• Sonuç bulunamadı

Dilsel Yaratıcılık

Bu nitel alt bölümde kompozisyonların, nitel araştırma stratejisinin kullanıldığı içerik analizi ile tümevarımcı bir biçimde analiz edilmesiyle ulaşılan bulgulara ve yorumlara yer verilmektedir.

çıkabilecek durumları anlattıkları görülmüştür. Bu durum, öğrencilerin, yazılarında “öyküleştirme” yoluna baş vurmayıp “genel bir anlatım” dili kullanmalarının nedeni olarak değerlendirilebilir. Bu koda ilişkin örnekler aşağıda sunulmuştur:

“Bana dünyaya tekrar gelip ne olmak istediğimi sorsalar, ben bir kuş olmak isterdim. Dünyaya tepeden bakmak, havada doyasıya oynamak isterdim.(…)”

[Erkek, 6. Sınıf]

“Ben bir fidan olmak isterdim. Çünkü; insanlara yararlı olmak isterdim. Çünkü Dünya’daki kirli havayı temizleyip, toprak kaymasını önlemek ve arkadaşlarım ağaçlar ve fidanlarla Dünya’yı güzelleştirmek isterdim.(…)” [Kız, 7. Sınıf]

“Ben dünyaya yeniden insan olarak gelmek isterdim. Ama daha güzel, renkli gözlü ve sarı saçlı olmak isterdim. Bu benim en büyük hayalim. İlk günümde ise çok güzel bir kız olarak çarşıya çıkmanın tadına varırdım. O gün çok alış verişler, yicek, giycek doldururdum. Sonra en yakın arkadaşıma giderdim.(…)” [Kız, 7. Sınıf]

“Bana yeniden dünyaya geleceğimi söyleseler, ben kelebek olmayı seçerdim.

Çünkü kelebekler bir gün yaşarlar.(…) ama kelebek zarif, uzaktan bakıldığında çok güzel, dokunduğunda hemen incinen bir canlıdır. O yüzden insanlardan kaçar, bir günlük ömrümde her yeri gezer. Ama kimseye söylemez.(…)” [Erkek, 8. Sınıf]

Yukarıdaki ikinci alıntıda öğrenci değişimden sonra gerçekleşebilecek durumları “genel” olarak anlatırken dördüncü alıntıdaki öğrenci kelebek olma isteğini ve bunun nedenini belirttikten sonra kelebeklerle ilgili bilgiler vererek yazıyı daha da genelleştirmiştir. Bu durum, söz konusu öğrencinin yazma uyaranını yeterince içselleştirememesinden kaynaklanmış olabilir. Yukarıdaki

son alıntıda ise öğrenci diğer alıntıların aksine değişimden sonraki ilk gününü anlatmıştır; fakat beklenildiği gibi “öyküleştirme” yoluna başvurmayıp, “genel bir anlatım dili” kullanmıştır. Bu durum, söz konusu öğrencinin olayları kurgulamayı, sırasıyla anlatmaktan daha güç bulmasından kaynaklanabilir.

Öğrenci yazıları içinde değişimden sonraki süreçte yaşanan olayların kurgulanarak “öyküleştirildiği” yazılara da rastlanmıştır:

“(…)Galiba uyuya kalmıştım. Uyandığımda her yerim ıslaktı. Başımın ucunda bir bardak ile bir ihtiyar duruyordu. Ve beni ayağınla dürtüyordu. İçimden ihtiyara “çek git dayı kötü olacak” dedim. İhtiyar beni dinlemeyince aniden fırladım ve ihtiyarın bacağını tırmaladım. İyi yapmıştım sanki. Çünkü o beni ıslattı.(…)” [Erkek, 6. Sınıf]

“(…) Japon balığı olarak ilk günümde bir petshopta 20-30 balığın içindeyim ve petshopun sahibi bize yem vermeye geliyor ve ben banada bir tane yem gelmesi için diğerlerini itiyorum.(…) ve sonunda sahibim beni evine getirdi ve çok güzel bir fanusun içine koydu. (…) ama bir gün sahibim gitti. Ve beni çok sevdiği bir arkadaşına bıraktı. Arkadaşı bana çok iyi bakmıyordu, hatta bana hiç yem bile vermedi. Balık ömrümün son saatlerini yaşadığımı düşünüyorken…Evet! İşte sahibim gelmişti.” [Kız, 7. Sınıf]

“(…) Bugün dünyaya gül olarak ilk gelişim. Bu gün çok heycanlıyım. Çünkü eskiden hep bunu hayal ederdim. Bugün insanlar bana sevgi ile bakıyor, gülümsüyor. Birde rengim pembeydi; görenler ne kadar güzel bir gül deyip geçiyorlar. Sevgililer başıma gelip beni koklayıp sevip gidiyorlar.(…)” [Kız, 8.

