• Sonuç bulunamadı

Bağımsızlığın gerçekleştirilmesi halinde pek çok alanda yaratabileceği etkilerden, öncelikle bankanın kurumsal yapısı ve itibarını etkileyecek kredibilite etkisine, ardından ise makro ekonomik anlamda en çok sonuca varılması istenen unsurlardan biri olan enflasyon üzerindeki etkisine ilgili literatür ışığında değinilecektir.

1.5.1. Kredibilite

Merkez bankaları para politikasını uzun süre ve tavizsiz uygulamak konusunda siyasi iktidarlardan daha avantajlıdır. Merkez bankalarının kendi para politikalarını uygulamak konusunda siyasi iktidardan ne ölçüde bağımsız olduğu sorunsalı, kredibilitenin devamı bakımından önemlidir. Kredibilite MB’nin izleyeceği para politikasını ısrarla uygulayıp, belli bir vadede sonuç alınmaya başlanacağına inanılması veya hükümetlerin davranışlarının MB davranışları niteliğinde olmasıdır59. Yapılan bir başka tanıma göre ise toplumun MB’den dürüstlük talep etme hakkıdır ki şeffaflık kavramıyla yakından ilişkilidir. Kredibilitenin bağımsız bir MB’nin ekonomik sisteme verebileceği en büyük güç kaynağı olduğu söylenebilir. Ancak MB’nin bağımsız oluşu kredibilitesini garanti etmez. En bağımsız MB’nin bağımsızlığının parlamento tarafından iptal edilebilme olasılığı, bağımsızlığını mutlak olarak sınırladığından bankayı bağımsızlığını koruyabilmek için siyasi iktidar veya onun üzerinde etkili olan gruplarla iyi geçinmek zorunda bırakmaktadır60.

Daha bağımsız merkez bankalarının daha güvenilir enflasyon savaşçıları olduğu ve bu yüzden de daha düşük sosyal maliyetle dezenflasyonist bir ortam yaratılacağı düşüncesi

59 Issing, O. (1993), “Central Bank Independence and Monetary Stability” Occasional Paper No:89,

Institute of Economic Affairs, London, England.

genel kabul görmektedir61. Daha sıkı bir para politikası gibi bir politika değişikliğine dair MB’nin yaptığı açıklamaya insanların inanmalarını sağlayan kredibilitenin rolüdür. Ball (1992)62 artan kredibilitenin yapışkan ücret ve fiyat ayarlamaları varken bile dezenflasyonun maliyetlerini azaltacağı genellemesini yapmıştır. Bu tür merkez bankaları ekonominin para politikası değişimlerine daha çabuk tepki gösterdiği bir “kredibilite primi” edinebilirler. Hatta bazı uç teoriler, beklentilerin akılcı ve parasal otoriteye duyulan güvenin tam olduğu varsayımları altında sadece dezenflasyonist bir politika yürütüleceğine dair bir açıklamanın istihdamda bir düşüş yaratmadan enflasyonu düşüreceğini ileri sürmektedir. Güvenilen bir dezenflasyonist açıklamanın işsizlik veya çıktı üzerinde reel hiçbir etkisi olmadan fiyat düzeyini değiştirdiği Barro- Gordon (1983)63 analizinde kanıtlanmıştır.

Kredibilitenin başlıca özelliği zaman içinde verilecek açık ve sürekli mesajlar sayesinde ortaya çıkmasıdır64. Dengeli bir para politikası izleyen bir MB’nin kredibilitesi para piyasasındaki MB’nin yanlış yapmasını bekleyen diğer aktörlerin değişmeyen para politikası karşısında yanıldıklarını anladıklarında artmaya başlar. Hele MB karar ve davranışlarının seçim dönemlerinden hiç etkilenmediği gözlenirse kredibilite düzeyi daha da artacaktır.

Blinder (1999)’ın değindiği dinamik uyumsuzluk teorisine göre daha bağımsız merkez bankaları anti enflasyonist bir politikanın izlenmesinde daha fazla kredibiliteyi açığa çıkarmaktadır. Eğer MB bir politika ilan eder ve özel karar alıcılar tepkilerini bu politikaya olan inançlarına dayandırırlarsa o zaman MB beyanatından ortaya çıkan bir kuralla kendini sınırlamış olmakta ve sözünü yerine getirmek için parasal bir güdüye kavuşmaktadır. Herhangi bir ön taahhüt veya güdü yoksa politika zaman uyumsuz ve politika açıklamaları kredibiliteden yoksun olabilir. Kısacası teori açık ve dar bir kredibilite tanımı yapmaktadır. Özel sektörün uygulanacağına inandığı politika güvenilirdir. Benzer şekilde dinamik olarak uyumsuz olmayan bir politika güvenilirdir.

