• Sonuç bulunamadı

AİHM’nin Makul Sürenin Değerlendirilmesindeki Ölçütleri

Medeni hak davalarında dikkate alınan süre, medeni hak ve yükümlülüğe ilişkin uyuşmazlığı karara bağlayacak mahkeme sürecinin işletilmesi ile başlamaktadır498. Bazı özel durumlarda ise, uyuşmazlığın niteliği göz önünde tutularak, karara bağlanacak uyuşmazlığın yargı organı önüne gelmesinden daha önceki bir tarih de süre başlangıcı olarak kabul edilmektedir499. Bu durumda idareye veya idare içinde değerlendirilebilecek bazı itiraz kurullarına başvuru ile birlikte yargılama süresi başlayabilmektedir500. Örneğin, Karakullukçu / Türkiye davasında da AİHM, dava işlemlerinin 6. maddede öngörülen makul süre gereğini karşılayıp karşılamadığına karar vermek için göz önüne alınacak sürenin, başvuranın babasının

İçişleri Bakanlığı’na tazminat istemiyle dilekçe sunduğu tarihten itibaren başlayacağını belirtmiştir501.

495 Gölcüklü / Gözübüyük, s.285.

496 Silva Pontes / Portekiz davası, 23.03.1994,No. 14940/89, kararın tam metni için bkz., http://cmiskp.echr.coe.int/tkp197/view.asp?action=html&documentId=695750&portal=hbkm&source =externalbydocnumber&table=F69A27FD8FB86142BF01C1166DEA398649 (09.05.2010).

497 Nibbio / İtalya davası, 26.02.1992, No. 12854/87, parag. 18, kararın tam metni için bkz., http://cmiskp.echr.coe.int/tkp197/view.asp?action=html&documentId=695628&portal=hbkm&source =externalbydocnumber&table=F69A27FD8FB86142BF01C1166DEA398649 (10.05.2010).

498 İnceoğlu, s.377.

499 Tezcan/Erdem/Sancakdar, s.340.

500 Golder / İngiltere davası, 21.02.1975, No.4451/70, parag. 32. 501

Karakullukçu / Türkiye davası, 22.11.2005, No. 49275/99, kararın tam metni için bkz.,

http://cmiskp.echr.coe.int/tkp197/view.asp?action=html&documentId=789355&portal=hbkm&source =externalbydocnumber&table=F69A27FD8FB86142BF01C1166DEA398649 (11.05.2010).

Yargılamanın sona erme tarihi ise, mümkün ve olası kanun yolları da dahil olmak üzere yargılamanın kesin hükümle sonuçlandığı tarihtir502. Dolayısıyla, kural olarak hükmün kesinleştiği veya kesin hükmün yazıldığı tarih yargılamanın sona erdiği tarih olacaktır. Bir mahkeme kararı, ancak belli bir süre sonra kesinleşmekte ise, AİHM, bu tarihi dikkate almaktadır503. Ayrıca, kararın icrası da yargılamanın bir parçası olarak görülmekte ve makul süre değerlendirmesinde dikkate alınmaktadır504. Örneğin, Büker / Türkiye davasında da, Kayseri Erciyes Üniversitesinde iki yıllık sözleşme ile asistan olarak çalışmakta olan başvurucunun, Üniversite tarafından sözleşmesinin yenilenmemesine ilişkin karara karşı açtığı davanın sona erme tarihi, Üniversitenin karar düzeltme başvurusunun Danıştay 8. Dairesi tarafından reddedildiği tarih değil, Üniversite’nin Danıştay’ın nihai kararına uygun olarak başvurucunun eski görevine iade edilmesine yönelik resmi tebligatın yapıldığı tarih kabul edilmiştir505.

AİHS’nin 6. maddesi bütün yargılama mercilerini, hiçbir ayrım gözetmeden, ancak, yargılamanın türü ve niteliği göz önünde tutulmak kaydıyla bağlamaktadır506. Bu anlamda bir kanun hükmünün Anayasa’ya aykırılık iddiası nedeniyle Anayasa Mahkemesi önüne götürülmüş olması halinde, bu merci önünde geçen süre, Anayasa Mahkemesi uyuşmazlık hakkında bir karar vermediğinden, kural olarak, hesaba katılmamaktadır507. Bununla birlikte, Anayasa Mahkemesi’nin kararı, olağan mahkeme önündeki uyuşmazlığın esasını doğrudan etkiler nitelikte ise, bu yüksek mahkeme önünde geçen sürenin de makul süre hesabında göz önünde tutulmaması için bir sebep yoktur508.

AİHM, yargılamada makul süreyi araştırırken üç ölçüt kullanmaktadır. Bunlardan biri, dava konusunun niteliği, ikincisi yargılama sırasında şikayetçinin

502

Gölcüklü / Gözübüyük, s.285.

503 Trevisan / İtalya davası, 26.02.1993, No. 13688/88, kararın tam metni için bkz., http://cmiskp.echr.coe.int/tkp197/view.asp?action=html&documentId=695692&portal=hbkm&source =externalbydocnumber&table=F69A27FD8FB86142BF01C1166DEA398649 (11.05.2010).

