• Sonuç bulunamadı

Beşiktaş, iki ezeli rakibi Fenerbahçe ve Galatasaray ile 1920’li yıllardan önce herhangi bir müsabakada karşılaşmamışsa da, İdman Yurdu ve Süleymaniye ile yaptığı maçları kazanmıştı. Beşiktaş ve diğer bazı kulüplerin 1919 yılında lige katılma başvuruları, uzunca bir süre yanıtsız kaldıktan sonra Lig Tertip Komitesi tarafından reddedildi. Bu dönemde Pazar günleri, Araks, Maccabi, Strugglers, Stella ve Pera gibi azınlık takımlarının bulunduğu Pazar Ligi müsabakaları düzenlenmekteydi (Yıldız vd., 2017: 2479-2480).

Şeref Bey, Cuma ligine kabul edilmeyen diğer takımlar ile birlikte Beşiktaş’ın da yer aldığı “İstanbul Türk İdman Birliği Ligi” ismiyle bir lig oluşturdu. Bu ligin ilk sezonunda şampiyon Beşiktaş oldu ve böylece Beşiktaş tarihindeki ilk şampiyonluk elde edilmiş oldu. Ligin ikinci sezonunda ligde 10 takım bulunmaktaydı ve bu takımlar A Grubunda, Kumkapı, Hilal, Türkgücü, Altınörs ve Beşiktaş; B Grubunda ise Üsküdar, Vefa, Haliç, Beylerbeyi ve Darüşşafaka şeklindeydi (Beşiktaş JK, 2017). A Grubundaki tüm müsabakalarından galibiyetle ayrılan Beşiktaş, B Grubunda birinci olan Darüşşafaka ile finalde karşılaştı. 23.07.1920 tarihinde gerçekleşen müsabakadan da 2-1’lik skor ile galibiyetle ayrılan Beşiktaş, ligdeki

44

ikinci şampiyonluğuna ulaşmış oldu. Beşiktaş bu sezonun ardından ilk defa Pazar Liginde yer aldı. Çoğunlukla azınlık takımlarından oluşan ligde yer alan iki Türk takımı İttihatspor ve Beşiktaş birlikte hareket etmeye karar verdiler ve İttihatspor, Beşiktaş’ın iki futbolcusunu aldı. Bu sezonda şampiyonluğu İttihatspor elde ederken, ikinci sırayı da Beşiktaş elde etti ve bu durum Milli Mücadele sürecindeki Türk milleti açısından büyük bir moral unsuru oldu. Bu sezonun ardından Ermeni futbolcuların İttihatspor’u sahiplenerek burada çoğunluğu elde etmeleri nedeniyle ligdeki tek Türk takımı olarak kalan Beşiktaş, bu sezon da şampiyonluğa ulaşarak anlamlı bir zafere imza attı (Beşiktaş JK, 2017).

1923 yılında, Pazar ve Cuma ligleri uygulamasından vazgeçilerek Türkiye genelinde bir futbol ligi oluşturulması kararlaştırıldı. Bu ligde yer alacak takımların seçilmesi için de İstanbul Ligi oluşturuldu. Eleme yönteminin uygulandığı ligde Beşiktaş, üç elemeden galibiyetle ayrılarak finalde Galatasaray’la karşılaştı. Galatasaray ile Beşiktaş arasında oynanan ilk derbi niteliğindeki bu maçı da 2-0’lık skorla kazanan Beşiktaş, ligin ilk şampiyonu unvanını elde etti (Hürriyet, 2015).

Fenerbahçe ile Beşiktaş arasındaki ilk derbi ise 1924 yılında bir dostluk maçı oldu. Bu maç Fenerbahçe’nin 4-0’lık üstünlüğü ile sona erdi. İki takım arasındaki ilk resmi müsabaka ise 1926-1927 sezonunda gerçekleşti ve golsüz beraberlik ile sona erdi (NTV Spor, 2011).

Fenerbahçe ve Galatasaray, maç gelirlerinin paylaşımı ile ilgili federasyonla uyuşmazlık yaşayarak, 1931-1932 sezonunda ligden çekildi. Bu sezonun ilk maçında Fenerbahçe ile karşılaşacak olan Beşiktaş, rakibinin gelmemesi dolayısıyla hükmen galibiyet elde etti. Beşiktaş bu sezonun ilk yarısını birinci olarak kapatsa da, maç gelirlerinin paylaşımı ile ilgili problemin çözülmemesi nedeniyle ligden çekilme kararı aldı (Sporx, 2012).