61 ibid 62

Ball, L. (February 1992), “Disinflation with Imperfect Credibility”, Working Paper No.3983 NBER.Cambridge,MA,.

63

Barro, R. and Gordon, D. (1983), “Rules, Discretion and Reputation in a Model of Monetary Policy” , Journal of Monetary Economics, 12.

Uygulamada ise kredibilitenin yaratılması katı taahhütlerden çok verilen sözlerle yapılan fiillerin tutarlı oluşuyla gerçekleşir. Bu anlamda sürekli olarak dediğini yapan bir MB’nin kredibilitesi kurumsal yapısıyla ilgisiz hale gelmektedir.

Kredibilitenin merkez bankalılar için önemi, uzun vadeli stratejilerini değiştirmeksizin kısa vadeli taktiklerindeki değişikliğe tolerans gösterilmesini istediklerinden ve özellikle finansal kriz dönemlerinde olağanüstü önlemler almaya zorlanan merkez bankaları için önemli bir faktör olabilmesinden kaynaklanmaktadır65.

Sonuçta ülkelerin merkez bankalarının yapısal özellikleri, geçmişteki davranışları, yöneticilerin kişiliği, toplumun yapısı gibi pek çok faktör kredibilitenin yapısını belirlemektedir66.

1.5.2. Enflasyon

Bağımsız merkez bankaları olan ülkelerin, hükümetin doğrudan kontrolü altındaki merkez bankaları olan ülkelere kıyasla daha düşük enflasyona sahip olduğu konusunda yaygın bir görüş birliği vardır67. MBB’nin diğer şeyler aynıyken neden daha düşük enflasyona yol açtığı sorusuna üç yaklaşım açısından cevap arandığı söylenebilir.

Buchanan ve Wagner (1977)’in değindiği ilk ve en eski yaklaşım olan kamusal tercih yaklaşımına göre parasal otoriteler hükümetin önceliklerine uyumlu davranmak konusunda güçlü siyasal baskılara maruz kalmaktadırlar. Sıkı para politikası hükümetin bütçesel durumunu abartır. Vergi gelirlerindeki düşüş ekonomik faaliyette daralmayı beraberinde getirir, faizlerde kısa vadeli bir yükseliş olur ve bütçe açığı daha da artar. Hükümet bu yüzden “kolay para”yı tercih edecektir. Bu yaklaşımın ampirik kanıtları seçim dönemleri öncesinde uygulanan genişletici para politikalarına dayanmakta ve özellikle politik bağımsızlığa önem vermektedir.

65 Mishkin, F.S. (November-December 2000), “What Should Central Banks do?”, Federal Reserve Bank

of St. Louis Review.

66 ibid

67 Gawin, W. and T. Poole, W. (July 2003), “What Should a Central Bank Look Like? “, Federal Reserve

İkinci yaklaşım ilk kez Sargent ve Wallace (1981)68 tarafından ileri sürülen otoriteler arasında mali – parasal ayırımı yaklaşımıdır. Eğer mali politika baskınsa yani parasal otoriteler hükümetin bütçe açığının boyutunu etkileyemiyorsa, para arzı içsel hale gelecek, MB para yaratarak bütçe açığını finanse etmeye zorlanacaktır. Bu yaklaşım ise ekonomik bağımsızlığı vurgulamaktadır.

Üçüncü yaklaşımsa daha önce de değinilen ve MBB tartışmasında en yaygın yaklaşım olan zaman tutarsızlığı modelidir. Kydland ve Prescott (1977) ile Barro ve Gordon (1983) tarafından ileri sürülen yaklaşıma gelecek döneme yönelik olarak bugünden yapılan en iyi planın gelecek dönem gerçekten geldiğinde artık optimal olamayacağını ileri sürer. Değişik modeller bu yaklaşıma dayandırılmıştır. Zaman uyumsuzluğuna gerçekte neyin yol açtığı bir kenara bırakılırsa bu değişik modeller açısından sonuçlanan enflasyon oranı sürekli optimal altı olmaktadır. Esasen bu model ekseninde gelişen MBB literatürü, modelin dünya çapında pek çok sanayileşmiş ülkenin başına dert olan yüksek ve kronik enflasyon için getirdiği merkez bankalarının özel sektör karar alıcılarını aldatmaya yönelik olarak sistematik bir çaba içinde olduğu ve beklenilenden daha yüksek oranda enflasyon yarattığı açıklaması, bağımsızlığın etkilerinin en çok enflasyon açısından incelenmesine yol açmıştır.

