• Sonuç bulunamadı

1.1. ARAŞTIRMANIN KONUSU

İnsan özünün yani kişiliğinin bir parçası olan öz güven son çeyrek asırda birçok araştırmacı için merak konusu olmuştur. Kişilerin özgüven seviyeleri ile psikolojik sağlıkları arasında olumlu bir ilişki olduğu varsayımı göz önünde bulundurulduğunda ise özgüven konusunun önemi daha da artmaktadır. Kendine güvenen, kendisiyle barışık olan, aynı zamanda diğer kişilerle rahat ve gerçekçi ilişkiler kurabilen ve hissiyatını zaptetmede muvaffak olan bireylerin özgüven düzeylerinin daha yüksek olduğu araştırmalarda ortaya çıkan bir durumdur. Diğer yandan özgüven eksikliği hisseden bireylerin kendinden şüphe duymasına, çoğu konuda kendisine güvenmemesine, eleştirilere karşı hassas olmasına, yalnızlık, depresyon, aşağılık duyguları yaşayabilmesine ve çevresi tarafından sevilmediğini hissetmesine yol açtığı da gözlemlenmektedir.

Bireyin hayatının ilk dönemlerinde (çocukluk dönemi) kazandığı veya kazanamadığı özgüven, ergenlik döneminde kendisini bariz bir şekilde hissettirebilmektedir. Eğer birey daha çocukluk döneminde özgüven kazanmışsa, ergenlik dönemininin daha kolay bir şekilde üstesinden gelebilecektir. Diğer yandan özgüveni daha kazanmamış olan bir ergen, arkadaşların, okuldaki ortamın, evdeki ailesinin etkisinden ve bu etkinin onun üzerinde yaratacağı baskıdan kurtulmayabilir. Devamlı bu kişilerin isteklerine ayak uydurmak veya isyan etmek arasında mücadele edecek olan ergenin, okuldaki ve ailedeki ilişkilerini ve sosyal hayatını farklı farklı problemlerle yüzleşerek devam ettrime ihtimali oldukça yüksektir.

Neticede genç bir birey otorite olarak kabul ettiği insanlara karşı kendini emin ve kuvvetli görmek istediğinden, ya onlara karşı çıkar veya güvende olduğunu görmek ve hissetmek arzusuyla, kendisi tamamen içine kapanmayı da seçebilir. Herşeye rağmen bu dönemlerde kazanılmamış bir özgüven, genç bir bireyin benlik imgesini olumsuz yönde etkileyebilmektedir.

Yukarıda söylenene binaen denebilir ki bireylerin benlikleri, insanlarıyla olan etkileşimlerden ve bundan dolayı ortaya çıkan pozitif veya negatif geribildirimlerden bir oluşum safhası içerisine girer. Ergenin benlik algısında hiç kuşkusuz ailenin rolü büyüktür.

Belirleyiciliği oldukça yüksek olan bu etkenden sonra bireyin öğretmenleri, arkadaşları ve yakın çevresi de onun benlik algısını güçlendirici ve zayıflatıcı birer etken olabilirler. Ancak bireyin ergenlik döneminde, çocuklukta olduğu gibi, özgüvenini etkileyen daha birçok

değişken bulunmaktadır. Bu değişkenler cinsiyet, yaş, sosyo-ekonomik düzey, anne-babanın eğitim durumu/yaşam biçimi, ergenin devam ettiği okulun türü, yaşadığı yer gibi değişkenlerdir.

Diğer yandan, belirtilen değişkenlerin olumsuz etkisi dinin etkisiyle de azaltılabilir.Tümüyle insan benliğini sarıp sarmalama kapasitesine sahip olan din, insan için dünyayı anlama ve kendisine Yaratıcı’ nın gözüyle bakarak kendini o dünyada bir yere yerleştirme modeli olarak işlev görür. Başka bir deyişle din, insanın Allah ve evren karşısındaki gerçek değerine ve konumuna işaret ederek ve ayrıca onun benlik yapısındaki aşırılıkları (kibir ve değersizlik duygusu) dengeleyerek özgüveni geliştirici ve koruyucu rol oynar. Kimlik karmaşası yaşayan gençler mesela, dinde kimlik kazandırıcı bir imkan bulmaktadırlar.1

Bütün bu hususlar göz önünde bulundurulduğunda ergenlik çağı gençlerinin dindarlığı ile özgüveni arasındaki ilişki ve etkileşim incelenmeye değer bir alan olarak görülmüştür.

Dolayısıyla araştırmanın konusu ergenlik dönemi gençlerinin dînî inanç ve davranışlarıyla özgüven arasındaki ilişki ve de onun nasıl bir ilişki olduğunun incelenmesidir. Türkiye’ de ergenlerin benlik saygıları ile buna etki eden faktörlerden ana baba tutumları, beden algısı, yeme bozuklukları vs. arasındaki ilişkilerin incelendiği pek çok araştırma mevcuttur. Bununla beraber kişilik ve din arasındaki ilişkiyi din psikolojisi açısından ele alan araştırmalarda çok az da olsa değinilmesine rağmen başlı başına özgüven ile dindarlık arasındaki ilişkiyi konu alan ve sosyal psikolojik metotlarla bunu inceleyen tek bir araştırma olmaması bizi böyle bir konuda araştırma yapmaya sevk eden başlıca unsurlardan birisi olmuştur.

