• Sonuç bulunamadı

Düşünsel Yaratıcılık

Bu nitel alt bölümde kompozisyonların, nitel araştırma stratejisinin kullandığı içerik analizi ile tümevarımcı bir biçimde analiz edilmesiyle ulaşılan bulgulara ve yorumlara yer verilmektedir.

“Eğer ben yeniden doğmuş olsaydım. bir Aslan olmak isterdim.(…)”[Kız, 6.

sınıf]

“Ben dünyaya gül olarak gelmek isterdim. Dünyadaki her şeyden gürültüden uzak bir yerde kırmızı bir gül.(…)” [Kız, 7. Sınıf]

“Ben bir fil olmak isterdim. Nedeni fil yenilmez bir hayvandır. Babamlar bana

‘hiç yemek yemiyorsun’ diyor. Filler şişman olduğu için demezlerdi. Ben birde fillerin bağırışına ve borusuna hayranım.(…)” [Erkek, 7. Sınıf]

“Ben dünyaya yeniden geldim ve şimdi bir ağacım. Yemyeşil bir ormandayım.(…)” [Kız, 8. Sınıf]

“Ben dünyaya yeniden gelirsem bir çift kanat ve turuncu bir gagayla gelmek isterim. Yani kuş olmak.(…)” [Erkek, 8. Sınıf]

Öğrencilerin yerinde olmak istedikleri hayvanların ya çevrelerinde sıkça gördükleri evcil hayvanlar (kedi, köpek) ya özelliklerinden etkilendikleri hayvan ya da bitki (kuş-özgürlük, aslan-güç, gül-güzellik, fil-irilik gibi) olduğu görülmüştür. Bu yönüyle öğrencilerin “değişime açık” oldukları; ama daha çok farklı ve özgün değişimler yerine beklenen ve sıradan değişimlere yöneldikleri ve değişimde farklılığı tam olarak yaratamadıkları söylenebilir.

Ancak, Fil olmak isteyen 7. sınıf öğrencisinin hem seçtiği hayvanla, hem de bu seçimini komik bir nedene bağlamasıyla değişimde farklılığı yakaladığı söylenebilir.

Düşünsel yaratıcılıkta “değişim” kodu açısından öğrencilerin yazıları incelendiğinde dünyaya yeniden insan olarak gelmek istediğini dile getiren öğrencilerin sayısı oldukça fazladır:

“Çünkü 27 yaşında bir genç olup istediğimi yapmak isterdim. İlk on gün 27 yaşında ev, araba, iş sahibi olmak isterdim. O gün ilk dakikalarımda evime gider karnımı doyurur arabamla arkadaşlarımın yanına giderdim. Onlarla cafeye gider konuşur sohbet ederdim. Sonra işime giderdim. Arkadaşlarıma telefon açar akşamki partiye çağırırdım. Onlarla konuşurduk eğlenirdik yemek yerdik oynardık. 24 saat dolduğunda tekrar ölür yaşadıklarımı unutmazdım.”

[Erkek, 6. sınıf]

“Bana yeniden dünyaya gelme hakkı verseler insan ve uluslar arası ilişkiler müdürü olarak gelmek isterdim. Dünya’yı dolaşmak isterdim.” [Kız, 6. sınıf]

“Ben doğduktan sonra dünyamda annemin ve babamın olmasını ve gözlerimi onların yanında açmayı isterdim.(…) Büyüdüğümde ise iyi bir meslek sahibi olmak isterdim.” [Kız, 6. sınıf]

“Bana istediğim bir canlı olma hakkını verseler. Hayata gerçekten bir insan olarak gelmek isterdim. Büyük bir kız çocuğu olarak gelmek isterdim.

