• Sonuç bulunamadı

1.1 Arabulucunun Bilgi Toplaması

1.1.1 Bilginin Önemi

Bilgi, arabuluculuk için oldukça değerlidir. Bilginin düzeyi ve kalitesi ne kadar fazla olur- sa, arabuluculuktan beklenen başarı da o kadar fazla olur. Aslında bu, sadece arabu- luculuk süreçleri için değil, tüm müzakereler için geçerlidir. Arabuluculuk bir yargılama değildir, tarafların bir hususu ispat veya arabulucuyu ikna etmeleri söz konusu olmaz. Fakat elde edilen bu bilgiler ile arabulucu tarafların uyuşmazlık için kendi çözümlerini bulmaları konusunda onlara yardımcı olabilir.

1.1.2 Bilgi Toplama Yöntemleri

Bilgi toplamak için değişik yöntemler kullanılabilir. Bunlar içinde temel olarak, ikincil kay- nakların gözden geçirilmesi ve karşılıklı görüşme yer alır. Bu yöntemler ayrı ayrı kullanıla- bilecekleri gibi daha doğru ve yeterli bilgi için bir arada da kullanılabilirler.

İkincil kaynakların gözden geçirilmesi: İkincil kaynaklar, doğrudan gözlem veya görüşme olmaksızın bilgi edinilen yöntemlerdir. Finansal kayıtlar, toplantı tutanakları, haritalar, kurumsal veya resmî raporlar, gazete / magazin makaleleri, teyp / video sunumları veya uyuşmazlığa dâhil kimseler veya konular hakkında araştırmalar bu kapsamda yer alır. Söz konusu kaynaklar, arabuluculuk görüşmelerinden önce veya görüşmeler sırasında arabulucunun eline geçebilir.

Karşılıklı görüşme (face to face meetings): Yaygın kullanılan bilgi edinme yöntemlerin- den olan tek tek görüşme, ortak oturumlar öncesinde veya sırasında yapılabilir; ama genelde, ortak oturumlar öncesinde, ön bilgi toplamak için yapılması tercih edilmektedir. Bu görüşmeler de aslında özel oturum niteliğindedir. Fakat özel oturumlar farklı amaçlar (bk. aşa. 2.3) için yapılabilirken burada amaç, bilgiye ulaşmak ve tarafların, konular ve menfaatler hakkında birbirlerini nasıl bilgilendirecekleri hakkında bir plan yapmaktır. Bu toplantılar, özel oturumlardaki genel kural gereği gizlidir.

1.2 İç Bilgiler: Menfaatleri Saptamak

İyi bir arabuluculuk için menfaatlerin (doğru) saptanmasının önemi büyüktür. Kural şu- dur: Eğer bir kişi, istediği şeye, karşı tarafın işbirliği olmadan veya menfaati zarar görme-

den erişebilseydi, müzakere etmezdi. O hâlde taraflar, birbirlerine bir şekilde bağlıdırlar ve insanların isteyerek işbirliği yapmaları, kendi menfaatlerini tamamen feda etmedikle- rine ikna olmaları ile doğru orantılıdır.

Tarafların menfaatleri genelde açıkça anlaşılamaz ve ortaya çıkarılmaları güç olabilir. Bazen taraf, kendisi bile bile menfaatinin farkında olmayabilir, bazen menfaatlerini karşı taraf bilmezse daha fazla kazanç elde edeceğini düşünür veya bazen menfaat ile bir iddia bağdaştırılır ve onlardan ayrı düşünülemez hâle gelir.

Menfaatleri ortaya çıkarmak için çeşitli yollar denenebilir:

Dolaylı yöntemler (indirect procedures): Arabulucu, aktif dinleme, tekrar ifade etme, özetleme, genelleme, kısımlara ayırma veya yeni bir çerçeveye sokma gibi yolların birle- şiminden oluşan tekniklerle, dolaylı olarak menfaatlere ulaşabilir.

Deneme (testing) yöntemi: Bu yöntemde, arabulucu, karşı tarafı dikkatlice dinledikten sonra bulunan menfaatleri, konuşmacıya / konuşan tarafa geri bildirir ve deneme yanıl- ma yöntemi ile menfaat ve ihtiyaçları ortaya çıkarır.

