• Sonuç bulunamadı

Tezin ilk bölümünde oluşturulan teorik çerçeve ile birlikte parti, siyaset, siyasal parti, lider, ulus-devlet, kimlik, ulusal kimlik, devlet, milliyetçilik, vb. kavramlar izah edilmeye çalışılacaktır. Sonrasında Barış ve Demokrasi Partisi’nden önce kurulan ve kapatılan Kürt Partileri üzerine açıklamalara yer verilecektir. Bu açıklamalardan sonra ulus inşası ve ulus inşasında etkili olan faktörler izah edilerek Barış ve Demokrasi Partisi’nin kadın, din, kimlik ve siyaset ile birlikte yürüttüğü devletsiz uluslaşma politikası analiz edilmeye çalışılacaktır. Ayrıca bunlarla birlikte Barış ve Demokrasi Partisi’nin kendi dokümanlarından faydalanarak varsayımlarımız ortaya konulmaya çalışılacaktır. Araştırmam “saha çalışması” denilebilecek yöntemle birlikte uzunca bir inceleme sonucu elde ettiğim olguları da içermektedir

Dünyanın her yerinde siyaset içi ve siyaset dışı faktörler bir arada alındığı zaman bu iki grubun siyasetle kurdukları ilişki arasındaki farklılık büyük önem taşımaktadır. BDP’nin, her ne kadar siyaset içi aktörleri olsa da siyaset dışı aktörleri de büyük önem taşımaktadır. Çünkü Kürt hareketinin geçmişten sahip oldukları muhalif ve eylemsel tavırların çoğu geleneksel olarak siyaset dışı aktörler tarafından yürütülmüştür. Geçmiş dönemlerde PKK’nın siyasi ve askeri bir güç olarak

yürüttüğü faaliyetler, bugün KCK tarafından devam ettirilmektedir. Çünkü KCK içinde, PKK, HPG, TAK, ÖSB, BDP ve DTK yer almaktadır yani KCK bütün bunları içinde barındıran bir şiddet çerçevesidir (Özcan, 2002). “KCK devlet şeklinde teşkilatlanmış olup; yasama (başında eski TBMM Milletvekili Remzi Kartal), yürütme (başında Murat Karayılan) ve yargı (başında İranlı eski savcı Sait Avdi) organlarından oluşmaktadır. Yürütme Konseyi’ne bağlı; ideolojik alan merkezi, siyasi alan merkezi, sosyal alan merkezi, halk savunma alan merkezi, ekonomik alan merkezi ve önderlik komitesi bulunmaktadır. Türkiye’de KCK-TM (Türkiye Meclisi), terör örgütünün yurt içerisinde faaliyetlerin koordinasyonu sağlamak, planlanan eylemleri organize etmek amacıyla oluşturulmuş illegal bir yapıdır. KCK/TM’ye, şehir merkezlerinde “serhildan, başkaldırı, isyan havası” oluşturma, meclis yapılanmalarıyla konfederal bir devlet sisteminin alt yapısını kurma, örgüt adına para toplama, örgütün kırsal alan faaliyetlerine destek sağlama vb. görevler yüklenmiştir. KCK idari yapılanması içinde; Eyalet Bölge Örgütlenmesi, şehir Kasaba ve Mahalle Örgütlenmesi, Köy ve Sokak Örgütlenmesi vardır. Öz Savunma Birlikleri (ÖSB); kırsal alan, eğitim ve patlayıcı madde temini ve/veya saklanması için kullanılmaktadır. Bunların görevi; kendi alanlarındaki Türk askeri ve polisini vurup, devleti yıpratmaktır” (Yılmaz, 2012: 4).

