• Sonuç bulunamadı

II. BÖLÜM: KREDİ KANALI

2.2. KREDİ PİYASALARINDAKİ ASİMETRİK BİLGİ

2.2.1. Asimetrik Bilgi Çeşitleri

Finansal piyasalardaki asimetrik bilgi, işlem öncesi ve sonrası olmak üzere iki farklı sorunun ortaya çıkmasına neden olmaktadır. İşlem öncesi var olan sorun (ex ante asimetrik bilgi) ters seçime, işlem sonrası (ex post asimetrik bilgi) ise, ahlaki tehlikeye neden olmaktadır (Bebczuk, 2003).

2.2.1.1. Ters Seçim

Finansal piyasalarda ex ante asimetrik bilgi sorunu, ters seçime yol açmaktadır. Ters seçim, faiz oranlarının yükselmesi nedeniyle kredi piyasasında sadece en riskli borç talep edenlerin kalması durumunda ortaya çıkmaktadır.

36 Bernanke vd. (1991) yurt içi finansal aracıları ticari bankaları, tasarruf kuruluşları, kredi kuruluşları, yatırım ve tasarruf bankaları ve kredi birliklerini olarak tanımlamaktadırlar. Fon arz edenler, bu aracılar vasıtasıyla tasarruflarını değerlendirebilmektedirler. Genellikle, bunlar küçük ve orta dereceli olanlardır.

Genellikle, yatırımcıların en zor zamanı, kredi vermeden önce fon talep edenler hakkında yaptıkları risk analizidir. Çünkü kredi piyasası çeşitli risk grubundan borçluları (fon talep edenleri) barındırmaktadır. Jaffee ve Rusell (1976), kredi piyasalarında dürüst (güvenilir) ve dürüst olmayan (güvenilmez) olmak üzere iki tip borçlu olduğunu ifade etmiştirler. Güvenilir borçlu her zaman aldığı krediyi geri ödeyen; güvenilmez borçlu ise, kredi faiz oranları yalnız onların ödeme kabiliyetine uygun olduğunda borcunu ödeyen kimse olarak tanımlanmıştır.

Jaffee ve Rusell’in (1976) çalışmalarından esinlenen Stiglitz ve Weiss (1981), finansal piyasalarda tek tip ödünç veren ve farklı tipte borçlu olduğunu ifade etmişlerdir. I. tip borçlu (g), güvenilir (risksiz) ve II. tip borçlu ise, güvenilmezdir (riskli, b):

I. tip borçlu (g): Kredi geri ödeme olasılığı qg, II. tip borçlu (b): Kredi geri ödeme olasılığı qb.

Stiglitz ve Weiss modeli, qg> qb olduğu varsayımına dayanmaktadır. Bankalar, borçlu tipini ayırt edebilirlerse, kredi faiz oranını risk orantılı olarak farklılaştırmaktadırlar. Böylelikle, kredi tayınlaması gerek olmadan piyasa netleşebilmekte, hızlı ve verimli işleyebilmektedir.

Şekil 2.3: Tam Elastik Kredi Arz Eğrisi

Kaynak: Thoma (2008).

Şekil 2.3’de, kredi arz eğrisinin (Sc) yatay olması kredi arzının tam elastik

olduğunu göstermektedir. Bu durumda, bankalar, I. tip borçlulara r/qg’ dan ve II. tip borçlulara r/qb’dan kredi verilmektedirler. Bu, her tip borçlu için beklenen getiri oranının ayırt edildiğini göstermektedir. Başka bir ifadeyle, bankalar, q olasılığında r/q kadar faiz alabilmektedirler. Böylelikle, beklenen getiri oranı, q(r/q) = r’dir. Bu durumda, bankalar, kredi tayınlamasına gitmemektedirler. Ayrıca bankalar, risksiz

Sc

Kredi r

Faiz Oranı

borçlulara oranla riskli olanlardan riski tazmin etmek için ekstra risk primi talep etmektedirler.

Eğer bankalar, borçlunun tipini ayırt edemiyorlarsa, faiz oranı (r) artığında, b tipi borçlular tarafından g tipi borçlular piyasadan dışlanmakta ve kredi havuzunda b tipi borçlu oranı artmaktadır. Bu durumda, kredi piyasasında ters seçim sorunu ortaya çıkmaktadır.

Normal koşullarda faiz oranlarındaki yükselme, bankalar için kredi getirisinin yüksek olacağını göstermektedir. Ancak, faiz oranlarındaki yükselme, kredi havuzunda

b tipi borçlu oranını arttırmaktadır (ters seçim) ve bu da, kredi geri ödememe oranını

(gecikme oranı) yükseltmektedir. Bu durumda, bankaların krediden sağladığı getiri oranı azalmaktadır. O halde, faiz nedeniyle artan kârın ya da yüksek geri ödememe nedeniyle azalan kârın oranına göre, faiz oranının kâr üzerindeki net etkisi değişmektedir. Başka bir ifadeyle, bu iki tip etkiden hangisi daha güçlü ise, o, bankaların kârlılığını belirlemektedir.

