• Sonuç bulunamadı

1.6. Merkez Bankası Bağımsızlığını Ölçmeye Yönelik Ampirik Çalışmalar

1.6.2. Bağımsızlık Kriterlerinin Değerlendirilmesi

MBB’yi belirleyen başlıca kriter bir ülkedeki ortalama enflasyon eğilimidir. Bu eğilim uygulamada doğal işsizlik oranı kullanılarak yaklaşık olarak tahmin edilebilmektedir. Cukierman(1994) istihdam kaynaklı ortalama enflasyonist eğiliminin arttıkça hükümetin MB’yi önemsememesinin maliyetinin fazla dolayısıyla bankanın daha bağımsız olacağını ileri sürmüştür. De Haan (1995) ile Cukierman’ın (1992) ve Grilli ve diğerlerinin (1991) endekslerini kullanarak bu varsayımı test etmiş doğal işsizlik oranı ve doğal işsizlik oranı ile fiili işsizlik oranı arasındaki farkı gösterge olarak kullanmış ama MBB derecesi ile doğal işsizlik oranı arasında anlamlı düzeyde bir ilişki

bulamamıştır. Benzer sonuca Eijfinger ve Schaling (1997)79 kendi çalışmalarında da ulaşmışlardır.

Kamu borcu stoku diğer bir bağımsızlık kriteri sayılabilir. Cukierman (1992) borç stoku arttıkça politikacıların otoriteyi MB’ye devretme ihtimalinin artacağını ve bankanın daha bağımsız olacağı varsayımını ileri sürmüştür. Bu varsayım yine De Haan (1995) tarafından brüt kamu borcu /GSYİH oranı değerlendirilerek test edilmiş ama destekleyici nitelikte anlamlı bir katsayı bulamamıştır. Bu durum yukarıda değinilen bütçe açığı bağımsızlık ilişkisinin vardığı sonuçla uyuşmaktadır.

Cukierman (1992) politik istikrarsızlığın daha fazla olduğu ülkelerde MBB derecesinin daha fazla olacağını ifade etmiştir. Bu düşüncenin arkasında yatan mantık İktidar partisinin yeniden seçilme ihtimali zayıfladıkça daha bağımsız MB’yi tercih edeceğidir. Çünkü bağımsızlık düzeyi arttıkça muhalefet partisi açısından kamu kaynaklarından yararlanma ihtimali azalmaktadır.

Finansal kurumların denetlenmesi de bağımsızlık derecesini belirlemede önemli bir faktör olabilir. Finansal sistemin denetiminden ve finansal kuruluşların başarısızlıklarından sorumlu olan bir MB, daha düşük faiz oranlarını kabul ederek başarısızlıktan kaçınma eğiliminde olacak bu da fiyat istikrarına katkıda bulunacaktır. Sorumlulukların ayrılması MB’nin parasal bağımsızlığını arttıracaktır. Finansal istikrarı sağlayacak otoritenin parasal istikrar otoritesinden ayrı olmasının diğer bir nedeni ise bankanın istenmeyen şekilde tanıtımının başarısızlıklar sonucu itibarını zedelemesi bunun da para politikasının kredibilitesine zarar vereceği düşüncesidir80. Öte yandan MB ödemeler sisteminde hayati bir rol oynadığından sistemdeki riskleri sınırlayabilmek ve sistem katılımcılarını düzenleyebilmek için denetim imkanına sahip olması gerektiğini ileri süren görüşler de vardır. Heler (1991) finansal denetim sorumluluğu olan, kısmen olan ve hiç olmayan merkez bankaları ile ülkelerin ortalama enflasyon oranlarını kıyaslamıştır. Bankanın denetim otoritesi rolü arttıkça enflasyon

79

Eijfinger, S.C.W. and Schaling, E. (1992), “Central Bank independence : Criteria and Indices”, Reserarch Memorandum no.548, Department of Economics, Tilburg University.

oranının yükseldiği sonucuna ulaşmıştır. Buna karşılık De Haan (1995) bankacılık denetiminin derecesi ile MBB’nin derecesi arasında nedensel bir ilişki kuramamıştır.

BÖLÜM 2

AVRUPA MERKEZ BANKASI VE SEÇİLMİŞ AB ÜYESİ ÜLKELERİN MERKEZ BANKALARININ BAĞIMSIZLIK DÜZEYLERİ

2.1. AMB’nin kuruluş öncesi ve sonrası genel olarak üye ülkelerin merkez bankalarının bağımsızlık düzeyleri

Avrupa ekonomik ve parasal birliğinin gerçekleşme sürecinin uzun bir zaman dilimi içerisinde oluştuğu dikkate alınırsa günümüzde var olan Avrupa Merkez Bankaları Sistemi (AMBS) ve “Eurosistem”in özünü anlayabilmek için öncelikle Avrupa Para Enstitüsü ‘nün (APE) kuruluşuna değinmek gerekecektir.