Sınıf]

“(…) Annem bana zamanı geldiğini söyledi. Ben sordum, anneme neyin zamanı geldiğini. Annem tabiki avlanmanın zamanı dedi. Ben avlanmayı bilmiyordum. Annem bana iki şey söyledi. Biri, avını avlamakta kararlı

olmalısın, avını gözüne koymalı onu avlamalısın. İkincisi pençelerini zamanında avın boynuna atmalısın. dedi.(…)” [Erkek, 8. Sınıf]

Yukarıdaki ilk üç alıntıda görüldüğü gibi, öğrenciler, bir günlerini anlattıkları yazılarında yerine geçtikleri varlığı yazının ana kahramanı olarak kullanmakta; bunun yanında yazılarında diğer hayvanlar ve insanlarla ilişkilerini “karşılıklı konuşmalar”la yansıtmakta ve yazılarında öykünün serim, düğüm, çözüm bölümlerinin izleri görülmektedir. İkinci alıntıda öğrenci ilk olarak dünyaya ne olarak gelmek istediğini belirtmiş; daha sonra da değişimden sonraki ilk gününü öyküleştirerek anlatmıştır. Özellikle yazının sonlarında uyandırılan merak (Balık ömrümün son saatlerini yaşadığımı düşünüyorken…) “öyküleştirme” açısından dikkat çekicidir. Üçüncü alıntıda öğrenci, gül olduktan sonraki ilk gününü, fiziksel özelliklerini betimleyerek ve o gün yaşadığı birkaç olaydan söz ederek anlatmaktadır. Bu öğrenci bir sonraki yazıda bolca kullanılan ve öykü türünün önemli ögelerinden biri olan

“karşılıklı konuşmalardan” yararlanmamıştır. Karşılıklı konuşmalar, öykü türünde kurgunun temeli ve öykünün özü olarak kabul edilir (Mueller ve Reynolds, 1992). Bu yüzden söz konusu yazının “öyküleştirme açısından zayıf olduğu söylenebilir. Yukarıdaki son alıntı, her ne kadar anlatım, yazım ve noktalamayla ilgili yanlışlar içerse de bir olayı “karşılıklı konuşmalarla”

destekleyerek anlatmaktadır. Bu yüzden söz konusu yazının “öyküleştirme”

açısından bir önceki yazıya göre daha dikkat çekici olduğu söylenebilir.

İncelenen yazılarda, özellikle “öyküleştirme”nin yapıldığı yazılarda, dilsel yaratıcılık açısından önemli bir özellik olan “betimleme”ler de bulgulanmıştır:

“(...) Aman Allah’ım. İnanamıyorum. Her yerim sarı tüylerle dolmuştu. Boyum küçülmüş, ve dört ayak üstünde duruyordum. Kuyruğum vardı ve bir arabanın altındaydım.(...) Ama insanların arasına çıkmadan önce patilerime baktım.

Büyükçelerdi. Ve tırnaklarım vardı” [Erkek, 6. Sınıf].

“(...) Ben dünyaya bir daha gelirsem bir çift kanat ve turuncu bir gagayla gelmek isterim.(...)” [Erkek, 8. Sınıf]

“(...) Ormandaki hayvanlar gövdeme yuva yapıyor ve sincaplar dallarında geziniyor. Fındıklarımı kemiriyorlardı. Birde arkadaşımız rüzgar esiyor ve bizim yapraklarımızı hışırdatıyordu.(...)” [Kız, 7. Sınıf]

“(...) Kuş olup geldim dünyaya yumurta çatladı ve ben çıktım. Bir dalın üzerindeydim. Süpürge telleriyle yapılmış bir yuvada. Benimle beraber iki yavru daha vardı bir de büyük iki kuş biri anne öbürü baba (...)”[Kız, 6.. Sınıf]

“(...) Kadının evine gittik. Kadının evi çok büyüktü. Benden daha büyük ve güzel çiçekler vardı.(...) [Kız, 7. Sınıf]

“(...) Daha sonra şehrimdeki güzellikleri; şırıl şırıl bir şelale , cıvıl cıvıl kuş sesleri, ağaçlarda zıplayan sincaplar, yerde her renkten çiçekler ve mutluluktan ağzımdan hiç eksilmeyen ıslığımla gezinmek isterdim.(...) [Kız, 7.

