• Sonuç bulunamadı

2.2. MODERNİZM VE GERÇEKÇİLİĞİN DÖNÜŞÜMÜ 1 PROUST VE ZAMANIN DÖNÜŞÜMÜ

2.2.4. AVANT-GARDE’IN SONU

Genel olarak kabul edildiği üzere sanatlarda modernizm 1848 devriminin hemen öncesinde boy gösterir. Modernist sanatın ilk tezahürü romantizm biçiminde gerçekleşmiş ve Aydınlanma’nın akıl kavramına dayalı rasyonalizmi ile pozitivist anlayışa karşı bir başkaldırı niteliği taşımıştır. Demek ki kabaca söylenecek olursa, genel hatları ile Modernist olarak nitelenen

yılların sonrası ve günümüze değin gelişen süreç ise farklı bir bağlamda değerlendirilmelidir. Ama biz öncelikle avant-garde sanat ile Modernist sanat arasındaki farkı ortaya koymaya çalışacağız.

Sanatlarda modernizm gerçek anlamı ile sanatın toplumsal yapı içerisinde özerk bir nitelik kazanması ile başlar. Böyle bakıldığında ise modernizm 1848

 

60 Bu konuda, farklı yaklaşımlara sahip geniş bir literatür söz mevcut. Burada bunun geniş bir tartışmasını gerçekleştirmeyeceğiz. Ayrıntılı okumalar için; Burger, Peter; Avangarde

Kuramı, İletişim Yayınları, çev: Ali Artun, 2003; Foster, Hal; Gerçeğin Geri Dönüşü,

Ayrıntı Yayınları, çev: Esin Hoşsucu, 1. Baskı - 2009; Baudrillard, Jean; Gösterge Ekonomi

Politiği Hakkında Bir Eleştiri, Boğaziçi Üniversitesi Yayınları, çev: Oğuz Adanır ve Ali

Bilgin, 1. Baskı - 2009; Danto, Arthur; After the End of Art; Princeton University Press, 1997, Kuspit, Donald; Sanatın Sonu; Metis Yayınları, çev: Yasemin Tezgiden, 1. Baskı - 2006.

tarihinden daha önceye, 18. yüzyılın içerisine yerleştirilebilir. Kant’ta estetik bir kategori olan amaçsız amaçlılık tam da böylesi bir özerkliğe tekabül eder. Ancak bu özerkleşme 19. yüzyılın ortalarından başlayarak ve 20. yüzyıla da uzanan bir süreçte açık hale gelir. Bu noktada önemli olan sanat yapıtının içeriğinden çok biçimi olur, hatta biçimin kendisi bizzat içerik halini alır. Bu durum tabii ki nihai ifadesini sanat için sanat anlayışına dayalı saf bir estetizmde bulur. Avant-garde ise bu durumun kendisine, yani özerk bir kurum olarak

işmenin aura’yı ortadan kaldırdığı iddiası roman, sinema gibi alanlarda geçerlili

toplumunda i

       

hayattan kopuk sanat nosyonuna bir tepki, ona karşı girişilen bir dizi gerilla saldırısıdır. Gerilla saldırısıdır çünkü avant-garde kavramının kendisi bizzat askeri alan içerisinden türetilir.

Sanatlarda avant-garde hareketler büyük oranda plastik sanatlar ve şiire dayandırılmış görülmektedir. Özellikle Kübizm ve Ekspresyonizmin resim sanatı üzerindeki etkisi ve daha sonra gelecek olan non-figüratif sanat ile olan dolayımlı ilişkisi, resim sanatını öne çıkarır. Modern çağda sanat yapıtını kavramaya yönelen Benjamin’de aura kavramı asıl olarak resim sanatına ilişkindir. Tekniğin öneminin böylesi vurgulanışı önemli ise de, iki noktayı gözden kaçırır. Birincisi teknolojinin olanakları onu kullanan tarafından belirlenir, kendiliğinden bir ilerici açılıma sahip değildir. İkincisi teknik gel

ğe sahip değildir. Sanat için sanat anlayışı sadece fotoğrafın icat olunmasına bir tepki biçiminde yorumlanamaz, bunun ötesinde başka ve daha önemli boyutları da içerir.