Tabi ki sadece KCK değil, DTK ve benzeri gibi birçok farklı yapılanma, Kürt hareketinin sahip olduğu “kanun dışı” tavırların en önemli temsilcileri arasında sayılabilir. İşte biz, çalışmamızda bu durumu sorgulayabilmek için niteliksel araştırma yöntemini benimsedik. Böylece insanların deneyimlerini, anlam dünyalarını kendilerinin gözünden görebilmek amaçlanmıştır (Silverman, 1995). Niteliksel araştırmada önemli olan pozitivizmden farklı olarak bizim dışımızda saf halde bulunan gerçekliğin bilgisine ulaşmanın yanında onu bağlamsal olarak anlayabilmektir. Bu durumda gerçeklik, üçlü bir diyalektik izleyecek, bu diyalektik, gerçeğin kendisi, araştırmacının ulaştığı ve ilişki kurduğu kişiler arasındaki etkileşimden doğacaktır ve en önemli teknik de gözlemdir. Gözlem insanlar arasındaki sosyal ilişki ve olguları yerinde izlemek ve incelemektir. Bu durum ise elde edilen verilerin değerlendirilmesi ve doğal oluş halini göstererek araştırmaya önemli ipuçları sunan denetimsiz gözlemin (Kümbetoğlu, 2005: 126) iki türü olan doğal ve katılımlı gözlemle de sağlanabilir. Doğal Gözlem: Araştırılan konunun

kendi doğal ortamında ve araştırmacının müdahalesi olmaksızın incelenmesidir. Katılımlı Gözlem: Araştırmacının araştırdığı gruba dahil olarak olayları daha yakından izlemesidir (Hovardaoğlu, 2000: 41; Balcı, 2005: 170-176; Özdemir, 2010: 327-328; Sönmez-Alacapınar, 2011: 106; Akturan, 2007: 242; Sencer-Sencer, 1978: 115-118). Bu tür gözlemlerin dışında genellikle bir veri toplama aracı olarak kullanılan yapılandırılmamış çalışmalardan elde edilen verilerin doğal ortamda sınanmasına yönelik gözlem türü olan yarı-yapılandırılmış gözlem (Yıldırım-Şimşek, 2005: 172), yaşanan süreçlerin ince ayrıntılarına inerek yapılan çalışmalarda kullanılan teknik olan yaşam öyküsü (Sencer-Sencer, 1978: 248) ve bir olgunun kendi bağlamı içinde çeşitli veri toplama teknikleriyle bilgi toplanmasıyla ampirik olarak incelenen vaka çalışmasıdır (Robson, 2000: 51-52).

Çalışmamızda ise veri toplama tekniği olarak katılımcı gözlem, yüz yüze görüşme ve metinlerin çözümlenmesi (doküman incelenmesi) teknikleri seçilmiştir. Çünkü Kürt meselesinde bir çalışma yapmak birden fazla yerel ve ulusal dinamiğin bir arada ele alınması anlamına gelmektedir. Daha doğrusu seçilen konu, araştırmacının bu türden yöntemleri tercih etmesini zorunlu kılmıştır. Böylece BDP’ye meyilli olan Kürtlerin ne olduğu ya da ne düşündüğü daha net bir biçimde anlaşılma imkânı bulacaktır. Katılımcı gözlemde amaç yukarda da belirttiğimiz gibi farklı diyalektik durumları keşfedebilmektir ve incelenen kültürü mümkün olduğunca ayrıntılı tanımlayacak bilgileri elde etmek ve bu kültürün dilini, gelenek ve göreneklerini, değerlerini, yazılı ve yazısız normlarını etraflıca betimlemektir. Bu yönüyle etnografik özellikler de taşımaktadır.(Yıldırım-Şimşek, 2005: 171). Araştırmacı, araştırılan konunun ne kadar içerden olabileceğini ancak bu teknikle sağlayabilir. Derinlemesine görüşmede ya da yüz yüze görüşme ise yüzeysel bilgilerden çok kişilerin düşünce, görüş ve deneyimleriyle ilgili bilgi toplanmak istenmesiyle (Kümbetoğlu, 2005: 81) ilgi olarak kullandığımız teknik olmuştur. Kişilerin hangi mekânlarda nasıl konuştukları, içinde bulundukları durumlarda davranışlarına ilişkin yorumlamaları ve cevapların dikkatle analiz edilmesi (Punch, 1998) bu yöntemi gerekli kılmıştır.

