• Sonuç bulunamadı

Büyük İskender’in Anadolu'yu Zaptı (MÖ 334 333)

Büyük İskender, zaferden sonra çok beklemedi. Persli satrap Aristes'in bölgesine kendi emrindeki Calas'ı atadı ve Perslere ödenen verginin kendisine ödenmesini isteyerek Hellespontos Frigya'sına egemenliğini kabul ettirdi. Kyzikos'un 32 kilometre güneyindeki satraplığın başkenti Daskylion, Parmenion tarafından işgal edilmiş, bunun dışında bölgeye dokunulmamıştı. Bölgenin denetim altına alınması yeni satrap Calas'a bırakıldı284. Yani, Büyük İskender Makedonyalı subayları satrap ünvanıyla fethedilen

şehirlerin başına geçirdi. Pers hazinesine ait topraklara el koydu. Her ne kadar işgal edilen Yunan şehirlerine özgürlük ve özerklik verdiyse de bunları Korint birliğine dahil etmeyip daha o zamanlar bir Asya krallığı niteliğini takınmaya başlayan Makedonya devletine kattı285. Bosch, Pers topraklarının dâhili konusunda farklı bilgi vermektedir.

Bosch, Büyük İskender'in daha fetihlerinin başlangıcında ele geçirdiği toprakları Makedonya Krallığı'na ilhak etmediğini ve buraları hala Pers İmparatorluğu'nun toprakları kabul ederek, kendisinin Pers kralının makamına geçtiğini düşünmektedir. Büyük İskender bundan sonra Pers İmparatorluğu'ndan alacağı diğer yerlerde de ilke olarak Pers yönetim örgütlenişini değiştirmeksizin, yöneticiliğe kendi adamlarını getirmekle yetinmiştir. Halkın devlete karşı yükümlülüklerinde de ilke olarak değişiklik yapmamış, bir bölgenin halkı Pers egemenliği döneminde devlete ne vergi ödüyorduysa yine aynı verginin kendi devletine ödenmesi süre gitmiştir286.

Makedonya Kralı Büyük İskender, Çanakkale bölgesini ele geçirdikten sonra, yaptığı plan gereği güneye, eski Lidya krallığı ve sonra Pers satraplık merkezi olan Sardes (Sardeies) üzerine yürüdü287. Bazı tarihçiler, Büyük İskender'in Granikos'tan

sonra Persleri takip etmeyişini eleştirdiler. Fakat Perslerin kuvvetli bir deniz üssü vardı.

284 A. B. Bosworth, a.g.e., s. 62-63.

285 Arif Müfid Mansel, a.g.e., s. 439.

286 Murat Albecer, Büyük İskender’in Doğu Siyaseti., (Sosyal Bilimler Enstitüsü/ Gazi Üniveristesi),

Ankara, 2000, s. 40-41.

Bu üs, Halikarnassos'taydı. Eğer Büyük İskender Persleri takip edip Pers üslerini arkada bıraksaydı, iki ateş arasında kalabilirdi. Bunu düşünen Büyük İskender, Pers'leri takip etmeyip Ege kıyılarını takibe başlamıştır288. Yaklaşık 270 kilometrelik bir yürüyüş onu

çabucak Sardes yakınlarına getirdi ve böylelikle Pers garnizonunun hazineyi kaçırmasına fırsat vermedi289. Çünkü bu kalede satraplık hazineleri bulunuyordu.

Stratejik önemi olan Sardes'deki Pers komutanı Mithrines, Büyük İskender'in yaklaştığını görünce, şehrin ileri gelenlerini yanına alarak onu uzaktan karşıladı. Kaleyi ve hazineleri teslim etti. Bu hareket şehri yıkılmaktan kurtarmıştı. Büyük İskender, Pers komutanını himayesine aldı. Sardes halkına hürriyetlerini ve Perslerin bölgeye girdiğinden beri kaybetmiş oldukları 200 yıllık yasalarını bağışladı. Lidya satraplığına Parmenion'un kardeşi Asandros'u getirdi. Asandros'a kale üzerinde Zeus için bir mabed kurmak vazifesini verdi290. Sardes kalesinin yönetimini ise subay Pausanias'a verdikten sonra Nikias'ı vergi memuru olarak atadı291. Sardes, Büyük İskender'in harekât hattı

üzerinde ikinci önemli nokta konumundaydı. Küçük Asya'nın kapısı olan bu bölgeden, Ön Asya'nın büyük ticaret yolları geçiyordu292.

