• Sonuç bulunamadı

2 7 Akhyraous ve Balıkesir Adının Kökeni

Belgede Antikçağ'da Mysia ve arkeolojisi (sayfa 117-121)

Bugünkü Balıkesir civarında konumlanan diğer kent Akhyraous141, Ramsay’a göre Hadrianaoutherai’ın Bizans dönemindeki adı ya da ona komşu bir şehirdir. Çünkü Hermos ve Kaikos vadilerinden Miletopolis ve Konstantinopolis’e giden yol üzerinde konumlanan kent, pikoposluk listelerinde Hadrianaoutherai’ın yerine yazılmıştır (Ramsay 1960). Bigadiç yakınındaki bir kale, görkemliliği ve geçmişte kuzeyden gelip Kaikos vadisine giden yollardan birinin buradan geçmiş olması nedeniyle Munro’nun hem Hadrianoutherai hemde Akhyraous’u bu ilçe yakınlarında aramasını haklı çıkaracak niteliktedir. Ancak Bizans sanatı üzerine araştırmaları ile tanınan Mercangöz, buranın Akhyraous değil Bizans döneminde etkili başka bir kale olduğunu aktarmaktadır (Mercangöz 2003).

Diğer yandan bazı yayınlarda da Kepsut’ta gösterilen kenti Hasluck, Balıkesir’in 13 km. güneyinde yer alan Pamukçu kasabası yakınlarındaki “Hoca Kalesi”ne yerleştirerek Akhyraous’un konum tartışmaları sona erdirmiştir (Hasluck 1910). Bu öneri L. Robert vb. pek çok araştırmacı tarafından da kabul edilmektedir. Ramsay da her ne kadar kenti Hadrianaoutherai’ın ardılı olarak görse de özellikle G. Hepschpeld’in komşu bir istihkâm olabileceği yönündeki düşüncesini de aktarır (Ramsay 1960). Eskiden adı Eftele Köyü olan Pamukçu Beldesi’nin yaklaşık 5 km. güney doğusunda İkizce Tepeler olarak bilinen bir tepenin üzerinde yer alan kale aynı zamanda Makestos’un kolu olan Koca Dere (Kille çayı) nin kıyısındadır. Koca dere önceleri tepenin etrafını dolanarak akmakta iken 1980’lerde kalenin eteğine konumlanan baraj

141 Bilge Umar’a göre sözcük, eski Yunanca “saman” anlamına gelen “akhyron” u çağrıştırsa da Luvi

dilinde akha=su, ura=büyük öğelerinden akh(a)ura= “koca su” adının Hellen yazımına uydurulmuş şeklidir. Umar, Bizans kaynaklarında ilk kez 812 yılında Studios’lu Theodoros tarafından bir köy olarak anılan kentin Susurluk Irmağı’nı oluşturan kaynak sularının birleştiği noktada yer almasını da buna dayanak gösterir (Umar 2006).

inşaatı nedeniyle, artık kalenin önündeki Ortaçağ yolunu izler. Kalenin varlığı, batı kaynaklarında XIX. yüzyıldan beri bilinmesine rağmen, baraj çalışmalarının başlamasından sonra anlaşılması ise ilginçtir (Mercangöz 2003). Bildiğimiz kadarıyla yabancıların bilimsel amaçlı gezileri dışında şimdiye kadar kapsamlı bir yüzey araştırması ya da kazı yapılmamış olan kalenin bu günkü durumuyla ilgili de çevrede bilimsel bir gezi yapmış olan Mercangöz, bazı kısımlarda iç ve dış kabuklarının soyularak iç dolgunun doğanın tahribine terk edildiğini haber vermektedir (Mercangöz 2003).