Bu durumda, faiz oranlarındaki yükselme, başlangıçta bankaların kârlılığını yükseltmektedir. Ancak, bu ortam, yüksek fiyat etkisinin geri ödememe oranını artırması durumunda son bulmaktadır. O zaman, kredi faiz oranlarının yükseltilmesi kârlılığı ifade etmemektedir. Çünkü geri ödememe miktarı kâr oranını aşmaktadır. Bu nedenle, bankalar ters seçimi engellemek için, kredi talebindeki şişmeye rağmen faiz oranlarını yükseltmemekte ve mevcut piyasa faiz oranlarını uygulamaktadırlar. Başka bir ifadeyle, kredi talebindeki fazlalığa rağmen, bankalar kredi faiz oranını yükseltmemekte ve kârlarının düşmesine yol açan kritik faiz (r*) oranını

aşmamaktadırlar (Şekil 2.4). Ancak, bankalar, kredi piyasasındaki dengeyi ise, kredi tayınlamasıyla sağlamaktadırlar.

Şekil 2.4: Ters Seçim Mekanizmasında Beklenen Kredi Kârlılığı

Kaynak: Thoma (2008)37

Şekil 2.4’de, bankaların neden kredi tayınlamasına yöneldiği görülmektedir. Söz konusu şekilde, kredi faiz oranları, 0 ve r1 aralığında ise, hiçbir kredi tipi kârlı değildir. Kredi faiz oranları, r1 ve r* aralığında gerçekleştiğinde, her iki tip borçlu kredi piyasasında mevcuttur. Bu durumda tüm kredi tipleri kârlıdır (ve kâr, r’nin yükselmesine yol açmaktadır). Ancak, kredi faiz oranları, r* ve r2 aralığında gerçekleştiğinde ise, krediler kârlı değildir. Faiz oranları r2 üzerine çıktığında ise, kredi kârlılığı artmaktadır. Ancak bu durumda, kredi havuzunda yalnızca b tipi borçlular var olmaktadır. Eğer kredi talebi güçlü ise, bankalar, faiz oranını ‘r*düzeyine erişinceye kadar yükseltmektedirler. ‘r*’ düzeyinde ise, talep fazlası oluşmaktadır. Bu durumda

bankalar, faiz oranlarını yükseltmemektedirler. Çünkü faiz oranlarını yükseltmek bankaların kârlılığını da azaltabilmektedir. Ancak aşırı talep fazlalığı, kredi faiz oranın

r2’ye yükselmesine de neden olabilmektedir. Eğer talep, r1 düzeyinde talep fazla oluşturacak kadar güçlüyse (ancak faiz oranının r2 düzeyinde ve üzerinde gerçekleşmesini sağlayacak kadar sürükleyici değilse) o zaman bankalar kredi tayınlamasına gitmektedirler.

Sonuç olarak, ters seçim mekanizması, denge kredi tayınlamasının ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Ayrıca, ahlaki tehlike ve denetleme maliyeti denge kredi tayınlamasına gidilmesinin diğer nedenleri arasında gösterilmektedir.

37 Ayrıca, bkz. Walsh (1998).

r1 r2 r*

r, Kredi Faiz Oranı L

Ödünç Verenler İçin Beklenen Getiri

2.2.1.2. Ahlaki Tehlike

Ahlaki tehlike38, ex post asimetrik bilgi durumunda geçerli olmaktadır. Borçluların, kullandıkları kredileri geri ödememe yollarını araştırmaları durumda ahlaki tehlike sorunu baş göstermektedir.

Bankalar, ahlaki tehlike sorunuyla başa çıkabilmek için borçluya kredi sözleşmesi imzalatmaktadırlar. Kredi sözleşmeleri, uygun koşullar altında krediyi ödemelerini sağlamak için borçlulara sorumluk yüklemekte ve bu yönde gayret göstermeleri yönünde teşvik etmektedir. Bankaların, borçlunun sözleşme vadesinde ödeme yapmasını garantilemek için amaç dahilinde kredinin kullanılıp kullanılmadığını denetlemesi gerekmektedir. Eğer bankalar kredi sözleşmesi yapıldıktan sonra kredinin belirtilen koşullarda kullanılıp kullanılmadığını gözlemleyemezse, ahlaki tehlike sorunu ortaya çıkmaktadır. Çünkü borçlular, kazançlarını maksimize etmek için riskli yatırımlara yönelebilmektedirler. Yatırım projesinin başarısız olması durumda, oluşacak maliyeti (zararı) kısmen ya da tamamen bankalar üstlenmektedir. Bankalar, projenin başarısızlığı durumunda kredi için teminat almış olsalar dahi zarara uğramaktadırlar. Sonuç olarak, bankalar, ahlaki tehlike sorununa engel olmak için kredi tayınlamasına gitmektedirler.