• Sonuç bulunamadı

Baba Sevgisi

Belgede Hisar şiirinde çocuk (sayfa 155-158)

3. Hisar Şiirinde Çocuk Temaları

3.14. Aile

3.14.2. Baba Sevgisi

Bir çocuğun hayatına yön verenler, onun her türlü bakımını üstlenen, ona emek veren ve onu sevgiyle büyütenlerdir. Bu kişilerin başında da anne ve baba gelir. Ebeveynler bu özellikleri ile şiirlere konu olurlar. Anne ile çocuk arasındaki bağın daha güçlü olması sebebiyle anne sevgisini dile getiren şiir sayısı nicelik bakımından daha fazladır. Bununla beraber baba sevgisi üzerine yazılan şiirlere de zaman zaman yer verilmektedir. Hisar şairleri de anneyi ve anne sevgisini daha çok işlememiş olmakla birlikte babayı ve baba sevgisini de ihmal etmemişlerdir. Bunda şairlerin pek çoğunun baba olmasının etkisi vardır.

Coşkun Ertepınar baba üzerine yazdığı iki şiirden birincisinde evlatlarını özleyen bir babayı, ikincisinde annesini ve özellikle babasını özleyen bir çocuğu anlatır.

Evlerin neşesi, rengi, canlılığı olan çocukların herhangi bir vesile ile evden ayrılmaları anneyi ve babayı derinden etkiler. Bu ayrılıkta çocuklar, gurbetin, hasretin ne demek olduğunu öğrenirler. Anne ve baba ise evlattan uzak kalmanın zorluğunu ve acısını tadar. Ertepınar, “Baba Yüreği” şiirinde bir simitçinin sesinde çocuklarını hatırlar. Sokaktan geçen bir simitçinin sesi, küçük müşterilerinin terk edip bomboş bıraktığı evdeki babayı duygulandırır. Simitçinin bağırışı evdeki sessizliği bozduğu gibi, babanın içini acıtır:

“Baba yüreği dayanmıyor işte buna, Bağırma simitçi, bu sokakta bağırma…”255

Ertepınar’ın “Çanakkale-Yemen” şiirinde ise annesinin ve babasının yokluğunu sorgulayan bir çocuk vardır. Dedesi ve ninesi ile yaşayan çocuk anne ve babasını özlemektedir. Çocuğun babası I. Dünya savaşına katılmıştır. Hangi cephede olduğunu hiç kimse bilmez. Dolayısıyla dede ve ninenin çocuğun sorduğu sorulara cevap vermesi imkânsızdır:

“Bir gün çocuk sormuştu o irade heykeline: “Dedem, demişti, nerde babam?

Annem nerde?..”

Dedenin yüreği kim bilir nasıl vurulmuştu! Titreyerek dökülmüştü söz dudaklarından:

“Oğlum benim, koç yiğidimin armağanı, Güç bırakmadın şimdi bende,

Annen gelir mi bilmem, baban gelir belki, Sen düşün ki Çanakkale’de,

Ben diyeyim ki Yemen’de…”256

Şairin “Şehit Babam Çanakkale Yolunda” şiiri ise Çanakkale’de şehit düşenlerden biri adına bir evladın yazdığı bir şiirdir. Şiirde onların geride bıraktıklarının inanç dolu ruh zenginlikleri ifade edilmektedir. Sevdiklerinden koparcasına ayrılan bir babanın ve cephede ölüme şevkle atılan bir kahramanın ağzından kolayca söylenivermiş gibi bir yapıya sahip güçlü bir şiirdir. Şiirin son dörtlüğünde son nefesini vermek üzere olan baba;

“İlerledi bizimkiler, Sızan kanımı kim siler? Şehide, YURT, rahmet diler, Yoksa ruh nasıl uyurdu?..”257 diye feryat eder.

