• Sonuç bulunamadı

2. İNSAN HAYATININ EMNİYETİNİ SAĞLAYAN GENEL KAİDELER

2.1. Ahde Vefa

2.1.1. Akdin Tanımı

Ukud Akdin çoğuludur. “Akd”, sözlükte Birşeyi birşeye çok sıkıca ve sağlamca bağlamak, İpin iki ucunu birbirine bağlamak, bir şeyin kenarlarını toparlamak, sağlam bağ ve düğüm gibi manalara gelir. Bundan nakledilerek bir kimsenin bir şeyi üstlenmesi veya üstlendirerek kendini veya diğerini bağlamasına veya karşılıklı bağlanmalarına ‘akid’ adı verilmiştir.8

Akd, sağlam söz demektir. Atların yularının bağlanmasına benzetilmiştir. Bunlar Allah’ın kullarıyla yaptığı akitler ve onlara lüzumlu gördüğü tekliflerdir.9

Cessas (ö.370) akd’i şöyle tarif eder: Akid, kişinin kendi nefsine bazı işleri yapmayı gerekli kılmasıdır. Bu da ister kendi kendisine söz vermekle isterse başkalarına (Allah veya diğer insanlar olabilir) söz vermekle olur. Nikâh, icâre, alışveriş vb. hepsi de akit sayılır. Çünkü nefsine bunları tamamlamayı gerekli kılmıştır.10

Akdin zıddı el-hellu= yani çözmektir. Geçmişte olmuş bitmiş bir şeyi çözmekten bahsedilemez. Akidler gelecekte bir işi yapmak için kullanılır. Nitekim yeminler de böyledir. Gelecekte bir işi yapmak veya yapmamak için yemin edilir.11

Zeccac (ö.311) der ki: “Akitler, ahitlerin en önemli, en vurgulu ve en çok uyulması gereken türüdür.”12

Akidler ahidlerin kuvvetli şeklidir.13

Bu ayetteki akidlerden ahid manası kasd edildiğinde ihtilaf yoktur.“Ahid” ise lugatta bir şeyi halden hale koruyup özenle gözetmektir. Böyle gözlenmesi istenen, gerekli görülen belgelere de ahid (anlaşma) ismi verilir. Ahid ve akid anlamdaş demek iseler de, akid kelimesi, “mîsâk” gibi daha çok ihkâm (sağlamlaştırma) ifade eder.14

7

Mevdûdi, Tefhimu’l-Kur’an, I, 443.

8 el-Beğavî, Me’âlîmi’t-Tenzîl, s.354.

9 Zemahşeri, Keşşaf, s. 276; Sâyis, Tefsiru Ayâti’l-Ahkâm, I,339. 10

Cessas, Ahkamu’l-Kur’an, II, 370.

11

Cessas, Ahkamu’l-Kur’an, II, 372.

12 Beğavî, Mealîmi’t-Tenzîl, s.354.

13 en-Nesefî, Medariku’t-Tenzîl ve Hakaiku’t-Te’vil, I, 423. 14 Elmalılı, Hak Dini Kur’an Dili, III, 265.

Buna göre “ahd”, ilzam (mecbur kılma); “akd” ise iltizam, yani o mecburiyeti çok sağlam bir şekilde kabul etmek demektir. Akitler yerine getirilmesi açısından beş kısma ayrılır. İbnu’l Feres (ö. 597) bunları şöyle sıralamış:

1. Vefanın caiz olduğu akitler 2. Vefası caiz olmayan akitler 3. Kişinin muhayyer olduğu akidler 4. Yerine getirilmesi mekruh olan akidler 5. Yerine getirilmesi müstehab olanlar.15

Bu girişten sonra Akidlerinizi yerine getirin emrinde kasd edilen akidlerin hangi akidler olduğuna geçebiliriz. Bu akidler hakkında değişik görüşler vardır.

