• Sonuç bulunamadı

II. Tarih İçerisinde Ortadoğu

II.IV. Osmanlı Hâkimiyetinde Ortadoğu

2.3. Suriye İtilafnamesi

2.3.4. Antlaşmanın Uygulanması ve Tepkiler

Suriye İtilafnamesi gereğince; 1 Kasım 1919’dan itibaren, Suriye’den çekilmeye başlayan İngiliz kuvvetlerinin yerini alan Fransız birlikleri, yalnız kaldıkları Adana ve çevresi yanında, Antep, Maraş ve Urfa’yı da işgal etmişlerdi. Buna göre; askeri otorite Fransızlarda, sivil yönetim Osmanlılarda olacaktı400. Kilikya’daki İngiliz kuvvetleri

1919 Kasımı’nın ilk yarısı içinde yerlerini tamamen Fransızlara bıraktılar. Mareşal Foch, “Fransız işgali için 32 tabur, 20 süvari taburu ve 14 batarya (topçu birliği) gerekir demişti. Oysa Fransız işgal kuvvetleri komutanı General Hamelin bu iş için, Adana’dan Urfa’ya kadar sadece 6 tabur kullanmıştı. Bunu gören İngiliz subayları… Felakete gidiyorsunuz! Bir avuç adamla devralıyorsunuz, demişlerdi.” Kasım’da Fransızların işgali devralmaları ve ortak işgal dönemi sükûnet içerisinde geçti401. İşgaller sırasında

dikkat çeken önemli bir husus vardı ki bu durum İngilizlerin Mondros Mütarekesi’nden sonra işgaller sırasında da gerçekleştirdiği bir hadiseydi. İngilizler işgallerden sonra başka yerlere göç etmiş Ermenileri bölgeye geri getirmiş ve yerleştirmişlerdi. İngilizlerin açık desteğini alan Ermeniler Müslüman halka hakaret etmekten ve saldırmaktan çekinmemekteydiler402. Şimdi aynı durum daha da göze batacak şekilde

Fransızlar tarafından yapılıyordu zira Türk halkı Fransızların Ermenilerin taşkınlıklarına göz yumduğunu biliyordu. Çünkü Fransız işgal kuvvetlerinin içinde önemli ölçüde Ermeni bulunuyordu. O yüzden Maraş’ın işgali esnasında Ermeniler işgal kuvvetlerini coşkuyla karşılıyor ve ileride yaşanacak sıkıntıların sinyallerini vermeye

397 Gotthard Jaeschke, Kurtuluş Savaşı ile İlgili İngiliz Belgeleri III, Çeviren: Cemal Köprülü, İstanbul,

2001, s. 22.

398 Süleyman Hatipoğlu, a.g.m., s. 199; Selahattin Tansel, a.g.e., C. II, s. 208. 399 Süleyman Hatipoğlu, a.g.e., s. 39; Selahattin Tansel, a.g.e., C. II, s. 208-209. 400 Kemal Çelik, a.g.m., s. 105.

401 Salih Özkan, a.g.m., s. 136.

402 Mehmet Şahingöz, “Milli Mücadele Esnasında Yapılan Birlik Mitingleri”, Atatürk Araştırma Merkezi

başlıyorlardı403. Fransız işgal kuvvetleri Ermenileri silahlandırarak halka büyük zulüm

yapıyorlardı. Bu zulümler devam ederken Fransız işgal kuvvetleri komutanı Gouraud, neşrettiği beyannamede Kilikya ve Şark arazisi ile Suriye’nin Fransız himayesine girdiğini ifade ederek, herkesin Fransız kuvvetlerine hürmet etmesi gerektiğini deklare etti. Ayrıca beyannamede: “Namuslu olanlar Fransızların muzaffer silahlarının himayesine sığınsın!” gibi Türk halkının içini acıtacak davetler yapıldı404. Kilikya’da

Ermeni kıtalarının bölgeye sokulmasının doğurduğu güçlükler sonra aşama aşama artacaktır405.