Okumuş, eline ekmeğini almış, öğretmen olmuş bir şekilde dünyaya gelmek isterdim.(…)” [Kız, 7. Sınıf]

“Ben dünyaya yeniden gelseydim yine bir insan olmak isterdim Bunun yanında da en büyük isteklerimden biri olan subay veya general olmak isterdim.(…)” [Erkek, 8. Sınıf]

“Daha başarılı ve önümüzde olan OKS sınavını iyi bir şekilde geçmeyi isterdim.(…)” [Erkek, 8. Sınıf]

“Dünyada ben beden eğitimi öğretmeni olmayı isterdim.(…) inşallah ilerde beden eğitimi öğretmeni olup iyi bir meslek sahibi olurum.(…)” [Kız, 8. Sınıf]

Yukarıda sunulan ilk erkek öğrencinin yazısındaki bir an önce büyüme isteği ve yetişkinler gibi yaşama arzusu onun ”değişime kapalı” bir özellik sergilemesine neden olmuştur. Sunulan diğer alıntılarda da görüldüğü gibi

öğrencilerin dünyaya yeniden insan olarak gelmek istemeleri; “genç”, başarılı”, “uluslar arası ilişkiler müdürü”, “öğretmen” “subay, general” ve “iyi bir meslek sahibi” olmayı, dünyaya yeniden gelmeyi gerektirecek kadar imkansız bir durum olarak algılamalarından kaynaklanabilir. Bununla birlikte kompozisyonlarda görülen dünyaya yeniden gelme durumunda yine insan olma isteği, öğrencilerin başarıya güdülendiklerini ve başarıya odaklanmışlıklarını yansıtmada, kompozisyon çalışmalarını bile bir araç olarak kullandıklarının göstergesi kabul edilebilir. Öğrencilerin değişime kapalılığın yanında hayal gücünü değil, gelecek planlarını yansıttıkları yazılar bütüncül olarak değerlendirildiğinde, öğrencilerin, yazılarını gelecekteki mesleklerinin nasıl olması gerektiği yönündeki beklentilerini düşünerek kurguladıkları görülmüştür. Alıntılar bir an önce büyüyüp meslek sahibi olma kaygısının yaratıcılığı nasıl engellediğini göstermesi açısından önemli görülebilir. Bu bağlamda kaygı düzeyinin yaratıcı düşünme süreçleriyle ters ilişki içerisinde olduğu ileri sürülebilir.

Aşağıda, dünyaya yeniden insan olarak gelme isteklerini belirten öğrencilerin yazılarından bazı bölümler yer almaktadır:

“Dünyaya yeniden gelseydim, yine bir insan olmak isterdim. Çünkü insan olmak, bitki ve hayvan olma’tan daha iyidir. Hayvanlara eziyet ediyorlar.

Bitkilerin ise üzerine basıyorlar.(…)” [Kız, 6. sınıf]

“Bir an için dünyaya yeniden gelseydim. Daha farklı bir insan olmak isterdim.

Ne bir gül, ne de bir hayvan olmak isterdim. Çünkü; bir hayvan olsaydım: Ya avcılar, yada bir insan o hayvanı yiyeceğim diye öldürür insanlar.Yada bir çiçek, çiçekler dalında güzel derler. Fakat çiçekler, hiçbir zaman dallarında olmazlar.(…)” [Kız, 7. sınıf]

“Allah herkesi dünyayı bir kere getirmiştir. Eğer ikinci bir hakkımız olsaydı, ben bir bitki olmak isterdim. (…) kendimi bitki olarak düşününce bana garip gelirdi. Eğer bitki olsaydım, sulanmak isterdim. Ama ben insan olarak kalmayı tercih ederim. Allah’ın bana verdiği yetenekleri reddetmezdim. Bence bir hayvan yada bitki olmak çok garip olurdu.” [Kız, 6. sınıf]

“(…) Bazen değişik hayvanların ne hissettiğini ve yaşadığı yerleri merak ediyorum. Kendim onların içinde olsaydım ne hisetirdim. Bazende onların yerinde olmak isterdim. Ama ne olsada Allâh beni insan yaratı. Bazen için başkalarına özensemde ben bir insanım vede yaşadığım çevremde de çok mutluyum. (…)” [Kız, 6. Sınıf]

