• Sonuç bulunamadı

Anayasa Mahkemesi İptal Kararı Yargılamanın Yenilenmesi Sebebi Olarak

A. Kesin Hükümle Sınırlı Tutma Yaklaşımı

1. Anayasa Mahkemesi İptal Kararı Yargılamanın Yenilenmesi Sebebi Olarak

Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının kesin hükümlere etkisi konusunda değerlendirilmesi gerekli bir diğer husus, iptal kararından sonra, olağanüstü kanun yolu olan yargılamanın yenilenmesi yoluna başvurma imkânının bulunup bulunmadığıdır. Doktrinde baskın görüş, iptal kararından sonra yargılamanın yenilenmesi yoluna başvurmanın mümkün olmadığı yönündedir. Bu görüş iptal kararlarının geriye yürümeyeceği kuralı yanında, usul kanunlarında yer alan yargılamanın yenilenmesi sebeplerinin kanunlarda sınırlı olarak sayılmış olmasına dayanmaktadır.479 Buna karşın doktrinde iptal edilen bir yasaya dayanılarak verilmiş

maddi anlamda kesin hüküm niteliği taşıyıp taşımadığının irdelenmesi gerekmektedir. Buna göre,

gerek yargısal içtihatlarda, gerekse doktrinde, davanın esastan reddine ilişkin kararların mutlak anlamda kesin hüküm niteliği taşımadığı, ancak tarafların ve davanın dayandığı sebeplerin aynı

olması halinde nispi anlamda kesin hükümden bahsedilebileceği kabul edilmiştir.” Danıştay 8. Daire,

E. 2014/11377, K. 2015/8278 T. 8.10.2015. (Kazancı, Erişim Tarihi: 23.07.2020)

478 “...davacının Anayasa Mahkemesi kararının doğurduğu sonuçlardan yararlanmak amacıyla 2577 sayılı Kanun'un 10. maddesine göre idareye başvurarak bu yeni hukuki duruma göre ve bu sebeple daha önce alamadığı üretimi teşvik priminin ödenmesi talebinde bulunabileceği ve bu başvurusunun reddi üzerine dava açabileceğinin kabulü zorunlu olup, İdare Mahkemesinin de buna göre bir karar vermesi gerekirken; bu hususu göz ardı ederek ilk dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan mevzuat hükümleri esas alınarak daha önce verilen ret kararının kesinleştiğinden bahisle iş bu davayı incelenmeksizin reddetmesinde hukuki isabet bulunmamaktadır.” Danıştay 2. Daire, E. 2008/7338, K.

2009/2244, T. 29.5.2009. (Kazancı, Erişim Tarihi: 23.07.2020)

479 Kuru, s. 6339, 6342; Ülgen, s. 97; Yılmaz, s. 200; Çağlayan, R.: İdari Yargıda Yargılamanın Yenilenmesi Sebepleri ve Sınırlılığı, Erzincan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 2002, C. VI, S. 1-

4, s. 68-69. Karakoç, olması gereken hukuk açısından Anayasa Mahkemesi iptal kararının yargılamanın yenilenmesi sebebi sayılmasının düşünülebileceğini, buna karşın yıllar sonra verilen bir

ve kesinleşmiş yargı kararlarına karşı yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilebilmesi gerektiği de ileri sürülmüştür.

Uler, yargılamanın yenilenmesi sebeplerinin tahdidi olduğundan bahisle Anayasa Mahkemesi iptal kararı sonrası yargılamanın yenilenmesi yoluna başvurulamayacağını kabul etmenin, aşırı şekilcilik olduğunu ifade etmektedir. Zira usul kanunlarında sayılan yargılamanın yenilenmesi sebeplerinin çoğu, kesin hükmün dayanağı olan kanunun anayasaya aykırı bulunarak iptal edilmesine kıyasla daha hafif sebeplerdir. Örneğin, usul kanunlarının hepsinde karara esas olarak alınan bir ilam hükmünün, kesinleşen bir mahkeme kararıyla bozularak ortadan kalkması, yargılamanın yenilenmesi sebeplerinden biri olarak sayılmıştır (HMK 375/1-ğ; İYUK 53/1-c; CMK 311/1-d). Karara uygulanan kuralın iptali ise, yargı kararının yasal dayanağını ortadan kaldırılmaktadır. Bu bağlamda Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı yargılamanın yenilenmesi bakımından, karara esas alınan bir ilam hükmünün kesinleşen bir mahkeme kararıyla bozularak ortadan kalkmasına oranla çok daha önemli ve geçerli bir sebep sayılmalıdır. 480

