• Sonuç bulunamadı

Sen Aydınlatırsın Geceyi

3.1. Araştırmanın Amacı

3.7.2. Onur Ünlü Filmlerinde Erkeklik Krizinin Görünümleri

3.7.2.3. Sen Aydınlatırsın Geceyi

Film Manisa’nın bir köyünde babası ile birlikte yaşamını sürdürmekte olan Cemal’in hikayesini anlatmaktadır. Sen Aydınlatırsın Geceyi konusu ve anlatımda kullanılan dil nedeniyle diğer Onur Ünlü filmlerinden ayrılmaktadır. Bu filmde bilişsel problemler yaşadığı görülen Cemal’in annesi ve kardeşlerini evlerinin

yanması sonucunda kaybetmesi, babası ile olan sorunlu ilişkileri, geçmişe dönük travmaları ve insanlarla –özellikle kadınlarla- olan iletişim sorunları ön plana çıkartılmıştır. Filmdeki çoğu karakterin doğaüstü güçleri bulunmaktadır. Filmin ana karakteri Cemal duvarların içinden geçebilmekte ve duvarların arkasını görebilmektedir. Köyün doktoru gözlerinden kan gelen biridir. Köyün muhtarı ölümsüz bir karakterdir; ölememekten mustariptir. Sürekli kahvede oturup oyun oynayan Nazım devasa boyutlara sahiptir. Cemal’in eşi olacak Yasemin’in nesneleri hareket ettirebilmesini sağlayan psişik bir gücü vardır. Cemal’den hoşlanan sokak satıcısı Defne zamanı durdurabilme gibi bir güç sahibidir. Cemal’in görünmez silahlarıyla avcılık yapan arkadaşı Samim ve şeffaf, bakıldığında arkası görülebilen güvenlik görevlisi bu doğaüstü karakterlerden birkaçıdır. Filmin genel uzayı çerçevesinde bu karakterlerin sahip oldukları güçler, varoluşsal problemleri ve yaşadıkları hayattan memnun olmamaları gibi şartlara bağlı olarak zaman zaman bir armağan yerine cezaya dönüşmüş olarak görselleşir. Film Cemal’in köydeki hayatına odaklanır ve Yasemin’e aşık olmasıyla ilerler. İlişkisi çok da sağlıklı ilerlemeyen Cemal ve Yasemin çevresinde aldatma, hastalık, kumar ve yalnızlık gibi temalar barındıran film varoluşsal sorgulamalar da içermektedir.

Filmin ana karakteri olan Cemal, çevresinde yer alan insanlardan çok daha farklı düşünmekte, insanlarla iletişim kurma noktasında sorunlarla karşılaşmakta ve iç dünyasında farklı bir hayat sürmektedir. Doğaüstü güçleri olan Cemal için duvarlar bir engel değildir. Duvarların ötesini görebilme ve duvarlardan geçebilme özelliklerine sahiptir. Bu durumun kendisinde bilişsel problemlere neden olduğunu söylemek mümkündür. Karşısındaki kişileri dinlemez, zaman zaman sabit bir şekilde konuşur ve bakar. Dönen nesnelere karşı bir takıntısı vardır ve pervane, bisiklet tekerleği gibi cisimlere uzun uzun bakar. Arkadaşları tarafından da tuhaf bulunmaktadır.

Cemal, oldukça mutsuz bir hayat sürmektedir. Bir yangında annesini ve kardeşlerini kaybetmiştir ve bileklerini kesebilecek kadar derin anlamsızlık içerisindedir. Bir gün Cemal, köyün önde gelen iş insanları arasında gösterilen

Dündar’ın yanına gider. Burada Yasemin karakterini gören Cemal, Yasemin’e karşı birtakım duygular beslemeye başlamıştır. Bunda Cemal’in kadınlarla iletişimindeki eksiklik ve o güne kadarki deneyimsizliği önemli bir etkendir. Aşık olmadan hemen önceki gece rüyasında babasıyla çırılçıplak kaldığını gören Cemal, Ödipal Kompleksi’ni görselleştirmektedir.

