• Sonuç bulunamadı

AKUT GASTRİTİS

Tanım: Mide mukozasında birincil veya ikincil nedenlerden ileri gelen akut yangıdır. Nedenleri:

Birincil gastrit nedenleri İkincil gastrit nedenleri: Enfeksiyöz etkenler Septisemiler

Bakteriyel ve fungal toksinler Renal yetmezlikler Gıdasal nedenler Karaciğer hastalıkları

Allergenler Hiperadrenokortizm

Yabancı cisimler (taş,kemik, kum vs.) Radyasyon Kedilerde tüy yumakları CNS hastalıkları Gastroduodenal refluks

Patogenez:

En önemlisi mukoza direncinin düşmesi ve aşırı gastrin üretimine bağlı olarak HCL salgılanmasında artıştır. Mukoza direncinin düşmesi ile normal mide asiditesi bile mide mukozası için zararlı olur. Gastrin salgılanmasında artış şu şekilde ortaya çıkabilir:

• Çeşitli etkenler mide mukozasında irritasyona yol açabildiği gibi gastrin salınımı da sebep olabilirler.

• Örneğin bazı yabancı cisimler mideyi uzun süre terk etmeyip sürekli gastrin salgılanmasını uyarırlar. Bunun kedilerde en sık görülen örneği yaladıkları kılların yumak halinde midede kalmasıdır.

Bazı maddeler gastrik boşalmayı engelleyip gıdasal içeriğin veya yabancı maddelerin midede uzun süre kalmasına neden olarak yine aşırı gastrin üretimine yol açabilirler.

• Merkezi sinir sistemi hastalıklarında ve stres durumlarında da vagal uyarıma bağlı olarak aşırı gastrin salgılanır. Ayrıca stres durumları, spazmlar ve dolaşım bozukluklarında mukozal kan dolaşımı aksayarak lokal işemiler şekillenebilir.

• Çeşitli ilaçlar:

- Bazıları mide mukozasında stabiliteyi sürdürmede önemli görevi olan prostaglandin sentezini aksatır.

- Bazıları mukozal iyon transportu, mukus, bikarbonat sekresyonu, hücre stabilitesi ve rejenerasyonunu sağlayan diğer koruyucu mekanizmaları etkileyerek mukoza direncini azaltırlar

- Bazıları doğrudan gastrin salgılanmasını uyarır - Bazıları da lokal işemilere yol açarlar

- Hipertonik solüsyonlar da mukozal bariyeri tahrip edebilirler.

• Allergenler duyarlı olan hayvanlarda mide mukozasına antijenik etki gösteren maddelerdir. Bunların alınmasıyla aşırı duyarlılık reaksiyonları şekillenir.

• Duodenum içeriğinin mideye refluksu:

- Özellikle duodenumda bol olan kusma reseptörleri nedeniyle duodenal kaynaklı kusmalara çok rastlanır.

- Böyle durumlarda özellikle aç hayvanlarda safranın kusmukla atıldığı gözlenir. - Bu tür kusmalar uzun sürdüğü taktirde gastrit şekillenebilir.

- Yine refluksu engellemede görevi olan pylorus sfinkterinde bozukluklar da bu yolla gastrite neden olabilirler.

Karaciğer ve böbrek yetmezlikleri:

- Vücudun genelinde oluşan dolaşım bozuklukları ve damar tahribatları midede de kendisini gösteririr ve mide mukozasında kan dolaşımı etkilenir.

- Renal yetmezliklerde artan kan üre düzeyi nedeniyle vücuttaki diğer sıvılara da üre diffuze olur. Üre, çok irritan olmasa da mide ve barsaklarda üreaz üreten bakteriler tarafından amonyağa dönüşmesiyle mukozal irritasyonlara neden olur.

- Bu iki organın yetmezliğinde de görülen hipoproteinemi nedeniyle doku rejenerasyonunda görülen azalmalar hastalığı şiddetlendirirler.

- Karaciğer hastalıklarında artan safra asitleri gastrin salınımını uyarırken, karaciğer yetmezliklerinde gastrinin metabolize olma hızı azalmaktadır.

Mide mukozası koruyucu mekanizmalar sayesinde asiditeye karşı bir dereceye kadar dirençlidir, ancak bu mekanizmaların tahrip olması sonucu mukozanın da hasar görmesi ile musküler tabaka, asiditeden perforasyona gidecek boyutlarda etkilenmeye başlar.

İlk etki genellikle bu düz kaslarda sinirsel uyarım neticesi oluşan motilite artışı, spazmdır, kusma ve iştahsızlıktır.

Mukozanın koruyucu etkisi kalktığından HCl yanısıra histamin, çeşitli toksin ve enzim gibi kimyasal maddeler düz kasları etkileyip irritasyona yol açtığı gibi bu maddeler kan dolaşımına da emilirler.