Sınıf]

Yukarıdaki alıntılardan ilk üçünde öğrenciler, ya yerine geçtikleri varlığın fiziksel özelliklerini ya da o varlığın içinde bulunduğu durumu

“betimlemek”tedirler. Dördüncü alıntıdaki öğrencinin ise , kuş olarak dünyaya gelme sürecini ve o anki çevreyi “betimlediği” görülmektedir. Son iki alıntıda da yerine geçilen varlıkla ilgili değil, çevreyle ilgili “betimlemeler” dikkat çekmektedir.Betimleme,akıl ve duygular aracığıyla imgeleme seslenir.Bu yüzden “betimleme” öykülemeyle birlikte anlatımın temel ögelerinden

biridir(Kıran ve Kıran, 2000).Bu nedenle söz konusu öğrencilerin, yazılarında bir ölçüde de olsa dili yaratıcı olarak kullandıkları söylenebilir.Ayrıca yukarıda da görüldüğü gibi öğrenci yazılarında az sayıda bulgulanan “betimleme”lerin yalnızca fiziksel özelliklere ve çevreye dönük olması, psikolojik özelliklerin betimlenmemesi, o yaş grubunun dil becerileri düzeyi ile ilgili olabilir.

Öğrencilerin, yazılarında kurguladıkları ya da anlattıkları yeni yaşantılarını “gözlemleri”nden yararlanarak daha iyi yansıttıkları da görülmüştür.

“(...) Kedi bir anda köpekleri görünce paniğe kapıldı. İkimiz birlikte kaçmaya başladık. Köpek arkamızdan hızla koşturuyordu. Köpeğe izimizi kaybettirdikten sonra.(...)” [Erkek, 6. Sınıf]

“(...) Sonra balık kokularına (doğru) gittikçe (orada) dört beş kedi(yi) toplanmış gördüm. Yaklaşamadım. Sanki yemek yiyorlardı. Karşıdan ağzında kocaman bir balıkla kapkara kedinin geldiğini gördüm. Kedi yanıma kadar geldi. Yanımda balığı yere bıraktı ve sende dermişçesine gibi bakınca balığı birlikte bitirdik.(...) Sonra yanımda duran bardaktaki suyu yalayarak içtim.(...) [Erkek, 6. Sınıf]

“(...) Dalıma bir kuş kondu. Ağzında küçük otlar vardı. Anladım ki kendisine yuva kuracaktı. Gidip gidip geldi. Ağzında her defasında otlar getiriyor ve kendisinin yuvasını hazırlıyordu.(...)” [Kız, 8. Sınıf]

Yukarıdaki alıntılardan ilkinde öğrencinin dünyaya yeniden kedi olarak gelmek istediğini ”öyküleştirerek” anlatırken kedi-köpek ilişkisine yönelik

“gözlemleri”nden yararlandığı söylenebilir. İkinci alıntıda öğrenci, sokak kedilerinin yaşantılarına yönelik “gözlemleri”ni yansıtırken, son alıntıda da

ağaç olmak isteyen bir öğrencinin, yazısında bir kuşun yuva yapma sürecini

“gözlemleri”nden yararlanarak betimlediği söylenebilir. İncelenen yazılarda öğrencilerin “gözlemleri”nden yararlandığına ilişkin bulgular, genellikle dünyaya yeniden hayvan olarak gelmek isteyen öğrencilerin yazılarından elde edilmiştir. Bu durum, öğrencilerin yerine geçmek istedikleri hayvanları, yaşantılarında ve çevrelerinde var olan hayvan türlerinden seçmiş olmalarıyla ilgili olabilir. Bunun yanında aynı yönde seçim yapan her öğrencinin yazısında “gözlem”lere rastlanmamış, aksine çok az sayıda öğrencinin, yazılarında “gözlemleri”nden yararlandığı görülmüştür. Oysa ki gözlem,varlıkları birbirinden ayıran ayrıntıları belirleme işidir.Bir başka deyişle gözlem, varlıkları özgünleştiren noktaları yakalamadır (Özdemir ve Binyazar, 2002). Bu yüzden yukarıda yazılarından alıntılar verilen öğrencilerin, gözlemlerinden yararlanarak yazılarında dili yaratıcı kullandıkları söylenebilir.

İncelenen yazılar içinde az sayıda öğrencinin de yazılarını “duyulardan yararlanarak” oluşturdukları görülmüştür:

“(...) Köpekler gittikten sonra burnuma çok güzel bir koku geldi. Bu kokunun bir et olduğunu anladım. Eti aradım aradım bulamadım.(...)” [Erkek, 6. Sınıf]

“(...) Çevremde bir sürü insan vardı. Burnum et kokuları alıyordu. Sonra şunları düşündüm. Gerçektende kediler çok iyi koku alıyormuş. (...)”[Erkek, 6.