Antep’e giren Fransız işgal kuvvetleri de tıpkı Maraş’taki gibi Ermeniler tarafından coşkuyla karşılanmışlardı. Öyleki Fransız Albay Saint Marie 28 Ekim 1919 günü Ermeniler tarafından muhteşem bir surette bando mızıka ile karşılanmıştır. 28 Ekim gününe kadar elliden fazla Ermeni Fransızlar tarafından gönüllü asker olarak kaydedilmiştir. 29 Ekim günü Fransız fırkası coşkulu Ermeni tezahüratıyla birlikte Antep’e girmişti. Daha önce çetecilik yaparken firar etmiş olan Ermeniler, lejyonlar halinde Adana’da toplanmışlar ve Fransızlar tarafından Urfa, Antep ve Maraş tarafına gönderilerek Türklere zulümlerde bulunmuşlardı. Bu Ermeni lejyonları güya başlamış oldukları mezalimi bitirdikten sonra Elbistan üzerinden Sivas’a ve Urfa üzerinden de Diyarbakır’a saldıracaklardı. Diğer yandan da Ermenistan hülyası içinde Ermeni göçmenler getiriliyordu406.

Fransız askerleri 30 Ekim 1919 günü otomobillerle Urfa’ya girerek şehri işgal ettiler. Urfa’ya giriş sırasında bazı askerlerin Türkçe şarkılar söylemesinden anlaşılıyor ki işgaller Fransız üniforması giymiş Ermeniler tarafından gerçekleştiriliyordu. Birliklerin değiştirilmesi işiyle görevlendirilmiş İngiliz Albay Piape, kısa sürede Maraş, Antep, Kilis, Birecik, Suruç, Urfa, Ceraplus ve Haleb garnizonlarını Fransızlara devrederek işgali tamamlamıştır407. Bu işgallerle Fransızlar Çukurova’nın verimli

topraklarını işgal edip, Suriye’yi uzun süre ellerinde tutabilecekleri Toros tünellerini de ele geçirmişlerdi. Fransızlar bu bölgeler için şunları söylüyorlardı; “Kilikya’nın Fransızlar tarafından işgali stratejik ve ekonomik sebeplerle Suriye’nin tarihi

403 Salih Özkan, a.g.m., s. 136.

404 Sadiye Tutak, “Milli Mücadele Yıllarında Suriye’deki Gelişmelerin Güney Cephesi ve Ankara

Hükümeti Açısından Önemi-II”, Hıstory Studıes International Journal Of Hıstory, Volume 6, Issue 5, September 2014, s. 196.

405 Gotthard Jaeschke, a.g.e., s. 28.

406 Ayhan Öztürk, “Antep’de Ermeni ve Fransız Zülmü”, Fırat Üniversitesi Merkezi Yayınları No: 2,

Sömürgecilik Hareketlerinde Fransa ve Anadolu’da Fransız-Ermeni İşbirliği, Elazığ, 2003, s. 129.

müdafasını teşkil eden Toros geçitlerini ele geçirmeyi istilzam eylemektedir.” Ermenilerin işgaller sırasında ön plana çıkarılması Fransızların başka bir planı olduğunu da ortaya çıkarır. Fransızlar Tehcir Kanunu ile bölgeden uzaklaştırılmış Ermenileri geri getirip buraya yerleştirmeye çalışmışlardı çünkü Ermenileri Türklere karşı maşa olarak kullanacak bunu yaparken de Ermenilere bir devlet kurmayı vaad edecekti. Böylece bölgeyi terk etmek zorunda kalırsa burada ortaya çıkacak boşluğu Ermeni devleti ile dolduracak ayrıca Suriye’de yaşayan Müslüman Araplar ile Türk devleti arasında bir tampon bölge oluşturacak ve Müslümanların birleşmesi de engellenmiş olacaktı408.