Kıyı bölgelerindeki halklar Pers yönetimini zorla tanımışlardı ve bu yönetimden hoşnut değillerdi293. Bu durumda kendilerine haklarını veren ve zorbalık yapmayan

Büyük İskender, Sardes için bir işgalci değil kurtarıcıydı. Sardes'in hiçbir sorun çıkarmadan şehri Büyük İskender'e teslim etme sebebi yalnız korku değil, Pers yönetiminden duyulan yılgınlıktı. Buna karşın, bazı Yunan şehir devletleri Makedonya'nın hükümdarlığı düşüncesini hoş karşılamıyordu ve Pers donanmasının desteğine güvenerek karşı koymaya hazırlanıyorlardı294.

Büyük İskender, Sardes'ten yola çıktığında doğuya giden Pers kraliyet yolunu takip etti, kıyıdaki Yunan şehirlerini kurtarmak üzere güneybatıya yöneldi. Bunu, Korint Birliği'nin başkomutanı olarak görev kabul ediyordu. Ayrıca yukarıda bahsettiğimiz gibi Pers donanmasının bu liman bölgelerini hala üs olarak kullanması engellenmeliydi. Granikos Muharebesi'nde kaçmayı başaran Memnon'un bu bölgede direnişe hazırlandığı haberleri geliyordu295. Kral, Sardes'den İyonya'ya üzerine yürüdü.

288 Necati Kotan, a.g.e., s. 25.

289 A. B. Bosworth, a.g.e., s. 63.

290 Suad Yurdkoru, a.g.e., s. 49.

291 Oğuz Tekin, a.g.m., s. 58.

292 Ömer Öztürk, a.g.e., s. 177.

293 Naci Paşa, a.g.e., s. 16-17.

294 Michael Wood, a.g.e., s. 41.

Bu ülkenin şehirleri, uzun yıllardan beri Pers kıtalarının veya Pers taraftarı oligarşilerin boyunduruğuna katlanmış; fakat uzun kölelik devrinde direnişleri kırılmışa benzemesine rağmen, eski serbestliklerini unutamamışlardı. Çok kere yüksek sesle istedikleri, özledikleri bu özgürlük, şimdi tanrıların bir mucizesi şeklinde dönüyor gibi görünüyordu. Ancak bunlar, her yerde bu isteklerini açığa vuramamışlardı. Oligarşi partisinin yeter ölçüde kuvvetli olduğu yerlerde Demos, susmak zorundaydı. Fakat kurtarıcı kuvvet yaklaştıkça demokrasinin patlak vereceğine kesin olarak güvenebilirdi. Herhalde tamamen Helen tarzında gösterilen sevinç ile zalimlere karşı beslenen şiddetli kin, yeni serbestliğin başlangıcına bir işaret sayılabilirdi296.