1933-1934 sezonunda Beşiktaş bu ligdeki ikinci şampiyonluğunu elde etti. 1934-1934 sezonunda ise, Şeref Bey’in Çırağan Sarayına ait bahçeyi kulüp adına satın alarak futbol sahasına dönüştürmesi ve bu sahaya “Şeref Stadı” adının verilmesi nedeniyle kulüp içerisinde uyuşmazlıklar yaşandı ve bu gergin ortam nedeniyle

Beşiktaş sezonun son iki maçında puan kaybı yaşayarak şampiyonluğu elinden kaçırdı (Dinyakos, 2013).

Kulüp içerisindeki gergin ortam Beşiktaş’ın 1937-1938 sezonuna kadar kayda değer bir başarı elde etmesini engelledi. Bu sezonda hiç mağlubiyet yaşamayan Beşiktaş, Güneş Spor Kulübü ve Fenerbahçe ile aynı puanı elde etti. Mevcut kural aynı puanı alan takımların şampiyonluk için kendi aralarında maç yapması iken, Güneş Spor Kulübü’nün baskısı ile averaj usulü benimsenerek bu sezon için uygulandı ve Güneş Spor Kulübü şampiyon ilan edildi. Beşiktaş, İstanbul Liginde 1938-39 sezonundan 1942-43 sezonuna kadar üst üste beş sezon şampiyon olarak “Yenilmez Armada” lakabını kazandı. Bu beş sezonun üç tanesinde namağlup, iki tanesinde ise bütün maçlarını kazanarak şampiyon olan Beşiktaş’ın o dönemki kadrosunda, Vedii Tosuncuk, Hüsnü Savman, Eşref Bilgiç, Şeref Görkey, Şükrü Gülesin, Hüseyin Saygun, Faruk Sağnak, Kemal Gülçelik ve Hakkı Yeten (Baba Hakkı) gibi kulüp tarihi ve ülke futbolu açısından büyük öneme sahip futbolcular bulunmaktaydı (Yücel, 1993: 15; Dikici, 2014: 175).

1943-44 sezonunu ikincilikle tamamlayan Beşiktaş, 1944-45 ve 1945-46 sezonlarını da namağlup olarak şampiyon tamamlamayı başardı. 1946-47 sezonu ve sonrasında ligi iki kere ikinci sırada, bir kere de üçüncü sırada tamamlayan Beşiktaş, efsane futbolculardan oluşan kadrosuna, Süleyman Seba, Ali İhsan Karayiğit, Şevket Yorulmaz, Recep Adanır ve Nusret Ülük gibi genç oyuncuları da katarak, İstanbul Liginin son iki sezonu olan 1950-51 ve 1951-52 sezonlarını da şampiyon olarak tamamlamayı başardı (Pırlant, 2017).

İstanbul Liginin sona ermesi ile, 1951 yılında İstanbul Profesyonel Liginin oluşturulması kararlaştırıldı. Bu ligdeki ilk sezonda da Beşiktaş namağlup olarak şampiyon olmayı başardı. 1953-1954 sezonunu da şampiyon olarak tamamlayan Beşiktaş, takip eden sezonda averaj farklı ile şampiyonluğu elinden kaçırdı. 1955- 1959 yılları arasındaki sezonlarda ise Beşiktaş başarısız bir dönem geçirerek, bu dönemde şampiyonluk iddiasını yitirerek beşinci sıraya kadar geriledi (Pırlant, 2017).

46

İstanbul’da dönem dönem farklı organizasyonlar şeklinde ligler düzenlenmekteyken, Türkiye’nin diğer illerinde de bölgesel ligler kurulmuş ve futbol takımları mücadele etmekteydi. Ülke genelindeki ilk futbol organizasyonu olan “Türkiye Futbol Şampiyonası” Eskişehir’de 1924 yılında gerçekleştirildi (Devecioğlu vd., 2014: 39).

Eskişehir’de düzenlenen Türkiye Futbol Şampiyonası’nda yarı finale kadar ilerleyen Beşiktaş, yarı final müsabakasını kaybederek üçüncü sırayı elde etti. Beşiktaş’ın bu organizasyondaki ilk şampiyonluğu ise, 1934 yılında kazanıldı. Bu organizasyondaki ikinci ve son şampiyonluğunu ise 1951 yılında elde etti.

