• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM II: TÜRKİYE VE YUGOSLAVYA

2.3 Türkiye'nin Dış Politikasında Atılan Adımlar ve Balkanlar'daki Yansıması

2.3.2 Bölgesel Güvenlik Konuları

Genişleme politikası, AB politikalarının en güçlü araçlarından biridir. AB'nin istikrar, güvenlik ve çatışmayı önlemesi stratejik çıkarlarını gerçekleştirmeye hizmet etmektedir. Bu politika, refah ve kalkınma fırsatlarını artırmaya, hayati önemde olan taşımacılık ve enerji güzergâhlarını iyileştirmeye ve AB'nin dünyadaki önemini arttırmaya yardımcı olmuştur. Mayıs 2009'da AB, 2004 genişlemesinin beşinci yıldönümünü kutlamıştır. Mevcut genişleme gündemi, gerekli şartları yerine getirdiği zaman AB üyeliği ihtimali bulunan Batı Balkanlar ve Türkiye ülkelerini kapsamaktadır. Avrupa perspektifi barış ve istikrarın sağlanmasına katkıda bulunarak ortakların, Kosova'nın bağımsızlığını ilan etmesi ve aynı zamanda bölgesel güvenliğin korunması gibi büyük güçlüklerle baş etmesine olanak sağlamıştır.

Bu bakış açısı, Batı Balkanlar ve Türkiye'nin siyasi ve ekonomik reformlarını güçlü bir şekilde desteklemektedir. AB'nin stratejik çıkarları, üzerinde anlaşılan ilkelere ve koşullara dayalı olarak bu sürecin hızını korumaktır. İstikrarın korunması konusundaki bu ilgi, son zamanlarda Güney Kafkasya da dahil olmak üzere AB'nin doğusundaki istikrar tehditleri ışığında daha da belirgindir. Türkiye'nin enerji güvenliği, çatışma önleme ve çözümleri, Güney Kafkasya ve Orta Doğu'daki bölgesel güvenlik gibi kilit alanlarda AB'nin stratejik önemini kazanmıştır.

Ülkenin müzakereler ve devam etmekte olan reformlar yoluyla AB ile ilişkileri, birçok zorlukla karşı karşıya olan bölge için Türkiye’yi istikrar unsuru haline getirmektedir. Avrupa'daki mevcut güvenlik ortamı, Batı Balkanlar'da istikrarı sağlamaya ve reformların iyileştirilmesini sağlamaktadır.

Bu temelde, Avrupa Konseyi'nin Aralık 2006'da tanımladığı genişleme konusundaki yenilenmiş mutabakatın tutarlı bir şekilde uygulanması, artık her zamankinden daha da önemlidir. Bu uzlaşı, AB'nin yeni üyeleri entegre etme kapasitesiyle birlikte, taahhüdün konsolide edilmesi, adil ve katı şartlar ile kamuoyuyla daha iyi iletişim ilkelerine dayanmaktadır.

AB, genişleme sürecinin kalitesini iyileştirmek için, özellikle önceki genişlemelerden edindiği dersleri dikkate alarak, belli başlı adımlar atmıştır. En başta, hukukun üstünlüğü ve iyi yönetim gibi konulara daha fazla dikkat edilmektedir. Aday veya potansiyel adayların AB'ye yaklaşımı, ülkenin uyguladığı siyasi ve ekonomik reformların hızını ve üyelikten doğan hak ve yükümlülükleri Kopenhag Kriterleri uyarınca tam olarak üstlenebilme kapasitesini yansıtmaktadır. Bölgesel güvenlik işbirliğinin korunması, Batı Balkan ülkelerinin en önemli çıkarlarından biridir.

Siyasi istikrar, güvenlik ve ekonomik refah yaratmada önemli bir faktördür. Bölgesel işbirliği, organize suç, yolsuzluk, sınır yönetimi ve yasadışı göç gibi kilit güvenlik zorluklarını ele almaya vesile olmaktadır. Batı Balkan ülkelerindeki güvenlik işbirliğinin bölgedeki istikrarın en uygun göstergesi olduğu düşünülürse, Batı Balkan toplumlarının son savaşlarda en faal olan kısımları arasındaki işbirliği gerekmektedir. Bölgesel güvenlik işbirliği Batı Balkan ülkeleri için yeni bir konu değildir. Bunlar zaten Karadeniz Ekonomik İşbirliği (KEİ), Orta Avrupa Girişimi (CEI) ve Orta Avrupa Serbest Ticaret Bölgesi (CEFTA) gibi çeşitli bölgesel Avrupa gruplarının üyeleridir.