Cemal’in baba ve babanın cinsel organıyla ilgili gördüğü rüyayı Freud’un Ödipal Kompleksi ile yorumlamak mümkündür (Freud, 1994: 50 – 51). Rüyada – yine Freudyen teoriye göre bilinçaltı evresinde- babasının cinsel organına dokunduktan sonra onu orgazma ulaştıran Cemal, annenin yokluğundan sorumlu tuttuğu babayı sembolik olarak öldürmüştür. Uyandığında ise bu kez kendini cinsel tatmine ulaşmış olarak bulur. Film boyunca annesi ve kız kardeşini evde çıkan yangın sonucunda kaybettiğini dile getiren Cemal’in babası tarafından büyütüldüğü vurgulanır. Bu koşullarda çocukluk evresinde annenin olmayışı Cemal’i babaya karşı bir tutuma itmiştir denebilir. Babanın bilinçdışı evrede cinsel anlamda öldürülmesi ve failin bilinci yerine geldiğinde “rahatlamış” konuma geçmesi psikanalitik olarak ödipal bir erkeklik krizi olarak okunabilir.

Cemal’in babası Yakup da hegemonik erkek tanımlamalarından uzak, muktedir konumda bulunmayan bir baba karakteridir. Cemal’in annesi ve kardeşlerinin evde çıkan yangında ölmeleri karşısında hiçbir şey yapamamış, sadece yanan eve girmek isteyen Cemal’i tutmakla yetinmiştir. Cemal’in babasıyla olan diyaloğu onun babasına karşı kızgınlığına da işaret eder niteliktedir. Babasına neden hiç annesinin ve kardeşlerinin mezarını ziyarete gitmediğini, onları hiç mi özlemediğini sorar. Babasının bu soruya cevabı içim kaldırmıyor şeklinde olacaktır. Buna karşılık Cemal babasına bir gün onun da o çukura gireceğini söyleyecektir. Cemal babasın suçlu bulmakta, ona karşı öfkeli hissetmekte ve ona öleceğini hatırlatarak sembolik anlamda yok olduğu durumu dile getirmektedir.

Görsel 7: Cemal, babasıyla kendisini çıplak gördüğü rüyadan uyanıyor.

Filmdeki kahvehane sahnesi de erkekler arası homososyal grupları göstermesi bakımından önemlidir. Kahvehanedeki konuşmalar egemen erkeklik değerleri ve cinsel performans arasındaki ilişkiye dikkat çekmektedir. Cemal’in arkadaşı Samim kadınlarla olan ilişkilerinden abartılı bir biçimde bahsetmekte, kadınların onu görünce üzerine atladıklarını söylemektedir. Buna karşılık arkadaşlarının alaycı ifadeleriyle karşılaşır. Cemal de filmdeki diğer erkekler gibi kadınlarla ilişki kurmakta zorlanmaktadır ancak Samim’in söylediklerine de inanmaz. Cinsel performansın abartılmasına ilişkin bu sahne erkek kimliğinin kurgulanmasında cinselliğe dair endişeleri göz önüne sermektedir.

Filmin ilerleyen sahnelerinde Cemal, Yasemin’e evlenme teklifi eder ve evlenirler. Aşk, Cemal için de içinde bulunduğu mutsuzluğu ve travmatik geçmişten dolayı yaşadığı krizi sonlandıracak ve onu tamlığa ulaştıracak bir çıkış yolu gibidir. Yasemin yaşamını, eniştesi ve halasının oğluyla birlikte köyde sürdürmektedir. Bir gün Cemal, Dündar’ın sevgilisinin boynunda gördüğü kolyeyi eşinde de görünce zihninde birtakım endişeler yaratmaya başlar. Bu durum kendisini ciddi bir kıskançlık ve paranoya içerisine sürükler. Yaşadığı kıskançlık sonrasında eşine

şiddet uygular. Eşinin kendisini aldattığını düşünen Cemal yeni bir krize sürüklenerek şiddete başvurur.