Sınıf]

“(...) Bir gün kocaman bir gül açtım.(...) Beni gövdemden kopardı canım çok acımıştı. Beni koparırken beni sarsmıştı.(...)” [Kız, 6. Sınıf]

Yukarıdaki alıntının ilk ikisi dünyaya yeniden kedi olarak gelmek isteyen öğrencilerin yazılarından alınmıştır. Bu öğrenciler, değişimden sonraki süreci ”öyküleştirerek” anlattıkları yazılarında koku alma

“duyu”sundan da yararlanmışlardır. Bu durum, öğrencilerin, kedilerin tanıtıcı özelliklerinden olan koku alma “duyu”sunu kullanarak değişimden sonraki süreci daha iyi yansıtma çabası olarak değerlendirilebilir. Son alıntıda ise öğrencinin, dünyaya yeniden gül olarak gelmesini öyküleştirdiği yazısında gülün dalından koparılış anındaki acısını dile getirerek “duyu”lardan yararlandığı söylenebilir.Duyular, betimlemede önemli bir yere sahiptir.Betimleme, bir başka deyişle varlıkları sözcüklerle resimlendirme,ancak onları benzerlerinden ayıran nitelikleri ortaya çıkarmakla gerçekleşir. Bu da geniş ölçüde duyuları kullanmayı gerektirir (Özdemir ve Binyazar, 2002). Bu durum, incelenen yazılarda az sayıda öğrencinin “duyuları”ndan yararlanmasını ve yine az sayıda öğrencinin

“betimleme”lere baş vurmasını daha anlaşılır kılmaktadır.

Öğrenci yazıları incelendiğinde bazı öğrencilerin “kesik cümle”

kullandıkları da bulgulanmıştır. “Kesik cümleler”; tamamlanmamış, tamamlanması istenmeyen, okuyucunun istediği gibi tamamlayabileceği ve anlamın yoğun olduğu cümlelerdir.”Kesik cümle”,söze duyusallık kazandırır,imgelem gücünü çalıştırır.Kesilen cümlenin, eksik bırakılan ögenin anlamını imgelem gücümüzle tamamlarız (Dizdaroğlu,1976). Bu yüzden

“kesik cümleler”in dili yaratıcı kullanmada bir gösterge olabileceği söylenebilir.

Aşağıda öğrenci yazılarındaki “kesik cümle” örnekleri sunulmuştur:

“(...) Dünyadaki her şeyden gürültüden uzak bir yerde kırmızı bir gül...(...)”

[Kız, 7. Sınıf]

“Ben dünyaya balık olarak gelmek isterdim. Mesela bir Japon balığı...(...) Balık ömrümün son saatlerini yaşadığımı düşünüyorken...(...)” [Kız, 7. Sınıf]

“(...) Keşke herkes istediği canlı olsaydı...(...)” [Kız, 7. Sınıf]

Dilsel yaratıcılıkta “özgün deyiş” açısından öğrencilerin yazıları incelendiğinde farklı ve özgün deyişleri yazılarında kullanan öğrenci sayısının oldukça az olduğu görülmüştür:

“(...) Daha sonra şehrimdeki güzellikleri; şırıl şırıl bir şelale , cıvıl cıvıl kuş sesleri, ağaçlarda zıplayan sincaplar, yerde her renkten çiçekler ve mutluluktan ağzımdan hiç eksilmeyen ıslığımla gezinmek isterdim.(...)Böyle bir şehirde ilk günümde sabah kahvaltımı eksiksiz hata kuş sütüyle yapmak isterdim.(...) [Kız, 7. Sınıf]

“(...) Ben artık bir fidanım ve o güzel gövdem ve yapraklarımla her insanı büyülüyorum. Fakat bir küçük benim yaprağımı koparınca bir çığlık attım . (yani yapraklarımı hışırdattım)(...)” [Kız, 7. Sınıf]

“Kuşlar ne güzel varlıklar değil mi? Yer yüzünde mutlulukla, mutluluğa kanat çırpan başka bir canlı var mı? Veya siz başka bir canlıya benekli kanat, uçan beyaz melek gibi isimler takabilir misiniz? (...)” [Erkek, 8. Sınıf]