504 Tezcan/Erdem/Sancakdar, s.340; İnceoğlu, s.378.

505 Büker / Türkiye davası, 24.10.2000, No. 29921/96, parag. 34. 506

Gölcüklü / Gözübüyük, s.285-286.

507 Sramek / Avusturya davası, 22.10.1984, No. 8790/79, parag. 35. 508 Tezcan/Erdem/Sancakdar, s.340.

ulusal merciler önündeki tutumu, üçüncüsü ise, ulusal yargılama makamlarının tutumudur. Makul süre değerlendirmesinde bu üç kriterin hiçbiri tek başına sonuç verecek şekilde ele alınmamaktadır. Aksine bu kriterlerden her biri, AİHM tarafından ayrı ayrı ele alınmakta ve bu üç kriterin toplam etkisi dikkate alınarak genel bir değerlendirme yapılmaktadır509. AİHM, bu kriterleri daha kolay uygulamak üzere, yargılama sürecini belirli dönemlere ayırmakta ve her dönemi ayrı değerlendirmektedir510. Bazı durumlarda ise, detaylı bir incelemeden vazgeçerek, davanın belirli bir bölümünün çok uzun sürmüş olmasını dahi yeterli görerek, tek hareketsizliğe dayalı ihlal kararları verebilmektedir511.

1.Dava Konusunun Niteliği

Davanın hem hukuki, hem de maddi olaylar açısından bütün yönleri, dava konusu değerlendirilirken ele alınmaktadır. Bu durum içine kanıtların toplanmasında karşılaşılan engeller ve karmaşık durumlar, hastalık veya tutukluluk gibi ilgilinin özel haline ilişkin konular, maddi olayların karmaşıklığı, davanın taraflarının sayısı, davanın uluslararası unsurları, bilirkişi deliline ihtiyaç duyulup duyulmadığı, yazılı delillerin hacmi gibi unsurlar girmektedir. Ancak, bu unsurlar tek başına davanın uzamasına neden olmamış ve başka nedenler de bu unsurlara eklenmişse, davanın karmaşıklığı haklı bir gerekçe olmaktan çıkmaktadır. Örneğin davanın uluslararası unsurları olmasına rağmen, devletin ilgili birimleri arasındaki iletişimsizlik nedeniyle bir gecikme söz konusu ise, davanın karmaşık olması yeterli görülmemektedir512. Eğer dava konusu olaylar basit ise, milli mahkemelerdeki konu ve yer bakımından yetki sorunları nedeniyle davanın uzaması haklı görülmemekte, bu anlamda yetki ve görev sorunları da davanın karmaşıklığı için yeterli bir sebep olarak görülmemektedir513.

509

İnceoğlu, s.380. Soydan, Vergi III, s.110.

510 Özenç, s.487.

511 Grabenwarter, s.218. 512

İnceoğlu, s.381.

513 Zana / Türkiye davasında, Diyarbakır Askeri Cezaevi’nde iken İstanbul’da basılan bir gazetede

yayınlanan röportajında sarf ettiği sözleri nedeniyle mahkum olan başvurucunun hazırlık soruşturması

İstanbul Cumhuriyet Savcılığı tarafından başlatılmış, söz konusu savcılık yetkisiz olduğu gerekçesiyle dava dosyasını Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığına göndermiş, Diyarbakır Cumhuriyet Savcısı suçun Türk Ceza Kanunu’nun 142. maddesinin 3. ve 6. fıkrasına girdiği gerekçesiyle dosyayı Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi’ne göndermiş, Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcısı da sanık suçu

2.Başvurucunun Tutumu

Başvurucunun tutumundan kaynaklanan gecikmelerden devlet sorumlu tutulmamaktadır. Başvurucunun usuli haklarını kullanması sonucunda yargılamanın uzaması da, devlete karşı ileri sürülebilecek bir hata olarak görülmemektedir514. Ancak, başvurucunun savunma yapabilmek amacıyla ulusal hukukta kullanması mümkün olan usul kuralını sonuna kadar kullanmış olması onun aleyhine kullanılamaz. Hukuk davalarında davanın takibi taraflara ait bir sorun ise de, AİHM’e göre, bu konu ulusal mahkemenin davayı gerekli süratle yürütme yükümlülüğünü ortadan kaldırmamaktadır515. Bununla birlikte ilgilinin de yargılamada sürati sağlamak için kendisine düşeni yapması, geciktirici taktikler kullanmaktan kaçınması, kendisine tanınmış usulü adımları atarken gerekli özeni göstermesi gerekmektedir516.

