• Sonuç bulunamadı

3.3. Barok Sanatın Biçime Yönelik Yenilikleri ve Öncü

3.3.2. Barok Heykel

XVI. Yüzyılda İtalya’da heykel Barok’un etkisi altındadır. Heykel anlayışı büyük kütlelerin ritmini arayan Rönesans görüşünün tersine çeşitli istikametlerin girinti çıkıntılarının meydana getirdiği küçük Barok ışık gölge tezatlarının bütün içinde ahenkleşmesine dayanır (Ercivan, 1966, s. 15-16).

Barok Dönemde yapılan heykeller genellikle şehir meydanlarına, kiliselerin içine, saray bahçelerine, büyük çeşme ve havuzlara süsleme amacıyla yerleştirilmiştir.

Mermer malzemenin kullanıldığı bu dönem heykellerinde görülen ortak özellikler şunlardır:

* Heykellerde vücut formları aslına uygun bir biçimde zarif olarak işlenmiştir. Mermerin doku özelliğini yansıtacak (ipekli kumaş, dantel, saç, ten) biçimde işlenmesi, heykellerde mükemmel bir etki yaratmıştır.

* Mermer işlenirken elbise kıvrımlarının ve vücut formlarının derin olarak işlenmesi heykelde ışık gölge etkisini artırmıştır.

* Şiddet, heyecan, korku gibi duygu ifadeleri, aşırılığa kaçan bir anlatımla yüzde ve vücut hareketlerinde, ışık -gölge etkisiyle başarılı bir biçimde verilmiştir. Hareket ve ifade anlatımı sanatçı için önem kazanmıştır (Ölmez, Uysal, Ceylan Yılmaz, 2012, s. 101). Barok dönemde heykeltıraşlar yetişmişse de bunlardan ancak birkaçı çok ünlüydü. Bunlardan birisi de, bu alanda mimaride olduğundan daha önemli sayabileceğimiz, Gian Lorenzo Bernini’dir. Mesleklerinin en önde gelenleri arasında yer alan heykeltıraşlar, yoğun bir çalışma içindeydiler bu dönemde. Bu çalışma, resim ve mimarinin aksine, tüm Avrupa’da geniş ölçüde benimsenen ortak bir estetik üslup oluşturmakla kalmamış Barok çağda üretilen her sanat eserine damgasını vurmuştur. Kısacası Barok heykelin dikkati çeken ilk özelliği hemen her yerde rahatlıkla görülmesidir (Conti, 1997, s. 56).

29

3.3.2.1. Gian Lorenzo Bernini ( 1598-1680)

Bernini yaşadığı dönemde ikinci Michelangelo olarak ünlenmişti. Onda anıtsallık, kuvvetli bir hayalgücü, epik bir büyüklük esini, Rönesans’la sıkı bir akrabalık vardır (Tapie, 2011, s.55). Gian Lorenzo Bernini’nin projeleri Yüksek Barok’un coşkulu atak ve zengin anlatım biçimini vurgulamaktadır (Osborne, 1971, s. 1021-1022).

İtalyan Barok sanatının önemli temsilcilerinden olan sanatçı; mimar, heykeltıraş ve ressamdır. Çok yönlü bir sanatçı olan Bernini, Roma’da Kardinal Borghese’nin himayesinde birçok yapıt vermiştir. Barok heykelin özellikleri Bernini’nin bu dönemdeki eserlerinin hepsinde görülür. Heykellerinde saçların doğallığı giysilerin rüzgarda dalgalanışı ve elbise kıvrımları; vücut ve yüzün konuya göre aldığı durum mermer malzemeye başarılı şekliyle işlenmiştir (Ölmez vd., 2012, s. 101). “Bernini, kumaşı klasik üslupta ağırbaşlı kıvrımlarla aşağıya indirmek yerine bütünün dramatik ve devinimsel etkisini arttırmak amacıyla burkarak, burgaçlı yapmıştır ve çok geçmeden tüm Avrupa bunu taklit etmiştir” (Gombrich, 1992, s.347).

Şekil 12. Apollon ve Daphne, ( 1616-1625),Galeri Borghese, Roma Sanat karavanı (2014)

Sanatının en tanınmış yapıtlarından birisi Apollon ve Daphne (Dafne) adlı heykeldir (Şekil 12). Apollon ve Daphne isimli heykel, Yunan mitolojisindeki bir hikayeyi canlandırır. Efsaneye göre Daphne dayanılmaz güzellikte bir bakireydi. Kendisini Tanrıça Gaia’ya adadığı için erkeklerden kaçan Daphne ile karşılaşan Apollon ona bir anda vurulmuş ve

30

peşine düşmüştür. Ama yakaladığı sırada Daphne bir ağaca dönüşmüştür. Bu bilinen Defne ağacıdır. Çaresiz kalan Apollon Defne ağacından dallar koparıp bir çelenk yapmış ve onu başından hiç çıkarmamıştır Apollon’un yüzündeki coşkulu ifade, Daphne’nin korku ile bağırışı, kuvvetli ışık-gölge oyunları ile verilmiş heykel çok canlı bir anlatım kazanmıştır (Ölmez vd., 2012, s. 101).

Barok dönemde sanat, geniş halk kitlelerini belirli bir ideoloji dorultusunda bir araya getirmek ve izleyiciyi duygusal yönden etkilemek için derinlik illüzyonlarına abartılı formlara ve teatral ifadelere yönelmiştir. Sanat yapıtı yoluyla tasvir edilen kişinin duygusunu, izleyicinin de paylaşabilmesi için, duyguları harekete geçiren abartılı yüz ifadeleri kullanılmıştır (Resim 12) (Kitson, 1966, s. 12).