Anayasa Mahkemesi iptal kararları kural olarak yargılamanın yenilenmesi sebebi olarak kabul edilmemekte, iptal kararından sonra açılan davalar kesin hüküm nedeniyle reddedilmektedir. 481 Verilen idari para cezasının yasal dayanağını oluşturan maddenin iptal edilmesinden sonra, iptal edilen hüküm uyarınca verilen idari para cezasının iptali istemiyle açılan davanın reddi kararına karşı yapılan yargılamanın yenilenmesi talebi, Danıştay tarafından Anayasa Mahkemesi iptal

iptal kararı sonrası iptal edilen hükme dayanılarak verilmiş tüm mahkeme kararlarının geriye sarılmasının mümkün olmadığını ifade etmektedir. Karakoç, s. 188.

480 Uler, (1988), s. 520; Aynı görüşte Havutçu/Erdal, s. 106. Çağlayan benzer gerekçelerle anayasa

mahkemesinin iptal kararlarının yargılamanın iadesi sebeplerinden biri olarak pozitif düzenlemeye kavuşturulması gerektiğini ifade etmektedir. Çağlayan, s. 75.

481 Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, E. 2004/21-156, K. 2004/194, T. 31.3.2004; Yargıtay Hukuk Genel

Kurulu, E. 2003/21-30, K. 2003/57, T. 5.2.2003; Yargıtay 21. Hukuk Dairesi, E. 2003/11298, K. 2004/1086, T. 16.2.2004. (Kazancı, Erişim Tarihi: 26.07.2020)

kararlarının 2577 Sayılı Kanun’un 53. maddesinde tahdidi olarak sayılan yargılamanın yenilenmesi sebepleri arasında bulunmadığı gerekçesi ile reddedilmiştir.482Buna karşılık Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) bir dönem,

incelediği dava konusu ile sınırlı olarak iptal kararının yürürlüğe girmesinden sonra gerçekleşen yargılamanın yenilenmesi taleplerini kabul etmiştir.483 AYİM kararına

konu olay, Anayasa Mahkemesi’nin Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu’na terfide baraj sistemini getiren hükmün iptali kararına ilişkindir.484

AYİM’nin Anayasa Mahkemesi iptal kararını yargılamanın yenilenmesi sebebi olarak kabul ettiği kararında dayandığı gerekçelerden biri Uler’in yukarıda değinilen görüşü ile örtüşmektedir. Mahkemeye göre,

“...karara esas olarak alınan bir ilam hükmünün kesin hüküm halini alan bir kararla, bozularak ortadan kalkmasını yargılamanın yenilenmesi nedeni olarak kabul eden, 1602 sayılı yasanın 64’ncü maddesi (c) fıkrası hükmünün varlığı karşısında, terfide baraj yasasını iptal eden Anayasa Mahkemesi kararını öncelikle yargılamanın yenilenmesi sebebi olarak kabul etmek gerekir.”

AYİM, kararında Anayasa Mahkemesi iptal kararları geriye yürümez kuralını da tartışmıştır. Mahkemeye göre,

482 Danıştay 13. Daire, E. 2017/2372, K. 2018/1770, T. 21.5.2018. (Kazancı, Erişim Tarihi:

26.07.2020)

483 Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 1. Daire, E. 1993/815, K. 1993/1205, T. 28.12.1993. (Kazancı,

Erişim Tarihi: 26.07.2020) AYİM, 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunun 65. maddesinde yargılamanın yenilenmesinde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun (HUMK) süreye ilişkin hükümlerine yapılan atıf nedeniyle, o dönem yürürlükte olan HUMK 447. maddesi uyarınca yargılamanın yenilenmesi talebinde başvuru süresini, yargılamanın yenilenmesi sebebinin öğrenildiği tarihten itibaren 3 ay olarak belirlemiş, sürenin Anayasa Mahkemesi iptal kararının Resmî Gazete’de yayımlanmasını takip eden günden itibaren başladığına karar vermiştir. Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 1. Daire, E. 1994/1260, K. 1994/1284, T. 15.11.1994; Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 1. Daire, E. 1995/79, K. 1995/209 T. 28.2.1995. (Kazancı, Erişim Tarihi: 26.07.2020)

484 AYM, E. 1992/40, K. 1992/55, T. 24.04.1993, RG 24.04.1993.

“...Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının geriye yürümezliği ilkesi, bu ilkenin getiriliş nedenlerinin varlığı halinde geçerlidir. Bu kuralın ödünsüz bir biçimde uygulanması, lafzı bir yorumla, belki de doğru bir sonuç veriyor gibi görünse dahi, asıl olan hukuka uygunluk denetimi olduğuna göre, adaletin gerçekleşmesi açısından eksik kalacaktır.”