“Yeniden insan olmanın başka bir tadı tuzu vardır. ben dünyaya yeniden insan olarak gelmek isterdim. Ama daha güzel, renkli gözlü ve sarı saçlı olmak isterdim. Bu benim en büyük hayalim. (…)” [Kız, 8. Sınıf]

Yukarıdaki yazıların ilk ikisinde öğrenciler, dünyaya yeniden insan olarak gelme isteğini hayvanlara ve bitkilere kötü davranılmasına ya da zarar verilmesine bağlamaktadırlar. Sonraki iki yazıda ise ilginç bir durum söz konusudur. Bu yazılarda her iki öğrenci de ilk önce dünyaya yeniden gelselerdi bitki ya da havyan olmak istediklerini belirttikleri halde daha sonra

“Ama ben insan olarak kalmayı tercih ederim. Allah’ın bana verdiği yetenekleri reddetmezdim.” ve “Bazen de onların yerinde olmak isterdim.

Ama ne de olsa Allah beni insan yarattı.” ifadeleriyle hayallerini sınırlamaktadırlar.

Yukarıdaki açıklamalar bağlamında, dayanağını dinden alan düşüncelerin, otoriteye bağlılığın, kabullenmenin, kalıpçılığın ve korku duygularının yaratıcılığı engellediği düşünülebilir. Öğrencilerin alıntıları büyük

oranda söz konusu ögeleri içeren iletiler sunmaktadır. Öğrencilerin yazılarının büyük bir çoğunluğunda, dünyaya yeniden gelme durumunda insan dışında herhangi bir varlık olmak yerine, insan olma, gözlenmiştir. Bu durum, söz konusu okullardaki öğrencilerin “değişime kapalı” oldukları ve düşüncelerinde esnek olmadıkları biçiminde yorumlanabilir. Değişime kapalılığın göstergelerinden biri kabul edilebilecek başka alıntıda 8. sınıf kız öğrencisi, bazı fiziksel özelliklerinin değişmesi koşuluyla dünyaya yeniden insan olarak gelmek istediğini belirtmektedir. Elde edilen bulguya bağlı olarak, öğrencilerin düşünsel yaratıcılıklarının geliştirilmesi için düzenlenen yazma süreçlerinde öğretmenlerin öğrenci grubunu bütün yönleriyle çok iyi tanıması ve öğrenme koşullarını, onların düşünsel yaratıcılıklarını engelleyebilecek ögelerden arındırması gerektiği düşünülebilir. Şöyle ki, özellikle 6., 7. ve 8. sınıf öğrencilerinin ergenlik döneminde (12-18 yaş) oldukları düşünüldüğünde bu sınıf düzeylerinde öğretmenin öğrencilerini tanıması daha da önem taşımaktadır. Bu bağlamda, öğretmenin süreçte kullanacağı öğrenci açısından olumsuz herhangi bir uyaranın öğrencilerin yaratıcılıklarını ketlemede önemli bir etki yaratacağı söylenebilir. Çünkü bu sınıf düzeyindeki öğrenciler ergenlik dönemindedirler. Bu dönemde ergenleri tanımlayan en önemli özellik, benmerkezliliktir (Senemoğlu, 2004). Bu yüzden söz konusu öğrencilerdeki fiziksel değişim isteği, ergenlik döneminin getirdiği benmerkezci düşünmeden kaynaklanıyor olabilir.

Düşünsel yaratıcılık açısından, insan dışında başka bir varlık olarak dünyaya gelme isteklerini belirtenlerin içinde çok az sayıda öğrencinin yerine geçtikleri varlıkla “özdeşim” kurdukları bulgulanmıştır:

“(…) Beni gövdemden kopardı, canım çok acımıştı. Beni koparırken beni sarsmıştı. Sevgilisine götürdüğünde solmuş bir şekle gelmiştim.(…)” [Kız, 6.

Sınıf]

“(…) Sonra uyuyakalmışım. Güzel bir uykuydu. Rüyamda bir kedi babamı alıp götürmüştü. Parçaladı her yerini korktum ve sıçradım. Babam başımdaydı. Annem yemeği hazırlayıp getirdi. Çok acıkmıştım annem ne getirdise bu böyle şu şöyle deyip yememezlik yapmadım. Baya karnım şişti.