İyonya şehirlerini hemen her açıdan geride bırakan Efesos, ötekilerinin önüne geçerek önemli bir örnek oluşturmuştu. Daha Kral II. Philippos zamanında, belki de MÖ 338 yılındaki Korinthos kararlarının bir sonucu olarak, bu halk özgürlüğü elde etmişti. Fakat biraz sonra Autophradates, bir ordu ile şehrin önüne gelmiş, görüşmelere girişmek için memurları yanına çağırmış, bu sırada gafil avladığı halkı askerlerine bastırarak birçoğunu esir etmiş, birçoğunu da öldürtmüştü. İşte bu zamandan beri Efes'te bir Pers kıtası bırakılmış, idaresi başında da Syrphaks ile onun soyu kalmıştı. II. Philippos'un ölümünden sonra Pella sarayından ayrılanlar arasında Antiokhos'un oğlu Amyntas da bulunmaktaydı. Bunun kardeşi Herakleides, Bottiaia İle'sine komuta etmekteydi. Her ne kadar Büyük İskender kendisine her zaman iyi muamele göstermiştiyse de bu adam, herhalde bir kabahati olduğunu bildiğinden veya kötü isteklere kapıldığından, Makedonya'dan kaçarak Efes'e gelmiş ve burada oligarşi tarafından büyük bir saygıyla karşılanmıştı. Bu sırada Granikos Meydan Muharebesi olmuştu. Memnon kurtarabildiği bir kısım kuvvetleriyle İyonya sahillerine kaçabilmiş, Efes'e sığınmıştı. Perslerin yenilgi haberi burada daha büyük bir heyecana yol açmıştı, halk demokrasiye yeniden kavuşacağı ümidine kapıldığı bir sırada oligarşi, büyük bir tehlike karşısında duruyordu. Tam bu sırada Memnon şehrin önüne gelmişti. Syrphaks taraftarları, büyük bir sevinçle ona şehrin kapısını açmışlar, halk partisinden öç almaya koyulmuşlardı. Efes'in kurtarıcısı Herroptos'un mezarı eşilerek hakarete uğratılmış, büyük Artemis tapınağının hazineleri yağma edilmiş, tapınakta II. Philippos'un tasvirini taşıyan sütun yıkılmış, kısaca her şey talan edilmişti. Bu sırada Büyük İskender'in ordusu gittikçe yaklaşmaktaydı. Mümkün olduğu kadar kuvvetli savunma tedbirleri almak amacıyla Memnon, Halikarnassos'a gitmişti. Halkın heyecanı karşısında

kendisini artık güvende görmediği gibi şehri de Makedonyalılara karşı koruyamayacağını anlayan Amyntas, şehirdeki ücretli askerlerle limanda duran iki büyük gemiyi ele geçirerek tam o sırada Ege denizine gelmiş bulunan 400 parçalık Pers donanmasına kaçmıştı. Halk, askerin baskısından kurtulur kurtulmaz hemen oligarşiye karşı ayaklandı. Şehrin ileri gelenleri kaçmak zorunda kaldılar. Syrphaks, kendi oğluyla kardeşinin oğullarını yanına alarak tapınağa sığındı. Kızgın halk bunları sunaklardan çekip aldı ve taşlayarak öldürdü. Başka ileri gelenleri de arayıp bulup aynı akıbete uğrattılar. Amyntas'ın kaçmasından bir gün sonra Büyük İskender, şehre girdi. Olayları durdurdu. Kendisi yüzünden sürgüne gönderilmiş olanların şehre dönmesini ve şehirde hiçbir zaman kaldırılmamak üzere demokrasinin yeniden kurulmasını emretti. Kralın aracılığıyla iç savaşa son verildi. Arrianos'un dediği gibi: ''Ona ün sağlayan bir şey varsa o da o vakit Efesos'ta yaptığı bu iş oldu'' 297.

Büyük İskender kurtarıcı olarak selamlandı. Perslerin dayandığı oligarşi ortadan kaldırıldı ve eski demokratik anayasa yeniden yürürlüğe kondu. Özgür kılınan Efesliler, Perslilere ödedikleri tebaa vergisinin yerine, yağmalanan Artemis tapınağının yeniden inşa edilmesi için artık bir aidat ödemek zorunda kaldılar. Büyük İskender'in Küçük Asya'daki kurtarılmış Yunan şehirleri ile olan hukuki ilişkisinin daha ayrıntılı belirlenmesine çalışılmıştır. Perslerin kovulması, anayasal otonominin yeniden düzenlenmesi ve vergilerin kaldırılması, daha doğrusu dönüştürülmesi gerçekten de bir kurtuluşa işaret etmekteydi. Ancak bu yine de söz konusu şehirlerin, Büyük İskender'in milli topraklarının veya egemenlik bölgesinin dışında kalabileceği anlamına gelmemekteydi. Bu şehirler, Büyük İskender tarafından resmi olarak kendilerine tanınan özgürlük ayrıcalıkları ile fethedilen diğer bölgelere göre daha iyi durumdaydılar, ancak diğer bölgeler gibi onlar da Büyük İskender'in talimatlarına aynen itaat etmek zorundaydılar. İlişkilerin nihai hukuki düzenlemesini Büyük İskender herhalde daha sonrası için saklamıştır. Çünkü öncelikle savaş ihtiyaçları esas alınmalıydı298.

