamsal boyutta

bagaj/yol eĢyası manalarına gelmektedir. Bu sözcüğe kaynak metin yazarının

yüklemek istediği anlam, kaynak dil kültürüne ait özellikler içerebilir. Dolayısıyla

mecazi ya da ironik bir anlam yüklenmesi gerekebilir. Buna dayanarak, bagage

sözcüğüne hedef dil ve kültür bağlamında rahatsız edici insanlar veya tedirgin edici

insanlar şeklinde bir anlam yüklemeye çalışmalıyız. İzlediğimiz yol gereği

Eşdeğerlik piramidinde bir üst basamak olan yan anlamsal Eşdeğerlik türünde söz konusu sözcük için Türkçede yeterli bir karşılık olup olmadığına bakılmalıdır. Ç1’deki ayaktakımı ve Ç2’deki safralar sözcükleri bagage sözcüğünün eşdeğer karşılıkları olarak tercih edilmiş. Bu tercihler yan anlamsal Eşdeğerlik türüne uygun görülebilir. Her iki sözcüğün de, kaynak dil okuyucusu üzerindeki etkiyi hedef dil okuyucusuna yansıtabildiğini söyleyebiliriz. Kaynak dil kültürüne has dilsel özelliklerden dolayı yazar tarafından tercih edilen bagage sözcüğünün yerine, hedef dil kültürünün kendine has özelliği içerisinde aynı etkiyi yaratabilecek olan

ayaktakımı ve safralar sözcüklerinin çevirmenlerce tercih edilmiş olmasının yeterli

ve uygun bir aktarım sağlayabildiğini düşünüyoruz.

Sözcük düzeyinde sağlanan yan anlamsal Eşdeğerlikle, cümle düzeyinde kullanılan dil ve üslup açısından Ç1 ve Ç2’de edimsel bir Eşdeğerliğin varlığından söz edilebilir. Ç1 ve Ç2’deki cümlelerin devamında yer alan siz neyin nesisiniz şeklindeki bir aktarımın kaynak dil üslubunu hedef metne yansıtmada başarılı olduğunu söyleyebiliriz. Edebi bir metin olan kaynak metnin aktarımında kaynak dilin üslubunu dikkate almak için sözcük düzeyinde sağlanan yan anlamsal Eşdeğerliğin, cümle düzeyinde edimsel Eşdeğerliğin sağlanmasına yardımcı olabileceğini düşünüyoruz. O halde metnin geneli göz önüne alındığında sözcük ve cümle düzeyinde sağlanmış olan bu Eşdeğerlikler, metin düzeyinde bir diğer Eşdeğerlik türü olan biçimsel Eşdeğerliğin oluşmasını sağlayabilir. Elde edilen çıkarımlar neticesinde bir çeviri metin içerisinde sözcük, cümle ve metin düzeyinde birden çok Eşdeğerlik türüyle karşılaşılabileceği görülmektedir. Bu bağlamda

çevirmenin uygun Eşdeğerlik türlerine göre aktarımlar gerçekleştirebilmesinin çeviri Eşdeğerliği açısından oldukça önemli olduğu savunulabilir.

Örnek 3:

Bu örnekte, eserde manzum biçiminde yer alan bir bölüm seçilmiştir. Bu manzum metnin bir yandan hedef metinlere hangi Eşdeğerlikler yoluyla aktarıldığına dikkat çekilmek istenirken, bir yandan da -genellikle çevrilmez olarak nitelendirilen metinler içinde şiir çevirilerinin daha fazla yer tuttuğu düşünüldüğünden- bu örnek metin üzerinde çevrilmezliğin söz konusu olup olamayacağı hususuna da Eşdeğerlik piramidi çerçevesinde değinilmeye çalışılmıştır. Kaynak metnin şekilselliğinin korunabilmesi ve çevirileriyle bir arada görülebilmesi açısından örneği tek bir tablo içerisinde aşağıda vermeyi uygun bulduk.

KM: “Ihr Hauptleut, laßt die Trommel ruhen

Und laßt eur Fußvolk halten an:

Mutter Courage, die kommt mit Schuhen

In denen es beser laufen kann. Mit seinen Läusen und Getieren

Bagage, Kanone und Gespann Soll es euch in die Schlacht marschieren

So will es gute Schuhe han. Das Frühjahr kommt. Wach auf, du Christ!