“…Röprodüksiyon tekniklerindeki değişimin, sanatın gelişimi açısından taşıdığı önemi inkar etmek gibi bir niyetimiz yok; ama sanatın gelişimi, bu tekniklerin gelişimine dayanarak ortaya konamaz. Sanatın, l’art pour l’art ile başlayıp estetizmde tamamına eren, ayrı bir kısmi sisteme dönüşme süreci, burjuva

şbölümünün artması eğilimiyle bağlantılı olarak anlaşılmalıdır. Gelişimini tamamlamış, ayrı bir alt sistem olarak ‘sanat’, aynı zamanda tekil ürünlerinin artık toplumsal bir işlev üstlenmeme eğiliminde olduğu bir sistemdir.”61

 

61 Peter Bürger, Avangard Kuramı, İletişim Yayınları, çev: Erol Özbek, 1. Baskı- 2003, s: 79.

Bu anlamı ile sanat kapitalist toplumun örgütlenmesinin bir parçasına dönüşür ve onun yapısını da dışarı vurur. Her yapının bir birinden ayrıldığı, özerk ve hatta atomize olmuş bir toplumsal yapı. Böylelikle avant-garde hareketin nihai anlamı, sanat kurumuna karşı çıktığı ölçüde, bu özerklik statüsünü ortadan kaldırarak hayat ile sanat

nat eseri statüsüne indirgenir. Bu aslında avant-garde projenin başarısız olduğunun bir göstergesidir. Benzer biçimde Joyce’un yapıtları, Vertov’un

       

ı buluşturmaktır. Modernizmin estetizme varan sanat anlayışının temelinde yatan, kapitalizmin ve buna bağlı hayatın olumsuzlanmasıdır, bu noktada avant-garde harekette mevcut hayatı olumsuzlar, ancak farklı olarak sanattan temellenen yeni bir hayatı oluşturma yönündeki girişimleridir.

Avant-garde protestonun en önemli örneklerinden birisi Duchamp’ın Pisuar’ıdır kuşkusuz. Sanat eserinin biricikliğini, tekilliğini, özerkliğini vb. durumlarının hepsini sorgular. Bu anlamı ile Pisuar bir sanat eseri değildir ama kendisini eser kategorisine başvurarak, onun dolayımı ile oluşturur ve nihayetinde günümüzde bir sa

sinema anlayışı da aynı durumdan nasiplerini alırlar. Ancak avant-garde hareketin eser kategorisini ve genel sanat anlayışını radikal bir biçimde değiştirdiği gözden kaçırılmamalıdır.

Avant-garde sanatın amaçladığının aksine sanat ile hayat geç kapitalim altında kültür endüstrisi koşullarında kaynaşırlar62. Böylelikle her kültürel ürünün

 

62 Örneğin Baudrillard bu konuda şunları söylemektedir: “Eleştirel (ideolojik) şiddet ve kendini zorla kabul ettiren yapıya uyum sağlamak arasında bir seçim yapmak durumunda olan modern sanatın çağdaş dünyayla tam bir işbirliği içinde olduğu görülmektedir. Çağdaş dünyanın kurallarına uymak ve bu dünyanın bir parçası olmaya çalışmaktadır. Modern sanat bu dünyayla alay edebilir, onun neye benzediğini gösterebilir, simüle edebilir, kandırmaya çalışabilir ancak bizzat yer aldığı düzeni hiçbir şekilde yerinden kımıldatamaz. Artık hep aynı varlık ve nesnelerin yeniden canlandırılarak (her görüntüde böyle uzlaşmacı bir ideolojiyle karşılaşılmaktadır) benzer resimlerin üretildiği burjuva sanat anlayışı sona ermiştir. Dünyadan kopmuş görünen modern sanat evreninde ressam kendi tablosuyla uzlaşmaya çalışan birine benzemektedir…” Baudrillard, Jean; Gösterge Ekonomi Politiği

Hakkında Bir Eleştiri, Boğaziçi Üniversitesi Yayınları; Çev: Oğuz Adanır &Ali Bilgin; 1.

Baskı – 2009, s:129

meta haline gelmesinin ötesinde (ki bu durum burjuva toplumunda baştan beri vardı) meta da kültürel, estetik bir nesne statüsüne yükselir. Bu yüzden avant-garde projenin devamı imkânsız bir hal alır. Hem sanat kurumunu hem de mevcut hayatı olumsuzlayacak temellerini yitirir. Modernist estetiğin bir tür takipçisi olan Kitsch, postmodernizm adı altında başat estetik haline gelir. Tam da bu noktada plastik anatlar, şiir ve müzikten ziyade belli bir tarz gerçekçiliğe daha yakın olan sinemanın önünde yeni bir aç

İLİK

lik ve gene gerçekçilik ile olan ilişkisi, diğer sanat dallar

kendi gözlerimizle görmemiz mümkün olmayan görüntülerdir. Diğer yandan herhangi bir nesnenin ya da canlının, sinema perdesindeki birebir görüntüsü s

ılım tasavvur edilebilir.

2.3. EPİSTEMOLOJİK BİR KATEGORİ OLARAK GERÇEKÇ