Efesos'ta bulunduğu sırada Büyük İskender'in yanına, Kuzey Karya'nın en önemli iki şehri olan Tralleis ile Magnesia'dan elçiler gelerek memleketlerini seve seve teslim etmeye hazır olduklarını bildirdiler. 5.000 piyade, 200 atlıyla Parmenion, bu şehirlerin teslim alınmasıyla görevlendirildi. Aynı zamanda Lysimakhos'un kardeşi Alkimakhos, aynı sarayda bir kuvvetle kuzeye doğru, Aiolia ile İyonya şehirleri üzerine

297 Ömer Öztürk, a.g.e., s. 178-179.

yollandı. Aldığı emre göre bu zat, her yerde oligarşiyi kaldıracak, halk hâkimiyetini yeniden kuracak, eski kanunları diriltecek ve şimdiye kadar Perslere verilmiş olan vergileri halka bırakacaktı. Anlaşıldığına göre, bu seferin etkisiyledir ki Khios'ta Apollonides'in başta bulunduğu oligarşi devrilmişti. Lesbos, Antissa ve Kresos'ta Tiranlıklar ortadan kaldırılmış. Midilli adası da, üzerinde bir Makedonya garnizonu yerleştirilerek sağlama bağlanmıştır299.

Kral, bir müddet daha Efesos'ta kaldı. O zaman yaşayan ressamların en büyüğü Apelles ile tanışması, Büyük İskender'in bu şehri daha çok sevmesine vesile oldu. Büyük İskender'in elinde şimşek olduğu halde, uzun zaman büyük Artemis tapınağının en değerli hazinesini teşkil etmiş bulunan tanınmış resmi, bu zamanın hatırasıdır. Büyük İskender, sahildeki Yunan şehirlerinin geliştirilmesi konusunda bazı planlarla meşguldü. Her şeyden önce Büyük İskender, Lidya krallarının yakıp yıkmalarından sonra parçalanmış halde olan Smyrna (İzmir) Şehri’nin yeniden inşa edilmesini, Klazomenia şehrinin bir mendirekle limanın bulunduğu adaya bağlanmasını, gemilerin sahil dağlarını dolaşarak yolların uzamasına gerek kalmaması için Klazomenia geçidinin Tenos'a kadar delinmesini emretti. Bu tasarı gerçekleşmemiştir. Fakat daha sonraki bir dönemde aynı yol üzerinde Büyük İskender'e verilen bir koruda kurtarıcının anılması için İyonya Birliği tarafından yarışlar düzenlenmişti300.

Artemis tapınağına kurban sunduktan ve muharebe konumunda hazır duran ordusunu denetledikten sonra Büyük İskender, ertesi gün ordusuyla Miletos'a gitmek üzere yola çıktı. Bu ordu, Makedonya atlı soylularının dört İle'sinden, Trakyalı atlı soylularından, Agrianlarla mızrakçılardan, 12.000 kişilik Hoplitlerle Hypaspistlerden oluşuyordu. Miletos şehrinin, geniş bir limanı bulunması dolasıyla, Pers donanması için büyük bir önemi vardı. Eğer Pers donanması, Ege Denizi’ni elde tutmak istiyorsa, yaklaşmakta olan kış mevsiminde onun bu limana mutlaka ihtiyacı vardı. Miletos'ta Pers kuvvetlerinin komutanı Yunanlı Hekesistratos'tu. Bu kimse yazdığı bir mektupla şehrin teslimini krala teklif etmiş fakat büyük Pers donanmasının yakınlarda bulunduğu haberini alınca bu önemli limanı ve şehri Persler için saklamaya karar vermişti. Bu durum, şehri ele geçirme konusunda Büyük İskender'in hevesini ve çabasını ancak artırmaya yaradı301.