• Bunlar da merkezi sinir sistemini uyararak kusmayı başlatırlar. • Ayrıca lezyonların yol açtığı ağrı nedeniyle hayvan yemekten kesilir. Belirtileri:

Patogenezinden de anlaşıldığı gibi akut gastritisin birincil semptomu kusma ve iştahsızlıktır. • Hayvan bazen böğürme hareketleri yapar.

• Kusmukla duodenal içerik ve bazen de kan ile birlikte mukoza parçaları çıkarılır. • Genel durum sadece ağır olgularda bozulur.

Palpasyonda bazen ağrı saptanır. • Çoğu kez halitozis (ağız kokusu),

• salivasyon, titreme ve polidipsi, nadiren de ateş görülür. • Süregelen olgularda hemokonsantrasyon

• Elektrolit dengesizlikler (özellikle metabolik alkaloz) şekillenir. Tanı:

• Sadece klinik belirtilere dayalı teşhis konulması zordur ancak anamnezle önemli bilgiler elde edilebilir.

Mide kısmen intratorakal olarak yerleştiği için ancak kısmen palpe edilebilir.

Kontrast maddeli radyografilerle yabancı cisimler, obsruksiyonlar ve spazmlar saptanabilir. • İkincil olarak gastritis yapan hastalıklar göz önünde tutulmalı ve özellikle semptomatik

tedaviye cevap vermeyen durumlarda bu hastalıklar yönünden ayrıntlı tetkikler yapılmalıdır. • Şüpheli durumlarda gastroskopi veya laparotomi ve bu yolla elde edilen biyopsi materyalinin

histopatolojik tetkiki ile kesin teşhis yapılabilir

Ayırıcı Tanı: Kusma ile seyreden bütün hastalıklar düşünülmelidir Prognoz:

İkincil gastritlerde prognoz esas hastalığa bağlı olarak değişir.

• Birincillerde ise hastalığı yapan etken yok edilebildiği taktirde ve mukoza tahribatının fazla olmadığı durumlarda iyidir.

Tedavi:

• Tedavi öncelikle etkene yönelik olmalıdır ancak çoğu vakalarda etken saptanamadığından semptomatik tedaviye başvurulur.

• Akut birincil gastritlerin spesifik bir tedavisi yoktur, genel tedavi prenskpleri uygulanır ancak ikincil olanlarda spesifik tedavi daha önemlidir.

Hem birincil ve hem de ikincil gastritte aşağıdaki uygulamalar denenebilir:

Diyet:

• Hayvan 24-48 saat aç bırakılır. Bu şekilde asit üretimi, duodenal içeriğin refluksu ve motilite azaltılmış olur.

• Buz parçacıklarının içirilmesi yararlıdır. Bu hayvanlar genelde buz yalamaktan hoşlanırlar. • Aç bırakmayı takiben sık aralarla küçük porsiyonlar halinde lifsiz, protein ve yağdan fakir,

karbonhidrattan zengin, ancak allergen olmayan besinler verilir.

• En iyisi kaynatılmış pirinç ve % 5'lik glikoz solüsyonlarının oral olarak verilmesidir. Monosakkarit veya kolay sindirilebilir nişasta formundaki karbonhidratlar en uygunudur.

Enterit varsa, şekerleri monosakkaritlere dönüştüren disakkaridazlar kayba uğrayacağı için şekerlerin sindiriminin aksayabileceği unutulmamalıdır.

• Et ve proteinden zengin diğer maddeler sekresyonu uyardığı için fazla verilmemelidir; et ayrıca liften zengin olduğu için sekresyonu daha da fazla uyarabilir. Yağ ise gastrik boşalmayı geciktirdiği için önerilmez. Hastalık belirtilerı kaybolduktan iki gün sonra yavaş yavaş normal besinler verilmeye başlanılır.

Prostaglandinler:

• Bunlar H iyon üretimi için gerekli olan proteinkinaz aktivitesini azaltarak asit oluşumunu azaltırlar.

• Ayrıca mukozal kan dolaşımını artırararak mukozal rejenerasyonu hızlandırırlar (Misoprostol 1-3 μg/kg, günde üç kez PO).

Antiemetikler:

• Kusma, diet tedbirleriyle kontrole alınamıyorsa en iyisi chlorpromazin gibi sentral etkili bir antiemetik ile durdurulmaya çalışılır (Bkz. kusmada tedavi). Ancak hipotansiyon oluşturabildiği için kullanılmadan önce hastanın hidrasyon durumu kontrol altına alınır. • Hidrasyon sağlanana kadar diphenhydramine veya dimenhydrinate gibi antihistaminik etkili

antiemetiklerle antiemesis sağlanabilir. Metoclopramide gibi dopamin antogonistleri kullanılmaz.

Sucralfate:

Asit etkisine karşı mukozayı korumasının yanısıra prostaglandin, bikarbonat ve mukus salgılanmasını arttırdığı için oral yolla günde 2-3 kez kedilerde 0.25 gr, köpeklerde ise 0.25- 1 gr dozunda kullanılır.