Yukarıdaki alıntıların ilkinde yer alan “Mutluluktan ağzımdan hiç eksilmeyen ıslığımla gezinmek isterdim.” cümlesi “Mutlu bir şekilde ıslık çalarak gezmek isterdim.” biçiminde de kurulabilirdi. Zaten öğrenci yazılarının çoğunda böyle sıradan cümlelerin kullanımına sıkça rastlanmıştır. Bu

nedenlerden dolayı yukarıdaki ifadesiyle öğrencinin dili kullanma açısından hem farklılığı hem de özgünlüğü yakaladığı söylenebilir. Aynı öğrencinin yazısında zengin kahvaltı sofrasını betimlerken ”Sofrada kuş sütü eksikti.”

biçimindeki bilinen deyiş yerine “kuş sütüyle yapılan kahvaltı”dan söz etmesi de dili özgün olarak kullandığının bir başka göstergesi kabul edilebilir. İkinci alıntıda ise öğrencinin dili kullanmadaki “özgün”lüğe, fidanın yapraklarını hışırdatmasını onun çığlığı olarak adlandırmasıyla ulaştığı söylenebilir. Son yazıdaki farklılık ise; öğrencinin kuş olma isteğini yazılarında kuş olmak isteyen pek çok öğrenciden farklı olarak kuşlara verilen “benekli kanat”, “uçan beyaz melek” gibi adlara bağlamasıdır. Ayrıca bu yazıda “mutluluğa mutlulukla kanat çırpan”, “benekli kanat”, “uçan beyaz melek” gibi farklı deyişler ve benzetmeler de diğer öğrencilerin yazıları göz önünde bulundurulduğunda “özgün” olarak yorumlanabilir.

Öğrencilerin yazıları arasında dilsel yaratıcılığın göstergeleri olarak kabul edilebilecek ögeler yerine dilsel yaratıcılığı engelleyebilecek ögelerin var olduğu yazılara daha çok rastlanmıştır. Bu yazıların ortak özelliği;

öğrencilerin, yazılarında “tanım cümleleri”ni, “ders verici(öğütleyici) deyişleri”

kullanma gereksinimi duymalarıdır. Bu duruma uygun örnekler aşağıda sunulmuştur:

“Ben fil olmak isterim bunların üzerinde duracağım ve fillerin ne kadar yararlı varlıklar olduğu için üzerinde duralım. (...)” [Erkek, 7. Sınıf]

“Yeniden dünyaya gelen henüz yeni doğmuş bir çocuğa benzer. Ama bazı insanlarsa kötülük, hata içinde yüzerler. Yani bu dünyanın kıymetini

bilmezler. İnsanlar dünyaya gelecek olsa farklı, farklı birşey olmak ister.(...) Ben olsaydım dünyaya(...)”[Kız, 7. Sınıf]

“Periler insanlara görünmeyen insanlara iyilik dağıtan varlıklardır. Ben dünyaya yeniden geldiğimde iyilik perisi olmak isterdim.(...) [Erkek, 7. Sınıf]

Yukarıda yer alan ilk alıntıdaki cümleleri öğrenci, yazısının sonuna yazmış ve yazının başına “giriş” yazarak ok işareti ile oraya taşımıştır. Bu durum, öğrencideki giriş bölümü yazmaya dönük beklentileri karşılama kaygısının bir göstergesi olabilir. İkinci alıntıda da öğrencinin, yazısında kendi seçimini belirtmeden önce dünyaya yeniden gelme ve diğer insanların seçiminden genel olarak söz ettiği bir giriş bölümü yazdığı görülmektedir. Bu durum, öğrencinin giriş bölümü yazmayla ilgili alışkanlıklarından kaynaklanmış olabilir. Son alıntıda ise öğrenci yazısına doğrudan doğruya bir tanım cümlesiyle başlamıştır. Bu nedenle öğrencinin “Giriş bölümünde konu tanımlanır.” yönlendirmesinin etkisinde kalarak ”anlatımda kalıpçı” olduğu sonucuna varılabilir. Yazıları incelenen öğrenciler yalnızca giriş bölümünün değil, sonuç bölümünün yapılandırılmasında da “anlatımdaki kalıplara” bağlı kalma eğilimi göstermişlerdir:

“(...) Hayvanları koruyalım.Çiçeklere basmayalım. O güzelim çiçeklerin dallarını kırmayalım arkadaşlar. ...” [Kız, 6. Sınıf]

“(...) Hiçbir zaman gülleri koparmayalım, üzerlerine basmayalım. Çünkü onları da Allah yarattı.” [Kız, 6. Sınıf]

“(...) Fillerin gittikçe soyu tükeniyor. Lütfen filleri koruyalım ve sahip çıkalım.”

[Erkek, 7. Sınıf]