299 Ömer Öztürk, a.g.e., s. 179-180.

300 Droysen, Büyük İskender II, s.62; Ömer Öztürk, a.g.e., s. 180.

Miletos, Latmos Körfezi’nin güneyinde bir burun üzerinde kurulmuştur. Mykale sahil dağlarının üç mil, ufukta denizden yükselmekte olduğu görülen Samos Adası’nın dört mil güneyinde bulunmaktadır. Şehrin kendisi, dış kısım, kuvvetli surlarla derin hendeklerin çevirmiş olduğu iç kısım olmak üzere ikiye bölünmüş olup körfeze doğru dört limana sahiptir. Bunların en büyüğü, en önemlisi, kıyıdan pek az bir uzaklıkta bulunan Lade Adası’ndaki limandır. Aynı limanın genişliği, büyük bir donanmayı içine alabilecek kadar olup yakınlarında birçok deniz muharebeleri olmuş ancak limanın ele geçirmesiyle bu muharebeler kazanılabilmişti. Şehre en yakın olan limanlar küçük kayalardan ibaret adacıklarla birbirinden ayrılmaktadır. Bunlar ticaret için çok uygun bulunmakla beraber oldukça dar oldukları gibi Lade Adası da bunlara hâkim bir durumdadır. Persler, bu zengin şehri ezmemişler, demokrasisine ilişmemişlerdi. Herhalde savaşan devletlerarasında tarafsız kalabileceğini ummuş olacaktır ki Miletos, o zaman yardım için Atina'ya başvurmuştu302.

Helen donanmasını idare eden Nikator, Pers donanmasından önce Miletos'a gelmiş, yaklaşık 160 adet üç sıra kürekli büyük gemileriyle ada önünde demirlemişti. Büyük İskender de aynı zamanda şehrin surları önüne gelmiş ve kenar mahalleleri ele geçirmişti. Merkezi dört taraftan kuşatmış, önemli bir nokta olan Lade Adası’nı güçlendirmek için Traklarla 4.000 kadar ücretli askeri adaya geçirmişti. Tüm bunlar da yetmemiş olacak ki donanmasına Miletos'u deniz tarafından tamamıyla kuşatmasını da emretmişti. Pers donanmasının, bundan üç gün sonra ortaya çıktığını görüyoruz. Persler, Helen gemilerinin körfezi kapatmakta olduklarını görür görmez kuzeye doğru yol alarak Mykale sahil dağları önünde demirlediler. Helen ve Pers deniz kuvvetlerinin birbirlerine bu kadar yakın yerlerde bulunmaları, bir deniz muharebesinden kaçınılmayacağını gösteriyordu. Büyük İskender'in beraberindeki birçok komutan, bunu gerçekten dilemekteydiler. Bunların Persleri yeneceklerine kesin olarak inandıkları anlaşılıyor. Hatta ihtiyar, tedbirli Parmenion bile muharebeye tutuşmayı tavsiye ediyordu. Arrianos'un anlattığına göre bir şahinin Büyük İskender’in gemisinin arka tarafına konduğu görülmüştü. Denizde Yunanlılar, barbarları her zaman yenmişlerdi. Şimdi de şahinin bu biçimde görünmesi, tanrıların istekleri hakkında hiçbir şüphe bırakmıyordu. Yine Parmenion'un düşüncesine göre bir deniz muharebesinin kazanılması, bütün seferler için olağanüstü bir önemdeydi. Buna karşılık bu deniz muharebesi kaybedilecek olsa bile hiçbir zararı olmayacaktı. Çünkü 400 yelkenden oluşan Pers donanması, nasıl