Bu bağlamda iptal edilen kuralın niteliğini göz önünde bulunduran mahkeme,

“...ilgililerine yalnızca yükümlülük getirmek durumunda olan bir yasanın Anayasa'ya aykırılığı nedeniyle, Anayasa Mahkemesi'nce iptali halinde; iptal kararının geriye yürütülmesi ve belirli bir kesime bu kanunun uygulanması sonucu oluşan kazanılmış haklarına zarar veren ve böylece devlete ve hukuka güveni sarsan, toplumsal kargaşaya yol açan bir etkisi söz konusu ola(mayacağına)”

dikkat çekmiştir. Nitekim terfi koşullarını zorlaştıran bir hükmün iptal edilmesi, terfi koşullarının kolaylaşması sonucunu doğuracağından, bu iptal kararının geriye etkili olarak uygulanması da herhangi bir hakkı ihlal etme kabiliyetinden yoksundur. Aksine geriye uygulama, getirilen baraj sistemi nedeniyle terfi edememiş kişilerin terfi etmesi imkânını doğurarak kişilerin terfi hakkını elde etmeleri sonucunu doğuracaktır. Dolayısıyla, Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının geriye yürümeyeceğine ilişkin kuralı, kuralın getiriliş nedenlerinin varlığı hâlinde geçerli kabul eden, bu nedenleri de kazanılmış haklar ile devlete ve hukuka güvenin korunması şeklinde ifade eden AYİM, somut uyuşmazlıkta, iptal kararlarının geriye yürütülmemesi kuralının dayandığı nedenlerin hiçbir yönüyle mevcut olmadığına karar vermiştir. Bu çerçevede 3475 sayılı terfide baraj uygulamasına yönelik

kanunun bazı hükümlerinin iptaline ilişkin Anayasa Mahkemesi’nin 24.4.1993 tarihli iptal kararı, AYİM tarafından yargılamanın yenilenmesi nedeni olarak kabul edilmiştir.485

Anayasa Mahkemesi’nin anılan iptal kararının etkisi, daha sonra bizzat kanun koyucu tarafından geriye yürütülmüş, Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu’na eklenen geçici madde ile Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş olan terfide baraj sistemine ilişkin hükümler nedeniyle bir üst rütbeye terfi edemeyen subay ve astsubayların terfi edemedikleri sürelerin yeniden değerlendirileceği, bu kişilere 926 sayılı Kanunun emsallerine uygulanan terfi şartlarına ilişkin hükümler uygulanarak terfiye hak kazananların terfilerinin yapılacağı, bu işleme emsallerine yetişilinceye kadar sonraki yıllarda da devam edileceği hüküm altına alınmıştır.486

Konuyu babalık davasında çocuk yönünden hak düşürücü sürelerin iptaline ilişkin Anayasa Mahkemesi kararlarının487 uygulanması yönünden ele alan Havutçu

ve Erdal, kesin hükmün korunması ve iptal kararlarının geriye yürümemesi kurallarının uygulanmasının kimi zaman bu kuralların getiriliş amacı ile bağdaşmadığına dikkat çekmektedir.

485 AYİM’nin içtihadını değerlendiren Ülgen, AYİM’nin aynı dairesinin aynı konuda, daha önce süre

aşımı nedeniyle reddedilen ve kesinleşen bir karar için yapılan yargılamanın yenilenmesi talebini reddettiği kararına dikkat çekmekte, (AYİM 1. Daire, E. 1993/1074, K. 1994/211, T. 01.02.1994. Aktaran Ülgen, s. 98) bu çerçevede AYİM’nin değişen içtihadının, olayın kendine özgü koşulları gereği vicdanına göre karar veren bir mahkemeden kaynaklandığını ifade etmektedir. Somut olayda yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunulan dava, AYİM aynı dairesinin davacının anayasaya aykırılık itirazını ciddi bulmayarak kuralı uygulayıp davayı reddetmesi sonucu kesinleşmiştir. Ülgen, bu durumda mahkemenin yargılamanın yenilenmesi talebini kabul etmesini, mahkemenin daha önce anayasaya aykırılık iddiasını ciddi bulmayarak yaptığı hatayı, davacı adına yargılamanın yenilenmesi talebini kabul ederek gidermeye çalışması şeklinde yorumlamaktadır. Ülgen, s. 98-99.