Şampiyon Kulüpler Kupasında Türkiye adına yarışacak olan takımı seçebilmek için Türkiye Futbol Federasyonu, Federasyon Kupası ismi ile ülke genelindeki tüm takımların bulunduğu bir lig oluşturdu. Üç ön eleme maçından da galip ayrılan Beşiktaş, Galatasaray ile birlikte organizasyona İstanbul’dan katılan takımlardan biri oldu. 1956-1957 sezonunda Federasyon Kupasını kazanan Beşiktaş, 1957-1958 sezonunda Şampiyon Kulüpler Kupasında Türkiye adına yarışacak olan takım olmaya hak kazandı fakat, TFF’nin Beşiktaş’ın ismini zamanında bildirmemesi nedeniyle bu hakkını yitirdi (Pırlant, 2017).

1957-1958 sezonunda da kupanın şampiyonu olan Beşiktaş, Şampiyon Kulüpler Kupasında ilk defa yer aldı. Olimpiakos ile olan ilk karşılaşmasında rakibinin sahaya çıkmaması nedeniyle hükmen turu geçen Beşiktaş, sonraki elemede Real Madrid’e 2-0 ve 1-1’lik skorlarla elenerek turnuvaya veda etti. Milli Lig uygulamasının 1959 yılında başlaması nedeniyle Federasyon Kupası, ligden düşen ve iki defa lige yükselen takımların seçilebilmesi için düzenlenmeye başlandı.

Beşiktaş’ın Federasyon Kupasında şampiyon olduğu bu iki sezonun, Milli Lig uygulamasından sonra sayılan şampiyonluklara dahil edilip edilmeyeceği konusu uzun bir süre tartışılmıştır. Her ne kadar Beşiktaş kulübünün eski yöneticilerinden olan Cenk Koray’ın bu konudaki gayretleri sonuç vermemişse de, 2001 yılından itibaren TFF’nin yıldız uygulamasını ortaya atmasıyla Beşiktaş UEFA’ya o dönemde TFF’nin kulübü şampiyon olarak bildirdiğini de ispatlayarak başvuruda bulunması

sonucunda 2002 yılında TFF bu şampiyonlukları da şampiyonluk sayılarına dahil etmeye karar vermiştir. TFF’nin konu ile ilgili açıklaması da şu şekilde olmuştur (Hürriyet, 2009):

"Türkiye 1.Liginin başladığı tarih TFF tarafından 1959 yılı olarak kabul edilmesine karşın, TFF Tahkim Kurulunun 09.05.2002 tarih, 2002/52E ve 2002/68K sayılı kararı tahtında Beşiktaş Jimnastik Kulübünün 1956-1957 ve 1957-1958 sezonlarında Türkiye Ligi şampiyonu olduğuna ve bu şampiyonlukların TFF Yıldız Kriterine dahil edileceğine karar verilmesi sebebi ile toplam şampiyonluk sayısı, toplam lig sezonu sayısından 2 fazladır.”

Beşiktaş Türkiye 1. Ligi’nin ikinci sezonunda (1959-60) şampiyonluğa ulaştı. Daha sonra bir süre düşüş yaşayan Beşiktaş, 1965-66 ile 1966-67 yıllarında tekrar şampiyonluklar elde etti. Bu şampiyonlukların ardından lig tarihinin en kötü dönemini geçiren Beşiktaş, 1981-1982 sezonuna kadar şampiyonluk elde edemeyerek, bazı sezonlarda ligi 5. 6. 9. ve 11. sıralarda tamamladı. Ancak bu süreçte bir Cumhurbaşkanlığı Kupası, iki Başbakanlık Kupası ve bir Türkiye Kupası elde edildi (TFF, 2017).

1984-1985 sezonunda şampiyonluğu averaj farkı ile kaçıran Beşiktaş, 1985- 1986 yılında ise averaj farkı ile şampiyonluğa ulaştı (TFF, 2017). Bu şampiyonluk nedeniyle 1987-1988 sezonunda Şampiyon Kulüpler Kupasında mücadele eden Beşiktaş, Dinamo Tirana ve APOEL takımlarını eleyerek çeyrek finale yükseldi. Çeyrek finalde ise Dinamo Kiev’e mağlup olarak turnuvaya veda eden Beşiktaş, Şampiyon Kulüpler Kupası tarihindeki en başarılı sonucunu elde etti (beiN Sports, 2017).

