• Sonuç bulunamadı

2. İNSAN HAYATININ EMNİYETİNİ SAĞLAYAN GENEL KAİDELER

2.7. Allah’ın Şiarlarına Hürmet

“Ey iman edenler! Allah’ın şiarlarına hürmetsizlik etmeyin.”158 “Şeâir”, şeîrenin çoğuludur. Bir şeye alem kılınan veya bir şeyle alametlendirilen her şeye şeîre denir. Mesela ibadetler için alamet kılınan mîkatlar, Safa-Merve, remyu’l cemr vb.159

153 Bkz., Ebu Zehra, Zühretu’t-Tefasîr, V, 2026. 154 Mâide, 5/48.

155

Herrâsî, Ahkamu’l-Kur’an, III, 82.

156

Cessas, Ahkamu’l-Kur’an, II, 553

157 Mâide, 5/62. 158 Mâide, 5/2.

Şiâr aslında insanın hissedebileceği şekilde görülen alametlerdir. Kendileri aracılığıyla başka şeylerin bilindiği alametlerdir. Meşâir ise alametlerle belirlenmiş yerlerdir. Şaire şair denilmesinin sebebi onun zekâsıyla başkalarının fark edemediğini fark etmesidir.160

Ayette geçen şeâirullah hakkında genel olarak iki yaklaşım olduğunu görüyoruz. Birinci yaklaşıma göre bunlar Allah’ın bütün farz ve vacipleridir. İkinci yaklaşıma göre ise bunlar islamın bazı emirleridir. Mesela hac menasiki gibi.161

Ata b. Ebi Rebah (ö.114) şöyle diyor: Allah’ın şeâiri, Allah’ın bütün emirleri ve yasaklarıdır.162

Mücahid (ö.103) demiş ki: Safa, Merve, hedy ve kurban hep Allah’ın şiarlarındandır.163

İbni Abbas (ö.68) ise Hac menasikidir demiştir.164

İmam Kurtubî (ö.671)’nin umum mana ifade etmesi sebebiyle tercih ettiği görüş ise el-Hasan’ın görüşüdür. el-Hasen der ki: Allah’ın dininin tümü Allah’ın şeâiridir Yüce Allah’ın şu buyruğunda olduğu gibi: “ Kim Allah’ın şeâirini ta’zim ederse o, kalplerin takvâsmdandır,”165

Cessas (ö.370)’a göre Yukarıdaki manaların hepsi de

ayetin kapsamına giriyor.166

Sa’di (ö.1376) şöyle demiştir. “Allah’ın ta’zim etmenizi emrettiği haramlarını yapmayın manasındadır. Aynı zamanda onun helal olduğuna da itikad etmeyin. Bu ayetteki nehy bütün çirkin işleri yapmayı ve onların güzel olduğuna itikad etmeyi de kapsar.”167

Mevdûdi ise manayı daha da genişletmiştir. “Allah’ın şeâiri, putatapıcılık, küfr ve tanrıtanımazlık şekillerine aykırı olarak Allah’a ibadetin saf şeklini ifade eden işaret ve sembollerdir. Psikolojik temelleri yalnızca Allah’a ibadete dayandığı şu veya bu şekilde şirk ya da küfürle kirletilmediği sürece nerede ve hangi sistemde karşılaşılırlarsa karşılaşsınlar, Müslümanların Allah’ın şiârlarına saygı göstermeleri gerekir. Bu bakımdan eğer bir Müslüman bir gayri müslimin inanç veya hareketlerinde Allah’a

160 Cessas, Ahkamu’l-Kur’an, II, 376. 161

Râzi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb, VIII, 449.

162 Râzi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb, VIII, 449; Cessas, Ahkamu’l-Kur’an, II, 376. 163 İbni Kesir, Tefsiru’l-Azim, III, 10.

164

Cessas, Ahkamu’l-Kur’an, II, 376; İbni Kesir, Tefsiru’l-Azim, III, 10.

165

Hac, 22/32; Kurtubî, el-Camiu’l-Ahkamu’l-Kur’an, VI, 37; Râzi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb, VIII, 249; Cessas, Ahkamu’l-Kur’an, II, 376.