Bu araştırmanın bulguları iki yoldan elde edilmiştir. İlki, geniş bir biçimde metin incelemeleri ve konuyla ilgili literatürden elde edilen nitel veriler oluştururken, ikincisi, çalışmada BDP’nin kurucu üyeleri ve yöneticileriyle yapılan derinlemesine

görüşmeler sonucunda elde edilen bilgiler ve bu bilgilerin analizleri oluşturmaktadır. Lakin BDP kurucu ve yöneticilerinin söylemlerinin geçmişe oranla pek değişmediği bu yüzden daha çok parti ile alakalı söylemlerin ve politikaların takip edilmesi sonucu elde edilen bilgilerin kullanılması gerekmiştir. BDP, öylesine bir siyasi hareketin partisidir ki, siyasilerin değil aksine tabanın ne söylediği ve BDP’nin çeşitli yerlerdeki üyelerinin neler yaptığı, Kürt siyasi hareketinde daha çok belirleyici olmaktadır. Bu durum da, BDP’nin asıl siyasi aktörlerinin partide siyaset yapanlar değil yerel siyasi aktörler olduğunu göstermiştir. İşte bizim çalışmamız da bu eksende ilerlemiştir, çünkü parti yöneticileri ve milletvekillerinin söyleminin tarihsel geçmişi ile benzerlik yaklaşık otuz yıla dayanmaktayken, alan içerisinde BDP’de etkin rol oynayan siyasi aktörlerin söylemi daha çok bugünü/güncel olanı işaret etmektedir. Kürt hareketinin ve Kürt erken demokratikleşmesinin anlaşılması adına özellikle siyaset okulu, kültür evleri, DTK, belediyeler ve legal olmayan birçok yapı, BDP’nin resmi siyasi aktörlerinden daha belirleyicidirler.

Bu bağlamda BDP Eşbaşkanları başta olmak üzere BDP milletvekilleri, DTK Eşbaşkanları başta olmak üzere DTK komisyon ve çalışanları ve BDP siyasetinde özellikle sahada yer alan illegal bazı siyasi aktivistler11 ile görüşmek tercih edilmiştir. Seçilen kişilerle yüz yüze görüşülürken önceden belirlenen bazı soruların yanında konunun akışına göre farklı sorular sorulmuş ve görüşmeler sohbet havasında yapılmıştır. Daha çok öncelikli konular ön plana çıkarılmıştır. Sorulan sorulara ana hatlarıyla değinmemiz gerekirse; genel bilgilerin (yaş, cinsiyet, vb. gibi) yanında kaç yıldır bu siyasi hareketin içinde oldukları, siyasete neden girdikleri, kendilerini nasıl tanımladıkları ve siyasetten beklentileri, Türkiye’deki Kürt siyasetinin durumu, sorunları ve çözümleri, kimlik mücadelesinde BDP’nin rolünün ne olduğu, İslam ve sekülerlik arasındaki çatışmanın Kürtlerdeki etkisi, Öcalan’ın önemi, Kürt kadını ile alakalı olarak izledikleri cinsiyet politikası, Kürtçe sorununa yaklaşımları, ulus-devlet anlayışları ve demokratik özerklik düşünleri gibi genel çerçeveyle sıralayabiliriz. Metin çözümlenmesi ya da doküman incelenmesi tekniği ise BDP’nin dil, din ve kadın/cinsiyet politikalarının birbirlerine nasıl eklemlediklerini görmek için kullanılmıştır. Bu teknikte temel amaç, görüşmenin mümkün olmadığı konularda verilerin toplanmasını ve çeşitlendirilmesini sağlamaktır (Yıldırım-Şimşek, 2005: 188-189). BDP ile alakalı olan metinlerde,

özellikle Tüzük, Program, Kurultay Raporlarında belirtilen başlıklara hangi şekilde yer verildiği, bu başlıklar için neler yapıldığı, nasıl bir siyaset izlendiği ve neler beklendiğini anlayabilmek için metinler yine etnografik bir çalışmayla analiz edilmiştir.

Evren olarak BDP siyasetinin etkin olduğu alanlar seçilmiş fakat sonradan böylesine bir çalışmanın bütün Türkiye Kürtlerini ilgilendirdiği ortaya çıkınca “hedef evrenin” (Büyüköztürk, 2012: 2) BDP siyasi aktörleri olarak belirlenmesi daha doğru bulunmuştur. Çünkü araştırma konusu ya da problemiyle ilgili olanların araştırmaya dahil edilmesi en ideal olanıdır (Lin, 1976: 146). Evrenin genişliği araştırmanın bazı imkânsızlıklarına sebep olabilir, o yüzden sınırlılıklar oldukça önemlidir. Bilgileri evrenin tamamı yerine evrenden seçilen bir örneklemden toplamak daha kabul edilebilir bir yol olacaktır (De Vaus, 1990: 60). Örneklem seçiminde daha fazla kesinliğe ulaşmayı sağlayan tabakalı örneklem (Sencer-Sencer, 1978: 466; Balcı, 2005), olasılığa dayalı tesadüfî örneklem (De Vaus, 1990: 61), araştırma amacımıza en uygun olduğunu düşündüğümüz birimleri seçmek için amaçsal örneklem (Lin, 1976: 481-484) ve evreni oluşturan bireylere ulaşmanın zor olduğu durumlarda kullanılan kartopu örneklem (Lin, 1976: 163; Yıldırım ve Şimşek, 2005) seçim teknikleri kullanılmış ve BDP’nin siyasal aktörleri araştırmaya dahil edilmiştir.