Der Schnee schmilzt weg. Die Toten ruhn.

Und was noch nicht gestorben ist

Das macht sich auf die Socken nun.

Ihr Hauptleut, eure Leut marschieren

Euch ohne Wurst nicht in den Tod.

Laßt die Courage sie erst kurieren

Mit wein von Leibs- und Geistesnot.

Kanonen auf die leeren Mägen Ihr Hauptleut, das ist nicht gesund

Doch sind sie satt, habt meinen Segen

Und führt sie in den Höllenschlund.

Das Frühjahr kommt. Wach auf, du Christ!

Der Schnee schmilzt weg. Die Toten ruhn.

Und was noch nicht gestorben ist

Das macht sich auf die Socken nun.

(Brecht, 1999: 10-11).

Ç1: Kumandanlar,

sussun davullar

Dursun dinlesin erler, Cesaret Ana‟da postal var Onlarla daha iyi koĢar asker.

Bitiyle, tüm haĢaratıyla Elde silah tam teçhizat

Saldırtacaksan onları

düĢmana

Postalın en sağlamı Ģart. Bahar geldi! Kalk ey Hıristiyan!

Kar eridi! Öldü ölen! Ve kim kaldıysa yaĢayan Yolu koyulmalı hemen. Kumandanlar, et ister asker Uğrunuza ölmek için Cesaret‟ten yesinler içsinler Ruh ve beden aç gitmesin. BoĢ mideye top mermisi Ġyi gelmez kumandanlar Ama bir doyarsa asker, hakkım helal olsun

Gitsin cehenneme kadar. Bahar geldi! Kalk ey Hıristiyan!

Kar eridi! Öldü ölen! Ve kim kaldıysa yaĢayan

Yolu koyulmalı hemen.

(Selen, 1999: 10).

Ç2: “Komutan Bey, Komutan Bey

Trampetler sussun Piyadeler dursun, Cesaret Ana geldi Yolunu bulsun Top, tüfek Ivır zıvır Daha daha Bin bir haĢeratla Sefere çıkacaksın

Sağlam ayakkabılar

var

Komutan Bey, Komutan Bey

Kulağını bana eğ Aç ayı oynamaz Islatsın Cesaret Ana Bırak

SüngüleĢmiĢ beyinleri ġarapla

Bana Bak

ĠĢkembe boĢsa eğer, Toplar fena oturur Ġnsanların tümüne Ama bir de doydular

Sür süreceğini Cehennemin dibine Bahar oldu kalkın Tanrı‟ya kuluk edenler Öldü ölenler

Düzülsün yola

Arda kalanlar

(Damgacı ve Sencer, 1967: 8-9).

Verilen örnek, kaynak metinde geçen şarkı bir sözüdür. Şarkı kaynak metindeki Cesaret Ana karakterinin ağzından dile getirilir. Metnin incelemesine, manzum bir eser olmasından dolayı, Eşdeğerlik türlerine başvurulmasında piramitteki metin kurallarına dayalı Eşdeğerlik türünden başlanılması ilk başta daha uygun görülebilir. Bu tercihin yerinde bir tercih olabileceği ihtimaline karşın, her zaman tam olarak fayda sağlayabileceğini iddia edemeyiz. Eşdeğerlik piramidinde yer alan Eşdeğerlik türlerine başvurulurken en başta şart koşulan hiyerarşik yapı göz ardı edilmemelidir. Hangi türden metin olursa olsun önce düz anlamsal Eşdeğerlik türünden başlanarak en üst basamaklara sırayla çıkılmak şartıyla Eşdeğerlik piramidinden yararlanılması gerekir. Manzum bir eser olması dolayısıyla, biçimsel Eşdeğerliğin hedeflenmesi, metnin alıcıları için oldukça önemlidir. Bir üst basamaktaki bir Eşdeğerliğin, cümle ya da metin düzeyinde alt katmanlardaki Eşdeğerlik türlerini de kapsayabileceğini daha önce belirtmiştik. Bu bağlamda biçimsel Eşdeğerliğin çevirmen tarafından en baştan hedeflenmesi, diğer Eşdeğerlik türlerine başvurulmayacağı anlamına gelmemelidir.