olsa denizlere egemen bulunuyordu. Parmenion, doğrudan doğruya kendisinin gemiye binerek muharebeye katılmaya hazır olduğunu bildirdi. Fakat Büyük İskender Parmenion'un ileriye sürdüğü gerekçelerle öğütleri kabul etmedi. Kralın görüşüne göre o andaki şartlar içinde bir deniz muharebesine girişmek, hem faydasız hem de tehlikeliydi. 160 gemiyle düşmanın çok üstün deniz kuvvetine karşı muharebeye tutuşmak, eğitimleri eksik Yunan gemicilerini usta Kıbrıslılarla Fenikelilerin karşısına çıkarmak, cesareti bile aşan bir hareket olurdu. Karada yenilmesi imkansız olan Makedonyalılar, kendilerine yabancı olduğu, üstelik de binlerce tesadüflerin rol oynayabileceği denizlerde barbarlara kurban edilmemeliydiler. Bir çarpışmanın kaybedilmesi, sadece kendi seferi için geniş ölçüde zararlı olmakla kalmayacak, aynı zamanda Helenlerin kendisinden ayrılmak için bir parola olabilecekti. Bir zaferin sağlayacağı faydalarsa az olacaktı. Çünkü Büyük İskender, zaferle sonuçlanan Pers kara savaşınının sonunda, Pers donanması ve Tiranlıklar ortadan kaldırılmış, Midilli Adası da üzerinde bir Makedonya garnizonu yerleştirilerek sağlama alınmıştı303.

Büyük İskender, Miletos Limanı'na giremeyince, şehirden en az 15 kilometre uzaklıkta, Mykale eteklerinde bir üs kurmaktan başka çaresi kalmamıştı. Deneyimli Kıbrıslı ve Fenikeli denizcilerle savaşa girmek mümkün olmadığı için, dolayısıyla Büyük İskender dikkatini şehrin kuşatılmasına yöneltti. Miletos valisi Glaukippos, kralın karargâhına gelerek halkla şimdi şehri elinde bulunduran ücretli askerlerin adına, eğer Büyük İskender kuşatmayı kaldırmaya ikna olursa Miletos'u açık bir şehir haline getirip hem Makedonyalılara hem de Perslere aynı şekilde limanını açmaya hazır olduğunu söyledi. Büyük İskender'in kişiliği böyle bir teklife evet demeye müsait değildi. Glaukippos'un bu teklifle Büyük İskender'i ikna etmek şöyle dursun öfkeye bürümüş olması gerekir. Çünkü Büyük İskender, sonucu ne olursa olsun eşitliği ve yenilgiyi asla kabul etmezdi. Büyük İskender ise kendisine sunulan bu teklifi şiddetle reddedip kendisinin bu bölgeyi ele geçirmeye muktedir olduğunu söyledi. Büyük İskender bunun üzerine saldırıya geçti. İlk saldırılar başarısız oldu. Fakat kuşatma kulelerini kullanmaya başlar başlamaz olayların akışı değişti. Kuşatma kulelerinden yağan ok ve taş yağmuru yüzünden savunmacılar surlara çıkamadı ve kocabaşları surlarda kocaman bir delik açtı. Aynı sırada Makedonya donanması liman girişini kapattı ve Pers savaş gemileri savaşı uzaktan seyretmek zorunda kaldı. Şehirde panik havası hâkimdi. Surlardaki savunma çöktü ve Miletos halkı son anda teslim olmayı