1987 senesinde ise Başkan Süleyman Seba, eski Liverpool futbolcusu Gordon Milne’i teknik direktör olarak takımın başına getirdi. Gordon Milne’nin geldiği dönemde, tesisler henüz düzene girmiş ve takım rayına oturmuş değildi. Bunlara karşın Milne idaresindeki Beşiktaş, 1987-88 ve 1988-89 sezonlarını ikinci sırada tamamladı. Süleyman Seba’nın istikrarı ön planda tutarak, Gordon Milne ile çalışmaya devam etmesi sayesinde, son derece hırslı ve göze hoş gelen futbol

48

oynayan bir takım oluşturmayı başarmış olan Beşiktaş, 1989-1990 sezonunda şampiyonluğa ulaştı. Bu sezonda Türkiye Kupasını da müzesine götüren Beşiktaş, ayrıca lig tarihinin en farklı sonucu olan Adana Demirspor karşısındaki 10-0’lık galibiyeti ve Fenerbahçe’ye karşı derbi tarihi açısından büyük önem taşıyan 5-1’lik galibiyeti de elde etti (Egesoy, 2010; Sporx, 2017).

1990-1991 sezonunda Fenerbahçe karşısında Kadıköy’deki galibiyetiyle ezeli rakibinin sahasında şampiyonluğa ulaşan Beşiktaş, 1991-1992 sezonunda da şampiyonluk kazanarak art arda üçüncü defa şampiyon oldu (FourFourTwo, 2015). Bu sezondaki namağlup şampiyonluğu ile Beşiktaş, Süper Lig tarihinde namağlup şampiyon olmayı başaran ilk ve tek kulüp unvanını kazandı. O dönemki Beşiktaş kadrosu ise, Rıza Çalımbay, Metin Tekin, Ali Gültiken, Feyyaz Uçar, Gökhan Keskin, Kadir Akbulut, Ulvi Güveneroğlu, Engin İpekoğlu, Mehmet Özdilek ve Recep Çetin gibi efsane oyunculardan oluşmaktaydı.

Gordon Milne idaresindeki Beşiktaş ayrıca, bir Başbakanlık, iki Cumhurbaşkanlığı Kupası ve dört kez TSYD Kupası’nı kazandı. Ancak takımın uluslararası arenada beklenen performansı gösterememesi, yabancı oyuncuların transferlerinde Gordon Milne’nin komisyonculuk yaptığı iddiaları ve 1992-1993 sezonunda şampiyonluğa ulaşılamaması gibi nedenlerle 1993-1994 sezonu içerisinde Gordon Milne teknik direktörlük görevini bırakmıştır (İnternet Haber, 2017).

Gordon Milne ayrıldıktan sonra teknik adamlığa Christoph Daum getirildi. Daum idaresindeki Beşiktaş, bu sezonda Cumhurbaşkanlığı Kupası ve Türkiye Kupasını kazandı. Bir sonraki sezon ise 11. şampiyonluğunu kazanan Beşiktaş, 1995- 1996 sezonunda ligde ve uluslararası arenada alınan başarısız sonuçlar nedeniyle Daum ile yollarını ayırdı. Galatasaray’ın tarihinin en başarılı dönemleri olan 1996- 2000 yılları arasında üst üste dört şampiyonluk kazandığı sırada, en önemli rakibi olan Beşiktaş, bu sezonlarda ligi ikinci sırada tamamlamıştır. Bu dönemde 1997-98 sezonunda UEFA Şampiyonlar Ligine katılan Beşiktaş, bu isimle düzenlenen organizasyona ilk defa katılmış oldu. Bu sezonda teknik direktörlük görevini yürüten John Benjamin Toshack ise Cumhurbaşkanlığı Kupası ve Türkiye Kupasını kazanma başarısını gösterdi (Beşiktaş JK, 2017).

Kulübün efsane başkanı Süleyman Seba, 1999-2000 sezonunda takımın lig ve Türkiye Kupasını kaybetmesi ve Şampiyonlar Ligine katılamaması nedeniyle taraftarın kendisine yönelttiği tepki nedeniyle, kongrede tekrar aday olmayarak başkanlık görevini Serdar Bilgili’ye devretti (Beşiktaş JK, 2017).

2000-2001 sezonunda ön eleme turlarından galibiyetle ayrılarak Şampiyonlar Ligine katılan Beşiktaş, her ne kadar gruptan çıkmayı başaramasa da Barcelona karşısında aldığı 3-0’lık galibiyetle adından söz ettirdi. Fakat bu dönemde teknik direktör değişikliklerinden ötürü ligde başarısız sonuçlar aldı (Hürriyet, 2007).