Varsayımsal (hypothetical) yöntem: Bu yöntemde arabulucu, bir seri farazi çözüm seçe- nekleri sunar. Burada seçeneklerden birinin kabul edilmesi beklenmez, sadece diğer- lerine göre daha mı az, daha mı çok tatmin edici olduğu hakkında bir değerlendirme yapılması istenir. Verilen cevaplar, çeşitli çözüm örnekleri içeren öneriler, arabulucunun tarafların menfaatlerini anlamaları konusunda onlara yardımcı olur.

Doğrudan yöntemler (direct procedures): Arabulucu, menfaatler hakkında doğrudan so- rular sorarak, menfaat temelli tartışmalar yaptırarak veya beyin fırtınası ile menfaatlere doğrudan ulaşmaya çalışabilir. Bu noktada arabulucular, görünen uyuşmazlıklarla gizli anlaşmazlıkları birbirinden ayırabilirlerse etkili sonuçlar elde edebilirler. Zira bazen, belli söylenen ve görünen uyuşmazlığın yanında, saklı ve inkâr edilen gizli anlaşmazlık olabilir. Görünen uyuşmazlık, gizli anlaşmazlığa ilişkin ipuçları içerebilir. Örneğin, bir şirkette iki bölüm sorumlusu arasında (daha kolay olan) “kafeterya kullanım kuralları” konusunda görünen uyuşmazlığın altında, aslında ”kim daha güçlü” gizli anlaşmazlığı yatabilir. Sa- dece görünen uyuşmazlıklara odaklanan bir arabuluculuk, bu anlaşmazlıkları sona erdi- remeyecektir. Bu ayrım, menfaatlerin doğru tespiti açısından önemlidir.

Menfaatlere yoğunlaşmak pek çok açıdan fayda sağlayacaktır. Böylece, anlaşmanın önündeki gizli engellerin üstesinden gelinebilir, “pasta” büyütülerek, tarafların kazanım- ları artırılabilir, tarafların anlaşma sonucunda bir takım kazançları olabileceği ve süreci kontrol imkânları olduğu gösterilirse, anlaşma olasılıkları yükseltilebilir.

Tarafların arabuluculuğa ne için geldikleri kadar önemli bir soru da arabuluculuğa neden geldikleridir. Oturumların henüz daha başlarında, tarafların katılma sebeplerinin ve çö- züm konusundaki isteklerinin berraklaştırılması gerekir.

1.3 Dış Bilgiler

Menfaatlerin ortaya çıkarılması, arabulucunun tam bir bakış oluşturması için yeterli ol- mayabilir. Uyuşmazlıkla ilgisi olan diğer konuların da belirlenmesi gerekebilir. Menfaat- leri uyuşmazlığa ait iç bilgiler olarak adlandırırsak, diğer faktörler, uyuşmazlığa ilişkin dış bilgilerdir. Gerçek bir çözüme ulaşabilmek için her iki bilginin de toplanıp değerlendiril- mesi gerekir. Bu dış bilgileri altı başlık altında toplayabiliriz:

Birincisi, uyuşmazlığın geçmişidir. Bir anlaşmazlık veya uyuşmazlık olduğuna dair ilk be- lirtiler nelerdi? İşe geç gelmeye ne zaman başladı? Tutanaklarda ne yazıyor?

İkincisi, masraflar ve kayıplardır. Kazaya uğrayan işçi, ne kadar süre çalışamadı? Yangın- dan sonra evin tamiri ne kadar tuttu? Bunlar müzakerelerde esas alınacak noktalardır. Üçüncüsü, çözüm için daha önceden yapılan denemeler hakkında bilgi sahibi olmaktır. Daha önce problemin çözümü denendi mi? Nasıl? Neden olmadı? Arabuluculuk denen- meye çalışıldı mı?

Dördüncüsü, tarafların kişisel özellikleridir. Taraflardan biri alkolik mi? Tedavi görüyor mu? Taraflar arasında güç dengesizlikleri var mı? (Taraflar arası güç dengesizlikleri ile ilgili olarak bk. Modül 3).

Beşincisi, organizasyona ait kaynakların gözden geçirilmesidir. Uyuşmazlık bir organizas- yon dâhilinde olmuş ise bu organizasyonun resmî kuralları ve yöntemleri nelerdir? Örneğin, uyuşmazlık bir hastane bünyesinde ortaya çıkmış ise mevcut şikâyet prosedürleri, ilgili yö- netmelikler, çalışanlara ilişkin kurallar ve düzenlemeler gibi uyuşmazlık için kaynak oluştu- rabilecek esaslara dikkat edilmelidir. Olası çözümler, bu standartlar karşısında değerlendi- rilmeli, eğer sonradan bozulmaları istenmiyorsa, bunlara aykırı olmamalıdır.