Bağımsızlığın enflasyon üzerinde tahmin edilen etkisi istatistiksel ve ekonomik açılardan anlamlı bulunmuştur.Walsh (2005)69 1970’lerin yüksek enflasyon yıllarından günümüzün bağımsızlık düzeylerini arttıran reformlarına kadar toplanan veriler, ortalama yıllık enflasyonda % 4’lük bir düşüşü göstermektedir. GOÜ’de ise guvernörlerin görev süreleriyle enflasyon arasında pozitif ilişki ortaya çıkmaktadır. Guvernörleri daha sık değişen ülkeler, daha yüksek enflasyon deneyimi yaşamaktadırlar. Ancak nedensellik bağını kurmak zordur. Enflasyonun yüksekliğinin guvernörlerin sıkça değiştirilmesi olarak yansıyan politik müdahaleden mi yoksa enflasyonu düşüremediği için kovulan guvernörlerden mi kaynaklandığına dair bir belirsizlik vardır.

68

Sargent, T. J., Neil W. (1981), “Some Unpleasant Monetary Arithmetic”, Federal Reserve Bank of Minneapolis Quarterly Review, 5

69

Walsh, C.E. (December 2005) “Central Bank Independence Prepared for the New Palgrave

Bu anlamda düşük enflasyonun MBB’ye katkıda bulunduğunu ileri süren ampirik çalışmalar iki açıdan eleştirilmektedir. Öncelikle ülkeler arası enflasyon deneyimi farklılıklarını oluşturan faktörleri kontrol etmede yetersiz kalmışlardır. Posen (1998)’ın değindiği ortalama enflasyon ve MBB’nin derecesi politik seçim bölgelerinin enflasyona karşı koyma güçleri tarafından belirlenir. Bunlar olmaksızın sadece MBB’nin artışı ortalama enflasyonun düşmesine neden olmayacaktır. İkinci olarak bir ülkenin MB bağımsızlık düzeyini dışsal olarak kabul etmek sorun yaratabilecektir. Ortalama enflasyon ve MBB düzeyi enflasyona karşı koyan politik seçmenlerin gücü tarafından MBB ile birlikte belirlenir. Bu seçmenlerin varlığı olmadan MBB’nin artması ortalama enflasyonu düşürmeyecektir.

1.6. Merkez Bankası Bağımsızlığını Ölçmeye Yönelik Ampirik Çalışmalar

Bu alanda yapılan ampirik çalışmalar aşağıda iki başlık altında ele alınmaktadır.

1.6.1. Bağımsızlık Ölçümünde Kullanılan Kriterler

Banaian, Laney ve Willett (1983) 1960-1980 dönemi için sekiz sanayileşmiş ülkenin zımni fiyat deflatörü, tüketici fiyat endeksi, dar ve geniş para arzı artışlarını ve nominal Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) artış hızlarını karşılaştırmışlar ve daha bağımsız merkez bankalarına sahip ülkeler için söz konusu kriterlerin daha düşük enflasyonu gösterdiği sonucuna ulaşmışlardır70. Özellikle GSMH artış hızı para politikasının uzun vadede çıktı düzeyine uyum sağlaması açısından daha belirleyicidir. MBB’yi ölçerek bankaları bağımsızlık derecelerine göre sıralayabilmenin basit ve belirgin bir yolu olmadığını vurgulasalar da daha bağımsız merkez bankalarının daha az enflasyonist politikalarla ilişkili olduğu genellemesini yapmışlardır. Para politikasının reel büyümenin maksimize edilmesi veya işsizliğin azaltılması gibi diğer hedeflerle ilgilenmesi yerine sadece paranın değerini korumaya odaklanmasını savunmuşlar ve bu çerçevede dışsal baskılara daha az uyum sağlayan merkez bankalarına sahip ülkelerin nispeten daha az enflasyon deneyimi yaşadıkları sonucuna ulaşmışlardır.

70 Banaian, K., Leroy O. L. and Thomas D. W. (March 1983), “Central Bank Independence: An International Comparison”, Federal Reserve Bank of Dallas Economic Review, s.1-13