• Sonuç bulunamadı

Alkışlar (Dualar)

4. DEYĐMLER, ATASÖZLERĐ VE ALKIŞ-KARGIŞLARDA

4.3. Alkış-Kargış ve Yeminlerde Olumsuzluk

4.3.1. Alkışlar (Dualar)

Elçin’in dua terimiyle karşıladığı alkış hakkındaki görüşlerinden birisi bu türün sadece hayır duası ve minnet duygularının ifade edilmesi olmadığı, iyiyi ve güzeli meydana getirebilecek güçleri harekete geçirme arzusunun da bir ifadesi olduğu yönündedir. Elçin alkışı şu şekilde tarif eder: “İptidaî cemiyetlerde inanç, sihir, büyü ve fallardan unsurlar alarak beslenen dualar, sağlık ve hastalık hallerinde, mahsulün bereketli olmasında, yağmurun yağmasında, tehlike ve felaketin mal ve mülke gelmemesinde; doğumdan ölüme kadarki bazı merasimlerde iyi ve doğru olduğuna inanılan müspet dileklerin ruhî ve fikrî ifadesini dilde kazanır. Türk cemiyetlerinde de bu dualar, Şamanizm, Budizm ve Manihaizm kültür devrelerini aşarak İslamiyet’le daha düzenli ve yeni bir zihniyetle gelişmiş bir şekilde yaşamaya devam etti. (...) Türk milleti, İslam dininin esaslarına uygun bu dualarla birlikte Tanrı’ya karşı dilek ve niyazlarını ana dilinde manzum veya mensur olarak sade bir şekilde ulaştırmaktadır. Umumiyetle anonim olan, bedenî, ruhî, iktisadî, içtimaî ve dinî ihtiyaçların meydana getirdiği bu dualar, atalar sözü gibi ‘hüküm’ bildiren müspet dilek mahsulleridir. Eski Türkçemizde

‘alkış: öğme’ denilirdi” (Elçin 1986: 662).

Kaya ise alkış için, “Duaların en belirgin vasfı teslimiyeti, inanmışlığı ve bir ümidi ihtiva etmeleridir. Genellikle, görülen bir iyiliğe karşılık söylenir. Karşıdaki kişi güzel ve hayırlı sözlerle kutlanır, hakkında iyi dileklerde bulunulur. Bugün yaygın kullanımıyla dua olarak bilinen bu söz, Eski Türkçede alkış kelimesiyle karşılanmıştır”

biçiminde açıklamada bulunmaktadır (Kaya 1997: 99).

Türkçe aklamak, övmek, medh ü sena etmek, şükretmek, hamdetmek anlamlarına gelen ve Kaşgarlı Mahmut tarafından Hz. Peygambere getirilen salâvat anlamında da

180

kullanılan alkış kelimesi bugün sadece “el çırpmak” suretiyle ifade edilen takdir göstergesinin adı olarak kullanılmaktadır. Türk İslam tarihinde ise devlet büyüklerine karşı törenlerde söylenen övgü, şükür ve iyi dilek sözlerine alkış adı verilmiştir.

Folklorik olarak alkış halk dilinde dua niteliğindeki sözlerdir. Bu sözlerin pek çoğu halkın duyuşunu, düşünüşünü ifade eder. Bilindiği gibi Dede Korkut Hikâyelerinde de alkış örnekleri bulunmaktadır. Alkış ile dua aslında ayrılabilir. Ancak bu iki ürüne folklorik olarak bakıldığında aynı sınıfta incelemek gerekir (İA 1989: C.II, s.470).

Anonim halk edebiyatında insanların kendileri, yakınları veya sevdikleri için söyledikleri, mutluluk ve sağlık dileyen kalıplaşmış sözler ve dualar birer alkıştır.

Allah’a ve Peygamber’e söylenen alkışlarda dilek de vardır. Alkışların temel yargısı dilek olduğundan alkışı oluşturan söz kalıbı, isteği belirten bir kelime ile tamamlanır.

Bunun sonucu duygular daha etkili bir biçimde belirtilir, konuşma süslenir ve ifadeye canlılık verilir (Albayrak 2004: 506).