2002-2003 sezonu Beşiktaş Jimnastik Kulübünün yüzüncü yılı olması nedeniyle, camia açısından büyük önem atfedilmiş bir sezondu. Carlos Zago, Tayfur Havutçu, İlhan Mansız, Federico Giunti, Oscar Cordoba, Pascal Nouma, Tümer Metin ve Sergen Yalçın gibi isimlerden oluşan kadronun başına teknik direktörlük görevi için, bir önceki sezon Galatasaray’da şampiyonluk yaşamış olan Mircea Lucescu ile anlaşıldı. Yüzüncü yılında şampiyonluğa ulaşan Beşiktaş, ayrıca bu sezon UEFA kupasında çeyrek finale dek ilerleyerek ciddi bir başarı elde etti (Futkolik, 2016).

2003-2004 sezonunda çok iyi bir grafik ile ligin ilk yarısına kadar mağlubiyet yaşamayarak lider olan Beşiktaş, Şampiyonlar Ligi grubunu 3. sırada tamamlayarak UEFA Kupasına katıldı. Fakat ligin ikinci yarısında Samsunspor ile 25.01.2004 tarihinde oynadığı müsabakada, beş futbolcusunun kırmızı kart görmesi nedeniyle hükmen mağlup olan Beşiktaş, bu olaylı ve tartışmalı müsabakadan sonra düşüşe geçerek, aradaki büyük puan farkına rağmen şampiyonluğu Fenerbahçe’ye kaptırdı. Bu sezonun sonunda kulübün hem teknik direktörü hem de başkanı, hakem hataları ve şaibeli olayları sebep göstererek görevlerinden ayrıldılar (Maç Anıları, 2017).

2004-2005 sezonunda başkanlığa seçilen Yıldırım Demirören, daha önce Real Madrid teknik direktörlüğü görevini de yürütmüş olan Vicente Del Bosque ile teknik direktörlük için anlaştı. Her ne kadar ciddi transferler de yapılmış olsa da, Beşiktaş bu sezonu ancak dördüncü sırada tamamlayabildi. 2006-2007 sezonunda ise Del Bosque’nin yerine göreve gelen Jean Tigana idaresindeki Beşiktaş, bir Süper Kupa

50

ve iki Türkiye Kupası kazansa da şampiyonluk elde edemedi. 2007 yılında teknik adamlık için Ertuğrul Sağlam ile anlaşan Beşiktaş, 2008 yılında Şampiyonlar Ligi gruplarına katılmayı başarsa da, gruplardaki Liverpool mağlubiyeti ve bir sonraki sezonda Metalist Kharkiv’e ön elemelerde elenmesi nedeniyle Ertuğrul Sağlam ile de yollarını ayırdı. 2008-2009 sezonunun ortasında Mustafa Denizli ile anlaşan Beşiktaş bu sezon, hem Türkiye Kupasını hem de şampiyonluğu kazandı. Beşiktaş ile şampiyonluk yaşayan ilk Türk antrenör unvanını kazanan Denizli, diğer sezon uluslararası arenada ve ligde alınan başarısız sonuçlardan sonra, sağlık sorunları nedeniyle görevi bıraktı (Beşiktaş JK, 2017).

Yıldırım Demirören başkanlığındaki Beşiktaş, 2010-2011 sezonunun başında dünyaca ünlü futbolcular olan Hugo Almeida, Guti, Manuel Fernandes, Simao ve Ricardo Quaresma’yı transfer etti. Teknik adamlığa da Bernd Schuster’i getirerek büyük ses getirdi. Ancak takımın ligde istenilen performansı gösterememesi ve Avrupa’da Dinamo Kiev karşısında alınan farklı yenilgiler nedeniyle Schuster görevinden ayrıldı (Beşiktaş JK, 2017).

Teknik direktörlük koltuğu için Tafur Havutçu ile anlaşan Beşiktaş, 2010-11 sezonunda Türkiye Kupasını elde etti. 3 Temmuz 2011 tarihinde ülke genelinde büyük yankı uyandıran şike iddiaları doğrultusunda Tayfur Havutçu ile birlikte yöneticilerden Ahmet Ateş ve Serdar Adalı’nın tutuklanması nedeniyle Carlos Carvalhal vekaleten teknik direktörlük görevine başladı. Sonraki sezon UEFA Kupasında son 16’ya kadar ilerleyen takım, ligde ise play-off’a kalmasına karşın şampiyonluğa ulaşamadı. Tahliye olan Havutçu, görevine geri dönse de kısa süre sonra görevinden istifa etti (Beşiktaş JK, 2017).