Sandım ki daha ilk günden patlıyacağım. Patlamadan dünyayı görmek istedim.(…) Beni sırtına alıp indi. İlk uçuşu denedim olmadı. İki, üç, beş, on…

derken artık uçuyordum. Annem beni tebrik etti. Kardeşlerim yuvadaydı.

Annemle beraber gökyüzüne çıktık.(…) Artık gün batıyordu. Akşam olmuştu.

Annemi kaybetmiştim. Yuvama dönmek istedim. Ama bulamadım.

Gökyüzünde bir kuşa rastladım. Başımdan geçenleri bir çırpıda anlatı verdim.

Kuş güldü. Sonra: -Benimle gel! dedi. Beni bir cennete getirdi. Adı “Kuş Cenneti idi. Orada bir sürü kuş vardı. Şasırmıştım ilk defa görmüştüm o kadar kuşu gerçi daha bir gün olmuştu ama neyse onlarla arkadaş olmuştum.(…)”

[Kız, 6. Sınıf]

“(…) Sonra onla (bir başka kedi) gezmeye başladık. Gezerken bana sordu:

Sende insan olmak istermiydin? Bende bilmem diye cevap verdim. Sonra kedi “ben olmak isterdim” dedi.(…)” [Erkek, 6. Sınıf]

“(…) Ormandaki hayvanlar gövdeme yuva yapıyor ve sincaplar dallarımda geziniyor. Fındıklarımı kemiriyorlardı. Birde arkadaşımız rüzgar esiyor ve bizim yapraklarımızı hışırdatıyordu. Oh hava çok güzeldi.(…)” [Kız, 7. Sınıf]

“(…) evet bende bir ağacım. Ve kuşların böceklerin eviyim. Tam bu mutluluğumda bir çığlık duydum. Anladım ki bir cahil insan ormana ateş bırakmış (…) üzerimde böcek gezdiğini gördüm.(…)” [Kız, 8. Sınıf]

Yukarıdaki yazılarda öğrencilerin yerine geçtikleri varlıkları benimsemeleri, kendilerini gerçekten o varlıklarmış gibi hissetmeleri, varlıklarla aralarında kurdukları güçlü özdeşimin göstergeleri olarak değerlendirilebilir. Kız öğrencinin yazısında gülün koparılırkenki acısını hissedip yansıtması, son alıntıdaki erkek öğrencinin ise bir kedi olarak bir başka kediyle “insan olmak” üzerine tartışması onların güçlü bir biçimde özdeşim kurduklarının göstergeleri olarak değerlendirilebilir. Özellikle 7. ve 8.

sınıf düzeylerindeki yukarıda sunulan örnekler dışında öğrencilerin yazılarında insan dışında başka bir varlığın yerinde olmak istediğini belirten öğrenci yazılarının bulunmadığı belirlenmiştir. Aşağıda sunulan öğrenci yazısında, bu grup öğrencilerin yazılarında sıklıkla görülen özdeşim kurma yoksunluğu, yazılarındaki yerine geçmeyi istediği varlığın bir günü ile ilgili genel ifade biçiminden anlaşılabilir:

“(…) Çoğu zaman gökyüzüne imrenerek seyrettiğim kuş ben olursam ben de onun gibi kanat çırpar, mutluluğa uçar, diğer kuşlarla şarkı söylemek isterim dünyadaki ilk günümde.(…)” [Erkek, 8. Sınıf]

İnsan dışında başka bir varlık olmak isteyen öğrencilerin bir kısmının yazılarında o varlığın yerine tam olarak geçememe; diğer bir anlatımla özdeşim kurmada zorluk yaşadıkları belirlenmiştir. Bu bulgu, yazma süreçlerinde yaratıcı etkinliklere yeterince yer verilmemesinden kaynaklanabilir. Örneğin aşağıdaki yazılarda öğrenciler, yerine geçtikleri varlıkların yaşantılarına ilişkin ayrıntıları yeterince açıklamadan, olayları, insan bakış açısıyla dile getirmişlerdir:

“(…) İlk olduğum (aslan) gün oradaki küçük büyük hemen hemen her hayvanla tanışırdım bana yaşayıp büyüyeceğim yeri tanıtırlardı ve bende orayı öğrenmeye çalışırdım.(…)” [Erkek, 6. Sınıf]

“(…) Tabi bu şehirde tek mutlu olan ben (kral) olmamalıydım. Halkımda benim kadar mutlu olmalıydı.(…)” [Kız, 7. Sınıf]

“(…) Beni bir torbanın içine koyup bir kocaman paket yemle birlikte yeni sahibime verdi. Ve ben bir o yana bir bu yana sallanıyorum.(…) Ve sonunda beni evine getirdi ve çok güzel bir fanusun içine koydu. Ve o an çok mutlu oldum. Çünkü; balık ömrüm boyunca hep yüzecektim.(…)” [Kız, 7. Sınıf]

“(…)Her hafta gelip bir gül alıp evine götürürmüş. O gün geldi beni gördü.

Beni almak istedi. Fakat yeterli parası yoktu. Ben çok üzülmüştüm. Kadın başka bir gül aldı ve gitti. İki, üç saat sonra geri geldi ve beni aldı. O zaman çok mutlu olmuştum. Kadının evine gittik. Kadının evi çok büyüktü. Benden daha büyük ve güzel çiçekler vardı. Çok üzülmüştüm. Beni alan kadın beni suyun içine koydu. Sonra her beş dakikada bir beni görmeye geldi. Bende çok mutlu oldum. Ama benim yüzümden diğer çiçekler üzgündü.(…)” [Kız, 7.

Sınıf]

Bu anlatımlar, öğrencilerin, yazılarında özdeşim kurmada zorlandıkları biçiminde yorumlanabilir. Bunun yanında, 7. sınıf öğrencileri incelendiğinde de öğrencilerin yerine geçtikleri varlıklarla kurdukları özdeşimin 6. sınıf öğrencilerinin yazılarındaki kadar güçlü olmadığı söylenebilir.

Öğrencilerin yazılarındaki özdeşim kurma düşüncesinin azlığı, yaratıcılığı tetikleyen özdeşim gibi önemli ögelerin ilköğretimde gerçekleştirilen yazma süreçlerinde yeterince açığa çıkarılamadığı şeklinde yorumlanabilir. Bu bağlamda, yazma etkinliklerinde öğretmenler tarafından

yaratıcı düşünmeyi harekete geçiren uyaranların düzenlenmesinin, yazma ürünlerinin de niteliğine önemli katkılar getirebileceği düşünülmektedir.

Toplumun beklentileriyle örtüşük bir birey yaratma çabası, öğrencilerin yaratıcılıkları üzerinde tıpkı dine dayalı düşünmenin yaratıcılığı engellediği gibi sorunlar yaratmaktadır. Bu yorumun en önemli kanıtlarına, öğrencilerin yazılarındaki büyüklerin ve toplumun beklentilerini karşılama kaygılarının yansıtılmasında rastlanmıştır:

“(…) Ben dünyaya yeniden gelseydim yine kibar, derslerinde başarılı, iyi niyetli, saygılı, sevgili bir insan olmak isterdim. Arkadaşlarımla iyi geçinmek isterdim. Yeşile basmayan, yaşadığı yeri yemyeşil kılan, hayvanları koruyan, seven bir insan olmak isterdim. (…)” [Kız, 6. Sınıf]

“(…) Mesleğimi en iyi şekilde yapmak, Türkiye ile diğer ülkeleri kardeş ülke haline getirmek isterdim. (…)” [Kız, 6. Sınıf]

“Ben bir kez daha dünyaya gelmek isteseydim, bütün kötülüklerden sorunlardan uzak bir yerde, hayâlimdeki; çok güzel doğası olan, iyi insanların bulunduğu, şehirde yaşamak isterdim. Hayalimdeki bu şehrin kralı ben olmalıydım.(…)” [Kız, 7. Sınıf]

“Ben dünyaya yeniden geldiğimde iyilik perisi olmak isterdim.(…) Dünyadaki kötü insanları iyi yapardım. Çevremdeki yıkık eserleri, evleri yenilerdim.Yani çevremi güzellik yönünde değiştiririm. Evsizlere erzak ve ev yapardım.