3.Yetkili Makamların Tutumu

Sözleşmeci devlet, kendi idari ve yargısal organlarına yüklenebilecek tüm ihmal ve kusurlar nedeniyle oluşan gecikmelerden sorumlu tutulmaktadır517. Devlet, bu konuda gerekli olan dikkati göstermek ve süratle hareket etmek yükümlülüğündedir518. Medeni haklara ilişkin davalarda, bu sorumluluğun doğması için, davanın gecikmesine neden olan kişi veya kurumun devlet için çalışıyor olması gerekmektedir. Örneğin H / Fransa davasında, başvurucuya sağlanan adli yardım

işlediği sırada askeri bir hapishanede hükümlü bulunduğu ve askeri statüye sahip olduğu gerekçesiyle dosyayı Diyarbakır Askeri Savcılığı’na göndermiştir. Diyarbakır Askeri Mahkeme Savcısı ise, Türk Ceza Kanunu’nun 312. madde gereğince dava açmıştır. Ancak, Diyarbakır Askeri Ceza Mahkemesi beş ay sonra davaya bakmaya yetkili olmadığı gerekçesiyle dosyayı tekrar Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahemesi’ne göndermiştir. Böylece davanın sadece yetkili mahkeme önüne gelmesi bile uzun bir yargı sürecinin tüketilmesine ve dolayısıyla makul sürede yargılanma hakkının ihlaline yol açmıştır. Zana / Türkiye davası, 25.11.1997, No. 18954/91, kararın tam metni için bkz.,http://cmiskp.echr.coe.int/tkp197/view.asp?action=html&documentId=695992&portal=hbkm&so urce=externalbydocnumber&table=F69A27FD8FB86142BF01C1166DEA398649 (12.05.2010).

514 König / Almanya davası, 28.06.1978, No. 6232/73, parag. 103. 515 Gölcüklü/ Gözübüyük, s.286.

516 Monnet / Fransa davası, 27.10.1993, No. 13675/88, parag. 30, kararın tam metni için bkz., http://cmiskp.echr.coe.int/tkp197/view.asp?action=html&documentId=695733&portal=hbkm&source =externalbydocnumber&table=F69A27FD8FB86142BF01C1166DEA398649 (12.05.2010).

sonucu atanan avukat zaman zaman hareketsiz kalarak, Strasbourg İdare Mahkemesi önündeki yargılamanın gecikmesine neden olmuştur. Avukatın tutumu, resmi olarak atanmış olmasına rağmen, devlete ait sorumluluğun içinde değerlendirilmemiştir. Söz konusu avukatın devlet için değil, kendi müvekkili için çalıştığı varsayılarak ve medeni haklara ilişkin yargılamada tarafların da özen göstermesi gerektiğinden yola çıkılarak, bu durum, devlete yüklenebilecek bir gecikme olarak görülmemiştir519.

Devletler yargı sistemlerini AİHS’nin gereklerini karşılayacak biçimde örgütleme yükümlülüğü altında olduklarından, davalardaki yığılma veya idari konulara ilişkin mazeretler de kabul görmemektedir. Yargılama makamları kendilerine düşen görevi yapmış olmalarına rağmen, yargıç açığı, siyasi ortam, milli hukuktaki boşluklar, iş yükünün ağırlığı, idari zorluklar gibi görev dışı başka nedenlerle makul sürenin aşılması halinde de, devletin sorumluluğu doğmaktadır. Sözleşmeci devlet, 6. maddenin gereklerinin yerine getirilmesini sağlayacak bütün tedbirleri almakla yükümlüdür520.

Burada ulusal mahkemenin özel bir görevi de, yargılamada rolü olan herkesin gereksiz gecikmeleri önlemek için azami çaba göstermesini sağlamaktır. AİHM tarafından devlete atfedilen gecikmelerin arasında, bir başka davanın sonucunun beklenmesi amacıyla davanın ertelenmesi, yerel mahkemenin duruşmalardaki tutumu veya devlet organları tarafından kanıtların sunulması nedeniyle meydana gelen gecikmeler sayılabilir521. Devlet organları ve idari makamlar mahkemelerin yardımcısı olarak, mahkeme aşamasından önceki incelemelerde gecikmelere sebebiyet verebileceği gibi, davanın tarafı olarak da gecikmelere sebebiyet verebilmektedir522. İdarenin davalı olması halinde, sadece sürelere uyması yeterli görülmemekte, aynı zamanda uyuşmazlığın çabuk sonuçlanabilmesi için gerekli tüm 518

Eckle / Türkiye davası, 15.07.1982, No. 8130/78, parag. 84, kararın tam metni için bkz.,

http://cmiskp.echr.coe.int/tkp197/view.asp?action=html&documentId=695353&portal=hbkm&source =externalbydocnumber&table=F69A27FD8FB86142BF01C1166DEA398649 (12.05.2010).

519

H / Fransa davası, 24.10.1989, No.10073/82.

520 Gölcüklü /Gözübüyük, s.287. 521 Mole/Harby, s.25.

522 Altıparmak, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Işığında Makul Sürede Yargılanma Hakkı, Yüksek

önlemleri alması da beklenmektedir523. Örneğin, davanın tarafı olan idari makam tarafından bilirkişi incelemesinin davanın açılmasından 4 yıl sonra istenmesi524, dava açısından hayati öneme sahip videoların süresi içinde sunulmaması525 makul süre açısından, 6. madde hükmüne aykırı bulunmuştur.