Mustafa Kemal Atatürk bu hususa Nutuk’ta şöyle değinmiştir; “ … Halen ecnebi taht-ı işgalinde bulunan manatıktan, Kilikya’yı Arabistan ile Türkiye arasında bir etat tampon vücuda getirmek maksadıyla anavatandan ayırmak arzusunda bulunduğu mevzu bahis edildi. Anadolu’nun en koyu Türk muhiti ve en mahsüldar ve zengin mıntıkası olan bu kıtanın hiçbir surette ayrılmasına muvafakat edemeyeceği…”409. Fransızların

amacı orada bir Ermeni cumhuriyeti kurmak ve Ermenilerin halen zayıf bir azınlıkta bulunmalarından dolayı, şimdiki halde buna muvaffak olamazlarsa, geçici olarak müstakil bir hükümet teşkil etmek olduğunu ve işgal askerlerinin yüzde sekseninin Ermeni gönüllülerinden olmasının buna dâhil olduğunu belirtmiştir. Ayrıca Fransızlar Çukurova’yı işgal ederken, Ermeni gönüllülerinin yanı sıra diğer sömürgelerinden getirdiği Tunus, Cezayir ve Senegalli askerlerden de yararlanma yoluna gitmişlerdi. Böylece Fırat Nehri’nin batısında Kilikya ve Suriye’ye yerleşmiş olan Fransız kuvvetleri dört tümenden ibaretti. Suriye-Kilikya Fransız Baş Mümessili ve Doğu Ordusu Başkomutanı General Gouraud kumandasındaki Fransız kuvvetlerinden Birinci Doğu Tümeni karargâhı ve büyük kısmı ile Adana’da konuçlanmıştı. Ayrıca 7. Süvari Alayı’nın karargâhı Adana’da ve birlikleri de piyade alaylarının emrinde bulunuyordu. Bu tümenin bir alayı Tarsus’a, bir alayı da Mersin’e yerleşmişti. İslahiye, Bahçe, Ceyhan ve Pozantı’da Birinci Tümen’den birer takviyeli tabur bulunmaktaydı410.

İngilizlere gelince İngilizler durumdan gayet memnundu çünkü bölgeden çekilmekle kuvvetlerinin önemli bir kısmının serbest kalmasını sağlamış hem de Türklerin anavatanına dâhil olan bu toprakları nasıl olsa savunup kimseye bırakmayacaklarını bildiklerinden Fransızları bu bölge ile meşgul ederek dikkatlerini

408 Süleyman Hatipoğlu, a.g.e., s. 40-41

409 Ömer Osman Umar, Türkiye-Suriye İlişkileri 1918-1940, s. 23. 410 Süleyman Hatipoğlu, a.g.m., s. 204.

Arap topraklarından ve petrol bölgelerinden dağıtmış olacaklardı411. İngiliz George

Kıdson bu hususta şu yorumda bulunmaktadır; “Fransızları Anadolu’ya girmek konusunda teşvik etmeliyiz. Böylece onları sonuç alamayacakları bir alanda uğraştırıp, başka bölgelerde itirazlara yol açan hareketlerini gevşetebiliriz”412. Kidson’un bu

yazısının kenarına Lord Curzon şu notu düşmüştür; “Başlarına ne geleceğini anlamıyorlar”413. İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiser Amiral Sir de Robeck’in 12

Kasım’da Lord Curzon’a yolladığı rapor bu düşünce ve görüşleri çok iyi aksettirmektedir: “Suriye ve Güneydoğu Anadolu’nun İngiliz işgalinden Fransız işgaline devri hususundaki kararın açıklanması üzerine burada gösterilen tepki, Adana bölgesinin Türkiye’nin tabi ve ayrılmaz parçası olduğu gerçeğini bir kere daha ortaya koymuştur. Nitekim bu karar üzerine İstanbul’daki Müttefik devletlerin yüksek komiserlerine memleketin çeşitli yerlerinden gönderilen telgraflarda; Fransızların Antep, Urfa ve Maraş’ı işgalleri protesto edilmiştir”414. İngilizler böylece hem Musul’u

almış hem de Fransızları uzun süren mücadelelerin yaşanacağı bir bölgeye çekerek istedikleri petrol alanlarından Fransızların dikkatini de dağıtmışlardı. İngilizlerin bu bölgelerin işgali ile Fransızlara karşı direnişe geçeceği tahmini doğru çıkmış Fransız işgalini takiben, işgale uğrayan yerlerdeki Türk halkı çete adı verilen milli müfrezeler kurmuş, işgal kuvvetlerine karşı çıkmaya, baskınlar düzenlemeye başlamıştır415.