Anadolu’nun Türkleşmesi öncesinde Bizans’ın kurmaya çalıştığı savunma ağını anlatan makalesinde C. Foss, kaynaklara dayanarak Akhyraous Kalesi’nin142 Lopadion(Ulubat) Kalesi’yle birlikte XII. yüzyılın ilk yarısında II. Ioannes Komnenos (1118- 1143) zamanında inşa edildiğini belirtir (Mercangöz 2003). Aynı araştırmacıya göre kalenin Makestos nehriyle Propontis’ten Mysia ovasını geçerek Lydia ve İonia’ya ulaşan yol güzergâhına hâkimiyeti onu oldukça önemli ve stratejik konuma yerleştirmiştir. Roma imparatorluğunun son kilise örgütü listelerinden öğrendiğimize göre de kent, Bizans döneminde metropolislik merkezi olarak önem kazanmıştır. Eğer vasali değilse yakındaki Hadrianaoutherai bu dönemde sönükleşmiş ya da terkedilmiş olmalıdır. Ramsay, bu durumu XI. Liste ile Paris’teki Bibliotheque Nationale’deki manuskriler arasında iki listenin aktardığını bildirmektedir (Ramsay1960). Ancak her üç belgede de en son yazılmış olması kentin bu mertebeye (metropolislik) XII. veya XIII. yüzyılda yükseldiğini gösterir. Zaten IX. yüzyılda bir köy olarak anılan kent, 1139 da II. Ionnes Komnenos tarafından bölgenin ve yolların güvenliğini sağlamak üzere tahkim edilince gelişir143. Bu nedenle olsa gerek önceleri Kyzikos başpiskoposluğuna bağlı bir piskoposluk iken daha sonra başpiskoposluğa yükseltilmiştir.

Araştırmacılarca en çok yanıtı aranan konu, bugünkü Balıkesir’in Akhyraous ve Hadrianaoutherai ile ilişkisidir. Bilim adamları, Türkçede balı-kesir(çok) öğelerinden türemiş görünen bugünkü Balıkesir adının, kentte var olan eski bir kaleden (Paleo Castro144) kaynaklandığı konusunda hemfikir olsa da farklı öneriler de vardır.

142 Mimari özellikleri için ayrıntılı bilgi için bkz. Mercangöz 2003, s. 37- 38.

143 1199 tarihli Bizans belgelerinde geçen “Provincia Acherau” dan da anlaşılacağı gibi bulunduğu eyalete

adını verecek kadar gelişmiştir (Mercangöz 2003).

144 Erken tarihli bazı haritalarda görülen “Poli Castro” yazılışı yanlışlık ya da kopya hatası olarak

Yukarıdaki görüşe katılanlardan biri Hasluck’dur. Yazar, 1545 tarihli Gastaldi’nin haritasını kanıt göstererek erken haritalarda Balıkesir’in “Paleo Castro” olarak gösterilmesine karşılık zamanla Baluk Hisar şeklinde değiştiğinden bahseder (Hasluck 1910). Uzunçarşılı ise Türkçeye Abdulmecid Mutaf tarafından çevrilen Karesi Vilayeti Tarihçesi adlı eserinde145 Türkçede “balık” kelimesinin anlamından (şehir) hareketle kentin adının “hisar şehri” anlamına geldiğini ve her ne kadar artık bu yönde bir kalıntı olmasa da Hisariçi Mahallesi’ndeki kalıntılardan adını aldığını yazmaktadır146

(Uzunçarşılı 2000). Aynı yazarın değindiği öneriler arasında Farslı bir devlet adamının isminden dolayı “balı kisra”dan veya “poli kaiseros” tan kaynaklanmış olabileceği düşünceleri de yer almaktadır. Ramsay da doğrusu Balık Hisar (hisar şehri) olan kelimenin παλαια ισιακαισαρεια’ya benzetmek için değiştirildiğini bildirmektedir. Bir diğer görüş, Şehabettin Umari veya Ömeri Mesabik-ül Ebsar’ında geçen “Karesioğlu Demirhan’ın ili Mali Kısra” nın Balıkesir’e dönüşmüş olabileceği yönündedir (Mercangöz 2003). Karesi beyliği başkentinin Araplarca Akira diye anılması Ortaçağ’da Balıkesir’in yerinde duran kentin Akhyraous ismine mirasçı olduğunu gösterir. Bilge Umar da Akhyraous’un 1200’lü yıllarda hala bu ad altında varlığını sürdürdüğüne dair Georgios Akropolites’in yapıtından iki bölüm aktarmaktadır (Umar 2006). Diğer yandan 1697 tarihli Allard ve 1698 tarihli Giocomo’nun haritalarında Balıkesir’in bulunduğu yerde Palaiopolis görülmesine karşılık 1774 tarihli Giovanni Antonio’nun haritasında Balık-esri yer alır (Mercangöz 2003). İbn Battuta da XIV. yüzyılda burasını son değinilen şekilde anar (Mercangöz 2003).