7 Şubat 1992’de Maastricht’te imzalanan Avrupa Birliği (AB) anlaşmasıyla Avrupa Topluluğu’nu kuran anlaşmalarda değişiklikler yapılmıştır81. Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) Anlaşmasında yapılan değişikliklerle AET, AB adını almış ve APE’nin temelleri atılmıştır. AMBS ve AMB protokolleri Anlaşma metnine eklendi. Danimarka ve İngiltere’ye parasal birliğin üçüncü aşamasına katılımlarını zorunlu tutmayacak şekilde özel statü verilmiştir. 1 Ocak 1993’te yürürlüğe girmesi planlanan anlaşma Danimarka ve Almanya’da onay sürecinde yaşanan gecikmeler nedeniyle ancak 1 Kasım 1993’te yürürlüğe girmiştir. 1 Ocak 1994’te APE’nin kurulmasıyla parasal birliğin ikinci aşaması başlamıştır. İkinci aşama, üçüncü ve son aşamaya başlamadan önce APE’nin temel organlarını ve organizasyonel yapısını güçlendirecek bir geçiş dönemi olarak düşünülmüştür. APE’ye verilen başlıca iki görev vardır. Bunlar; Merkez bankası işbirliğini ve para politikası koordinasyonunu güçlendirmek ile AMBS’nin kurulması, tek para politikasının yönetilebilmesi ve parasal birliğin üçüncü aşamasında tek para biriminin yaratılabilmesi için gerekli hazırlıkları yapmaktır. Maastricht Anlaşmasının (MA) 117.maddesine göre parasal birliğin 3.aşamasında AMBS’nin görevlerini yerine getirebilmesi için gerekli düzenleyici, organizasyonel ve lojistik çerçeveyi tanımlama görevi APE’ye verilmiştir82.

81 Pollard, S. P. (January 2003), ” A Look Inside Two Central Banks: The ECB and the Federal Reserve”,

Federal Reserve Bank of St. Louis.

2 Mayıs 1998’de AB Konseyi 11 üye ülkenin parasal birliğin son aşamasına katılabilmek için gerekli koşulları yerine getirmiş olduğuna oybirliğiyle karar vermiştir. Danimarka ile İngiltere özel statüleri İsveç ve Yunanistan ise tek para birimine uyum sağlama koşullarını karşılayamadıkları gerekçesiyle dışarıda bırakılmışlardır. 25 Mayıs 1998’de AMB Statüsünün 50.maddesine uygun olarak AMB başkanı, başkan yardımcısı ve yönetim kurulunu oluşturacak diğer dört üye Avrupa Parlamentosunun (AP) ve APE konseyinin tavsiyesi alındıktan sonra 11 üye ülkenin hükümet başkanlarını ortak anlaşmasıyla resmen atanmıştır. 1 Haziran 1998’den itibaren geçerli olan atamalarla birlikte AMB kurulmuştur. Böylece MA’nın 123.maddesi gereğince APE görevlerini tamamlamış ve tasfiyeye gitmiştir83.

AMBS, AMB ve 25 AB üye ülkesi ulusal merkez bankalarından (UMB) oluşmaktadır. Yasal çerçevesi AMBS ve AMB statüsü adı altında protokolle belirlenerek MA’ya eklenmiştir84. MA, AMB’yi para politikasını yöneten ve ilgili görevleri yerine getiren özel, bağımsız bir organizasyon olarak kurmuştur. Bu bakımdan AMB’ye kendi karar alma organları ve otoritesi olan tüzel bir kişilik verilmiştir. AMB ve UMB’nin yasal rollerinin aksine AMBS’nin tüzel bir kişiliği, yasa yapma yetkisi ve kendi başına karar alan organları yoktur. Bu nedenle AMBS terimi AMB ile UMB arasında organik bir bağ oluşturan kurumsal bir çerçeveyi ifade eder. Bu terim, merkezi karar almayı ve MA’nın AMBS’ye yüklediği görevlerin sistemin hedefleri ile otoritelerin dağılımıyla uyumlu olarak ortaklaşa ve daimi şekilde yerine getirilmesini sağlar. AMBS, Euro’yu kullanmayan tüm AB üyesi ülkelerin UMB’yi de kapsar (Danimarka, İngiltere, İsveç ve Mayıs 2004’te üye olan 10 ülke). Katılımcı olmayan bu ülkeler, parasal egemenliklerini devam ettirdiklerinden AMBS’nin temel görevlerinin uygulanmasında rol alamazlar85. Bu yüzden kamuoyunun AMB’nin karmaşık yapısını daha iyi anlayabilmesi için AB Yönetim Konseyi Kasım 1998’de “Eurosistem” terimini kullanmaya karar vermiştir. Bu terim, AMBS’nin faaliyet gösterdiği alan açısından

83 ibid

84 Maastricht Anlaşması için bkz. Avrupa Birliği Resmi Web Sitesi europa.eu

85 Bu ülkelerden İngiltere, yapılan hukuki düzenlemelerle süresiz olarak Euro’ya geçmeme hakkına

sahiptir. Diğer üye ülkeler içinse böyle bir hak söz konusu olmayıp, ileriki aşamalarda koşulları sağladıktan sonra ve hazır olduklarında Euro’ya geçmeleri öngörülmektedir.

AMB’yi ve Euro’ya uyum göstermiş olan üye ülke UMB’nin oluşturduğu yapıyı ifade etmektedir. Euro için MB fonksiyonlarını uygulayacak böyle bir sistemin kurulma nedenleri arasında 3 tanesi öne çıkmaktadır.

1. Tüm Euro bölgesi için tek bir MB’nin kurulması politik açıdan kabul edilir olmayacaktı.

2. Eurosistem yaklaşımı kurumsal yapılarını, altyapılarını ve operasyonel kapasitelerini sürdürecek şekilde UMB’nin deneyimleri doğrultusunda kurulmuştur. Ayrıca UMB sistemle ilgili olmayan bazı görevleri de yerine getirmeye devam etmektedirler.

3. Euro bölgesinin geniş coğrafi ve kültürel farklılığa sahip yapısı dikkate alındığında uluslarüstü bir kurum yerine yerel kurumların Eurosisteme giriş noktaları olacak yerler olarak hizmet verebilmeleri en iyi çözüm olarak düşünülmüştür.