• Sonuç bulunamadı

Batı Resim Sanatında Figüratif Eğilimlerin Yüzeysel Mekan İle İlişkisine Genel Bir Bakış

Batı resim sanatında, derinlik etkisi, Rönesans dönemine kadar matematiksel bir düzenlemeye göre sağlanmamıştır. Biçimler, ya önem sırasına, yani hiyerarşik bir yapıya uygun olarak yüzey üzerine yerleştirilmiş, ya da hiyerarşik yapı göz önünde bulundurulmamışsa biçimler yan yana, üst üste veya birbirini örtecek şekilde düzenlenmiştir (Şen, 1998: 12).

Rönesanstan beri, espası vermek için çeşitli yöntemler geliştirilmiştir. Mesela, Quatrocento ressamları derinliği özellikle çizgisel perspektifle vermişlerdir. Paulo Ucello’nun “Romano Savaşı” resmini buna örnek olarak verebiliriz. Leonardo da Vinci ise derinliği; sufumato tekniği denilen nesneyi çeviren havanın mesafe ve derinliklere göre niteliğini kaybetmesi, flulaşması ve giderek erimesi olarak tanımlanabilecek havasal espas ile ifade etmiştir. Üç boyutlu gerçeklikleri iki boyutlu yüzeyde betimleme sorunu Rönesansta mükemmel bir şekilde çözüme kavuşmuş ve

klasik espas bilimsellik kazanmıştır. Çizgi, ton ve perspektifle volümün mükemmel bir uyum ve sağlamlıkla uygulanmasıyla resim yüzeyinde espas oluşturulmuştur. Bu bağlamda klasik resimde ışığın formdan ayrılmadığı ve tüm yüzeye eşit oranda dağıldığı bir anlayışın hâkim olduğu gözlemlenir. Portrede el ve yüzdeki aydınlıklar aynıdır, ne çok güçlü ne de çok zayıf ışığın etkileri üzerinde durulur. Barok da ise ışık artık forma bağlı değildir. Işık ve gölgeler tek bir akım halinde kullanılır. Klasik anlayışta kişiler karanlıkta kalsalar da şekillerini aynen korurlarken, Barok’ta karanlık içinde erimeye ve belirsizleşmeye başlarlar (Topakoğlu, 2003: 2-13).

“19. yüzyılın sonunda Empresyonistler, duyumcu bakış açısıyla, çizgiselliğin getirdiği katı kütleselliği reddederek, üç boyutlu maddeselliği yüzeyselliğe indirgemişlerdir” (Şen, 1998: 13).

Empresyonist resimlerde çizgi, kompozisyon, insanın hayran olmasını gerektiren bir özellik ve neyin düşünülebileceğini belirten bir ipucu gibi unsurlar söz konusu değildir. Üretilen eserlerde belki sabırla ve manzara resimlerine verilen adların yardımı ile bunlardan bazılarının manzara resimleri olduğu sonucuna varılabilmiştir. Suları ve yaprakları belirtmek için kullanılması anlaşılabilecek olan kaba ve uyumsuz fırça darbeleri, insanlar ve yapılar gibi katı nesneleri yansıtmak için de kullanılmıştır. İnsan biçimini inandırıcı bir yöntem ve rahat bir anlatımla dile getirmek bilindiği gibi sanatın en güç yanlarından biridir. Oysa Empresyonistler böyle bir amaçları yokmuş gibi davranmışlar; ne inandırıcı bir mekan yaratmışlar, ne de böyle bir mekanı sanata yaraşır bir olayı yansıtmak için kullanmışlardır (Lynton, 1982: 15).