Mustafa Kemal Paşa yaşanan bu işgal hakkında Nutuk’ta şöyle bir bilgi vermektedir: “Yüksek topluluğunuzca bilinmektedir ki, başlangıçta, Maraş, Urfa ve Antep’te İngiliz birlikleri vardı. Bu birlikler, Fransız askerleri ile değiştirildi. Bu yüzden, işgali yeniden önlemeye çalıştık, işgalden önce siyasi daha sonra fiili teşebbüslere geçtik”416. Nitekim Fransız işgal birliklerinin yerlerine ulaşmasıyla birlikte

Mustafa Kemal Paşa’nın Heyet-i Temsiliye Reisi sıfatıyla, bütün Müdafaai Hukuk Cemiyetlerine, Valilik ve Mutasarrıflıklara verdiği talimatla işgal olayının prostesto edilmesi istendi417. 1 Aralık’ta Kazım Karabekir’e son derece gizli notuyla gönderilen telgrafta Kilikya, Urfa, Maraş, Antep işgalinin yanı sıra Ermenilerin yaptıkları

411 İsmail Özçelik, Milli Mücadele’de Güney Cephesi Urfa, s. 79.

412 Taner Baytok, İngiliz Belgeleriyle Sevr’den Lozan’a Dünden Bugün’e Değişen Ne Var, İstanbul, 2007,

s. 45.

413 Yaşar Akbıyık, a.g.e., s. 56.

414 Sadettin Gömeç, Milli Mücadele’de Gaziantep, Ankara, 1989, s. 21; Taner Baytok, a.g.e., s. 44;

Mehmet Şahingöz, a.g.m., s. 422.

415 Kemal Çelik, a.g.m., s. 105.

416 Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk, Sadeleştiren: M. Murat Sezer, İstanbul, 2001, s. 214. 417 İsmail Özçelik, Milli Mücadele’de Güney Cephesi, s. 80.

cinayetlerin şiddetli prostesto edilmesi ve bu haksız işgale karşı bütün maddi ve manevi güçlerle savaşılması bildirilmişti418. Mustafa Kemal Paşa’nın bu isteği ülkenin her

köşesinde etkisini gösterdi. Devletlerin İstanbul’daki temsilcilerine prostesto telgrafları yağmaya başladı. 25 Ekim 1919 ve 16 Kasım 1919 tarihleri arasında pek çok şehirde mitingler yapıldı. İstanbul’da bulunan İngiliz Yüksek Komiseri Amiral De Robeck, İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Curzon’a gönderdiği bir raporda Fransızların Antep, Maraş ve Urfa’yı işgalini prostesto eden seksen şehir ve kasabanın isimlerini ve telgraflarını eklemiş aynı telgrafların Fransız Yüksek Komiseri’ne çekildiğini de belirtmiştir419.

İşgaller karşısında başlangıçta sabır gösteren Türk halkı özellikle Fransız işgalleri sırasında Ermeni askerlerin taşkınlıklarının da etkisiyle artık hem silahsız hem de silahlı bir mücadeleye girişmiş bulunuyordu. Diğer yandan da Mustafa Kemal Paşa, 1 Kasım 1919’da, Kilikya Kuvayı Milliye Komutanlığı’nı kurmuş, Topçu Binbaşı Kemal Bey’i (Kozanoğlu Doğan) komutan olarak atamıştı. Yüzbaşı Osman Nuri Bey Aydınoğlu Tufan, Yüzbaşı Ali Ratip Bey Tekelioğlu Sinan takma adlarıyla komutan yardımcılığına, Emin Resa Adana’ya Mürettep 1’nolu Fedai Müfrezeler Komutanlığı’na atandılar. Mustafa Kemal Paşa bu atamalarla işgalcilere ve İstanbul Hükümeti’ne mücadeleyi halkın başlattığı, komutanların halktan kimseler olduğu mesajını vermek istemiş, halkın da komutanları benimsemesini amaçlamıştır420. Bu atamalar hakkında