4.3.1.1. Alkışlarda (Dualarda) Olumsuzluk

İçlerinde Olumsuzluk Eki –mA Olan Bazı Alkışlar

Öğer tarafından Tarsus yöresi ve o bölgenin dağ köylerinden derlenen bazı alkışlar aşağıda gösterilmiştir.

Allah akıl noksanı etmesiñ Allah ayağını tökezletmesiñ Allah bundan aşşâya düşürmesiñ Allah çok çekdirmesiñ

Allah darda koymasıñ Allah darlık gösdermesiñ

Allah dert verip derman aratmasıñ

181 Allah doğru yoldan ayırmasıñ

Allah ele bakdırmasıñ

Allah evlat acısı gösdermesiñ

Allah gaza bela vermesiñ

Allah görünmez gazadan beladan gorusuñ Allah gul başına vermesiñ

Allah iki göz, iki el, iki ayaktan ayırmasıñ Allah kimseyi açlıkla terbiye etmesiñ Allah kimseyi kötü yollara düşürmesiñ Allah sana ambarın dibini göstermesiñ Allah seni başımızdan eksik etmesiñ Allah seni hiçbir azadan noksan etmesiñ Allah tekerine daş değdirmesiñ

Allah utandırmasıñ Anan buban eksik olmasıñ Anasızlık babasızlık çekmeyesiñ Ayağın çarık, elin övendire olmasıñ Elin ayağın dert görmesiñ

Ellerin dert görmesiñ Irasa daş gelmeyesice

Ölüm acısını görmeyesiñ (Öger 2003: 244-247)

Aşağıdaki örneklerin olumlu biçimleri bela ve musibetleri dile getirdiğinden kargışlar içinde değerlendirilmelidir. Ancak olumsuzluk eki ile alkışa çevrilmişlerdir.

182 Allah zevalini vermesin

Allah belanı vermesin Ocağı sönmeyesice

Allah kem damarlarını kırsın (Öfkeli olan için söylenir) Gözün kör olmasın hadi! (Öger 2003: 244-247)

Türk Kültürünün temel eserlerinden olan Dede Korkut kitabında dua önemli yer tutar. Pek çok hikâyenin sonunda Dede Korkut ortaya çıkar ve dua eder. Dede Korkut’ta bulunan olumsuzluk ekini içeren alkışlardan bazıları şunlardır:

"Yöm vereyim hanum:

Yirlü kara tagun yıkılmasın,

Kölkelüçe kaba ağacun kesilmesün, Kamın akan görklü suyun kurımasun, Kanatlarun uçı kırılmasun,

Kâdir seni namerde muhtac itmesün, Çapar iken ağ boz atun büdrimesün,

Çalışanda kara polat öz kılıcun gedilmesün, Allah viren ümidin üzilmesün,

Ahır sonı aru imandan ayırmasun,

Ağ alnunda biş kelime du'a kılduk, kabul olsun,

Yığışdursun dürişdürsün günahunuzı adı görklü Muhammed'e bağışlasun, hanum hey! (Ergin 1964: 61)

Olumsuzluk ekiyle kurulmuş olan bu alkışlarda bela ve musibetlerin dile getirilerek bunlardan uzak olmayı temenni etme anlamı bulunmaktadır. Olumsuzluk eki –mA ile bu ifadelerin içinde bulunan bela ve musibet içeren kelimeler bir araya

183

geldiğinde olumlu bir anlam ortaya çıkmaktadır. Böylece bu ifadeler güzel dilekleri içeren cümlelere dönüşmektedir. Bu tip kullanımlarda anlamsal olumsuz yapıların biçim olarak olumsuzluk öğesi olan –mA ile birleşmesi sonucu, yani iki olumsuzun bir araya gelmesi sonucu ortaya çıkan olumluluk görülmektedir.

Kaya da kargış gibi görünen alkışlardan bahsetmiş ve “bazı dualar vardır ki, beddua görünümündedirler. Bunlar daha ziyade çocuk okşamaları sırasında söylenen ve şefkat ifade eden sözlerdir” açıklamasında bulunmuştur.

Babalar tutmasın.

Cuma günü ölesice.

Elin kırılmasın.

Gözün kör olmasın.

Küçük mezar olmayasın.

Ölmeyesice (Kaya 1997: 113-114).