Daha da önemlisi, AB ve NATO ya da Avrupa Konseyi gibi uluslararası örgütlerin üyeleri olmak için ortak irade, ortak politik çıkarlar ve uluslararası çevreyle ilgili benzer tutumları ifade etmektedir.

Bölgesel işbirliğinin dış baskısı, devletler arasındaki güvenlik işbirliğini teşvik eden ek bir faktördür. Bu, Kosova'daki savaş sonrasında özellikle sonradan bir Bölgesel İşbirliği Konseyi'nde gelişen bir İstikrar Paktının oluşturulmasına sebep olmuştur. Bölgesel güvenlik işbirliği, Batı Balkanlar'da organize suç, bölgeye yabancı yatırımlar çekilmesi ve afete hazırlık durumunun güçlendirilmesi gibi konularda mücadele etmek için gereklidir.

İki organizasyonun sadece komşularıyla ilişkilerinde olgunluk gösteren ülkelerde yer alması nedeniyle, işbirliğinin teşvik edilmesi AB ve NATO üyeliğinin kriterlerinden biridir. Bununla birlikte, bölgesel işbirliği AB ve Avrupa-Atlantik entegrasyonunun yerini almasıyle karıştırılmamalıdır. Bölgesel işbirliği gelecekteki AB ve NATO üyeliği için önemli bir hazırlık olarak görülmelidir. Batı Balkan ülkelerinin Avrupa-Atlantik yapılarında potansiyel olarak üyeliğinden kaynaklanan büyük fayda, AB ve NATO organları ile fazla resmi olmayan fakat aynı zamanda daha etkili bir iletişim olanağıdır.

Batı Balkan ülkeleri, bölgesel güvenliği geliştirme ve AB entegrasyonuna doğru ilerleme konusunda önemli ilerleme kaydetmişlerdir. Özellikle Bosna- Hersek'teki (BH) Sırbistan ve Kosova arasındaki ikili ilişkilerde ve Eski Yugoslav Cumhuriyeti Makedonya'nın AB üyeliği konusunda ilerleme kaydedilmiştir. Bölgesel güvenlik işbirliği alanındaki en büyük katkı, Sırbistan ile Kosova arasındaki çerçeve anlaşmanın imzalanmasıydı ve bu anlaşma ikisi arasındaki barışçıl ve düzenli iletişimi sağlamak için temel oluşturmuştur.

Bölgesel güvenlik işbirliğinde yaşanan olumlu gelişmelere rağmen, herkesin ilgisini gerektiren güvenlik zorlukları hâlâ bulunmaktadır. Balkanlar'ın uzun vadeli güvenlik ve istikrar kazanması için örgütlü suç, siyasi aşırıcılıkla ve radikal yapılarla mücadeledeki gelişmeler önem arz etmektedir. Batı Balkanlar'da sıradan suçlarda belirgin bir düşüş vardır, ancak örgütlü suçlar ve yolsuzluk hala mevcuttur. Organize suçlar çoğunlukla uyuşturucu kaçakçılığı, insan ticareti ve kara para aklama şeklindedir.

Bu faaliyetler, işini kötüye kullanan kolluk kuvvetleri tarafından kolaylaştırılmıştır. Yakın gelecekte Batı Balkan ülkelerinin karşı karşıya kalacağı çeşitli zorluklar vardır. Örgütlü suç örgütleri, bölgedeki ülkelerde aşırı milliyetçiliğin ve aşırılıkçılığın yaygınlaşmasına ve yasadışı ürünlerin AB'ye ihraç edilmesine katkıda bulunmaktadır. Buna ek olarak, Batı Balkan ülkeleri silah kaçakçılığı ve diğer tür organize suçlarla mücadele etmek durumundadır.

Bu tehditlerin üstesinden gelmek için gerekli önlemler mevcuttur ancak bunlar her zaman uygulanmamaktadır. Zayıflamış devlet kurumları, siyasi ve cezai yaptırımların, insan kaynaklarının ve mali kaynakların olmamasından kaynaklanmaktadır.58 Türkiye, yeni bir Avrupa güvenlik mimarisi oluşturulmasında

inkar edilemez bir role sahiptir.

Avrupa genç demokrasilerini NATO, AB ve Batı Avrupa Birliği’ne çekmek için ortak bir yaklaşım izlerken, Türkiye'nin AB ve BAB’a tam üyeliği konusunda benzer bir tutum benimsenmelidir. Türkiye, Balkan ülkesi olarak, Balkanlarla yakın tarihi, kültürel, sosyolojik ve coğrafi bağlara sahiptir. Balkan yarımadası Türkiye için büyük önem taşımaktadır çünkü Balkanlar, Türkiye’yi Avrupa'yla ilişkilendirmektedir. Bölgede yapılan düzenlemelerde Türkiye meşru menfaatlere sahiptir. Türkiye'nin dünyanın bu bölgesindeki barış ve istikrarın çıkarlarına hizmet etmek için iyiliksever durumdadır ve ayrıca önemli bir etkiye sahiptir. Balkan barışı, Balkan Müslümanları ile Hıristiyan vatandaşları arasındaki birliktelik ve işbirliğine açıkça bağlıdır.

