• Sonuç bulunamadı

Aleni Yargılanma ve Duruşma

AİHS’nin 6. maddesinin 1. fıkrasında davanın aleni olarak dinlenmesinden söz edilerek açık duruşma yükümlülüğü getirilmiştir. Maddede yer alan aleniyet şartı yargılama sırasında duruşma yapılmasını da gerektirmektedir. Hukukilik denetiminin yanı sıra, maddi olayı bütün yönleriyle değerlendirme yetkisine sahip bir üst yargı yolu olmadığı müddetçe ilk derece mahkemesinde duruşma yapılmaması, istisnai

637

Axen /Almanya davası, 08.12.1983, No. 8273/78, parag. 25.

638 Gölcüklü/ Gözübüyük, s.288. 639 İnceoğlu, s.343.

koşullar haricinde, ihlale neden olmaktadır642. Örneğin, Fredin / İsveç davasında, başvurucunun idarenin bir kararını iptal ettirmek için başvurduğu ilk ve tek yetkili mahkeme olan Yüksek İdare Mahkemesi tarafından konunun esastan karara bağlanmasına rağmen, başvurucunun sözlü duruşma yapılması talebinin reddedilmesi, 6. maddenin 1. fıkrasına aykırı bulunmuştur643.

Yine, ülkemize ilişkin Göç / Türkiye davasında, 466 sayılı Kanun gereğince tazminat talep eden başvurucunun iç hukuktaki yargılaması sırasında, ne ilk derece mahkemesinde ne de Yargıtay’da duruşma yapılmamış ve bu nedenle ihlal bulunmuştur. Hükümetin, Yargıtay aşamasında başvurucunun duruşma talep etme hakkının olduğu, ancak, bunu talep etmeyerek duruşma hakkından feragat ettiği yönündeki savunması da haklı bulunmamıştır. AİHM’e göre Yargıtay, sadece hukukilik denetimi yaptığı için başvurucuya verilecek tazminat miktarını saptama konusunda tam yetkili değildir ve bu konuda esas yetkili ilk derece mahkemesidir644.

Aleni yargılanma hakkı ve duruşma yükümlülüğü, mutlak bir ilke değildir. Bazı durumlarda yargılamanın aleniliği, gerek davayla ilişkili olanlar, gerekse toplum açısından yarardan çok zarar getirebileceğinden, bu tür durumlarda yargılamanın gizli olması bir zorunluluktur. Bu nedenle söz konusu maddede, demokratik bir toplumda kamu düzeni, milli güvenlik, ahlak, küçüğün ve davaya taraf olanların özel yaşamının korunması veya adaletin selametine zarar verebilecek bazı özel hallerde, mahkemece zorunlu görülebilecek ölçüde, aleniyetin dava süresince tamamen veya kısmen basın mensupları ve diğer halk yönünden kısıtlanabileceği hükmüne yer verilmiştir.

Bu genel istisnaların dışında, bazı Sözleşmeci devletlerin milli hukuk sistemlerinde, yargılama aşamalarının bir kısmı veya bazı davalar yönünden sadece yazılı yargılama usulü uygulanmakta ve duruşma yapılmamaktadır. Özellikle, suç 641 Pekcanıtez, Medeni Yargı, s.43; Gölcüklü, Kanıtlar, s.7.

642 İnceoğlu, s.344. 643 Fredin /

İsveç davası, 23.02.1994, No. 18928/91, kararın tam metni için bkz.,http://cmiskp.echr.coe.int/tkp197/view.asp?action=html&documentId=695744&portal=hbkm&so urce=externalbydocnumber&table=F69A27FD8FB86142BF01C1166DEA398649 (19.05.2010).

isnadının bulunmadığı durumlarda duruşma yapılmadan karar verme usulüne sıkça rastlanmaktadır645. Bu durum, hem ilk derece yargılamasında, hem de istinaf ve temyiz aşamalarında kendini göstermektedir. AİHM ise, tüm davalarda duruşma yapılması yerine, ekonominin ve verimliliğin gerekleri ile makul sürede davayı sonuçlandırma yükümlülüğü gibi davanın özel nitelikleri göz önüne alarak, duruşmanın kendiliğinden değil, tarafların talebine bağlı olarak yapılması yönündeki düzenlemeleri makul bulmaktadır646.

AİHM’nin yaklaşımına göre, duruşma talebi olduğu durumlarda, söz konusu talebin reddi, bu durumu haklı kılacak istisnai koşullar olmadığı müddetçe yine aykırılık oluşturacaktır. Örneğin, Stallinger ve Kuso / Avusturya davasında, arazi birleştirme planı çerçevesinde kendilerine tahsis edilen araziyi yetersiz bulan başvurucuların Arazi Reform Kurulu ve İdare Mahkemesi önünde yargılanmalarına ilişkin süreçte Arazi Reform Kurulları önünde duruşma yapılmış, ancak, bu duruşmalar açık yapılmamıştır. Milli hukuk düzenindeki uygulama ise, İdare Mahkemeleri önünde izlenen usulde taraflardan biri duruşma talep etmediği müddetçe, yazılı usulle karar verilmesi, duruşma yapılmaması biçimindedir. Başvurucular, bu davada açık biçimde İdare Mahkemesi’nden duruşma yapılmasını talep etmişler, ancak, bu talepleri duruşmanın davayı daha fazla aydınlatma ihtimali olmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir. AİHM, Hükümetin duruşma yapmamayı haklı kılacak her hangi bir istisnai koşul gösteremediğini belirterek, İdare Mahkemeleri

