• Sonuç bulunamadı

4. AİLE DOSTU POLİTİKALAR

4.2. İş-Aile Çatışması Nedenleri

4.2.3. Ailevi Faktörler

Bireylerin medeni durumu, eşlerin her ikisinin de çalışıyor olması, anne ve baba olmanın gereklilikleri, ev işlerine harcanan zaman, sahip olunan çocuk sayısı ve çocukların yaşı gibi faktörler İAÇ’na yol açan nedenler arasındadır (Fu ve Shaffer 2001). Küçük çocuklara ya da bakmakla yükümlü olunan bireylere sahip olma, geniş bir aileye mensup olma veya her iki eşinde tam gün çalışıyor olması gibi ailevi faktörler zaman temelli İAÇ’na neden olmaktadır (Elloy ve Smith 2004).

Yapılan araştırmalarda evli bireylerin evli olmayanlara oranla; anne ve baba olan bireylerin ise ebeveyn olmayan bireylere göre daha yüksek AİÇ yaşadıkları görülmektedir. Ayrıca, küçük çocuklu bireyler, yetişkin çocuğa sahip bireylere kıyasla daha yüksek oranda AİÇ yaşamaktadırlar (Lu ve ark. 2006). Çünkü bekar bireyler, sadece işlerine odaklanabilirken, evli ve çocuklu olanlar, ailevi sorumlulukları da üstlenmek durumundadırlar. Dolayısıyla çatışma yaşama olasılıkları artmaktadır (Dursun ve İştar 2014). Evdeki küçük ya da yetişkin çocuk sayısı, işe gidememe ya da devamsızlık yapma, çocuk yetiştirmeye ilişkin kaygılarla kafanın meşgul olması ve aşırı iş yükü ile ilişkilendirilmektedir. Eşlerden her ikisinin de çalıştığı ailelerde, okul öncesi çağda (0-6 yaş) çocuğa sahip olmak önemli bir çatışma nedeni olabilmektedir. (Voydanoff 1988, Giray ve Ergin 2006). Özellikle küçük çocuklu ailelerde, çocuğun bakıma muhtaç olması nedeniyle, günlük ihtiyaçlardan kaynaklanan eğitim, sağlık gibi

33

bir takım problemlere daha fazla rastlanmaktadır (Giray ve Ergin 2006). Carnicer ve ark. (2004) araştırmalarında, evli ve çocuklu bireylerin, evli fakat çocuk sahibi olmayanlara ya da bekar bireylere göre daha yüksek oranda İAÇ yaşadıklarını ortaya koymuşlardır. Mjoli ve ark. (2013)'nın yaptıkları çalışma, en yüksek düzeyde iş-aile çatışması yaşayan bireylerin, 6 yaşın altında çocuğa sahip olanlar olduğunu ve bunu okul çağında çocuğa sahip olanların izlediğini ortaya koymuştur. Ayrıca en düşük seviyede İAÇ yaşayanların, çocuk sahibi olmayan bireyler olduğu bu çalışmada ortaya konulmuştur.

Diğer taraftan, ailede yaşlı ya da engelli birinin bulunması da bakım problemini ortaya çıkarmakta ve bu problemin etkileri bireyin iş hayatına olumsuz olarak yansıyabilmektedir. Çünkü böyle bir durumda bireyin ailesine ayırmak isteyeceği zaman miktarı artmaktadır. Örneğin, yaşlı ya da engelli aile bireyinin mesai saatleri içinde doktora götürülmesi, kısa süreliğine işten ayrılma veya telefon görüşmeleri yoluyla yine çalışma saatleri içerisinde bakımla ilgili düzenlemelerin yapılmaya çalışılması, bireyin işine odaklanması gereken zamanı kısıtlayarak AİÇ yaşamasına neden olmaktadır (Coşkuner 2013). Brough ve ark. (2005)’nın yaptıkları çalışmanın bulguları da ailede bakıma muhtaç çocuklara ya da aile bireylerine sahip olmanın iş-aile ve aile-iş çatışmasını artırdığını göstermektedir.