1.2. ARAŞTIRMANIN AMACI VE ÖNEMİ

Ülkemizde ve dünyada ruhsal problemler ne yazık ki her geçen gün artmaktadır. Bu alanda yapılan çalışmalarda gerek psikiyatrıların, gerek psikologların ve gerekse din psikolojisi uzmanlarının işaret ettikleri temel bir sorun vardır: O da bireylerin yeterince kendilerine güvenmemeleridir.

Dolaysıyla özgüvenin, insanın psikolojik sağlığı açısından ne kadar önemli bir konu olduğu ve özellikle ergenlik döneminde giderilmeyen özgüven eksikliğinin yaratabileceği       

1 Hayati Hökelekli, Çocuk, Genç, Aile Psikolojisi ve Din,İstanbul, Dem Yayınları, 2009,s.83.

olumsuz sonuçların ileride telafisi olmayan sıkıntılara sebep olabileceği aşikardır. Özgüven düzeyi ergenin fiziksel ve ruhsal sağlığını, yaşam amacını ve diğer insanlarla ilişkilerini etkilemektedir. Ancak şunu da unutmamak gerekir ki özgüvenin kendisi de çeşitli faktörlerden etkilenmektedir. İşte bu faktörlerden bir tanesi de dindarlıktır. Bu çalışmada ergenlikte özgüven düzeyi ile dindarlık arasındaki ilişkinin araştırılması amaçlanmıştır.

Çalışmada aynı zamanda, ergenlikte özgüven düzeyini etkileyen bazı sosyo-demografik değişkenlerin ele alınması ve arasındaki ilişkiyi tespit edilmesi de amaçlanmıştır.

Özelde Sancak Bölgesi’nde, genelde ise Sırbistan’da Din Psikolojisi Bilim dalı üniversitelerde hala bir ders olarak okutulmamaktadır. Din Psikolojisinin üzerinde durduğu konular hakkında araştırmalar yapmanın bu yönüyle özel bir ehemmiyeti vardır.

Çalışmamız bilimsel prensipler çerçevesinde bu alanda Sırbistan’ da yapılmış ilk çalışma niteliğine sahiptir. Buna benzer çalışmalara ışık tutarak teşvik görevini da üstleneceğini düşündüğümüz bu çalışma, Sırbistan’ da da Psikolojinin yeni bir alt dalının doğmasına az da olsa katkı sağlayacaktır.

1.3. ARAŞTIRMANIN HİPOTEZLERİ

Ergenlerde özgüven ile dindarlık arasındaki ilişkinin incelendiği bu araştırmada dayanılan temel hipotezler şöyledir;

Ana hipotez:Ergenlik dönemindeki bireylerin özgüveni ile dindarlık oranları arasında pozitif yönlü anlamlı bir ilişki vardır.

- Demografik değişkenler ve Özgüven ilişkiye dayanan hipotezler:

 Katılımcıların özgüven seviyeleri “yaş” değişkenine göre farklılık göstermektedir.

 Öğrencilerin özgüven seviyeleri “cinsiyet” değişkenine göre farklılık göstermektedir.

 Katılımcıların özgüven seviyeleri “eğitim gördükleri okula” göre farklılık göstermektedir.

 Katılımcıların özgüven seviyeleri “ailelerinin ekonomik düzeyi” değişkenine göre farklılık göstermektedir.

 Katılımcıların özgüven seviyeleri “anne-babalarının eğitim durumu” değişkenine göre farklılık göstermektedir.

 Katılımcıların özgüven seviyeleri “yaşadığı yer” değişkenine göre farklılık göstermektedir.

 Katılımcıların özgüven seviyeleri “anne/baba yaşam biçimi” değişkenine göre farklılık göstermektedir.

 Katılımcıların özgüven seviyeleri “ailelerinin dindarlık düzeyi” değişkenine göre farklılık göstermektedir.

 Katılımcıların özgüven seviyeleri “kendi dindarlıklarını algılamaları” değişkenine göre farklılık göstermektedir.

- Özgüven Düzeyi ile Dindarlık Boyutları arasındaki ilişkiye dayanan hipotez:

 Özgüven düzeyleri ile gençlerin dindarlık (inanç, ibadet,etki) boyutları arasnda hem olumlu hem de anlamlı bir ilişki mevcuttur.

1.4. ARAŞTIRMANIN SINIRLILIKLARI Bu araştırma:

1. Araştırmanın konusu olan özgüven ve dindarlık düzeyleri ölçeklerinin ölçtüğü nitelikler ile,

2. Araştırmacı tarafından hazırlan ananket soruları ve katılımcıların anketlere verdikleri cevaplar ile,

3. Sancak (Sırbistan) bölgesi ile sınırlıdır.

4. Araştırmamız İmam hatip lisesi ve genel lisesinde öğrenim gören 250 öğrenci üzerinde gerçekleştirilmiştir. Dolayısıyla araştırma örneklem grubu ile sınırlıdır.

5. Araştırmamız 2014 yılı şubat ve mart aylarında gerçekleştirilmiş olup bu zaman dilimi ile sınırlı olmaktadır.

2. ARAŞTIRMA METODU VE UYGULAMASI HAKKINDA GENEL