166 Cessas, Ahkamu’l-Kur’an, II, 376. 167 es-Sa’di, Tefsiru Kelami Mennan, s.218.

ibadetten öğeler taşıyan bir şey bulursa, bu öğeye ve Allah’a ibadetle bağlantılı sembollere gereken saygıyı gösterecektir.”168

Bu ayetin manası; kul, Allah’ın yasak ve muhterem kıldığı şeylere kalbinde hürmet gösterir ve bunları asla ihlal etmez. Allah’ın yasakladığı şeylerin başında da insan hayatına haksızca saldırmak gelir.

Allah Teâlâ Mâide Suresi birinci ayeti kerimede müminlerin neleri yapmaları gerektiğini söylerken, ikinci ayeti kerimede ise nelerden sakınmaları gerektiğini neleri yapmamaları gerektiğini söylemiştir.

2.7.1. İnsan Hayatını Yükselten Şeair (Kâbe)

Emniyet, insan hayatı için o kadar önemli bir konudur ki Kureyş Suresi’nde Allah emniyeti ve açlıktan kurtarmayı aynı seviyede zikretmiştir. “Onlar, şu evin Rabbine kulluk etsinler ki, kendilerini açlıktan doyuran ve her çeşit korkudan emin kıldı.”169

Böylece emniyetin de insan hayatı için ekmek su gibi önemli bir konu olduğunu anlıyoruz. Kâbe’nin, insanlar için kıyam yeri kılınması insanın emniyetini de kapsıyor. Bu yüzden çok önemlidir.

“Allah Kâbe’yi, o Beyt-i Haram’ı, o haram ayı, kurbanı ve (onların) boyunlarındaki gerdanlıkları, İnsanlar için kendisi ile ayakta durulan birşey yaptı. Bu da Allah’ın, göklerde ve yerde olan şeyleri bildiğini ve Allah’ın her şeyi hakkıyla bilici olduğunu sizin de bilmeniz içindir.”170

Kıyam kelimesinin manası, kendisi sayesinde işlerin düzeldiği şeydir. 171

Kâbenin, insanlar için bir “kıyam” (işlerin düzelme sebebi) olmasını Fahruddin er-Razi (ö.670) şöyle izah eder:

1. Mekke küçük bir beldedir kendi ihtiyaçlarını tek başına karşılayamıyor. Ancak insanlar orayı ziyaret ediyorlar böylece ihtiyaçları da karşılanmış oluyor.172

2. Araplar, birbirleri ile savaşıyor ve birbirlerine baskınlar yapıyorlardı, Ancak Harem Bölgesinde bunu yapmıyorlardı. Hatta öyle ki bir kimse babasının veya oğlunun katili ile Harem Bölgesinde karşılaşsa, ona ilişmezdi. Hatta birisi en büyük suçu işleyip, Harem Bölgesine iltica etse, ona da ilişilmezdi. İşte bundan ötürü Cenâb-ı Allah, 168 Mevdûdi, Tefhimu’l-Kur’an, I, 480. 169 Kureyş, 106/3-4. 170 Mâide, 5/97.

171 Râzi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb, VIIII, 238. 172 Ayrıca bkz., Cessas, Ahkamu’l-Kur’an, II, 603.

“Çevrelerinde İnsanların zorla (yakalanıp) kapılmakta olmasına rağmen, (Mekke’yi) korkusuz (bir yer) yaptığımızı onlar görmediler mi?”173

buyurmuştur.

3. Mekkeliler, Kâbe (Beytullah) sebebi ile Allah’ın halkı, has dostları ve Kıyamete kadar bütün insanların efendileri olmuşlardır. Öyle ki herkes onlara yaklaşmak ister ve onlara saygı duyar.

4. Allah Teâlâ, Kâbe’yi, dinî bakımdan da insanlar için bir “kıyam” kılmıştır. Çünkü orada büyük ibadetler ve şerefli taatlar yapılmaktadır. Hak Teâlâ işte bu ibadetleri, günahların bağışlanması, manevî derecelerin artması ve şerefin çoğalması için bir sebep ve vesile kılmıştır.174

