• Sonuç bulunamadı

Bürokrasinin Örgütsel Sorunları

2.3. Bürokrasi ve Tarihsel Gelişimi

2.3.4. Bürokrasinin Örgütsel Sorunları

Bürokrasi üzerine çalışmalar yapan araştırmacıların büyük bir kısmı, bürokrasinin; işleri kolaylaştırmaktan çok zorlaştırmakta, hatta işlerin yapılmasını engellemekte olduğunu düşünmektedirler (Buluç, 2010). Bir örgüt yapılanması olarak gelişen bürokrasi de yapısal ve işlemsel sorunlar meydana gelebilmektedir. Bürokrasiye yönelik örgütsel sorunlar: 1) Merkeziyetçilik ve yerinden yönetim, 2) Örgütsel büyüme,

28

3) Yönetimde gizlilik ve dışa kapalılık, 4) Yönetimde tutuculuk, 5) Yolsuzluk ve rüşvet, 6) Kayırmacılık olmak üzere altı başlık altında toplanmaktadır (Çevikbaş, 2014).

Merkeziyetçilik ve Yerinden Yönetim: Bir örgütte kararlar daima merkezdeki

yetkililerce alınıyorsa merkeziyetçi bir yönetim söz konusudur. Şayet, karar verme yetkisi bütün örgüt çapında dağıtılmış ise bu takdirde yerinden yönetimden bahsedebiliriz. Merkeziyetçilik, kamusal kaynakların ve yetkinin merkez örgütler aracılığıyla kullanılmasıdır. Yerel sorunlar ve bu sorunlara yönelik çözümler merkeze iletilmektedir. Merkez örgütler sorunları değerlendirerek koşullara uygun yönlendirmeler yapmaktadır. Taşra yönetim kurumları ise halk ile merkezi yönetim arasındaki yazışmaları ve diğer işlemleri yürüten, iletişimi sağlayan aracı kurum olarak görev yapmaktadır. Özellikle bazı işlerde hiyerarşinin atlanması karışıklığa yol açtığı için, en alttan en üstte bütün basamaklar takip edilmektedir. Bu yönetim düzeni, ister istemez kırtasiyeciliği artırmakta, iş ve işlemlerin uzamasına yol açmaktadır. Ayrıca, yönetimde verimsizliğin temel kaynağını da oluşturmaktadır (Çevikbaş, 2014).

Yerinden yönetimle ilgili olarak söylenmesi gereken bir diğer husus da karar verme yetkisinin devriyle ilgilidir. Karar verme durumunda bulunan üst düzey yöneticiler yetkilerinin bir kısmını astlarına devretmeleri gerekmektedir. Fakat, merkeziyetçi yönetim anlayışında yönetimde yetkinin devri ve imza yetkisinin aktarılması çok sınırlı düzeyde kalmaktadır. Bu durum, üst düzey yöneticilerin zamanlarının büyük bir kısmını alt birimlerin gönderdiği yazıları imzalamak ve onlara cevap yazmakla geçirmelerine neden olmaktadır. Ayrıca otoritenin daha çok üst düzey yetkililerde toplanmasının getirdiği pek çok olumsuzluk bulunmaktadır. Yetki devrinin az ve sınırlı olması, astların her türlü konuyu üstlerine aktarmaları ve gelen iletilere göre hareket etme eğiliminde olunması, sorumluluk almaktan kaçınılmasına neden olmaktadır (Ergun ve Polatoğlu, 1984: 117).

Örgütsel Büyüme: Kurumlar hizmetlerin kalitesini yükseltmekten çok, var olan

örgütsel yapıları, bütçe olanaklarını, çalışan sayılarını, sosyal tesisler ve araç-gereçleri geliştirmeye uğraşırlar. Bu durum örgütsel büyümeyle açıklanabilir. Örgütsel büyüme; bir kurumun bütçe, personel sayısı, araç-gereç ve hizmet üniteleri bakımından geometrik bir artışla sayısal olarak gelişmesidir. Teknik gelişmelerin yaşanmasıyla çalışan bireylerin sayılarının azalacağı düşünülse de çoğunlukla bu durumun tam tersi