BDP, BDP Tabanı ve BDP yetkililerine yönelik bu sosyolojik, antropolojik ve etnografik deneyim çok farklı duygu ve hislerin ortaya çıkmasına da sebep olmuştur. Diyarbakır, Mardin, Muş, Tunceli (Dersim), Hakkâri, Şırnak ve Van gibi illerde BDP’li yetkililerle yapılan görüşmelerde bulunduğum mekânlar oldukça farklı coğrafyalardaymışım gibi bir his yaratmıştı. Özellikle girdiğim yerlerdeki Öcalan resimleri ve bayraklar, Cumhuriyet döneminin işaretlerine gönderme yapıyordu. Diyarbakır’daki görüşmelerimde görüştüğüm kişilere karşı dillendirdiğim bu husus karşısında sadece gülümsemeyle yetinenlerin yanında, “bunun için çok bekledik” diyenler de olmuştu. Dikkat çekici diğer bir husus ise görüştüğüm çoğu kişinin, kendilerine olan güveniydi. Bu kişilerin çoğu, kendilerini özgürce ifade edebiliyorlardı lakin bazı hususlarda sorduğum sorular karşısında cevap vermekte kaçamak davranıyorlardı. En kaçamak cevap, kadın konusunda olmuştu.

Araştırmamda daha çok birinci ve ikincil kaynaklara yöneldim. Bu kaynakları yaklaşık üç yıl süren bir zaman zarfı içinde çalışmayı yürüttüğüm yerlerde

gerçekleştirdim. Özellikle Türkiye Büyük Millet Meclisi Belgeleri, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi sonuçları, Anayasa Mahkemesi sonuçları, Süreli yayınlar, Siyasi Parti Programları, Parti Yayınları, Seçim sonuçları, Gazeteler (Özgür Gündem, Azadiya Welat, Demokratik Ulus, vb…) ve Web sayfaları (ajansfirat, kurdinfo, bdpblogspot, barisgündemi, bdp.org, vb.) benim temel kaynaklarım arasında yer aldı. Ayrıca bu kaynakları mülakatlarla destekledim, milletvekilleri, belediye başkanları ve BDP’li yöneticiler, DTK yöneticileri ve ismini vermek istemeyen birçok kişiyle yaptığım görüşmeler beni oldukça ileri seviyelere taşıdı. Sadece bir şey zihnimde farklı bir etki yaratmıştı. Ertuğrul Kürkçü ile TBMM’de yaptığım mülakatta kendisine şunu sormuştum “Kürt siyaseti hakkında ne düşünüyorsunuz”, kendisi ise bana şu cevabı vermişti “benim kendi partim var, BDP siyaseti beni ilgilendirmez” demişti ama mecliste şunları söylemişti: “Kürt halkının yıllarca kendi özgürlüğü için verdiği mücadele eninde sonunda yankısını Türkiye’nin batısında bulacaktır ve buldu”12. Kürkçü gibi siyasilere en güzel cevap aslında Kürtlerin başına gelenin Mustafa Kemal’le başlamış olan durumdur, çünkü Atatürk, sola merak sardığı zaman bazı sosyalist insanlar kurtulduklarını zannetmişti ama Atatürk, resmi ideoloji karşısında onları da yok etmişti. Şimdi aynı şeyi Kürt hareketi kendi kendine yapmakta ve soldan cefa çeken Kürtler yine sola yönelmektedir. Yaptığımız yüzyüze görüşmeler genellikle merkezi binalar ve mekânlarda gerçekleşti; TBMM’de, aldığım randevularla bir araya geldim fakat bazen yoğunluktan BDP vekillerinin programlarını takip ederek sosyal etkinliklerde (Newroz, Kitap Fuarları, Anadil Günü, vb.) ulaşabiliyordum, örneğin Altan Tan’a Van’daki kitap fuarında ve meclisteki odasında, Osman Baydemir’e Şanlıurfa seçimlerinde, Selahattin Demirtaş’a Muş’ta yerel seçim konuşmasının olduğu zaman ve Van’da, Sırrı Sakık’la Ankara ve Muş’ta, Gülten Kışanak’la Ankara ve Diyarbakır’da, Sebahat Tuncel’le, Hasip Kaplan’la ve Nursel Aydoğan’la Ankara’da görüşebilmiştim. Görüşmeler çok uzun zaman alamıyordu çünkü vekillerin oldukça yoğun gündemi mevcuttu fakat genellikle zaman ayırmaları büyük incelikti.