İşsizlere iş imkanı sağlardım. Okulsuz kalan çocuklara okul yapardım.(…)”

[Erkek, 7. Sınıf]

“(…) Bazı kişiler zengindir, ama kalpleri yoktur. Yoksul insanlara “keşke dünyaya yeniden gelsem, zengin olsam, herkese iyilik yaparım.” Diye düşünürler. Zenginler, zengin olduklarından gözleri başka bir şey görmez.

Zenginliklerinin kıymetini bilmezler. Oysa yoksullar, onların yaşadığı hayata özenirler.(…)” [Kız, 7. Sınıf]

“(…) Ülkem için askeri başarılar kazandırmak ister, ailemin benim için o zamana kadar yaptığı bütün fedakarlıkları boşa çıkartmamaya çalışırdım.

Ülkeme, vatanıma, milletime hayırlı bir evlat olmaya çalışırdım. [Erkek, 8.

Sınıf]

Yukarıdaki yazılarda özellikle 6. sınıf öğrencilerinin sahip olmak istedikleri özelliklerin kendilerinden çok büyüklerinin ve toplumun istediği özellikler olduğu söylenebilir. Bu durum, 6. sınıf öğrencilerinin yazılarında

“aktarmacı” bir düşünsel yapının var olduğu şeklinde yorumlanabilir. Diğer bir anlatımla toplum kendilerinden neler bekliyorsa, öğrencilerin de söz konusu beklentileri karşılama çabası içinde yazılarını oluşturdukları söylenebilir.

Ancak, 7. sınıf kız öğrencisi, ondan yerine geçmek istediği herhangi bir varlığı yazması istenmişken kral olarak yaşayacağı şehri daha çok vurgulamış olmasıyla, incelenen yazılar bağlamında farklı bir değişim yaratmış olmakla birlikte, kötülüklerden uzak, iyi insanlar ve şehirde yaşamak vurgularıyla toplumun beklentilerini örtük de olsa öne çıkarmış ve aktarmacı bir düşünsel yapıya sahip olduğunu yansıtmıştır. Benzer düşünce yapısının 7. sınıf erkek öğrencisinde de var olduğu söylenebilir. İyilik yapma ve iyi olma, toplumun beklentileriyle tamamen örtüşen bir özelliktir. Buradaki “iyi” görecelidir.

Toplumsal açıdan doğru olan değişim, birey tarafından da tercih edilebilecek bir değişimi sembolize etmektedir. Bu bağlamda, öğrencilerin “toplumsal duyarlılığa” bağlı kaldıkları söylenebilir. Şöyle ki, iyilik perisi olmak isteyen öğrenci yalnızca kendi yaşantısında değişiklikler yapmak yerine evsizler, işsizler, çocuklar ve çevre için de iyi şeyler yapmayı hayal etmektedir. 7. sınıf

kız öğrencisinin yazısı incelendiğinde yine toplumun beklentileri öne çıkmakta; ancak bireysel olarak içinde bulunulan sosyal özelliklerin ve kurulan hayallerin toplumsal yapı özellikleriyle nasıl çeliştiğini karşılaştırarak toplumdaki sınıf farkını vurgulamaktadır. Benzer şekilde, 8. sınıf erkek öğrencisinin yazısında doğru işler yapma gerekliliğini yaşlandığında kimseye muhtaç olmama isteğine bağlaması, öğrencinin 13-14 yaşında bir çocuk olduğu düşünüldüğünde anlamlı görülmektedir. Bu anlatım biçimi, onun toplumsal olguları aktarıcılık konumunu daha anlaşılır kılmaktadır. Bu bağlamda, bireylerin düşünsel yaratıcılıklarının yazma ürünlerinde açığa çıkması için belirli bir sosyal ve ekonomik olgunluğun olması gerektiği söylenebilir. Diğer bir anlatımla, yazma ürünleri ışığında, düşük sosyal ve ekonomik durum, düşünsel yaratıcılığı geliştirmede en büyük engellerden biri olarak görülebilir. Ancak, söz konusu öğrencilerin toplumsal sorunlara karşı