Görsel: 8 Cemal eşi Yasemin’e şiddet uyguluyor.

Eşine şiddet uygulamış olmaktan rahatsız olan Cemal, durumu ilkokul öğretmeni ile paylaşmaya karar verir. Kendisini affettirebilmek adına Yasemin’den özür dilemeye karar veren Cemal, bir kitap satıcısına gider ve okunduğunda iki kişi arasındaki zamanı durdurduğu düşünülen Shakespeare sonelerini satın alır. Bu noktada sahnenin kurgulanışı öne çıkmaktadır. Cemal elinde Shakespeare eseri tutmaktadır ve eşine adeta serenat yapar. Yükseklik olarak Yaseminden daha aşağıda duran ve Shakespeare oyunlarını andıran bir konumda şiirler okuyan Cemal’in performansı iki kez kesintiye uğrar. Babanın bahçe kapısından Cemal’e bir şeyler söyleyerek içeri girmesi ve Yasemin’in şiir okunurken istifra etmesi bu serenatı böler. Bir anlamda Cemal ve Yasemin’in romantik aşkının imkansızlığı da bu şekilde iki kez vurgulanır. Cemal zor da olsa eserden bazı bölümleri okur, özürler diler ancak bu sırada Yasemin rahatsızlanır. Çok fazla zaman geçmeden Yasemin’in rahatsızlığının nedeninin hamilelik olduğu anlaşılmıştır. Ancak Yasemin, Cemal’le

evlenmeden önce başka birinden hamile kalmıştır ve Yasemin ile Cemal’in evliliğinin arka planında Yasemin’in yaşamakta olduğu evden kurtulmak istemesi yer almaktadır. Evlenmeleri durumunda Cemal’in kendisini anlayacağını düşünen Yasemin, aynı zamanda Cemal’in kendisine sahip çıkacağını da düşünmektedir. Cemal’in zihninde ise hamilelik halinin öğrenilmesi ile birlikte şüpheler kuvvetlenmeye başlamıştır. Bu şüpheler ile daha fazla yaşayamayan Cemal, Yaseminle cinsel ilişki yaşadığını düşündüğü patronu Dündar’a gider ve onu vurur. Dündar’ı vurmasında Cemal’in kıskançlık ve paranoya ile iç içe geçmiş erkeklik krizi önemli bir neden olarak ortaya çıkmıştır. Aldatılan ve evlilikte iktidar sahibi olan konumuna geri dönmeye çalışan Cemal yine şiddete başvurarak krizin üstesinden gelmeye çalışır.

Görsel 9: Cemal’in Dündar’ı vurduğu sahne.

Dündar vurulmasına karşın ölümsüz olması nedeniyle hayatta kalmış; Cemal’e Yasemin ile aralarında bir ilişki yaşanmadığını anlatmıştır. Dündar, Yasemin’den söz ederken küfür ve argo dolu bir anlatımı seçmiş, lakin Cemal aklındaki en tehlikeli ihtimal olarak aldatma konusunun Dündar’la ilgisi olmadığını öğrendiği için Yasemin’le ilgili fantezilerini anlatan Dündar’ı sakinlikle dinlemiştir.

Bu durum, Cemal’in kıskançlığa aldatılmaktan daha az önem verdiğini ortaya koyar. Eşi hakkında fanteziler anlatan başka bir adama kızmayı ya da onu kıskanmayı düşünmeyen Cemal yalnızca aldatılmış olma haline ilişkin bir öfke duyar.