Ayet-i kerîmenin bu mânaların hepsine birden hamledilmesi uzak bir ihtimal değildir. Çünkü hayatın kıvamı, ya menfaatların çokluğu ile olur ki ilk izah şeklidir, ya zararları defetme ile olur ki bu da ikinci izahdır yahut makam ve mevkiler elde etmekle olur, bu üçüncü izahdır yahut da dinî faydalar elde etme ile olur ki, bu da dördüncü izah şeklidir. İşte Kâbe, bu dört şeyin hepsinin de meydana gelmesi için bir sebep olup, hayatın kıvamının (ayakta kalabilmesinin) de ancak bu dört şeyle olduğu sabit olunca, Kâbe’nin insanların ayakta kalabilmelerinin (hayatlarını sürdürebilmelerinin) bir sebebi olduğu sübût bulur.175

Allah, Kâbe’yi, insanlar için bir kıyam yeri, hayatın devamı için bir vesile kılınca bundan sonra şu üç şeyi, yani haram ayı, kurbanı ve gerdanlıkları zikretmiştir. Çünkü bu üç şey, Beyt-i Haram’a nisbetleri sebebiyle, insanların maişetlerinin temin edilmesinin sebebi olmaktadırlar.176

Kâbe’nin insan hayatın ayakta tutabilmesi için şu tedbirle alınmıştır.

a) Haram Aylar: Dört tanedir. Üçü peşpeşe, birisi de tekdir. Peşpeşe olanlar

Zi’lkâde, Zilhicce, Muharrem, tek olan ise Recep ayıdır.177

Araplar diğer aylarda biribirlerini öldürüyorlar ve biribirlerine baskınlar düzenliyorlardı. Haram aylar girdiği zaman ise, korku ortamı kayboluyor ve rahatça yolculuk ve ticaret yapabiliyorlar, hem canları, hem de malları hususunda emin oluyorlardı. Böylece de, haram aylarda, bütün bir yıl boyunca kendilerine yetecek kadar erzak ve yiyecek tedârik ediyorlardı. Buna göre eğer, haram aylara hürmetleri olmasaydı, hepsi açlık ve kıtlıktan helak olurlardı. İşte böylece haram aylar, onların dünyevî geçim ve hayatları için bir “kıyam” (ayakta

173

Ankebût, 28/67.

174

Ayrıca bkz., Cessas, Ahkamu’l-Kur’an, II, 603.

175 Râzi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb, VIIII, 238. 176 Bkz., Râzi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb, VIIII, 241. 177 Cessas, Ahkamu’l-Kur’an, II, 603.

durma ve devam etme) sebebi olmuş olur.178

Bu yine, haccın menasikini yerine getirebilme suretiyle, dini hayatlarının da akta kalmasına da vesiledir.179

b) Kurbanlıklar ve Gerdanlıklar: Çünkü hedy (kurban), Kâbe’ye hediye

gönderilen, orada kesilen ve eti fakirlere dağıtılan şeydir. Böylece bu, onu kesip hediye eden için bir ibadet, fakirlerin hayatının devam etmesine de bir vesile olmuştur.

Kurbanların boyunlarındaki gerdanlıklar ise bir kimse beraberinde, bir kurban olduğu halde Kâbe’ye yönelse, hem onu hem de kendisini Harem’in ağaçlarının kabuğu ve dalı ile süslese (kılâdelendirse), hiç kimse sataşmazdı. Öyle ki Araplardan biri, boynuna bu emarelerden biri takılmış olan bir kurbana rastlasa, o kimse açlıktan ölse dahi, o hayvana kesinlikle dokunmazdı.180

Yukarıdaki ayetin sonu şöyle bitmektedir. “Bu da Allah’ın göklerde ve yerde olan şeyleri bildiğini ve Allah’ın her şeyi hakkıyla bilici olduğunu sizin de bilmeniz içindir.”181

Yani Allah hac ibadetiyle dini ve dünyevi menfaatlerinizi temin etmek için böyle ilginç bir tedbir almıştır. Eğer Allah (c.c)’ın her şeyi kapsayan ilmi olmasaydı böyle tedbirler de koyamazdı.182

Allah (c.c) önceden Arapların tabiatında öldürme ve baskın yapmaya yönelik şiddetli bir tutkunun olduğunu biliyordu. Şayet bunun önüne geçilmezse birbirlerini öldürerek bitirirlerdi. Bu yüzden onların kalbine Kâbe ve ona ait şiarlara hürmet yerleştirmiştir.183