486 4376 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik

Yapılmasına ve Bu Kanuna Ek Geçici Maddeler Eklenmesine Dair Kanun, RG 02.08.1998/ 23421.

487 AYM, E. 2010/71, K. 2011/143, T. 27.10.2011, RG 07.02.2012; AYM, E. 2011/116, K. 2012/39,

T. 15.03.2012, RG 21.07.2012. (https://normkararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr, Erişim Tarihi:

“Babalık davasında (çocuk yönünden) hak düşürücü süreleri iptal eden Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin hükme bağlanmış davalarda da etkili olması ne iptal kararlarının geriye yürümezliği ilkesinin temelindeki hukuki değer ne de kesin hüküm etkisinin temelindeki hukuki değerle çatışır. Kesin hükme rağmen iptal kararı sonrasında tekrar açılan babalık davalarında dava şartlarının, iptal kararının yürürlüğe girdiği tarihe bakılmaksızın hak düşürücü sürelerin iptal edildiği gözetilerek değerlendirilmesi adaletin sağlanmasının gereğidir. Bu nedenle, iptal kararı yeni bir vakıa sayılmalı, babalık davası yeniden görülebilmelidir.” 488

Ancak anılan kurallara ilişkin iptal kararlarının uygulanmasında Yargıtay içtihadında farklılık söz konusu olmamıştır. İptal kararları görülmekte olan davalara uygulanmış, Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının yürürlüğe girmesinden sonra mahkemelerin hak düşürücü sürenin geçmesi nedeniyle verdikleri ret kararları,

“Türk Medeni Kanunu'nun 303/2. ve 303/4. maddeleri hakkındaki iptal kararları yürürlüğe girmiş olduğundan artık yasada çocuk için hak düşürücü süre bulunmamaktadır.”

gerekçesi ile bozulmuşsa da 489 Anayasa Mahkemesi iptal kararın yürürlüğe

girmesinden önce kesinleşen karara ilişkin incelemede, davanın kesin hüküm nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğine hükmedilmiştir.490

488 Havutçu/Erdal, s. 112. Aynı yönde; Babayiğit, s. 208.

489 Yargıtay 8. Hukuk Dairesi, E. 2019/2019, K. 2019/7685, T. 18.9.2019; Yargıtay 18. Hukuk

Dairesi, E. 2015/243, K. 2015/13817, T. 7.10.2015; Yargıtay 18. Hukuk Dairesi E. 2014/3951 K. 2014/14922 T. 27.10.2014; Yargıtay 18. Hukuk Dairesi E. 2013/18360 K. 2014/5192 T. 20.3.2014; Yargıtay 18. Hukuk Dairesi E. 2013/7896 K. 2013/10184 T. 11.6.2013; Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, E. 2013/1161, K. 2013/2981, T. 11.2.2013. (Kazancı, Erişim Tarihi: 28.07.2020)

490 “Mahkemece, karar verilmesinden önce Türk Medeni Kanunu'nun 303/2. maddesi hakkındaki iptal kararı yürürlüğe girmiş ve Yasada çocuk için öngörülen hak düşürücü süre artık bulunmamaktadır.

Oysa Havutçu ve Erdal’ın da belirttiği gibi, babalık davasında hak düşürücü sürelerin iptaline ilişkin kararın kesin hükümlere uygulanmamasını, kesin hükmün korunması ile açıklamak güçtür. Zira kesin hükmün korunması sebebi ile çocuğun babasına soybağı ile bağlanmasındaki menfaati karşılaştırıldığında kesin hükme öncelik verilmesi adalet ilkesi ile bağdaşmamaktadır.

Anayasa Mahkemesi iptal kararının yargılamanın yenilenmesi sebebi olarak kabul edilmesi, kararların tam anlamıyla ex tunc, iptal edilen kuralın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren sonuç doğurması anlamına gelecektir. Öyle ki, iptal kararlarının kural olarak ex tunc sonuç doğurduğu ülkelerde dahi kesin hükmün etkisinin korunmasına yönelik düzenlemelere yer verilmiştir. Bu nedenle iptal kararlarının ex nunc sonuç doğurduğu ülkemizde, üstelik yargılamanın yenilenmesi sebepleri de kanunlarda sınırlı olarak sayılmışken, Anayasa Mahkemesi iptal kararının yargılamanın yenilenmesi sebebi olarak kabul edilmesi mümkün gözükmemektedir. Bununla birlikte AYİM’nin ayrık içtihadı ve babalık davasında hak düşürücü sürelerin iptaline ilişkin örnek, somut olay özelinde ihtiyaç duyulan farklı çözümleri, iptal kararlarının zaman yönünden uygulanması konusunda ihtiyaç duyulan esnekliği bir kez daha gözler önüne sermektedir. Zira iptal kararları geriye yürümez kuralının uygulanma alanını en fazla daraltan yaklaşımlardan biri olan kesin hükümlerle sınırlı tutma yaklaşımı dahi somut olayda adalete aykırı sonuçlar doğmasının önüne geçememektedir.