Trommel sözcüğü için Ç1’de davul, Ç2’de ise trampet sözcüklerinin tercih

edildiğini görüyoruz. Düz anlamsal açıdan Trommel sözcüğü davul, trampet,

dümbelek vb. manaları içerir. Anlamsal Eşdeğerliğin sağlanması açısından hangisinin

uygun olabileceğini tercih etmek çevirmenlerin takdirine kalmıştır. Kaynak metinde askerlerden bahsedildiği dikkate alınırsa, davul ya da trampet sözcüklerinin anlamsal düzeydeki etki bağlamında çok farklı olmadığını söyleyebiliriz. Ancak kültürel düzeyde bakıldığında, davul sözcüğünün tercih edilmesi hedef kültür alıcısına daha etkili bir anlam sunabilir.

İlk mısralarda Cesaret Ana’nın komutanlara seslendiği ve onlardan bir şeyi yapmasını istediği görülmektedir. Ç1 ve Ç2’de söz konusu mısraların hedef dile ettirgen yapıyla aktarıldığı dikkat çekmektedir. İlk mısra için sussun, ikinci mısra için Ç1’de dursun dinlesin; Ç2’de ise dursun, şeklindeki aktarımların tercih edildiğini görüyoruz. Sussun, dursun, dinlesin vb. yüklemler, Türkçede emir kipinin ettirgen halleridir. Oysa davulları susturacak ya da piyadeleri durduracak olan komutanlardır. Nitekim Cesaret Ana da şarkısına komutanlara seslenerek

başlamaktadır. Ayrıca orijinal mısralarda kullanılan fiiller, ruhen lassen, halten

lassen şeklindedir ve şahıs çekimleri de komutanlara işaret etmektedir. Sözü edilen

fiiller hedef dile düz anlamsal boyutta susturun/durdurun şeklinde aktarılabilir. Bu şekilde aktarıldığı zaman düz anlamsal Eşdeğerlik sağlanabilir. Böylece metnin geneli için herhangi bir anlam karışıklığına imkân verilmeyebilir. Dolayısıyla piramitten bir üst basamaktaki Eşdeğerlik türüne başvurulmasına gerek görmemekteyiz.

Örnek metinde devam eden mısralarda geçen Fußvolk sözcüğünün Ç1’de erler, Ç2’de ise piyadeler şeklinde aktarıldığını görüyoruz. Düz anlam itibariyle her iki sözcük ile Eşdeğerliğin sağlanabildiğini ve yeterliğin elde edildiğini düşünüyoruz. Yalnız hedef kültür boyutunda baktığımızda, fußvolk kelimesinin yaya bir grubu tasvir ettiği düşünülürse Türkçede askeri birlikte yaya olarak savaĢan erler için

piyade sözcüğü tercih edilebilir. Ayrıca ilerleyen mısralarda bu gruba ait özellikler

için bitli, pireli, haĢereli vb. sözcüklerin kullanılması, Türkçede halk dilindeki bitli

piyade tabirini akla getirmektedir. Bahsedilen türdeki hedef dile ait kültürel

kullanımlardan dolayı Fußvolk sözcüğünün karşılığı için erler ya da askerler sözcüklerinin yerine piyadeler sözcüğünün tercih edilmesinin anlamsal etkinin hedef alıcılara yansıtılmasında daha uygun olacağını söyleyebiliriz. Ç2’de bu yönde bir aktarım yapıldığı görülmektedir.

Kaynak metinde yer alan Schuhe sözcüğünün Türkçedeki düz anlamsal karşılığı ayakkabılar şeklindedir. Ç2’de ayakkabılar sözcüğü tercih edildiğinden düz anlamsal Eşdeğerlik sağlanabilmiştir. Ancak çeviri Eşdeğerliği açısından bu aktarım yeterli olmayabilir. Ayakkabılar sözcüğü metnin bağlamında piyadelere ait bir eĢya olduğundan, askerlerin giydiği ayakkabı için Türkçedeki postal sözcüğünün tercih edilmesi daha uygun görülebilir. Bu sayede yan anlamsal bir Eşdeğerliğin kullanılmasıyla birlikte çeviri Eşdeğerliği için de yeterli bir aktarım elde edilebilir. Ç1’de bu yönde bir aktarım yapıldığı görülmektedir.

