• Sonuç bulunamadı

Oğuz yazı dilinin kuruluşunda hiç şüphesiz yerleşmiş bir geleneği bulunan ve Uygur edebi dilinin devamı olan, Doğu Türk yazı dilinin etkisi büyüktür. Karışık dilli eserler olarak adlandırılan ve Eski Anadolu Türkçesinin kuruluş dönemine ait eserlerde bile, Oğuzca özelliklerin yanında, Doğu Türkçesi özellikleri görülür. Bundan dolayı, Oğuzcanın ilk ürünlerini Türkiye Türkçesi, Azerbaycan Türkçesi gibi kesin iki bölüme ayırmak imkansızdır. Dil içi (ses, yapı, anlam vb. gibi gelişmeler) ile dil dışı (siyasi, coğrafi, dini, kültürel vb.) etkilenmeler sonucunda başlangıçtaki ortak öğeler bir kolda daha çok gelişmiş, öbür kolda ise körleşmiştir.

13. yüzyıldan sonra Oğuz Türkçesinin iki kolundan biri olarak gelişmeye başlayan Azerbaycan Türkçesi, bugün Kuzey ve Güney Azerbaycan’da kullanılmaktadır. Bugünkü Azerbaycan yazı dili öncelikle Bakü, Karabağ ve Tebriz ağızları üçgeni ile Batı Türkçesinin oluşumuna dayanmaktadır. Azerbaycan Türkçesinin özellikle yazı dili olarak merkezi, Kuzey Azerbaycan’dır.

Her ana dil ve ondan meydana gelen lehçelerde olduğu gibi, Türkçenin Oğuz kolunu oluşturan Türkiye Türkçesi ve Azerbaycan Türkçesinde de söz varlığı açısından hem ortaklıklar hem de farklılıklar söz konusudur (Korkmaz, 2013: 184-185).

Azerbaycan Türkçesinin söz varlığının büyük bir bölümünü; ona Eski Türkçeden kalan ses ve kısmen anlam değişikliğine uğrayarak bugün de kullanılan sözcükler ile temel söz varlığı oluşturmaktadır. Bütün Türk lehçelerinde temel söz varlığı aynı kalmış, bir bakıma bu dil bölümleri arasında bütünlüğü sağlayan en önemli öge, temel söz varlığı olmuştur. Temel söz varlığı, organ adları (baş, göz, ayaḫ..); temel besin maddeleri (su, alma…); hayvan adları (at, balıḫ…); sayı adları (bir, beş yüz, min..); renk adları (ağ, yaşıl..); akraba adları (ana, gardaş); hal ve hareket adları (vermek, durmak…) gibi insan yaşamında birinci derecede önemli kavramları yansıtan sözcüklerdir.

Türkiye Türkçesiyle Azerbaycan Türkçesi arasında temel söz varlığındaki koşutluğun yanı sıra kimi sözcükler yalnızca Azerbaycan Türkçesine özgüdür. Örn: külek “rüzgar”, yahşı “iyi” vb.

Azerbaycan Türkçesini Oğuz grubu lehçelerinden ayıran bir diğer özellik söz varlığındaki Kıpçak Türkçesi sözcüklerdir. Başlangıçta yalnızca Azerbaycan ağızlarında karşılaşılan Kıpçak Türkçesi sözcükleri, ağızların yazı dilini etkilemesi sonucunda edebî

dilde de kullanılmaya başlanılmıştır. Örn: çalağan “çaylak”, torağay “tarla kuşu”, gırgovul “sülün”…vb.

Azerbaycan Türkçesinde ikilemeli sözcükler de söz varlığı içinde ayrı bir yere sahiptir.

Aynı sözcüğün tekrarıyla yapılan ikilemeler: çındır çındır “yırtık,yırtık”, işım işım “ışıl,ışıl”, çapa çapa “koşa,koşa”, burum burum “buram buram”,

Eşanlamlı ikilemeler: boy buhun “boy bos”, cahal cumru “cahil,bilgisiz”, çoban çolug “çoluk,çocuk”, boş bikar “boş boşuna”

Eklemeli ikilemeler: hiyle,miyle, şey mey…vb.

Karşıt anlamlı ikilemeler: yaban yahşı, aydın zulmet, alışıb verişmek..vb. İncelediğimiz lügatte“Azerbaycan Dilinin İzahlı Lüğeti” Bu güne kadar Azerbaycan edebî dilinde geniş açıda işlenen bütün sözlere yer vermiştir. Bu açıdan Azerbaycan Türkçesinin söz varlığı hakkında geniş bilgiyi bu kaynaktan elde edebilmekteyiz. Lügatte sözler, gruplara ayrılmıştır.

1.Hüsusi ve Terminoloji Sözler: Bir mesleği, sanat dalını ya da bir bilim dalını ilgilendiren kavramı anlatan veya karşılayan kelimelere terim anlam denilmektedir.

Bütün bilimlerin, sanat dallarının ve mesleklerin (tıp, biyoloji, botanik, teknik vs.) kendilerine özgü terimleri vardır.

Az çok yayılan ve hayatta canlı olarak kullanılan terimlere lüğatte yer verilmiştir. Örn: apendisit (Lat.) tıp terimi, askarid (Yun.) zool., ayrıkotu (botanik) vb.

2. Köhnelmiş Sözler: Zamanında dilin terkibine girmiş şimdi ise yalnızca geçmiş hayatın muhtelif zamanlarını aksettirmek için kullanılan sözlerdir.. Örn: Töycü, bezzaz, zadegan vb.