Ancak davacı tarafından, davalı hakkında açılan babalığın tespitine dair ...7. Aile Mahkemesi'nin 2010/1114 Esas 2011/432 Karar sayılı dosyasında davanın reddine karar verildiği ve kararın 11.02.2013 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır. Bu karar Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 303/1. maddesi uyarınca kesin hüküm oluşturduğundan ve kesin hüküm de aynı Kanun'un 114/1-i ve 115. maddelerine göre dava şartları arasında düzenlendiğinden davanın usulden reddi gerekir.” Yargıtay

Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuru yolunda verdiği kararlar ise, yasal dayanağı iptal edilmiş bir kurala dayanan kesin hükümler hakkında yeniden yargılama yapılmasını sağlayabilmektedir. Zira Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru incelemesinde ihlale karar verdiğinde, ihlal bir yargı kararından kaynaklanıyor ve ihlalin sonuçlarının yeniden yargılama yapılması hâlinde ortadan kaldırılması mümkün ise,

“Kararın bir örneğinin (...) hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere (...) Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,”491

karar vermektedir.492

Anayasa Mahkemesi’nin verdiği iki bireysel başvuru kararı, bu duruma örnek olarak gösterilebilir. Başvurular Gümrük Kanunu madde 216’da yer alan “Yetkili idareler tarafından, gümrük vergileri ile bunların ödenmelerine bağlı olarak tahsil edilmiş gecikme faizinin veya gecikme zammının geri verilmesinde idarece faiz ödenmez.” kuralının uygulanmasından kaynaklanmaktadır. Başvuruculara açtıkları davalarda fazladan tahakkuk ettirilerek ödenen gümrük ve katma değer vergilerinin iadesine karar verilirken, anılan hüküm nedeniyle faiz istemleri reddedilmiştir. Başvurulardan biri 20.12.2012,493 diğeri ise 06.03.2013494 tarihinde yapılmıştır.

Gümrük Kanunu madde 216 ise Anayasa Mahkemesinin 22.05.2014 tarihli, E.

491 Hakan Tokatlıoğlu, B. No: 2018/24939, 16/9/2020; Teslime Aydoğan, B. No: 2015/4255, 9/6/2020.

(https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr, Erişim Tarihi: 28.07.2020) 492 Karan, s. 58.

493 Akel Gıda San. ve Tic. A.Ş., B. No: 2013/28, 25/2/2015.

(https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr, Erişim Tarihi: 28.07.2020) Başvuruya konu mahkeme

kararı 28.9.2012 tarihinde kesinleşmiş, 8.12.2012 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

494 Akün Gıda Maddeleri Sanayi ve Ticaret A.Ş., B. No: 2013/1993, 6/5/2015.

(https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr, Erişim Tarihi: 28.07.2020) Başvuruya konu mahkeme

2013/104, K. 2014/96 sayılı kararı ile iptal edilmiştir.495 Yani iki başvuruda da başvuruya konu davalar, Anayasa Mahkemesi iptal kararından önce kesinleşmiştir. Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuru incelemesinde, ilgili hukuk kısmında iptal kararının hüküm kısmına yer vermiş, (Akel Gıda San. ve Tic. A.Ş, § 16; Akün Gıda Maddeleri Sanayi ve Ticaret A.Ş., § 18.) başvurunun esas yönünden incelemesinde ise somut başvuruya konu davanın bahsedilen iptal kararından önce kesinleştiğini belirtmekle yetinmiştir. (Akel Gıda San. ve Tic. A.Ş, § 39; Akün Gıda Maddeleri Sanayi ve Ticaret A.Ş., § 39.) Bununla birlikte Mahkeme,

“başvurucunun üzerine haklı gösterilemeyecek şekilde orantısız ve aşırı yük bindiği ve ulaşılmak istenen kamu yararı ile başvurucunun mülkiyet hakkı arasında kurulması gereken adil dengenin bozulduğu sonucuna ulaş(arak)”

mülkiyet hakkının ihlal edildiğine, ihlalin ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın ilgili mahkemeye gönderilmesine karar vermiştir.

2. Anayasaya Aykırı Kurala Dayanan Kesin Hükmün İcra Edilemeyeceği