• Sonuç bulunamadı

AİHS’nin İç Hukuktaki Yeri

AİHS’nin iç hukuka etkisi konusunda, Sözleşme’ye taraf devletlerde, monist (tekçi) ve dualist (ikici) olmak üzere iki temel sistemin varlığından söz edilebilir. Tekçi görüşün benimsendiği hukuk düzenlerinde, uluslararası sözleşmelerin iç hukuka girebilmesi için onay işleminin yapılması yeterlidir. Uluslararası sözleşmeler usulüne olarak onaylandıklarında, ayrıca bir işleme gerek olmaksızın ulusal hukuk kuralı niteliğini kazanırlar ve doğrudan uygulanabilirler. Düalist sisteme göre ise, iç hukuk ve sözleşmeler tamamen birbirinden farklı ve bağımsız iki farklı hukuk sistemi olup, sözleşmelerin iç hukukta doğrudan etkisi söz konusu değildir. Sözleşmelerin iç hukukta etkili olabilmeleri için iç hukuka aktarılmaları gerekmektedir263.

Ülkemizde ise, sözleşmelerin Türk hukuk düzeni içindeki yerini, Anayasa’nın 90. maddesi belirlemektedir. Anayasa’nın 90. maddesinin ilk şeklinde yer alan “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir.” kuralı, Anayasa’nın, uluslararası hukuk kurallarının iç hukuka girme yöntemi bakımından tekçi (monist) görüşü benimsediğini ortaya koymaktadır. Dolayısıyla, bu hüküm dikkate alındığında, AİHS’nin Türk iç hukukunun bir parçası olduğu ve doğrudan uygulanabilir bir nitelik taşıdığı görülmektedir. Anayasa’nın 90. maddesinin bu ilk şeklinde, milletlerarası antlaşmaların kanun hükmünde olduğunun ve bu antlaşmaların Anayasa’ya aykırılığının ileri sürülemeyeceğinin belirtilmiş

262 Dinç, s.132.

263 Ayrıntılı bilgi için bkz., Pazarcı, Hüseyin, Uluslararası Hukuk Dersleri, Turhan Kitabevi, Ankara

2007, s.18 vd.; Sur, Melda, Uluslararası Hukukun Esasları, Beta Yayınevi, İstanbul 2006, s.48 vd.;

olması, uluslararası sözleşmelerin ve özelde AİHS’nin Türk hukukunda normlar hiyerarşisindeki yeri üzerine geniş bir tartışma doğurmuştur.

Bu konuda öğretideki görüşleri, genel olarak uluslararası sözleşmeleri ve özelde ise insan haklarına ilişkin olan sözleşmeleri “kanun düzeyinde”264, “kanunun üstünde”265, “Anayasal”266 ve “Anayasa üstü”267 biçiminde değerlendirenler olarak sınıflandırmak mümkündür. Konuya ilişkin olarak Danıştay 5. Dairesi’nin bir kararında ise, Anayasa’nın 90. maddesinin son fıkrasında yer alan "kanun hükmünde" sözcüklerinin, usulüne göre onaylanarak yürürlüğe giren sözleşmelerin hukuksal değerinin ve bağlayıcılığının gösterilmesine yönelik olduğu, bu hükme göre iç hukukta doğrudan hukuksal sonuçlar yaratan uluslararası sözleşmelerin niteliği ve bunlara karşı Anayasa Mahkemesi’ne başvurulamamasının ve böylece bu sözleşmelerin sonradan yapılacak ulusal yasal düzenlemelerle etkisiz kılınması yolunun kapatılmış olmasının, bu sözleşmelerin iç hukukta kanunlar üstü bir konumda olduğunu ve yürütme ile yargı organları için bağlayıcı nitelik taşıdığı belirtilmiştir268.

Anayasa’nın 90. maddesinde yer alan hükme 07.05.2004 tarih ve 5170 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik uyarınca “usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır” kuralı eklenmiş olması nedeniyle, bu konudaki tartışmaların

gidişatı kısmen de olsa değişmiştir. Bu değişiklikte ifade edilen “temel hak ve özgürlüklere ilişkin antlaşmalar” terimi ile “insan hakları ve temel özgürlüklere

264

Pazarcı, s.27; Sur, s.53; Özbudun, s.381; Aybay, Rona, “Türk Hukukuna Göre Uluslararası Antlaşmalarla Kanunlar Arasındaki Altlık-Üstlük İlişkisi”, II.Ulusal İdare Hukuku Kongresi; İdari Yargının Dünyada Bugünkü Yeri, Ankara, 10-14 Mayıs 1993, s.283; Sağlam, Fazıl, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Türkiye’de Kapatılan Partilere İlişkin Kararlarının Partiler Hukukuna Etkisi”, Anayasa Yargısı, C.16, Ankara 1999, s.191.