“duyarlı” oldukları düşünüldüğünde yaratıcı özellikler sergiledikleri de düşünülebilir. Torrance (Akt.: Sungur, 1997)’a göre, yaratıcılık, sorunlara, bozukluklara, bilgi eksikliğine, kayıp ögelere, uyumsuzluğa karşı duyarlı olmayı da gerektirmektedir. Bu bağlamda, söz konusu öğrencilerin, yazılarında toplumsal sorunlara değinerek düşünsel yaratıcılıklarını sergiledikleri düşünülmektedir.

Aşağıdaki yazılarda ise öğrenciler, dünyaya yeniden insan olarak gelmeyi isteme nedenlerini evrensel değerlere bağlamaktadırlar:

“Eğer ben dünyaya yeniden gelmiş olsaydım yine insan olarak gelirdim. Ve de dünyada her zaman barış ve özgürlük içinde yaşamak isterdim. (…)”

[Erkek, 8. Sınıf]

“Dünyanın savaş ve kötü şeylerden arınmasını isterdim. Ama dünyada ne yazık ki her şey istediğimiz gibi olsaydı dünyanın gençlerinin iyi ve güzel bir dünyada eroin denilen maddenin bağımlısı oluyorlar. Ama pek çok genicimiz bu maddenin zehri ile ölüyor. Ama dünya bu maddeyi üretip duruyor. (…)”

[Erkek, 8. Sınıf]

“(…) Hayatımı daha iyi değerlendirip insanlık için daha hayırlı işler yapamaya çalışırdım. (…)” [Erkek, 8. Sınıf]

Öğrencilerin, yazılarında her ne kadar evrensel değerlere önem verdikleri düşünülse de Kohlberg’in ahlak gelişim kuramı açısından böyle bir düşünce yapısının, öğrencileri, kendilerine özgü bir ahlak yapısı oluşturmayıp daha çok aile, grup ve ulusların beklentilerini ve bu beklentilerin yakın ve uzak sonuçlarını düşünmeden kabul etmeye yönelttiği için söz konusu öğrenciler “geleneksel düzeyde” olarak değerlendirilebilir. Bu düzeyde bireyler, “İyi çocuk olma!” eğilimindedirler. İyi davranış, başkalarına yardım etmek ya da onları mutlu etmektir (Senemoğlu, 2004). Bu bağlamda ahlak gelişim dönemleri ile yaratıcılık arasında bir ilişki kurulabilir. Diğer bir anlatımla, ahlak gelişim düzeyi “Evrensel Ahlak İlkeleri Eğilimi” aşamasına doğru yöneldikçe öğrencilerin daha yaratıcı düşünme yapılarına sahip olabilecekleri ileri sürülebilir. Genel olarak yukarıdaki yazılarda öğrencilerin savaş, madde bağımlılığı, barış gibi evrensel sorunlara odaklandıkları görülmektedir. Bu yönüyle öğrencilerin, hiç değilse yeniden dünyaya geldiklerinde, toplumsal sorunların ortadan kalkmasını ya da bunları ortadan kaldırmayı istemeleri, onların “toplumsal duyarlılığa” sahip olduklarının önemli bir göstergesi olarak kabul edilebilir.

Dilsel Yaratıcılık

Bu nitel alt bölümde kompozisyonların, nitel araştırma stratejisinin kullanıldığı içerik analizi ile tümevarımcı bir biçimde analiz edilmesiyle ulaşılan bulgulara ve yorumlara yer verilmektedir.