Resim sanatındaki anlamıyla yüzey, üzerinde iki boyutlu çalışma yapılabilen alandır. Barok döneme kadar, resimde her yönden gelen ışık kullanılırken Barok’la birlikte yüzey, belli yönden gelen ışığın hizmetine sunulmuştur. Ancak derinlik, hacim, perspektiften ziyade rengin önem kazanması Empresyonizmle başladığı için, yüzey resminin de Empresyonizmle birlikte başladığını söyleyebiliriz (Topakoğlu, 2003: 15). Tunalı’ya göre, “Empresyonist resimde üç boyutlu geleneksel mekan

anlayışı bırakılmış, iki boyutlu, perspektiften yoksun bir mekan anlayışı benimsenmiştir. Bu iki boyutluluğu sağlayan, nesnelerin lokal tonlarından kurtarılarak ışık ve renk yüzeyleri şeklindeki uygulanışlarıdır. Çünkü bu uygulanış, nesneleri katı biçimlerinden kurtarmış ve renk yüzeylerinin havanın etkisiyle

uygulanışını getirmiştir. Empresyonizmin geleneksel resim anlayışından sıyrılmasında zaman kavramı önemli bir yere sahiptir, çünkü farklı anlardaki ışık etkisiyle nesnelerin renkleri değişir. Empresyonistlerde bu renkleri lekeler şeklinde tualin yüzeyine koyar. Bu lekeler derinlik anlamında biçimi parçalamış, yüzey üzerinde bir renk dağılımı etkisi vermiştir. Empresyonizmde renk kontrastları ve hava etkileri üzerine kurulmuş bir espas anlayışı söz konusudur. Renk kullanımındaki şiddet espası azaltmış ve yüzey resmi etkisini vermiştir. Rengin yanında her şey derinlik etkisi, kompozisyon, içerik vb. ikinci plana atılmakla, ressamın yaşantısı renk üzerinde toplanır; böylece, bütün tablo hemen hemen düz bir yüzey, dünyanın renkli bir derisi haline gelir” (Aktaran: Şen, 1998: 14).

Fovist ressamlar espası resim yüzeyi üzerindeki biçim düzenlenişi, kaba ve dağınık fırça tuşlarıyla atılmış renklerle oluşturmuşlardır. Ekspresyonizm ise dış dünyanın ışık, renk ve biçim dünyasından uzaklaşarak ifade dünyasına yönelir. Onların kullandığı renk ve biçim ifade dünyasına aittir. Çarpıtılan biçim her şeydir. Espas buna bağlı olarak yüzey üzerinde karşıt renklerin ve çarpıtılmış biçimlerin armonisi içinde gelişir. Ekspresyonizm, Empresyonizmden daha yüzeysel bir etkiye sahiptir. Yüzeysellik bu resimde biçimin parçalanmasıyla ve renk şiddetleriyle elde edilmiştir. Fütürizmde espas, hıza bağlı olarak biçimlerin parçalanması ve tekrarıyla elde edilir. Biçimlerdeki parçalanma ve tekrar, hızı ve zamanı, zamanda mekânı oluşturur. Dada estetiği her türlü üçboyutlu malzemenin yan yana ve üst üste rastgele yapıştırılıp düzenlenmesiyle oluşturulan kolaj çalışmalarıdır. Öncelikli olan mevcut duruma karşı düşünsel tavırdır. Espas, gerçek elemanların rastgele düzenlenmesiyle ve boya ile oluşturulur. Sürrealist anlayış ise yüksek bir yoğunlaşma sağlayarak algıları dışa kapayıp, benliği öğrenilmiş bilindik bilgilerden koparıp hayal dünyasını resmetmeyi önerir. Sürrealizm hareketli-durağan, soyut-somut, ilgili-ilgisiz, gerçek- gerçekdışı biçimleri bir arada kullanarak bu düş dünyasını yansıtır. Kendinden geçme bu dünyanın dışa vurulmasını sağlar. Dadayı dışlamalarına rağmen, Dada’nın ilgisiz elemanları yan yana getirmesi tavrını sürdürerek hayal dünyasına ulaşırlar. Soyut bir biçimi, somut bir biçimle bütünleştirmek, soyut bir mekanda somut biçimler kullanmak, yaşam ve ölümü bir imgede vermek, bazen de gerçek bir mekanda soyut bir biçimi veya farklı iki organik yapıyı birleştirmek gibi karşıtlıkları kullanıp rüyadakine benzer bir imgeler dünyası oluşturmakla insanın doğal dünyası olduğuna

inandıkları bilinçaltına ulaşmayı hedeflerler. Sürrealistlerin kullandıkları espas ve biçim anlayışı klasiktir (Şen, 1998: 18-25).