Laik seçenek, hem bölgenin Müslüman ve Hristiyan halkları için geleceğin yoludur. Balkan ülkeleri Avrupa'nın entegre yapısı içine dahil edilmelidir. Avrupa için ideallerini ve değerlerini paylaşan tüm ülkeleri kucaklamak için altın bir fırsat vardır. Avrupa ile entegre bir Türkiye, Balkan ülkelerinin Avrupa ile entegrasyonuna katkıda bulunacaktır.

58 Belgrad Center for National Security, http://www.iapss.org/wp/2014/03/10/challenges-in-the-

Eski Yugoslavya'daki düşmanlıkların ortaya çıkmasından bu yana, Türkiye ısrarla uluslararası toplum için İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana yapılan en kötü zulüm ve trajedilerin önlenmesi için çağrıda bulunmuştur. Türkiye, Bosna-Hersek'in egemenliğini ve toprak bütünlüğünü daima desteklemiş ve sorunun adil ve kalıcı bir çözüm bulma çağrısında bulunmuştur. Bosna-Hersek'teki durum geçtiğimiz so yıllarda NATO'nun etkili ve kararlı müdahalesinin yanı sıra ABD tarafından başlatılan övgüye değer diplomatik barış süreci ile Dayton Anlaşması'nın sonucunda belirgin biçimde değişmiştir.

Bosna-Hersek'teki çatışmalardan çıkarılacak en önemli ders, genişleme eğilimleri ve daha geniş topraklara duyulan özlemlerin hiçbir zaman saldırganlık yoluyla başarılı olamayacağı gerçeğidir. Çatışma başlangıcından bu yana Türk tezi etkinliklerin dönüşümü ile doğrulanmıştır. Bosna-Hersek'te zorunlu olan şey, Dayton Anlaşmasının başlıca parametrelerine olan bağlılıktır. Ayrıca, ülkedeki ekonomik yeniden yapılandırma ve sivil uzlaşmayı teşvik etmeye de ihtiyaç vardır. Bosna- Hırvat federasyonunun düzgün işleyişi de şarttır. Bosna-Hersek'teki savaşan silahlı kuvvetlerin, arasındaki stratejik dengenin IFOR'un ülkeden ayrılmadan önce oluşturulması gerekliliği genellikle ilgili taraflar tarafından paylaşılmkatadır. Türkiye, Bosna'daki birliklerini tugay düzeyine yükseltmiştir.

Buna ek olarak, uluslararası barış operasyonlarına katkıda bulunan bazı Türk deniz ve hava varlıkları bulunmaktadır. Türkiye, Bosna Ordusu'nun eğitim ve teçhizatına katılım konusunda kararlıdır. Gerçek şu ki, Balkanlar, Kafkaslar, Orta Asya, Orta Doğu ve Doğu Akdeniz'deki çatışmalar Türkiye'yi günümüzün zorluklarının ön saflarına getirmiştir. Tüm bunların yanısıra Türkiye, demokratik, zengin, güçlü, çağdaş ve büyük bir ülke olma yolunda hızla ilerlemeye devam etmektedir. Türkiye, kurucu lideri Atatürk'ün işaret ettiği çağdaş kalkınma düzeyine ulaşmak ve uluslararası ilişkilerinde onurlu bir ortak olmak istemektedir.59Türkiye,

bölgeye odaklanmakta ve bununla bağlantılı olarak Türk diplomasisi bölgede güvenliği garanti altına almaktadır. Türkiye açıkça, güvenlik topluluğu adayı olarak nitelendirilebilir.

59 N. Çakar, ‘’Turkey Security Challenges”, http://sam.gov.tr/wp-content/uploads/2012/01/3.-

NATO'yu genişletme çabaları mevcut güvenlik topluluğunu açıkça tanımlıyor olsa da, topluluk temelli bir yaklaşım, Ankara değil de Brüksel’de bulunan bir rakip bir güvenlik topluluğu güvenlik kurulu konusunda uyarı niteliğindedir. Bölgedeki koordineli ikili ya da çok taraflı kültürel ve ekonomik eylemler, Türkiye’nin resmi dış politikasını güçlendiren ek bir mekanizma yaratmıştır.