Altıncısı, varsa ilgili objektif standartlar gözden geçirilmelidir. Arsanın rayiç bedeli ne- dir? O işe yeni başlayanlar için ortalama ücret ne kadardır? gibi.

1.4 Pozisyonlar, Menfaatler ve İhtiyaçların Farkının Ortaya

Çıkarılması

Uyuşmazlığa ilişkin bilgi toplamak yanında bir o kadar önemli bir konu da pozisyonlar, menfaatler ve ihtiyaçlar arasındaki farkın ortaya çıkarılmasıdır.

Pozisyon: Tarafların açıkça ifade ettikleri düşünce veya istekleridir. Pozisyonlar çok belirli olabilir ve karşı tarafın pozisyonu ile sıklıkla tam bir zıtlık teşkil edecek şekilde sergile- nebilir.

Menfaat: Genelde her pozisyonun arkasında bir menfaat vardır. Menfaat, uyuşmazlıkta bizim neyi elde etmek istediğimizdir. Neden o pozisyonu aldığımızın cevabı menfaattir. Taraflar genellikle menfaatlerinin farkında değildir.

İhtiyaç: Her menfaatin altında bir ihtiyaç yatar. Genelde uyuşmazlıkların altında temel in- san ihtiyaçları vardır ve bunlar çoğu zaman müzakere edilemez. Temel insan ihtiyaçları; yemek, barınak gibi maddi, saygı, aidiyet, güvenlik gibi sosyal veya kimlik, din gibi kültü- rel olabilir veya bu ihtiyaçlar, bakım verme / alma ihtiyacı gibi kişilerin toplumsal cinsiyet rol ve sorumluluklarından kaynaklanabilir. Temel ihtiyaçlar, tüm insanlar için geçerlidir ve ihtiyaçlar karşılanmadıkça kalıcı bir anlaşma elde edilemez.

Bu konuda soğan örneği verilebilir (bk. Richter and UN HABITAT, Conflict Resolution and Mediation, s. 80). Pozisyonlar, soğanın dışında yer alan ve görülen sert kabuktur. Bu kabuğun altında yer alan ve dış kabuğun desteklediği kısım menfaatlerdir. İhtiyaçlar ise tıpkı soğanın en içinde yer alan kısma benzer. Bu kısma ulaşmak zordur; fakat soğanın asıl özü bu kısımdır. Soğanın iç kısımlarını ortaya çıkarmak arabulucunun işidir.

Özenli bir biçimde pozisyonlar, menfaatler ve ihtiyaçlar birbirinden ayrılmaya çalışıldıktan sonra tarafların dikkati aradaki bu farkın çoğu zaman açık olan bedeline çekilmelidir. Bedelin fark edilmesi ile kişi, gerçekten bu bedelin ödenmeye değip değmeyeceğini sor- gulamaya başlar. Genelde en büyük hareket, bu kavrayışla başlar.

1.5 Bakış Açısı Farklılıkları

Bakış açısı dediğimiz şey, basitçe, kişilerin bir şeyi nasıl gördükleri ile ilgilidir. Herkesin bakış açısının farklı olması konu, kişi, durum ve benzerinin farklı veya uyuşmazlık duru- mu olarak görülmesine neden olur. Fakat burada asıl sorun şudur: Herkes, kendi bakış açısının mümkün olan tek ve doğru bakış açısı olduğunu düşünür.

Bunu bir örnekle açıklayalım:

Yerdeki şekle bakan bir kısım insan, bu- nun kesinlikle ‘6’ rakamı olduğunu söyle- yecektir. Diğer bir kısım insan ise bunun kesinlikle ‘9’ rakamı olduğunu söyleye- cektir ve diğer olasılıklar yok sayılacaktır. Çoğu zaman bu farklılıkların temelinde kişisel deneyimler, yaşanmışlıklar, ge- nellikle sorgulanmayan kültürel ve top- lumsal cinsiyete dayalı kalıp yargılar rol alabilecektir. Fakat kesin olan şudur ki; her iki bakış açısı da kendi özelinde doğ- rudur. Zor olan ise tarafları farklı bakış açılarının da olabileceğine, kendi bakış

açılarının yaşananlardan, ihtiyaçlardan, korkulardan, isteklerden, duygulardan veya diğer tarafta mevcut olmayan bir bilgiden kaynaklanabileceğine ikna etmektir.

