• Sonuç bulunamadı

2.1. Ekonomik Bağımlılık Teoremi

3.1.1. Büyük Buhran Sonrasında Arjantin Ekonomisi

Arjantin’in bağımsızlığını kazandıktan sonra, kapitalizmin düzgün gelişebilmesi için gerekli demokratik koşullara sahip olamaması, Arjantin’in kalkınma sürecinin, 1930 yılındaki darbeyle sekteye uğramasıyla sonuçlanmıştır. Bu durum daha öne bahsedilen bağımlılık teorisyenlerinden Samir Amin’in diyalektik bir değerlendirme sonucunda ortaya koyduğu bazı hipotezlerini desteklemektedir.

Bilindiği üzere, Amin sömürgeciliğin dünya kapitalizminin gelişim sürecinde önemli bir periyot olduğunu, ancak sömürülen ülkelerdeki ekonomik ve siyasi yapının, sömüren ülkelerin çıkarlarına yönelik şekillendiğini, oluşan bu ekonomik ve siyasi yapınınsa, söz konusu sömürge ülkeler bağımsızlıklarını kazandıktan sonra, bu ülkelerdeki “kapitalizmin doğal gelişim sürecini” ortadan kaldırdığını ifade etmiştir.

Hatta Amin meseleyi bu tarihsellikten koparan ve “çarpık kapitalizm, ahbap çavuş kapitalizmi” gibi kavramları tepeden inme, söz konusu bu tarihsellikten bağımsız bir şekilde kullanan ve ele alan iktisatçılara da itirazlarını yükseltmiştir (Bucak, 2003).

Bu noktadan hareketle düşünüldüğünde, Arjantin’de kapitalizmin doğal seyri için gerekli demokratik şartların oluşmaması, sömürgeci dönemde, sömüren ülkenin Arjantin’de kendi çıkarlarına göre şekillendirdiği ekonomik ve toplumsal yapıda yaratmış olduğu erozyonun etkileri, Arjantin bağımsızlığını kazandıktan sonra da görülmüş ve Radikal partiyle demokratikleşme sürecine adım atan Arjantin’de, kapitalizmin doğal gelişimi için gerekli olan minimal şartların bile oluşmasına engel olmuştur.

58 Açıkça görülmektedir ki, Amin bu noktada, diyalektik materyalist düşünce yöntemiyle, sömürgeci ülkenin Arjantin’de, kendi çıkarlarına yönelik bir toplum ve ekonomi inşasının etkilerini analiz etmiş ve sömürgeci ülkenin inisiyatifinde oluşan bu sosyolojik ve ekonomik yapıyla, Arjantin’deki kapitalizmin doğal gelişim süreci içerisine girememesinin bağlantısını kurmuştur.

Taylor ve Paulera Arjantin ekonomisinin Büyük Buhran dönemini de kapsayan ekonomik verilerini ortaya koyar. Tablo 2’deki veriler, Arjantin’in İkinci Dünya Savaşı konjonktürüne girmeden önceki durumunun anlaşılmasını da sağlamaktadır.

Tablo 2: 1928-1940 Arjantin’deki Ekonomik Göstergeler (Reel Değişkenlere Göre, Milyon Peso)

Kaynak: (Taylor ve Paulera, 1998: 31).

Tablo 2’den de anlaşılmaktadır ki, Arjantin ekonomisinde Büyük Buhranın üretime etkisi 1930 yılından başlayarak 1934 yılına kadar devam etmiştir. Öyle ki Büyük Buhran öncesindeki üretim hâsılatına, ancak 1935 yılında tekrar ulaşılabilmiştir. Yine de Büyük Buhrandan Sovyetler Birliği hariç bütün ülkelerin

Genel

Yatırım İhracat İthalat Konsolide Bütçe

59 olumsuz etkilendiği düşünüldüğünde, Arjantin’in serbest piyasa ekonomisine sahip ülkeler arasındaki sıralamada ekonomik yerini koruduğu tahmin edilmektedir. Tarım ürünü fiyatlarındaki düşüş de göz önüne alındığında, Arjantin’in ekonomik yerini koruması Arjantin’in Büyük Buhran dönemini mümkün olan en iyi şekilde atlattığını göstermektedir (Taylor ve Paulera, 1998). Diğer yandan, tabloda devletin ekonomide oldukça küçük bir rol oynadığı, dolayısıyla serbest piyasa dinamiklerinin Arjantin ekonomisinde belirleyici bir güce sahip olduğu da görülmektedir. Arjantin’in tarım ürünlerinin fiyatında dünya genelinde yaşanan düşüşe rağmen, diğer ülkelere göre Büyük Buhran sürecinde uluslararası sıralamadaki yerini korumasında, tarım ürünlerindeki talep esnekliğinin diğer sınai ürünlere göre daha az olmasının rol oynadığı düşünülmektedir.