Sözcük düzeyinde kaynak metinde Christ sözcüğü dikkat çekmektedir. Bu sözcüğün Ç1’de düz anlamsal düzeyde Hıristiyan şeklinde, Ç2’de ise çağrıştırdığı

anlamdan yola çıkılarak yan anlamsal düzeyde Tanrı‟ya kulluk edenler şeklinde aktarıldığı görülmektedir. Christ sözcüğünün düz anlamsal boyutta Hıristiyan şeklinde aktarılması hedef kültür ve hedef alıcısı için anlaşılabilir niteliktedir. Yan anlamsal Eşdeğerliğe anlaşılabilirlik açısından gerek duyulmayabilir. Ancak manzum bir metin olmasından dolayı metin bağlamında biçimsel Eşdeğerliğin sağlanması açısından yan anlamsal tercihte bulunulabilir. Ç2’de uyakların uyumluluğu, mısraların kıtaları oluşturması ya da şiirselliğin akıcılığının sağlanması adına yan anlamsal eşdeğerlik tercih edilmiş olabileceğinden daha uygun görülebilir. Yine de önceliğin yeterliğin sağlanmasında uygun düşen düz anlamsal eşdeğere, Hıristiyan sözcüğüne, verilmesi gerektiği kanaatindeyiz.

Her iki çeviri örneğinde bir takım eklemeler yapıldığı ve eksiltmelere gidildiği gözlemlenmektedir. Bunun yanı sıra sözcüklerde kaynak metinde yer almayan ikilemelere yer verilmesi ve hedef kültürde yer alan deyimsel ifadelere başvurulması da dikkat çeken unsurlardandır. Bu unsurların dile getirilmesinde fayda görüyoruz. Ç1’de kaynak metin bağlamından esinlenerek eklenmiş olabileceğini düşündüğümüz ifadeler şunlardır: tam teçhizat, düĢman, uğrunuza, yesinler, içsinler, hakkım helal

olsun. Ç2’de ise, yolunu bulsun, ıvır zıvır, daha daha, kulağını bana eğ, aç ayı oynamaz, ıslatsın, süngülenmiĢ beyinler, insanların tümüne, cehennemin dibine vb.

ifadeler çeviriye sonradan dâhil edilmiş ifadeler içerisinde sayılabilir. Bununla beraber Ç2’de komutan bey, komutan bey şeklindeki bir ikilemeden yararlanıldığı dikkat çekmektedir.

Çeviride kaynak metinde yer alan ifadelerin çevrilmeden bırakıldığı durumlar söz konusu olabilmektedir. Vermiş olduğumuz örnek çeviri metinlerden Ç2’de çevrilmeden bırakılmış ifadelere rastlanmaktadır. Kaynak metnin nakarat niteliğinde tekrarlanan kısım Ç2’de bir defa tekrarlanarak aktarılmıştır. Bu durumun biçimsel Eşdeğerlik bağlamında çeviride kaynak metinde yer alan şekilselliğin hedef metinde gösterilememesine yol açtığını düşünüyoruz. Hem Ç1 hem de Ç2’de, biçimsel Eşdeğerliğin hedeflenmiş olabileceği fikrine aktarımların kafiye ve mısra düzenine göre yapılmaya çalışıldığından ulaşılabilir. Ancak Ç2’nin biçimsel Eşdeğerliği sağlama aşamasında yeterli olmadığı kanaatindeyiz. Ç1’de ise bir anlamda biçimsel

Eşdeğerliğe yaklaşılabilindiğini, kaynak metnin etki ve izlenimlerinin hedef metne uygun eşdeğerlerle bir ölçüde aktarılabilindiğini söyleyebiliriz.

Genel olarak verilen örnek çeviriler üzerinde yapılan incelemede düz anlamsal ve yan anlamsal Eşdeğerlik türlerine uygun düşebilecek sözcük ve cümle düzeyindeki aktarımlara rastlanmıştır. Kaynak metnin manzum bir yapıya sahip olmasından dolayı bu yapının Ç1 ve Ç2’de korumaya çalışıldığı tespit edilebildiğinden metin kurallarına dayalı Eşdeğerlikten metin düzeyinde söz edilebilmektedir. Yine metin düzeyinde hedef metinde, kültürel ve iletişimsel bağlamda sözcüklerin anlamlarından yararlanıldığı durumlar göz önüne alınarak, edimsel Eşdeğerlikten de söz edilebileceği gibi, genel anlamda, gerek süslemeler ve kafiyeler, gerekse sözcüklerin hedef dile göre uyarlanması ve deyimsel ifadelere başvurulması açısından biçimsel Eşdeğerliğin amaçlanmış olabileceğini söyleyebiliriz. Kaynak metnin biçimine uygunluk açısından Ç1’deki aktarımın Ç2’ye oranla biçimsel Eşdeğerliği daha iyi sağladığı kanaatine daha önce yer vermiştik. Bu tespite bir başka dayanak olarak kaynak metnin dört kıtadan oluşan örnek bölümünün Ç2’de beş kıtada verilmiş olduğuna da dikkat çekmekte fayda görmekteyiz. Biçim aktarımı açısından söz konusu duruma başvurulmasını gerektirecek bir zorunluluk çeviri açısından gerekli görülmeyebilir.