Görsel 10: Dündar, Yasemin’le ilgili fantezilerini anlatırken Cemal’in sessizliği

Cemal bu süreçte eşini kaybetmiştir. Hiç durmadan karısını aramıştır ancak herhangi bir sonuç elde edememiştir. Bu durumda, karısını yeniden bulabilmek adına mafya ile bir anlaşma yapar. Bu anlaşma neticesinde Cemal, mafya ne isterse yapacaktır. Tek isteği eşini bulabilmektir. Buna karşılık mafyanın istekleri Cemal tarafından karşılanmamaktadır. Cemal’in yakın arkadaşı, aynı zamanda mafyanın üyesi olan bir kişi tarafından Cemal’i cezalandırabilmek adına çok sevdiği ilkokul öğretmeni öldürülür. Kendisine de silahlı saldırı düzenlenir ancak Cemal’in annesinden kalan kolye ve cebinde duran Shakespeare kitabı Cemal’i kurşunlardan korumuştur. Sonrasında ise Cemal, eşini bulabilmek için zamanı durduran Defne’nin yeteneğini çalmaya karar verir ve onun kollarını keser. Bu noktada Cemal’in şiddete meyilli oluşu, bu kararı almasındaki vicdani unsurları göz ardı etmesine zemin hazırlamıştır. Toplumsal yapı içinde muktedir konumda bulunan mafya tarafından

kandırılıp aciz duruma düşürülen Cemal, sessiz ve güçsüz yapısıyla tâbi erkeklik konumuna düşmüş ve erkekler arası hiyerarşik ilişkiler görünür hale gelmiştir.

Görsel 11: Cemal’in, zamanı durduran kızın kollarını kestiği an

Bu andan itibaren zamanın durması ile birlikte Cemal, havada hareketsiz kalan bir uçağın içerisinde eşi Yasemin’i bulur. Bu sahnede eşine onu ne kadar çok sevdiğini söyler, yanına uçmak ister ancak uçamaz. Defne’den çalmış olduğu elleri birbirine değdirir ancak zamanın yeniden akmasını sağlayamaz. Cemal birçok şeyi kaybetmenin ötesinde zamanın sınırları içerisinde de hareket edemez hale gelmiştir. Varoluşa dair krizleri erkeklik krizleriyle birleşmiş ve evrende/zamanda da bir krize neden olarak her şeyin sonuçsuz kalmasına sebep olmuştur.

Sonuç olarak; hikayenin başından itibaren bilişsel sorunlar yaşadığı belirgin olan Cemal, kadınlarla iletişiminde de sorunludur. Hem yaptığı evlilik öncesinde, Dündar Bey’in sekreteri Çiğdem’e karşı bir şeyler hissetmesi, onun Dündar’la ilişkisini gördüğündeki çaresizliği, hem evlilik teklifi ederken gösterdiği acemiliği, hem de evlendikten sonraki kıskançlık ve paranoyaları bu iletişimsel ve bilişsel bozukluklarını göstermektedir. Yasemin’in kendisini aldattığına olan inancı da, ona

şiddet uygulaması da Cemal’in kendinde gördüğü yetersizliklerden kaynaklanmaktadır. Cemal varoluş krizini ve yalnızlığını aşk aracılığıyla gidermeye çalışmış ancak kendisini sonsuz ve karanlık bir yalnızlık içerisinde bulmuştur.

Erkeklik krizlerinin ve kriz görünümlerinin insani sorgulamalar ve fantastik ögelerle iç içe işlendiği Sen Aydınlatırsın Geceyi, merkezinde bulunan erkek karakterin hegemonik erkeklik değerlerini üstlenmemesine ve giderek daha büyük krize sürüklenmesine odaklanmıştır. Film salt erkeklik krizine odaklanmak yerine, toplumsal bir yıpranmaya da dokunmaktadır. Farklı buhranlar yaşayan ve bambaşka kriz deneyimleri gösteren erkek karakterlerin çatışma halinde olması, bir iktidar merkezi ya da varlığına özellikle işaret edilmemesi ve yaşamlarında kendini konumlandırmakta zorlanan sıradan insanların problemlerine odaklanması nedeniyle bu çıkarım yapılabilir.