Mustafa Kemal Paşa Nutuk’ta şu bilgileri vermektedir: “Maraş ve Antep’te Kılıç Ali Bey’i, Çukurova bölgesine de Topçu Binbaşısı Kemal ve Yüzbaşı Osman Tufan Beyleri göndererek ciddi teşkilatlanmaya ve faaliyete geçtik”421.

Mustafa Kemal Paşa ve Suriye’den dönen Fransız Yüksek temsilcisi George Picot 5-6 Aralık’ta Sivas’ta görüşmüş ve Mustafa Kemal Paşa bu görüşmede İngiltere’den gelecek herhangi bir yardımı kati surette reddettiklerini belirtmişti. Tercih edilecek bir nezaret varsa o tercihin Fransızlardan yana kullanılacağını belirten Mustafa Kemal Paşa’nın bu sözleri Picot tarafından memnuniyetle karşılanmış ve Picot Fransız danışmanların içişleri, maliye ve adalet bakanlıklarında görev alacaklarını, hatta bunların Fransızlar tarafından seçilmesi kaydıyla Türk olabileceğini söylemişti. Bunu yaparken amaçlarının denetlemek değil işbirliği olacağını söyleyen Picot Çukuova ile

418 Gotthard Jaeschke, a.g.e., s. 28-29. 419 Mehmet Şahingöz, a.g.m., s. 424. 420 Kemal Çelik, a.g.m., s. 105.

ilgili konuşmaya başladığında aralarındaki olumlu hava dağılmış ve Mustafa Kemal Paşa “bedenimizin bir parçası diyerek bölgenin savunulacağını ifade etmiştir”422.

Suriye’deki durum ise Faysal’ın Avrupa’daki görüşmeleri sonucunda Fransız Başbakanı Clemenceau ile yaptıkları bir gizli antlaşma ile belirlenecekti. Buna göre Faysal Fransa’nın gevşek bağlarından oluşan himayesi altındaki bağımsız Suriye’ye egemen olacaktı. Faysal’ın umduğu şey gerek Fransızların gerekse Suriyeli Arapların öğrendiklerinde bu antlaşmaya uymalarıydı. Ancak işler Faysal’ın umduğu gibi gitmeyecekti. Bu antlaşmayı öğrenen Arap milliyetçileri antlaşmaya karşı çıkacak hatta Ocak ayı içerisinde toplanan Suriye Genel Kongresi de Clemenceau ve Faysal antlaşmasını yaptıkları oylamada reddeceklerdi. Faysal ve Suriyeli Arapların direnişleri devam etse de Fransız ordusu karşısında ciddi bir direniş gösteremeyen Faysal ve taraftarları yenilecektir. 26 Temmuz 1920 de Şam’ı işgal eden Fransız ordusu ardından da Faysal’ı sürgüne göndermişti. Fransız Başbakanı ise Suriye’nin bundan sonra bütünüyle ve sonsuza kadar Fransa’nın olduğunu ilan ediyordu423.

Suriye İtilafmesi ile İngiltere Sykes-Picot Antlaşması ile Fransa’ya verdiği Musul’u geri almayı başarmıştı. Etkili bir öngörü ile sorun çıkacağını tahmin ettikleri Antep, Urfa ve Maraş’ı terk ederek Fransa’ya bırakmışlardı görünürde toprak terk etmiş gibi olsa da İngiltere istediğini masa başında yine almıştı. Fransa bir yandan Suriye’de başlayan Arap Milli hareketi ile uğraşırken diğer yandan da Urfa, Maraş ve Antep’te Türklerle uğraşmışlardır. Böylece Fransız işgaliyle başlayan bu kanlı savaş424 Urfa,

Antep ve Maraş’ın kurtarılmasına kadar devam edecekti.