Bugün Balıkesir’de Türkler öncesi dönemden günümüze bilgi verecek bir belge kalmadığı gibi Karesi Bey’in eline geçmesi ve daha sonraki Ortaçağ tarihi konusunda da yeterli bilgiye sahip değiliz. Bu durum köken tartışmalarında kesin bir şey söylemeyi güçleştirmektedir. Ancak “her yeni merkez bir eski şehrin halefidir ya da hemen her eski şehrin yeni bir halefi vardır” şeklindeki tanımlama bu üç kent için çok uygundur. Her üç kent aynı yerde konumlanmasalar da bir birlerinin devamı sayılabilir. İ.S. II.

145 Eser geç dönemler için verimli olsa da Mysia coğrafyası ve bölgedeki antik kentler ile ilgili verdiği

bilgiler Texier gibi bazı yazarların tekrarıdır. Ayrıca eski Yunanca ve Latince kelimelerin Türkçe’ye çevirisinde bazen anlaşılamayacak derecede değişiklik görülür. Fakat yinede gezdiği bazı harabelerle ilgili verdiği bilgiler değerlendirilebilir.

146 Yeşilli Camii’nin diğer adı Hisariçi Camii son tarihsel hisarın burada olduğunu düşündürür (Umar

yüzyılda geliştirildiği dönemden itibaren XII. yüzyıla kadar bölgenin en önemli kenti Hadrianaoutherai’dır. Bu tarihten sonra bugünkü Pamukçu yakınlarındaki Akhyraous ön plana çıkmıştır. Bugün ise topografik konumunun olanaklarını yeterli kullanamamakla birlikte Balıkesir bölgenin en önemli kentidir. Bu son yerleşmenin, adını ister Hadrianus’un kalesinden ister Ortaçağ şehri Akhyraous’tan isterse de Türk unsurlarına ait bir kavramdan alsın, Antikçağ kökenine sahip olduğu yadsınamaz.

Diğer bir değinilmesi gereken husus, Balıkesir ve ilçelerinde her yıl birçok bilimsel kazı yapılmasına rağmen bu merkezlerden gelen eserleri sergileyecek bir Arkeoloji Müzesi’nin yokluğudur. Gerçi 20. yüzyıl başında yapılan ve 1946–1988 yılları arasında belediye hizmet binası olarak kullanılmış bir yapı 1996 yılında “Kuva-yi Milliye Müzesi” adıyla kurtuluş savaşı anıları yaşatmak gayesiyle hizmete açılmıştır. Ancak kurtuluş savaşı sırasında Kuva-yi Milliye Heyeti’nin toplantılarına da tanıklık eden bina, ahşap mimarisi nedeniyle sık sık süresi bir kaç yılı bulan restorasyon gerektirmektedir. Bu tezin hazırlandığı yıllarda müze aynı nedenden kapalıdır. Ayrıca ikinci katında Altınoluk’taki Antandros antik kenti buluntularının sergilenmesi için düzenlenen bir oda, bu yöndeki ihtiyacı karşılayabilecek düzeyde değildir. Bu konuda en yakın zamanda kentin, çağdaş müzecilik anlayışı ve mimarisine sahip, içerisinde etnografik, antropolojik, eskiçağ tarihi ve arkeolojik geçmişini yansıtacak buluntuların ayrı ayrı bölümlerde sergilendiği, müzenin saklama ve koruma ödevlerinin yanında öğretici kimliğini de ön plana çıkaracak imkânlara sahip bir müze binasına kavuşmasını umuyoruz.

Belgede Antikçağ'da Mysia ve arkeolojisi (sayfa 117-121)