Konuya ilişkin literatür incelendiğinde, birçok ev işiyle uğraşmanın rol stresörlerinin başında geldiği, ancak eşlerin aile bakımı sorumluluklarını paylaşmalarının önem arz ettiği görülmektedir. Özellikle kadınlarda, eşlerinin çalışma saatleri ile AİÇ arasında pozitif yönlü bir ilişki olduğu ortaya konulmaktadır (Lu ve ark. 2006). Eşleri uzun saatler çalışan bireylerin, çalışma saatlerini birbirleriyle koordine etmeleri güçleşmekte ve dolayısıyla çocuk bakımı ve ev işleri ile ilgili sorumlulukları daha fazla oranda üstlenmek durumunda kalmaktadırlar (Voydanoff 1988).

Aile tipi de İAÇ’nı etkileyen ailevi faktörlerdendir. Çift kariyerli aile yapısı, eşlerin birlikte bir aile hayatını yaşamalarının yanında, her iki eşin de çalışmaya büyük bir istek ve bağlılık göstererek, kendi kariyerlerini sürdürdükleri aile yapısı olarak tanımlanmaktadır (Acar 1994). Çift kariyerleri aileler, hem iş hem de ev ortamında yaşanılan aşırı iş yükü konusunda daha duyarlıdırlar. Çünkü bireylerin sahip oldukları kariyer hedefleri, ev ve aile sorumluluklarına ayırdıkları zamanı kısıtlayarak, çatışmayı daha olası hale getirmektedir (Elloy ve Smith 2004).

Sonuç olarak, İAÇ’nın literatürdeki öne çıkan rolü göz önüne alındığında, örgütler, çatışmanın iş tutumu ve sonuçları üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmak ve iş aile hayatındaki

34

dengeyi sağlamak amacıyla birtakım resmi programlar önermektedirler. Bu programlara, yerinde çocuk bakımı, esnek çalışma programları, sıkıştırılmış çalışma haftası, evden çalışma, iş paylaşımı, yarı zamanlı çalışma ve ücretli izin örnek gösterilebilir. Bu programlar, çoklu rolleri koordine etmek ve yönetmek hususundaki zorlukları ortadan kaldırmak amacıyla tasarlanmıştır (Fiksenbaum 2014).

Aileye ilişkin sorumlulukların iş yaşamına ve oradan tekrar aile yaşamına döngüsel olarak taşması neticesinde çalışanların iş tatmini, yaşam doyumu ve çalışma performansında olumsuz etkiler ortaya çıkabilmektedir (Demirel 2017). Dolayısıyla iş-yaşam dengesini sağlayan kişilerin, verimliliklerinin, fiziksel ve psikolojik iyilik durumlarının, iş ile yaşam doyumlarının daha yüksek olması beklenmektedir (Akın ve ark. 2017). Çizelge 4.1. iş-aile çatışmalarının bireysel, örgütsel ve ailesel sonuçlarını göstermektedir.

Çizelge 4.1. İş-Aile Çatışmasının Sonuçları (Demirel 2017)

Bireylere İlişkin Sonuçlar Ailevi Sonuçlar Örgütlere İlişkin Sonuçlar

*Bireyin beden ve ruh sağlığının bozulması *Stres

*Genel iyilik halinin zarar görmesi

*Bireyin yaşam doyum düzeyinin düşmesi

*Bireyin duygusal tükenmişlik düzeyinde artış

*İlaç kullanımında artış *Bireyin sigara ya da içki kullanımının artması

*Aile yaşamından duyulan tatminde azalma

*Ebeveynlik yükünde artış *Aile rolünün gerektirdiği performansta azalma

*Aile faaliyetlerine katılmada devamsızlık

*İş tatmininin azalması *İş stresinin artması *İşe devamsızlığın artması *İşten ayrılma niyetinde görülen artış

*İşgücü devir oranında artış *Bireyin örgütsel bağlılığında zayıflama