3.Kadim sözler: Tarih kitaplarında ve diğer edebi eserlerde terim gibi işlenerek muhtelif tarihi devirlerindeki hayat sahnelerini anlatmak için kullanılan sözlerdir. Örn: Beylerbeyi, hakan, serdar vb.

4. Mahalli sözler (Diyalektizmler): Bir ülkenin çeşitli bölgelerinde ya da şifahi halk yaratıcılığında az çok yayılmış, buradan edebi dile geçmiş sözlerdir. Terim gibi işlenebilen ve genellikle terim yaratmak için ehemmiyeti olan ve edebi dilde karşılığı

33

olmayan kendi tasarrufunda muhtelif sanat, peşelere ait sözler, bitki, hayvan ve balık adları. Örn: Arançı üçem, zing, dahal, hama vs.

5. Ses taklidi (Kalumbur) sözler: Doğada bulunan canlı veya cansız varlıkların çıkardığı seslerden esinlenerek ve o sesleri taklit ederek ortaya çıkan kelimerdir. Örn: şaqqıltı, qurultu, miyov-miyov, cik –cik vs.

Söz varlığının başka bir rengi olan, dilin anlam yönünü zenginleştiren deyimlerin bolluğu da Azerbaycan Türkçesinde güçlü bir anlatım sisteminin tanığıdır. Örn: ardına düşmek, boynuna almaq, çene boğaz etmek, dal çevirmek (maksadına ulaştıktan sonra bir şeyden kaçmak.), dünya işığı görmemek (Veliyev, 2012: 6-10).

Sözlü edebiyatımızın kıymetli ve eşsiz anıtı olan Dede Korkut destanları da Oğuz Türkçesiyle yazılmış ve Oğuzların geçmiş hayatına ve folkloruna aittir. Ona göre de Anadolu Türklerinin ve hatta Türkmenlerin de abidesi sayılır. Dede Korkut bilgeliğinin dile yansıdığı Azerbaycan Türkçesi söz varlığında atasözleri de önemli bir yere sahiptir. Örn: Derdi bilen dermanın da biler, ne tökersen aşına o çıhar kaşığına vb. (Alışık, 2004: 385).

Azerbaycan Türkçesi, Eski Türkçeden Batı Türkçesine aktarılan söz varlığı ögelerini Türkiye Türkçesinden daha çok saklamıştır. Bu nedenle Azerbaycan Türkçesinde Eski Türkçenin söz varlığı daha net görünmektedir. Azerbaycan Türkçesi kullanıldığı coğrafyanın doğal sonucu olarak Farsça ve Rusçadan hem söz varlığı hem de dil bilgisi açısından etkilenmiştir. Ayrıca İslâmiyetin etkisiyle dilde Arapça sözcükler de oldukça çoktur. Güney Azerbaycan’da yaşayan 35-40 milyon Türk’ün kullandığı Azerbaycan Türkçesinde Farsçanın etkisi daha büyüktür. Buna rağmen Azerbaycan Türkçesinin söz varlığının büyük kısmını Türkçe kökenli sözcükler oluşturmaktadır.

Azerbaycan Türkçesi ve Eski Türkiye Türkçesi alanları arasında ayrılıkların ilk belirtileri E.A.T. döneminde başlamış, ayrılma gitgide belirgenleşerek kesinlik kazanmış ve sonunda iki ayrı lehçe oluşmuştur (Ercilasun , 1985 : 219-223), (Karahan , 1996 : 204). Azerbaycan Türkçesi ve Türkiye Türkçesi arasındaki ayrılıklarda ağız özelliklerin yazıya geçirilmesi de etkili olmuştur. Bu sızma, kuzey Azerbaycan’da az, güney Azerbaycan’da daha çoktur. Azerbaycan Türkçesi ve Türkiye Türkçesi arasındaki ayrılık ve birleşme noktaları, Anadolu’dadır.

Bugün Türkiye ve Azerbaycan Türkçesinin söz varlığı çoğunlukla Türkçe asıllı sözcüklerden oluşmaktadır. Ancak belirli dönemlerde yaşanan ilişkiler nedeniyle Arapça,

Farsça, Fransızca, Rusça ve İngilizceden sözcük alıntıları görülmektedir. Bu alıntıların oranı ilişkilerin boyutuna bağlı olarak bazen çok fazla bazen de en düşük seviyelerde görülmüştür.

Hem kurulduğu bölgede Ermeni, Alban, Gürcü, Soğd gibi Türk olmayan etnik unsurların bulunması, hem 13. yüzyılda Moğol akınına uğraması hem de tarih boyunca birçok devletin egemenliği altında kalmasından ötürü Azerbaycanda bu etnik grupların tesiri kalmıştır. İran coğrafyasıyla yakınlığı ve 1991 yılına kadar Rusyanın egemenliği altında kalan Azerbaycan’da Türk dili Rusçadan ve Farsçadan aldığı sözcükleri bünyesinde barındırır. Moğolca kökenli “hugarı “ağaç kabuğundan yapılmış sepet”, hingen “un çereği”, dığa “çocuk)”; Rusça kökenli respublika “cumhuriyet”, podval “bodrum”, velosiped “bisiklet”; Arapça kökenli “kasten, hükmen, külli”ve Farsça kökenli “ dâd-i bîdâd, merd-i merdane, et-bâz, şah-bâz, zehmet-keç” sözcük ve yapılar örnek verilebilir (Korkmaz, 2013: 185).