Eşdeğerlik piramidi kapsamında bir Eşdeğerlik türü için bir diğer Eşdeğerlik türünden vazgeçiliyorsa, bunun geçerli bir sebebi olması gerektiğini düşünüyoruz. Örneğin, kaynak metinden bir ifade için düz anlamsal Eşdeğerliğe başvurulmasını gerektiren bir durumda yan anlamsal Eşdeğerliğin tercih edilmesi keyfi değil zaruri olmalıdır. Burada verilen örnekte düz anlamsal Eşdeğerliğin çeviri için yeterli olduğu tasavvur edilmiştir. Yeterli olmadığı durumlarda piramitten bir başka Eşdeğerlik türüne başvurulması gerekecektir. Özetle çevirmenin bir çeviride piramitten yararlanarak şartları sağlayabilen bir Eşdeğerlik türüne başvurmak yerine üst basamaklardan başka bir Eşdeğerlik türüne başvurmasının keyfi değil zaruri olması gerektiğini düşünüyoruz.

Kaynak metinden alıntılanan örneklere alternatif bir örnek de tarafımızdan aşağıdaki şekilde verilmiştir:

“Hey Komutanlar, davulları susturun Ve piyadeleri durdurun hele:

Postallarla gelen Cesaret Ana‟dır Piyadeler daha iyi koĢabilsin diye. Bitiyle ve piresiyle

Erzakları, tabancaları ve atları Onları savaĢa yürütün

Güzel postalların sesiyle

Ġlkbahar geldi. Uyan ey Hıristiyan! Karlar eriyip gitti. Ölüler uyur. Ve hala ölmemiĢ olan

ġimdi hızla yola koyulur. Hey Komutanlar, adamlarınız aç Yiyecek olmadan ölüme yürümezler. Cesaret‟e fırsat verin hele

Bedenin ve ruhun sıkıntısını ĠyileĢtirsin Ģarap ile. BoĢ mideye top mermileri

Hey Komutanlar, hayırlısı bu değil Hâlbuki tok olsalar, alırlar hayır duamı Ve cehennemin kapısına dek eĢlik eder onlara.

Ġlkbahar geldi. Uyan ey Hıristiyan! Karlar eriyip gitti. Ölüler uyur. Ve hala ölmemiĢ olan

Kaynak metnin mevcut çeviri örneklerinden ve tarafımızdan verilmiş olan çeviri örneğinden de anlaşılacağı gibi, her ne kadar söz konusu kaynak metin manzum bir eser de olsa, Eşdeğerlik piramidi içerisinde yer alan Eşdeğerlik türlerine başvurularak, hem anlamsal, kültürel ve iletişimsel hem de biçimsel olarak bir aktarım sağlanabilir. Çeviride Eşdeğerliğin birebir aynılık anlamına gelemeyeceği, kaynak metin ve çeviri metnin ise ancak birbirine denk olarak kabul edilebileceği ve yukarıda belirtmiş olduğumuz gibi piramitte yer alan Eşdeğerlik türlerine başvurularak daha uygun ve yeterli çeviri elde edilebileceği öngörülürse bir bakıma çevrilmezlik sorununun geri plana itilebileceğini düşünüyoruz.

Örnek 4:

KM: “DER FELDWEBEL Also dann heißts ihr alle Fierling? MUTTER COURAGE Wieso? Ich heiß Fierling. Die nicht. DER FELDWEBEL Ich denk, das sind alles Kinder von dir?

MUTTER COURAGE Sind auch, aber heißen sie deshalb alle gleich? (…)” (Brecht,

1999: 12).

Ç1: “ÇAVUġ Öyleyse hepinizin soyadı Fierling‟tir.

CESARET ANA Ne münasebet! Benim adım Fierling, onlarınki baĢka baĢka.