Bu dönemde yapılan heykeller mimari bir yapıya son görünüşünü vermek için süsleme amacıyla yapılanlar ve kelimenin gerçek anlamı ile kendi başına bir eser olarak yapılanlar olmak üzere iki ana bölüme ayrılmaktadır (Kurtaslan, 2005, s.200). Mimari heykelden, süsleme olarak üç şekilde yararlanmıştır. Bunlardan birincisinde bir dizi heykel yapıyı tamamlamak için en üste yatay olarak sıralanırdı. Barok yenilik olmamakla birlikte bu yöntem ilk kez bu devirde düzenli olarak uygulanan geleneksel bir üslup özelliği şeklini almıştır (Conti,1997, s. 57).

Şekil 13. Roma S. Angelo Köprüsü heykelleri

Gian Lorenzo ve yardımcılarının yaptığı Roma’daki S. Angelo Kalesi (Şekil 13) gibi, mimari bir yapıyı tamamlamak için düzenli aralıklarla heykeller sıralanması fikri

31

Rönesans’tan beri yabancı değilse de Barok devirde bu uygulama daha sık kullanılan bir motif olmuştur. Bernini’nin yaptığı Roma’daki Sen Piyer’in oval sütunlu bölümü ile heykellerin yerini ayaklı vazo ve frizlerin aldığı Versailles (Versay) Sarayı (Şekil 14) bu tipe örnektir (Yetkin,1977).

Şekil 14.Versay Sarayı, wikipedia (2015i)

Şekil 15. Sütun görevi gören heykeller Johann Lukas von Hıldebrand Artehistoria (t.y.)

Heykelin mimaride uygulandığı bir başka alan da taşıyıcı öğe olarak sütun yerine (kadın şeklindeki) karyatid ve (erkek şeklindeki) telemonların kullanılmasıydı (Şekil 15).

32

Sütunların bu şekilde kullanılması tarihte Klasik Yunan devrine kadar uzanırsa da Barok devirde özellikle Avusturya ve Almanya’da çok tutulmuştur.

Şekil 16. Roma Sen Piyer Kilisesi Baldachin, St. Peter’s, Vatican City, by Gian Lorenzo

Bernini, 1624–33, wikipedia (2015j)

Heykelin mimari ile birlikte kullanılmasının üçüncü ve en tipik örneği ise; friz, tomar, çeşitli arma grupları ile silah takımlarından oluşan süsler ve benzerlerinde görülürdü. Heykelin mimari ile kaynaşması bazı durumlarda mimarinin yerini alacak kadar ileri giderdi. Bernini’nin Sen Piyer’deki baldakin’i (Şekil 16) bu iki şeklin Barok devrin zevkine çok uygun düşecek biçimde karıştığı bir örnektir. VIII. Urban’ın (Papa) anısına yapılan kilise de yukarıdaki saçaklar sanki rüzgarda oynuyormuşçasına değişik yönlerde hafifçe düzensiz bir şekilde yerleştirilmişlerdir. Kilise de göze çarpan başka bir ayrıntı Barok devirde çok başarılı olarak uygulanan bir motif de (Resim 16) spiral olarak dönen burma ya da Süleymani sütundu (Yetkin, 1977).

33

Şekil 17. Bernini Roma Sen Piyer Kilisesi Baldachin( önden bir kesit), St. Peter’s, Vatican

City, by Gian Lorenzo Bernini, 1624–33

wikipedia (2015k)

Kilisenin içindeki bronz baldakin (Şekil 16-17) 30m yüksekliktedir. 4 bronz sütunu burkulan oluklarla süslenmiştir. Bu, iç mekana göz kamaştırıcı bir büyüklük vermektedir ( Kınay, 1995: 87). Sanatçının diğer önemli yapıtları arasında XIV. Louis (Lui)’in Mermer Büstü, Papa X. İnnocent (İnnokent)’in Heykeli ve Cathedra (Kadetra) Petri Heykeli sayılabilir.

İtalya dışında bu dönem heykel alanında İspanya, Fransa ve Orta Avrupa (Avusturya, Güney Almanya, Bohemya, Polonya) gibi ülkelerde önemli eserler vermiştir.

İspanya’da ise Barok Heykeli, dinsel duyguyu abartılı anlatımıyla dikkat çekmektedir. Tek ya da grup heykellerinde Hz. İsa’nın ve azizlerin acılarını anlatan ifade yüklü düzenlemeler, Katolik İspanyollar’ı coşturmak amacıyla gerçekleştirilmiştir. İspanyol Barok heykeli Granada ve Sevilla’da gelişmiştir. Gregorio Hernandez (1570-1636), Juan Martinez Montanes (1568-1649), Alonso Cano ve Pedroda Mena (1628-1688) gibi sanatçılar dönemin ünlü heykel ustalarıdır (Eczacıbaşı I, 1997, s. 196).

17. yüzyıl İspanyol heykel sanatında dinsel konular egemen olmasına karşın, bu dönemin Fransız heykelcilerinin başlıca uğraşlarının saray ve parkları süslemek olduğu izlenmektedir. Mitoloji kahramanlarını konu alan bu tür çalışmaların yanında, dönemin

34

devlet adamlarının büstleri ve özellikle atlı heykelleri başarıyla gerçekleştirilmiştir. 17. yüzyıl Fransa’nın ünlü heykelcileri Puget, Girardon ve Antoine Coysevox’dur. Almanya’da ise Barok heykel mimarlık içinde bezemesel bir nitelik kazanmış ve gelişimi mimarlığa bağlı olmuştur. Schlüter, Balthasar Permoser, (1651-1732) ve Raphael Donner (1693-1741) bu üslubun örneklerini vermiş ünlü heykelcilerdir (Eczacıbaşı I. 1997, s. 196).

Benzer Belgeler