29

gerçekleşmiş ve çalışan birey sayıları artmıştır (Tortop ve diğerleri, 1993: 207). Özellikle gelişmiş ülkeler çalışan birey sayılarındaki artışları kontrol altında tutarken, gelişmekte olan ülkeler bu artışları kontrol altına almakta zorlanmaktadırlar. Ülkemizde istihdam politikalarında yapılan planlama hataları neticesinde, kamu kurumlarında çalışan bireylerin sayılarındaki artış hızı oldukça yüksek ve dengesiz bir dağılım görülmektedir. Bu durumda bürokrasinin bir sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır (Çevikbaş, 2014).

Yönetimde Gizlilik ve Dışa Kapalılık: Yapılan araştırmalar göz önünde

bulundurulduğunda ülkemizde kamu bürokrasisinde, yapı ve işleyiş bakımından ‘‘gizlilik’’ ve ‘‘resmi sır’’ esasları baz alınarak örgütlenmeye gidildiğini görülmektedir. Yönetimde gizliliğin en önemli sebebi, yönetici ve çalışanların kendilerini kamuoyu ve halkın eleştirilerine karşı korumak istemeleridir. Yasalarda, ‘‘gizlilik’’ ve ‘‘resmi sır’’ kavramlarının, çalışanların kendi amaçları doğrultusunda kullanmalarına olanak verilmektedir. Yasalar hangi kavramların gizli ve hangi kavramların açık olması gerektiği bilgisini kurumun yöneticisine veya çalışanların inisiyatiflerine bırakmıştır. Ayrıca, gizlilik, resmi sır ve açıklığın kapsamları da tam olarak belli değildir. Genel yargı, gizlilik ve resmi sırların, genel bir kural; açıklık ve şeffaflığın ise istisna tutulduğu yönündedir. Ancak kamusal hayatta ve görevlerde asıl olan açıklık ve şeffaflıktır. Gizlilik ise sadece kişinin özel hayatı, devletin güvenliği, ulusal savunma ve diplomasi gibi alanlarla sınırlı tutulmalıdır (Eryılmaz, 2002).

Yönetimde Tutuculuk: Yönetici ve çalışanların sürekli olarak yaptıkları işler ve

alışkanlıkları yeni şartlara göre değerlendirmekten kaçınmaları, eski yapı ve formalitelere sıkı bir şekilde bağlanmaları durumudur. Bu yüzden de, kamu kuruluşlarında yapılan yenilik, değişim hareketlerinde istenilen sonuçlar elde edilemez (Eryılmaz, 2002).

Yolsuzluk ve Rüşvet: Yolsuzluk genel olarak, kamu görevlisinin kişisel ve siyasi

menfaat elde etmek için kamusal yetkisini kamu zararına kullanmasıdır. Bu anlamda yolsuzluk bazı unsurlar içermektedir. Bunlar; yetkinin kural dışı kullanımı ve çıkar öğeleridir. Rüşvet ise, kamu görevlisinin özel çıkarlar karşılığında yapmaması gereken bir işlemi yapması, yapması gereken bir işlemi yapmaması veya yapılması gereken işlemi yavaşlatmasıdır (Ergun ve Polatoğlu, 1984).

30

Kayırmacılık: Kamu hizmetlerinin sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi için

çalışanlara eşit davranılması ve kişiler arasında fark gözetilmemesi gerekir. Aynı zamanda toplumda aile ve akraba bağları gibi köklü bağlılıklar bulunmaktadır. Bu bağlılıklar yönetim üzerinde bürokratik kurallardan sapılması yönünde bir baskı yapmaktadır. Bazı toplumlarda yakınlara ayrıcalık tanımak bir erdem olarak görülmektedir. Buna uygun davranmayan bürokrat, çevresinin baskısına maruz kalmakta, bürokratik kuralları çiğneyerek yakınlarını koruyanlar saygınlık kazanmaktadırlar (Yılmaz, 1997). Çalışanı işe liyakat ve kariyer ilkelerine dayanarak alan Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde, kayırmacılığın olması demokrasinin gelişmesinin engellenmesi gibi pek çok soruna yol açmaktadır.