265 Batum, s.32-33; Soysal, Mümtaz, “Anayasa’ya Uygunluk Denetimi ve Uluslararası Sözleşmeler”,

Anayasa Yargısı, C.2, Ankara 1986, s.15-17; Çelik, s.52; Şahbaz, AİHS’nin Yeri, s.215; Özdek, s. 94.

266

Akıllıoğlu, Tekin, “Uluslararası İnsan Hakları Kurallarının İç Hukuktaki Yeri ve Değeri”, AÜSBF

İnsan Hakları Merkezi Dergisi, C.I, S.2-3, s.41 vd.

267 Gölcüklü/ Gözübüyük, s.19 vd; Gülmez, “Sözleşmeli Personel, Anayasa ve Uluslararası

Kurallar”, Amme İdaresi Dergisi, C.21, S.4, Ankara 1988, s.40-43; Yüzbaşıoğlu, , s.34; Aslan, Zühtü, “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Türk Anayasa Yargısı: Uyum Sorunu ve Öneriler”, Anayasa Yargısı, C.17, Ankara 2000, s.278.

ilişkin antlaşmalar” terimi arasında esasen bir fark yoktur. Bu nedenle de, yapılan değişikliğin sadece Anayasa’da yer verilen temel hak ve özgürlüklerle ilgili antlaşmaları değil, ülkemizin taraf olduğu tüm insan hakları sözleşmelerini kapsadığı kabul edilmelidir269. Bu hükmün yorumundan, Türk Hukuku’nda usulüne uygun olarak yürürlüğe girmiş temel haklara ilişkin uluslararası sözleşmeler ile kanun hükümleri arasında aynı konuda çelişik hükümler olması halinde, temel haklara ilişkin uluslararası sözleşmelerin hiyerarşik üstünlüklerinin bulunması nedeniyle, onların esas alınması gerektiği anlaşılmaktadır.

Bu durumda, AİHS hükümleri ile bir kanun hükmü arasında çatışma olduğu takdirde Sözleşme hükümleri esas alınacaktır. Böylece adil yargılanma hakkı bakımından AİHS’nin 6. maddesi öncelikle uygulanması gereken bir hüküm haline gelmiştir. Söz konusu değişiklikten sonra yargılama usullerini düzenleyen kanunlar ile adil yargılanma hakkına ilişkin 6. madde arasındaki ilişkinin boyutu da farklı bir görünüm kazanmıştır. Adil yargılanma hakkının düzenlendiği AİHS’nin 6. maddesi, yargılama sürecine ilişkin bir çok kural getirmekte ve bu kurallar AİHM tarafından yorumlanmak suretiyle kapsamları oldukça geniş olan bir yargısal temel haklar alanı yaratılmaktadır. Bu durumda, iç hukukta idari yargılama usulünü düzenleyen 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu ile adil yargılanma hakkına ilişkin 6. madde arasında bir çatışma olması durumunda hangi hükmün uygulanacağı konusu önemli hale gelmektedir.

Anayasa’nın 90. maddesi ile getirilen bu değişiklik uyarınca, AİHS hükmü ile kanun hükmü arasında bir çatışma olduğu takdirde, öncelikle AİHS hükmünün uygulanacağı konusunda bir duraksama yoktur. Ancak, AİHS hükümlerinin gerçek anlamları, AİHM’nin yorumu ile ortaya çıkmaktadır. Sadece AİHS’nin sözel metni dikkate alınarak yapılacak bir değerlendirmenin eksik olacağı kuşkusuzdur. AİHS’ye uygunluk, sadece Sözleşme kurallarına uygunluğun gözetilmesi değil, aynı zamanda 269 Gülmez, Mesut, “Anayasa Değişikliği Sonrasında İnsan Hakları Sözleşmeleri’nin İç Hukuktaki

AİHM kararlarına da uygunluğu da içermektedir. Yani Sözleşme Hukuku denildiğinde, AİHS metni ve AİHM’nin verdiği kararlar akla gelmelidir270.

Uluslararası sözleşmelerin, ayrıntıya girmeyen, yetkili koruma ve denetim organlarının yorumuyla açıklık ve anlam kazanan genel kurallar içerdiği anımsanırsa, kanunlar ile uluslararası sözleşmelerin aynı konudaki farklı düzenlemesinden kaynaklanan bir uyuşmazlık bulunup bulunmadığını, salt sözleşmelerin sözel metinleriyle saptamak eksik bir tespit olacaktır. Koruma ve denetim organlarının o konuya ilişkin yerleşik ilke kararlarının ve içtihatlarının da göz önünde bulundurulması gerekmektedir271. Bu nedenle idari yargılama usulüne ilişkin kanun hükümleri ile AİHS arasındaki ilişki belirlenirken, AİHM’nin konuya ilişkin daha önce verdiği kararların ve yerleşik içtihatlarının da, göz önünde bulundurulması ve öncelik ilişkisinin buna göre belirlenmesi daha yerinde bir çözüm olacaktır.