Tarafın bakış açısını değiştirmek demek, onun karşı tarafın uyuşmazlığa nasıl baktığını, bu konudaki duygu, menfaat ve ihtiyaçlarının ne olduğunu anlamaları demektir. Böylece diğer tarafın önceden mantıksız ve saçma görünen davranışları anlam kazanabilir. Bu anlayışla birlikte, taraflarda öfkenin ortadan kalkması ve olumsuz davranışlardan vaz- geçilmesi gözlemlenebilir.

1.6 Anlaşma Aralığının Saptanması

İnceleme aşamasında arabulucuya yardımcı olacak unsurlardan birisi de varsa anlaş- ma aralığını belirlemektir. Örneğin; haksız fiil sonucu, birinin malına zarar verilmesi hâlinde, zarar veren 60.000 TL üzerinde bir rakam vermemeyi, zarar gören de 40.000 TL altında bir rakamı kabul etmemeyi planlıyorsa, 40.000 TL zarar gören, 60.000 TL ise zarar veren için direnç noktasıdır (bottom line-resistance point). Yani bu rakamlar, tarafların kabul edebilecekleri en kötü anlaşma şartlarıdır ve taraflar, bu rakamların altına inmeyecek veya yerine göre üzerine çıkmayacaklardır. İki tarafın direnç noktaları arasındaki bölge ise bu kişilerin anlaşma aralığıdır (settlement zone). Bu aralık dışında anlaşmak mümkün olmaz. Anlaşma aralığı dahilinde yapılan anlaşmalar, yargılamaya devam edilmesi hâlinde elde edilebilecek olandan daha iyi bir sonucu sunmuş demek- tir. Her iki taraf da görüşmelerin sona ermesi hâlinde önlerine çıkacak alternatif yeri- ne, bu alanda anlaşmayı tercih edeceklerdir. Taraflara, anlaşmanın çıkmaza girmesi nedeniyle, mevcut imkânlardan birisini kaybetmeyi riske atıp atmayacakları sorulabilir. Eğer riske atamıyorlarsa, bu demektir ki; direnç noktasına eşit veya daha iyi bir teklifle karşılaşılmıştır. Bir anlaşma aralığı olduğu anlaşıldığında, özel bir oturumda veya duru- ma göre taraflar bir arada iken, sadece bir anlaşma aralığı olduğu söylenebilir veya ima Tarafın bakış açısını

değiştirmek demek, onun karşı tarafın uyuşmazlığa nasıl baktığını, bu konudaki duygu, menfaat ve ihtiyaçlarının ne olduğunu anlamaları demektir. Böylece diğer tarafın önceden mantıksız ve saçma görünen davranışları anlam kazanabilir.

edilebilir. Böylece artık taraflar, mahkemeye göre daha iyi bir seçenekleri olduğunun farkına varırlar ve arabuluculuğa daha istekle devam edebilirler.

Anlaşma aralığının bulunması, her zaman tarafların anlaşacakları anlamına gelmez. Ancak arabulucu teklifi yapan veya teklifte bulunulan tarafı anlaşma aralığının ortala- rına gelme konusunda teşvik ederek, orta yolu bulmaya ve anlaşma ihtimalini güçlen- dirmeye çalışmalıdır.

Taraflar için ortak bir anlaşma aralığı olmaması hâlinde, iki taraf arasındaki mesafeye, negatif anlaşma aralığı (negative settlement zone) denir. Negatif anlaşma aralığı olan hâllerde, müzakerelere ve teklif sunmaya devam edilerek, karşı tarafın anlaşma aralı- ğında bir değişiklik olması beklenebilir. Sabit meblağ üzerine yapılan müzakerelerde, müzakere konuları çoğaltılarak, başka konulardaki menfaatlerin değiş tokuşu ile ilk ko- nudaki kayıplar kapatılabilir. Bunun gibi bütünleyici seçenekler aranabilir. Yalnız, bunlar denenmez veya sonuç alınamazsa; artık arabuluculukta ısrar etmenin bir anlamı yoktur.

2 İNCELEME AŞAMASINDA ARABULUCUYA YARDIMCI