Rönesans’tan Sentetik Kübizm’e kadar boyasal olarak gelişen sanata, Picasso ile boya dışında kesilerek biçimlenmiş duvar kağıdı, gazete kağıdı gibi farklı dokular ve amaçlar içeren malzemeler girmiş ve zengin bir anlayış gelişmiştir. Bu sayede farklı malzemelerin üst üste yapıştırılmasıyla, espas tuval yüzeyinin önüne geçip dokunulur hale gelmiştir. Soyut sanatta ise resimde genel bir kural olan obje ve figürden kaçılarak yeni bir gerçeklik arayışına ve yeni bir varlık yorumuna gidilme anlayışı vardır. Figüratif sanatlarda sanatçı ne kadar çok kendi çabasını, fantezisini, yorumunu katarsa katsın doğadaki elemanlar, biçimler az veya çok örnek olarak kullanılırdı. Soyut sanat ise biçim dünyasını çizgi, renk, yüzey gibi elemanlar ve geometriksel formlarla oluşturarak çözümlemeye gider. Bu anlayışta benzetmecilik sona erer ve sanatı soyut kılar. Soyut biçim vermede resim, görünebilir olan ve doğal etkiye götüren maddesellik ile kendini dile getirmez. Tersine yüzey üzerinde biçim vererek kendini yüzeysel olarak ifade eder. Resim, üç boyutlu maddeselliği, yüzeyselliğe indirgemekle salt bir biçim anlamı ifade etmiş olur. Bu yaklaşım doğrultusunda, renkli renksiz geometrik düzlemler ve çizgilerle sanatını yüzeyde oluşturan soyut sanat; espası içerik olarak derinlikte, biçim olarak yüzeyde meydana getirmektedir. Amerikalı Soyut Ekspresyonistler için resimde yaratılmaya çalışılan derinlik illüzyonu adeta lanetlenmiş bir olguydu. Bununla birlikte bir duyarlılık yaratmaya çalışıp, bu duyarlılıkta bir gerilim çıkarmaya karşıydılar. Bu yüzden renkten de vazgeçiyorlardı. Onlar için resim yüzeyi kendini doldurtmaya mecbur kılan boş bir zemini ifade ediyordu. İzleyiciyi daha yoğun bir iletişim içerisinde resmin içerisine almak için çalışmalarını büyük boyutlu gerçekleştirmişlerdir. Böyle bir etki yaratma çabası sanatçıları resmin espasını yüzeyde çözümlemeye itmiştir (Çeliker, 1992: 28-50).

Pop Art da ise espas, sanatçının kullandığı iletişim araçlarının imgelemlerindeki ve malzemelerdeki farklılığa bağlı olarak değişiklik gösterir. Eser, gazete kağıdı, kumaş, fotoğraf, çizgi roman, metal, boya, yazı gibi malzemelerin yüzey üzerine yapıştırılmasıyla oluşturulur. Böylece gerçek malzeme ile oluşturulmuş yüzey dışında bir espas sağlanır. Malzemenin kendi rengi ve boya müdahalesi ile gerçek derinlik iki boyuta indirgenmektedir. Bu sayede espasta çift

yanılgı yaratılmıştır. Bu tür malzemelerle ve yüzey üzerinin yırtıldığı etkisi verilerek, ya da gerçekten yüzeyi yırtarak gerçek malzemeyle farklı algı yanılsamaları yaratılmıştır. Gerçek mekanlarda günlük tüketim ihtiyaçlarının dev boyutlarda, gerçek mekan içinde düzenlenip sergilenmesiyle de gerçek bir espas yaratılmıştır (Şen, 1998: 38).