Arjantin Büyük Buhran döneminde ekonomideki uluslararası yerini korumayı başarmış olsa da birçok ekonomist Arjantin’in Büyük Buhran sonrasında, bağımsızlığını kazandıktan sonraki dönemindeki ve Radikal Partinin iktidar olduğu 1916-1930 yılları arasındaki dönemindeki ekonomik gelişimin gerisinde kaldığını diğer ülkelere göre geride kalmaya başladığını, dolayısıyla uluslararası ekonomik sıralamadaki yerini korumasının güçleştiğini ifade etmektedir (Conde,2008). Ancak gerek döneme dair makro verilerin doğruluğu üzerine net bir sonuca varılamaması gerekse de ilgili dönemlerde makro veri elde edebilmenin zorluğu sebebiyle döneme dair farklı ekonomik yorumlar bulunmaktadır. Yine de sınırlı da olsa literatüre bakıldığında, Arjantin ekonomisine dair Büyük Buhran öncesinde ve sonrasında yapılan araştırmalar da bu durumu teyitler niteliktedir. Bu konuda Felipe A. M. De La Balze’nin “Remaking the Argentina” eserinde ilgili dönemde Arjantin ekonomisinin gidişatına dair önemli göstergeler yer almaktadır. Eserde Arjantin’in diğer ülkelerle karşılaştırılması Arjantin’in dünya ekonomisindeki nispi konumuna dair de fikir vermektedir (Balze, 1995). Dolayısıyla ilgili verilerle Arjantin ekonomisine dair genel çıkarımlarda bulunmanın mümkün olduğu söylenebilir.

Tablo 3’te görüldüğü üzere, Arjantin’de kişi başına düşen GSYH neredeyse İkinci Dünya Savaşının başlangıcına kadar, sanayi devriminin önde gelen ülkeleri arasında yer alan Fransa-Almanya gibi ülkelerle hemen hemen eşdeğer durumdadır.

Tablo 3’te Arjantin’in kişi başına düşen GSYH’si, ABD ve Avustralya hariç tüm ülkelerden daha fazladır. Dolayısıyla her ne kadar Arjantin’de siyasi istikrarsızlık söz konusu olsa ve Arjantin’in İspanyol sömürgesi olmasının kalıcı etkileri görülmeye

60 devam etse de görünen o ki Arjantin her şeye rağmen 1938 yılına diğer ülkelere nazaran hiç de kötü olmayan bir genel ekonomik tabloyla girmeyi başarmıştır. Ancak bu noktada Arjantin’in tarım ve et ürünleri ihracına dayanan bir ekonomik yapıya sahip olduğunu ve Arjantin’de oldukça sınırlı bir sanayileşme gerçekleştiğini, bunun yanı sıra ABD ve İngiltere gibi sanayi devriminin önde gelen ülkelerinin de az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere “tarım ürünlerinde verimliliği artırarak kalkınma” modeli önerdiğini, hatta bu modeli hayata geçirmeleri için finansal destek sunduklarını da unutmamak gerekir (Amin, 2018). Ancak gelecek yıllarda sömürgeci etkinin temelleri üzerinden şekillenen Arjantin kapitalizminin bir sonucu olarak ortaya çıkan militarist yapı, Arjantin’deki dengeleri yeniden değiştirecektir. 1943 yılında Ramon Castillo yönetimini sonlandıran askeri darbe Arjantin’in gelecekteki siyasetine dair de belirleyici rol oynamıştır (Pang, 2002). Bunun sebebi darbeyi planlayan ve darbede aktif rol oynayan birleşik subaylar grubu (GOU) içerisinde yer alan Juan Peron’un geçici askeri hükümetten sonra 1946 yılında devlet başkanı seçilmesidir.

Tablo 3: Arjantin’deki Kişi Başına Düşen GSYH’nin Seçilmiş Ülkelerdeki Kişi Başına Düşen GSYH ile Karşılaştırılması (Yüzde)

1913 1938

Avustralya 57 60

Fransa 102 94

Almanya 97 83

İtalya 151 132

Japonya 215 127

İspanya 188 172

ABD 64 59

Kaynak: (Balze, 1995: 5).

Peron’un başkan seçilmesindeki önemli faktörlerden biri 1943-1946 yıllarındaki askeri geçici hükümet döneminde gücünü ve nüfuzunu artıracak önemli hamleler yapması olmuştur. Bu üç yıllık dönemde orduda çeşitli kademelerde ve görevlerde yer alan Peron özellikle çalışma ve sosyal güvenlik bakanlığını üstlendiği dönemde sendikaların, dolayısıyla da emekçilerin desteğini elde etmesi, 1946 yılında başkan seçilmesindeki en önemli etken olarak görülmektedir. Elde ettiği nüfuz askeri

61 yönetimde de etkisini göstererek, Peron’un savaş bakanlığı gibi önemli bir görevi üstlenmesiyle sonuçlandı (Castorina, 2013). Bu durum Peron’un ordu içerisinde de aradığı desteği bulmasını sağladı. Yine de hem Arjantin’in toplumsal yapısını anlamak hem de var olan bu militarist yapıyı tariflemek için hem ordu ve halk arasındaki ilişkiyi hem de ordu içindeki siyasi eğilimleri göz önünde bulundurmak gerekmektedir. Öyle ki ordu içerisinde militarizme karşı olan ve ordunun görevini yalnızca ülkenin ulusal egemenliğini ve bağımsızlığını korumak olarak gören bir klik de mevcuttur.