kabul etti. Bu davranışları ve atalarının İyonya isyanında Perslere karşı koymuş olmaları sayesinde katliamdan kurtuldular ama şehirde bir garnizon kurulacaktı ve vergi vereceklerdi. Savaş öncesi Miletos yakınlarındaki adalardan birine sığınmış olan 300 civarındaki paralı asker dışında Büyük İskender'e karşı koyan bütün savunma güçleri katledildi. Büyük İskender bu paralı askerleri kendi ordusuna aldı. Perslerin yanında savaşan Yunanlıları affederek onlarla barışmayı amaçlıyordu. Ama bu davranışı Granikos'taki katliamı unutturacak çapta etkili olmadı. Sayıca üstün Pers donanması hiçbir şey yapamamıştı. Büyük İskender süvari ve üç tabur piyade yollayarak kıyıya çıkmalarını engelleyince Mykale'deki üsleri bile etkisiz kalmıştı. Su ve erzak sıkıntısı baş gösterince boğazı geçip Samos'a gitmek zorunda kaldılar. Burada Atinalı yerleşimcilerden erzak temin ettiler. Yine de karada güvenli bir üsleri yoktu. Yapabildikleri tek şey Makedonya donanmasının savaşmak isteyecek kadar gözü kara olacağını umarak kıyı boyunca dolaşmaktı. Büyük İskender çok büyük bir başarı kazanmıştı. Ne kadar büyük olursa olsun, bir donanmanın güvenli bir üssü olmaksızın bir şey yapamayacağının çok güzel bir örneğini sergilemişti. Aynı zamanda kendi donanmasının da pek bir işe yaramadığını, açık denizde Pers donanmasıyla boy ölçüşemediğini ve kara ordusu olmadan çaresiz kaldığını gözlemledi. Büyük İskender, düşmanla başa çıkabilmek için yeni gemiler inşa ettirmektense, belki de hükümdarlığının en tartışmalı stratejik kararını alarak, yük taşımasında kullanmak için ayırdığı küçük bir filo hariç tüm donanmasını dağıttı. Bundan sonra sadece karada savaştı ve Miletos'ta uyguladığı Perslerin karaya çıkıp erzak sağlamalarını engelleme taktiğini sürdürdü. Pers donanması Büyük İskender'e yaklaşıp onun ilerlemesini engellemeye çalıştığında bu taktik çok güzel işliyordu. Büyük İskender'in satrapları Ege kıyılarını taramalarını sağlayacak askeri kaynaklara sahip olmadıkları gibi, Perslerin kuzeyi tekrar ele geçirme tehlikesi söz konusuydu. MÖ 333 yılının ilkbaharında bu neredeyse gerçekleşecekti. Büyük İskender'in donanmayı dağıtmakla askeri bir hata yaptığını kabul ederek, donanmayı yeniden kurmaktan başka çaresi yoktu. Persler girintili Anadolu kıyılarında çok büyük zararlara yol açabilirlerdi. Büyük İskender bu fırsatı yakalamaları için onlara nerdeyse açık çek vermişti304. Büyük İskender

donanmayı dağıtmakla büyük tehlike almıştı. Bu karar bazı tarihçiler tarafından büyük gaf olarak değerlendirilir. Şayet şans Perslerden yana olsaydı ve Büyük İskender'in karada uyguladığı taktik işlemeseydi ki bunun olması imkânsız değildi, tarih

sayfalarında Büyük İskender'in kendi eliyle Perslere sunduğu fırsatın neticesinde Pers donanmasının karşısında uğradığı hezimeti yazıyor olacaktı. Neyse ki sonuç böyle olmamış, Büyük İskender karada takip ettiği taktikle başarılı bir çizgide devam etmişti.

Büyük İskender'in Pers donanmasına gemi sağlayan üs ve destek limanlarını ele geçirme planı uyarınca yöneldiği yeni adresi Halikarnassos (Bodrum) oldu. Halikarnassos yakınlarında uzun süreli kuşatmaya uygun bir karargâh kurdu. Halikarnassos, güçlü surlara sahip, ele geçirilmesi pek güç olan bir şehirdi. Rodoslu Memnon ve emrindeki kuvvetler burada bulunmaktaydı. Granikos bozgunundan sağ kurtulmayı başaran Memnon, Pers ordusundan geriye kalan askerlerle Halikarnasos'a gelmiş, Büyük İskender'e duyduğu büyük kinle burada bir zafer hayal etmişti. Pers askerleri, paralı Yunanlı askerler ve bölgenin yerlisi olan Karialılardan meydana gelen savunma kuvvetinin komutanlığını Memnon ve Karia satrapı Othontopates