645

Anayasa Mahkemesi’nin bu bakış açısıyla çelişen kararları vardır. Örneğin, Yüksek Mahkeme bir kararında, nüfus ve suçlarda artış nedeniyle diğer ülkelerde olduğu gibi, ceza yargılamasının duruşmalı olarak yapılması ilkesinden, kimi basit sayılabilecek suçlarda vazgeçilerek, evrak üzerinde incelemeyle sonuca varılması ilkesinin kabul edildiği, ancak, ceza yargılamasında önemli olan şeyin yargılama mercileri yönünden gerçeği araştırma olanağının ortadan kaldırılmaması olduğu, bu düzenlemede, yukarıdaki ilke göz önünde tutularak incelemenin evrak üzerinde yapılmasının yargı merciinin takdirine bırakılarak, uyuşmazlığın niteliği bakımından gerçeğin saptanması için ceza yargılamasının duruşmalı olarak ve gerektiğinde, sözlü, açık, yüze karşı yargılama ilkeleri uygulanabileceği de dikkate alındığında, Anayasa’nın 141. maddesinin son fıkrasında yer alan davaların en az giderle ve olabildiğince hızlı biçimde sonuçlandırılması gereği yerine getirilmiş olmaktadır. O halde Anayasa’nın 141. maddesine aykırılıktan söz edilemez. AYM., 10.07.1990, E.1989/28, K.1990/18, AYMKD, S.29, C.I, s.11.

646

Schuler ve Zgraggen / İsviçre davası, 24.06.1993, No. 14518/89, parag. 58, kararın tam metni için bkz.,http://cmiskp.echr.coe.int/tkp197/view.asp?action=html&documentId=695717&portal=hbkm&so urce=externalbydocnumber&table=F69A27FD8FB86142BF01C1166DEA398649 (19.05.2010).

önünde duruşma yapılmamasını, 6. maddede yer alan aleni yargılanma hakkına aykırı bulmuştur647.

Başvurucunun açık duruşma hakkından feragat etmesi de mümkündür. Hakansson ve Sturesson / İsveç davasında AİHM, kişinin kendi özgür iradesiyle duruşmasının açık yapılması hakkından feragat etmesini önleyecek bir şey olmadığını, ancak, duruşmadan feragatin açık bir şekilde yapılması ve hiçbir önemli kamu menfaatine aykırı düşmemesi gerektiğini belirtmiştir648. Burada özellikle başvurucunun talebi üzerine duruşma yapılacağı iç hukukta düzenlenmişse, kamu yararına ters düşmediği müddetçe, başvurucunun aleni duruşma talep etmemesi zımni feragat olarak değerlendirilmektedir. Bu durumda, kişinin kuşkuya yer bırakmayacak bir biçimde zımnen feragat ettiğinin saptanabilmesi için, aleni duruşma hakkını kullanma imkanının yasal olarak düzenlenmiş olmasına veya bu yönde iç hukukta yerleşik bir uygulama olmasına rağmen, başvurucu tarafından bu imkanın kullanılması için başvurulmamış olması gereklidir649.

AİHM, Sere / Fransa davasında ise, duruşmaların kamuya açıklığı ilkesinin disiplin komisyonları açısından da geçerli olduğunu kabul etmiştir. Fransa'da yerel bir disiplin komisyonu, gizli bir oturumda meslek kurallarını ihlâl eden veteriner hekim Serre hakkında, 3 yıl meslekten men cezası vermiştir. Bu ceza itiraz üzerine üst disiplin kurulunca incelenmiş ve aynı şekilde gizli bir oturumda onaylanmıştır.

Şikâyetçinin başvurusu Fransız Danıştayı tarafından da geri çevrilmiştir. AİHM, duruşmaların kamuya açıklığı ilkesinin temel zorunluluk olduğuna işaretle, AİHS’nin ihlâl edildiğini tespit etmiştir650.

647 Stallinger ve Kuso / Avusturya davası, 23.04.1997, No.14696/89-14697/89, kararın tam metni için

bkz.,http://cmiskp.echr.coe.int/tkp197/view.asp?action=html&documentId=695906&portal=hbkm&so urce=externalbydocnumber&table=F69A27FD8FB86142BF01C1166DEA398649 (19.05.2010).

648 Håkansson ve Sturesson / İsveç davası, parag. 66. 649

Zumtobel / Avusturya davası, 21.09.1993, No.12235/86, parag.34.

650 Serre / Fransa davası, 29.09.1999, No. 29718/96, kararın tam metni için bkz., http://cmiskp.echr.coe.int/tkp197/view.asp?action=html&documentId=696186&portal=hbkm&source =externalbydocnumber&table=F69A27FD8FB86142BF01C1166DEA398649 (20.05.2010).

AİHM, kanun yolları aşamasında duruşmanın bir zorunluluk olmaması durumunu, mahkemelerin dava yükünü ve makul sürede yargılamayı bitirme yükümlülüğünü dikkate alarak ihlal olarak görmemekte ve bu değerlendirmeyi yaparken de, ilk derece mahkemesinin kararına yapılan itirazın konusu ve niteliğine, söz konusu üst mahkemenin yargılamada oynadığı rol ve yetkilerine, başvurucunun menfaatlerinin korunma biçimine önem vermektedir651. Ayrıca, ilk derece mahkemesinde duruşma yapılmamışsa, bu eksikliğin kanun yolları aşamasında düzeltilmesi de, söz konusu yargı yeri uyuşmazlığa ilişkin maddi konuları tekrar incelemekte ise, mümkün olabilmektedir652.