1. Allah’ın kullarından aldığı helal ve harama dair ahitlerdir. (İbni Abbas) 2. Ehli kitabtan Peygamberimizin vasfını gizlemeyeceklerine ve onun getirdiklerine uyacaklarına dair alınan ahitler. (İbni Cüreyc)16

3. Cahiliyye antlaşmalarıdır.(Katade) 4. Dinin bütün hükümleridir.

5. İnsanlar arasındaki nikâh, alışveriş gibi veya kendi nefsine lüzumlu kıldığı yeminler gibi ahitlerdir. (İbni Zeyd)17

6. İbni Mesud ise “Bu iman ve Kur’an ahitleridir.” Demiştir.18

7. İman gereği insanlardan alınan ahitlerdir. İman bir sözleşmedir ki kula Allah’a itaat etmeyi vacip kılar. Bunu bozmak ise Mâide Suresi’nde de geçtiği gibi ehli kitabın özelliğidir.19

Sonuç olarak akidler ya Allah ile kul arasında, ya kulun kendi nefsiyle ya da kulun kul ile yaptığı akidler olmak üzere üç şekilde cereyan eder.20

Fakat ayeti kerime bunların hepsini kapsıyor. Ukud hem çoğul hem de harfi ta’rifle gelmiştir.21

Bize göre yukarıdaki akid çeşitlerinin hepsi birer örnektirler. Akidlerinize vefa gösteriniz ifadesi camiu’l kelamdandır. Bunların hepsini de kapsar.

15 İbnu’l- Feres Endelûsi, İmam Ebi Muhammed Abdu’l-Mun’im b. Abdurrahman, Ahkamu’l-Kur’an,

(thk. Munciye Binti’l-Hadi En-Nekari’s-Sevayihi), Daru İbni Hazm, Beyrut, 2006, II, 295.

16 Abdulğanî, Ali Hasan, Tefsîru İbni Cureyc, Mektebetu’t-Turâsi’l-İslâmi, Kahire, 1992, s.109. 17 el-Maverdî, Ebi’l Hasan Ali B. Muhammed B. Habîb, En-Nüketu Ve’l-Uyûn, Daru Kitabi İlmiye,

Beyrut, t.y., II, 6.

18

Beğavî, Mealîmi’t-Tenzîl, s.354.

19 Ebu Zehra, Zühretü’t-Tefasîr, V, 2008; Ayrıca Bkz., Mâide, 5/12-13. 20 Bkz., İbnu’l- Feres, Ahkamu’l-Kur’an, II, 295.

İman gereği bağlanılan şartlar ile insanların kendi aralarında bağlandığı şartların yerine getirilmesi gerekir. Ancak kulların koyduğu şartların Allah’ın emirlerine ters düşmemesi gerekir. Allah’ın Resulü (s.a.v): “Müminler şartlarının yanındadır. Ancak helali haram, ya da haramı helal yapan şartlar hariçtir.”22 Yine şöyle buyuruyor: “Allah’ın kitabında bulunmayan, her şart batıldır, velev ki yüz tane şart olsun”23 buyurmuştur. Bu hadislerden anlaşılıyor ki insanların akitleri Allah’ın emirlerine muhalif olunca vefa gösterilmesi gerekmez. Çünkü akitler, Allah’ın emri olduğu için yerine getirilmesi gerekiyor.

Ahitleri bozmak, muhalefet etmek dinen yasaktır. Şayet ahitler masiyet ve haram olan şeyler olursa, o zaman onlardan dönmek gerekir. Haram olan ahitlerden dönülmediği takdirde, sahibi günahkâr ve âsi olur.24

İnsan hayatına dokunmamak da Allah’ın kullarına emridir. Kulların bağlandıkları akidlerden biridir. Diğer bir yönden şöyle de değerlendirilebilir. İnsanlar birbirleriyle yaptıkları antlaşmalara uyarlarsa yeryüzünde kolay kolay savaş olmaz ve güven ortamı oluşur.

Akidlere vefa göstermek sadece Müslümanlara karşı uymamız istenen bir emir değil inancı ne olursa olsun, kiminle yapılırsa yapılsın, yapılan bütün antlaşmalara uymak zorundayız. Çünkü ayeti kerime umumi bir ifadeyle akidlere uymamızı emrediyor.

Müslümanlar kâfirlerle yaptıkları antlaşmalara bile uymak zorundadırlar. Çünkü umumi bir ifade kullanılmıştır. Kâfirle yapılsa bile Müslüman, akidlere sonuna kadar sadık kalmalıdır. Mâide Suresi’nde İsrailoğulları üzerinden Hz. Muhammed (s.a.v)’in ümmetine ahde vefasızlığın sonuçları nasıl olmuş anlatılıyor. Şimdi bunları inceleyeceğiz.