Ahmet Tufan Şentürk, çocukluk yılları ile babasının sözlerini hatırlar. Bütün ömrü köyde tarlada geçmiş olan babası, kendi dünyasında bir baba olarak üstüne düşen her şeyi yaptığına inanır. Toplumda baba, evin geçimini sağlayan, ciddiyetin, dürüstlüğün ve otoritenin sembolü olarak görülür. Şentürk’ün babası kendince üzerine düşen bu vazifeyi yerine getirmiştir:

“Askerlikte onbaşı oldum

İzmir’de amele başı

Yedi çocuk babasıyım Allaha bin şükür oğlum

Haram yemedim, hile yapmadım Bir kötü söz söyletmedim kendime İşte geldim gidiyorum

Kemiğimi sızlatmayın mezarımda” derdin.”258

256 Coşkun ERTEPINAR, “Çanakkale Yemen”, Şiir İkliminde Bir Ömür, 1. bs., Ankara, 1995, s. 231.

257 Coşkun ERTEPINAR, “Şehit Babam Çanakkale Yolunda”, Şiir İkliminde Bir Ömür, 1. bs., Ankara,

1995, s. 32.

Şairin babası vazifesini yerine getirmenin verdiği güven ve rahatla çocuklarından yüzünü kara çıkarmamaları için istekte bulunur. Bütün dünyası yaşadığı çevre ile sınırlı ve ufku dar bir baba olduğu için çocuklarına daima;

“Köy danasından öküz,

Köy çocuğundan efendi olmaz.”259

diyerek ellerindeki ile yetinmesini öğretmeye çalışır. Bu, gerçi dar bir görüştür ama görüp geçirdikleri sınırlı biri için iyi niyetli bir yaklaşımdır. Nitekim bunun böyle olduğunu şair yıllar sonra eli kalem tutan biri olarak anlar ve babasına şöyle seslenir:

“Nur içinde yat babacığım, nur içinde yat “Sabırla koruk helva, dut yaprağı atlas” amma Söylediğin gibi değilmiş hayat…”260

Baba, hayatın gerçeklerini ve zorluklarını daha iyi bilen biri olarak çocuklarına doğru yolu göstermeye çalışır. Ancak özellikle belli bir eğitimden geçmemiş olanların doğru, iyi ve güzelden anladıkları hayat tecrübeleri ve ailelerinden aldıkları terbiye ile sınırlıdır. Dolayısıyla bir babanın çizdiği yol, çocuklar için daima başarıya giden en büyük yol olmayabilir. Nitekim Ahmet Tufan Şentürk’ün babası köyü, tarlası ve ailesi ile sınırlı hayatında çocuklarına doğru yol olarak ancak bunları gösterebilir. Oysa hayat şairi kendi ideallerinin peşinden koşarken bambaşka yerlere sürüklemiştir.

Kerim Aydın Erdem, “Resim” şiirinde babasına ait bir fotoğraftan yola çıkarak ona olan hayranlığını dile getirir. Ciddiyet ve otoritenin sembolü olan babanın sevgisi ve desteği, bir evlât için en değerli güç kaynağıdır. Çocukların gözünde onlar, yıkılmayan, yılmayan ve mağrur kişilerdir. Şair, babasının resminde bile bu gururu, heybeti görür:

Bir resim kalmış babamdan Ayakta yaman durmuş Kaşlarında kalpağı Gözlerinde dünya Baktım Güzel oturmuş. 259 a.g.e., s. 10. 260 a.g.e., s. 12.

Yakasına takılmış madalya Kurtuluş Savaşı’ndan bir anı Barışa bayrak açmak

Doğrusu Yüceltir insanı. Ya şu elleri İki yanda duran Taşımıza toprağımıza Göz diken düşmanı Alnından vuran.

Bir resim kalmış babamdan Gözlerinde tarih okunur Bir resim ki

Unutulmaz armağan.”261

Belgede Hisar şiirinde çocuk (sayfa 155-158)