• Alkali ortamda etkisi azalacağı için asit blokörleri ve antasit kullanımından en az iki saat evvel kullanılmalıdır.

• Bu uygulama sukralfatın, kullanılan asit blokörlerini bağlaması ve böylece etkinliğini azaltması nedeniyle de önemlidir.

Asit salgılanmasını azaltan ilaçlar: 1- H2 reseptör blökörleri:

• H-reseptör blokörü olan histamin analogları, asit üretimini azaltırlar.

• Bu amaçla cimetidin günlük 5-10 mg/kg dozunda veya ranitidine 1-4 mg/kg dozunda, PO, SC günde üç parçaya bölünmüş şekilde veya serum içersinde İV yolla gün içersine dağıtılmış şekilde verilirler.

• Ranitidine’nin etkisi cimetidine’den daha fazla ve uzun sürelidir.

• Fomatidine 0.3-0.6 mg/kg dozunda oral olarak kullanılır; daha etkili olduğu ileri sürülmektedir.

2- Proton bombası inhibitörleri:

• Proton pompası gastrik asit sekresyonunda en son evre olup gastrik lümene H+ sekresyonunu sağlar. Bu nedenle proton bombasının dışarıdan verilecek ilaçlarla inhibe edilmesi asit üretimin engellenmesi için idealdir.

• Bu şekilde % 99 a varan oranlarda asit sekresyonunu engellerler ve H2 Reseptör antagonistlerine göre çok daha iyi sonuç sağlarlar.

Daha da uzun etkilidir ve günde bir kere kullanılması yeterli olabilmektedir. Ancak uzun süre asit inhibisyonlarının bakteriyel çoğalma için ortam hazırlayacağı unutulmamalıdır (Örn:Lansoprazol ve Omeprazole 0.7-2 mg/kg PO).

3- Parasempatolitikler(antikolinerjikler):

• Mide motilitesini, mide içeriğinin sekresyonunu ve kusmayı azaltırlar.

Ancak bu ilaçlar midede gıda maddesi varsa verilmemelidirler. Gastrik boşalmayı azaltacakları için dolaylı olarak gastrin uyarımını arttırabilirler.

• Diyet tedbirlerine rağmen ağrılı mide spazmlarında kullanılmaları mantıkidir. Ancak kısa etkili olanlar tercih edilmeli ve ayrıca oral yolla değil intra venöz ya da rektal yolla verilmelidir.

• Aynı zamanda enterit varsa bu ilaçların kullanımına karar vermek zordur.

• Butylscopolamin (örn:Buscopan®) 0,5-2 mg/kg günde üç kez, propanthelin 1mg/kg günde üç kez olarak verilebilir.

Antasitler:

(Alüminyum, Magnesyum, Kalsiyum ve Sodyum bileşikleri) Bu ilaçlar ancak belirli şartlar altında yararlı olabilirler.

Öncelikle hiperasiditenin mevcudiyeti saptanmalı (gıda maddesi içermeyen kusmukta) ve günde en aşağı 4-6 kez tekrarlanmalıdırlar. Bu amaçla günlük 50 mg/kg dozunda sodyum bikarbonat,100- 400mg Alüminyum hidroksit veya magnezyum hidroksit kullanılabilir.

Sıvı ve elektrolitler:

Hafif olgularda kaybolan sıvı ve elektrolit miktarı tedavi gerektirecek boyutlarda olmayabilir.

Ancak özellikle kusma nedeniyle, akut gastrit olaylarında hipokloremik alkaloz sık görülen bir durumdur (Bkz sıvı ve elektrolit tedavisi).

Komplike olmayan gastrit olaylarında gereksizdir.

Ancak mukoza tahribatının fazla olduğu olgularda özellikle ateşli bir durum veya kusmukta kan varsa sepsise engel olmak için kullanılabilir (Bkz: Sindirim sisteminde kullanılan antibiyotikler)

Kortikosteroidler:

Allerjik nedenli gastro-enteropatilerde etkilidir.

Şok belirtilerı varsa membran stabilizasyonu ve periferde kan akımının kolaylaştırılarak, lokal işemilere engel olunması ve bu nedenle oluşacak mukoza tahribatının önüne geçilmesi umuduyla bu ilaçlar kullanılabilirler (yüksek dozda ve kısa süre).

Ancak bu belirtiler olmadığı takdirde kullanılmaması daha uygundur zira bu ilaçlar midedeki asit üretimini de uyarırlar.

Ayrıca uzun süre kullanıldıklarında ülserasyona yol açabilirler.

Bismuth tuzları:

Mukozal direnci arttırıp pepsin salınımını azaltığı için kullanılması anlamlıdır. Ancak hemorajik gastroenteritlerde ve renal yetmezlikte kullanılmazlar. Ayrıca dışkının koyu bir renk almasına neden olduğu için dışkının görünümü melena ile karıştırlmamalıdır.

KRONİK GASTRİT