Genel merkez görüşmelerim genellikle randevu alınmadan gerçekleşti, DTK ve benzeri bazı kurumsal yapılarda ise ziyaret tarzında görüşmeler gerçekleşti. Ulaşamadığım bazı isimlere (örneğin DTK İnanç ve Azınlıklar Komisyonu bazı isimleri, vb.) telefon aracılığıyla ulaştım ve bazı isimlerle de hem telefon hem de

mail aracılığıyla görüştüm. Diğer BDP yetkilileri, BDP ile birlikte faaliyet gösteren bazı yapılar ve DTK yetkilileriyle görüşmelerim uzun ve faydalı geçiyordu. Bazı illerde yapılan çalışmalara katılmam benim için önemli tecrübeler yaratmıştı, çünkü bu toplantılarda farklı simalarla tanışıyor, sıkı tartışmalar yapıyor ve oldukça fazla bilgi ediniyordum. Ama bazı zamanlarda karşımdakilerin en başlardaki çekingen tavırları hala resmi ideolojinin etkisinin devam ettiğinin de bir nişanesi olarak anlaşılabiliyordu. Bu tür çalışmalarda belki de en önemli bilgileri gayri resmi olan toplantılardan ediniyorsunuz, çünkü yasak ve aşırı olan birçok şey bu ortamlarda konuşuluyordu ama temel sıkıntı size güvenip güvenmemeleriydi. Kürtçe bilmemek ve bazı gazetelerde Kürtler ile alakalı olarak yazılar yazmış olmam birçok yerde karşıma büyük engeller olarak çıktı ve bazen de konuşulacak biri olarak kabul edilmedim. Belki de en büyük eksiklik bu oldu çünkü ulaşmak istediğiniz kanallar bu yüzden kapanıyordu. Bulunduğum sohbetlerde Öcalan’ın adını anarken ondan Önderlik diye bahsedilmesi benimde bu kavramı öğrenmemdeki en büyük tekrar oldu. PKK’nın telaffuzunu yapamamam ve PKK’yi ya da PKK’nin diyeceğime PKK’yı ya da PKK’nın demem samimiyetin geç kazanılmasına sebep oldu. Bu türden belirtilerin, sürekli bir biçimde demokratik haklar, özgürlük ya da benzeri kavramlar kullanan bireyler tarafından yanlış anlaşılması da ilginç bir durumdu çünkü önyargılı olmak özgürlüğün karşısındaki en büyük engeldir. Diğer yandan harekete uzak olmam ve faal olan aktörleri daha yeni yeni tanımaya başlamam da diğer bir sorun olarak karşıma fazlaca çıkmıştır. Bu açığı kapatmanın en iyi yolu ise Öcalan’ın (BDP söylemine göre Önderliğin ya da Serok’un) kitaplarını hızlı bir şekilde okumama ve genel tartışmalara Öcalan’ın üslubuyla katılmam olmuştur. Çünkü Öcalan’ın çalışmalarında kullandığı dil, “derin BDP ya da kurumlarındaki” en çözümleyici dildir. Bu dil kullanıldığı zaman karşıdaki kişi sizi merakla dinliyor, analizlerinize katılıyor ve sizin görmediğiniz noktaları kolay bir şekilde tamamlayabiliyordu. Aslında kısaca şu soruma cevap arıyordum: BDP’nin Kürt modernleşmesindeki rolü nedir?

1.7. Araştırmanın Kuramsal Çerçevesi