Yıldırım Demirören’in TFF başkanlığı için 2012 yılında görevini bırakmasından sonra, büyük maddi sorunlar ve borçlarla yüzleşen ve bu sebeple Avrupa kupalarına katılması yasaklanan Beşiktaş’ta, başkanlık görevine seçilen Fikret Orman teknik direktörlük görevi için Samet Aybaba ile anlaştı. Fikret Orman öncülüğünde maddi yapılanmaya giden Beşiktaş, 2012-2013 sezonunu Feda sezonu olarak belirledi. Feda isminin seçilmesinin nedeni ise, Beşiktaş futbol şubesinin kurucusu, ve futbol takımının ilk kaptanı ve teknik direktörü olan Şeref Bey’in

(Ahmed Şerafettin Bey) vefat etmeden önce kendisine yöneltilen “Beşiktaş seni öldürecek” sözüne karşılık, “Beşiktaş’a canım feda” demeye nefesinin yetmemesi sebebiyle cılız bir sesle yalnızca “Feda” diyebilmiş olmasıdır. Beşiktaş tarihi için anlamı son derece büyük olan Şeref Bey’i ve bu olayı anmak için ise bu sezona “Feda” ismi verilmiştir (Aktaş ve Mutlu, 2016).

Feda sezonunda Beşiktaş, tecrübeli ve bedelsiz oyuncuları, kendi altyapısından yetişen oyuncuları ve ülke dışında yetişmiş olan genç futbolcuları kadrosuna dahil etti. 2013-2014 sezonundan önce ligi üçüncü sırada bitiren Samet Aybaba yerine Slaven Bilic ile anlaşıldı, Önder Özen ise futbol direktörü görevine getirildi. Bu sezonda UEFA’nın şike iddiaları sebebiyle Beşiktaş’ı Avrupa kupalarından men etti (BBC, 2013).

Beşiktaş, Vodafone ile 20.08.2013 tarihinde 15 seneliğine sponsorluk anlaşmasına vardı. Bu anlaşma Beşiktaş’ı maddi anlamda oldukça rahatlattı fakat İnönü Stadı’nın yenilenecek olmasının da etkisiyle kulübün yaşamakta olduğu maddi sıkıntılar henüz atlatılmış değildi. Beşiktaş uzunca bir süre stadı olmadan mücadele etmesine karşın, ligde şampiyonluk iddialarını son haftalara kadar sürdürmeyi başardı ancak bu dönemde herhangi bir şampiyonluk elde edemedi. Fakat 2014-2015 sezonunda Beşiktaş, Liverpool ve Tottenham Hotspur gibi İngiltere’nin köklü takımlarını elemeyi başararak, UEFA Avrupa Ligi’nde son 16’ya kalmayı başardı (UEFA, 2017)

2015-2016 sezonunun başında Slaven Bilic’in West Ham United’a gitmesi nedeniyle Şenol Güneş ile teknik direktörlük görevi için anlaşan Beşiktaş, Feda sezonundan beri yatırım yapmakta olduğu genç oyunculardan oluşan takımına, Ricardo Quaresma ve Mario Gomez gibi kaliteli isimleri de ekleyerek şampiyonluğa ulaştı.

Beşiktaş, Benfica, Napoli ve Dinamo Kiev’den oluşan Şampiyonlar Ligi grubunda oldukça başarılı bir performans göstererek Avrupa’da ismini duyurmuş ve son maça grupta lider olarak çıkmış olsa da, son maçta Dinamo Kiev’e tüm dünya spor kamuoyunun kabul ettiği ciddi hakem hataları sonucunda mağlup olarak, grupta

52

üçüncü sırayı elde etti ve UEFA Avrupa Ligi’ne gitme hakkı kazandı. UEFA Avrupa Ligi 2. turunda İsrail temsilcisi Hapoel Beer Sheva’yı, 3. Turda ise Yunanistan temsilcisi Olimpiakos’u eleyen Beşiktaş Çeyrek finalde Lyon’a oldukça çekişmeli bir mücadelenin sonunda penaltılarla elendi. Beşiktaş böylece tarihinde ikinci kez bu organizasyonda çeyrek finale kadar ilerleme başarısını gösterdi (BBC, 2017).

Benzer Belgeler