• Sonuç bulunamadı

Aile ve Ebeveyn-Çocuk İlişkilerindeki Değişimler

BÖLÜM 1: ÇOCUKLUK ÇALIŞMALARINDA DEĞİŞİMLER VE YENİ

1.9. Aile ve Ebeveyn-Çocuk İlişkilerindeki Değişimler

Modern çocuk anlayışına göre, birçok kurumun dolaylı etkisi olsa da, çocukların sosyalleşme sürecini yönlendirmeye çalışanlar daha çok aile, eğitim ve hukuk kurumu ve bu kurumların destek istediği başka alanlardaki uzmanlar olmaktadır. Bu kurumların öngördüğü sosyalleşme süreci ve içerikleri, aslında çocukların mevcut sosyo-kültürel ve siyasal düzeninin bir parçası ve devamını sağlayacak nesillerin yetiştirilmesidir. Bu anlayış, Fransız İhtilali’yle başlayıp ulus devlet sisteminin yerleşmesiyle pedagojik bir formasyon olarak günümüzde de devam etmektedir. Bu anlayışa göre, ileride toplumun birer üyesi olacak çocukların, devletin ve iktidarın belirlediği siyasal, tarihsel tahayyülün koruyucusu bir nefer olarak yetiştirilir. Oysa bugün, dijital medya çağında, yetişkinlerin, kurumların ve iktidarların aynı pedagojik formasyonla çocukların sosyalleşme sürecini kontrol etmesinin oldukça tartışmalı hale geldiği söylenebilir. Gündüz Vassaf’ın (2014) dediğine göre ;

“Tarihte ilk kez yetişkinlerle çocukların rolleri tepetaklak olmak üzere. Bugüne kadar uygarlığımızda nereye geldiysek yetişkinlerin becerilerini yeni kuşaklara aktarmasıyla geldik. Tarihimizde ilk kez çocuklar yetişkinlerden değil, yetişkinler çocuklardan öğreniyor yeni teknolojileri. Giderek kısalan zaman birimlerinde yenilenen teknolojilerle en çok onlar haşır neşir. Gündelik yaşantımızda bu dünyayla baş edebilmeyi artık gençlerden öğreniyoruz, gençlerin yardımına muhtacız. Bilgisayardaki gelişmeler, üniversite çağındaki gençlerin buluşlarıyla gelişen teknolojiler, kurdukları şirketlerle neyi, nerede, nasıl yapacağımıza yön vermeleri, yeni bir dünyanın, insan ilişkileriyle, kuşaklar arası etkileşimde günümüze dek yaşanmamışların habercisi” (s. 14)

Günümüzde yaşanan bir çok toplumsal çatışma alanlarından biri de gençler ile yaşlılar arasındaki kırılmanın olacağını belirten Vassaf, bu kırılmanın, yeni nesillerin yetiştikleri kentsel yaşamı, yeni teknolojilerin ortamı ve doğadan kopukluğun etkili olduğu tespitini yapmaktadır. Yeni medya teknolojileri, sadece doğa ile bağı kopmuş kentsel çevrede büyüyen çocukları değil, bir küresel ağ olarak kırsal alanların en küçük birimlerinde yaşayan çocuklara da kolayca ulaşmaktadır.

Günümüzde medyanın çocuklar üzerindeki olumsuz etkilerine karşı aileler farklı tutumlar geliştirmektedirler. Burada bu tutumlardaki farklılıkların sebepleri, aile profillerine göre (eğitim, yaş, kültür, ekonomik durum vb.) değişmektedir. Ancak aile tutumlarına kaynaklık eden daha temel bir sebep aile yapılarının ve işlevlerinin değişimidir. Bu değişimin ilk basamağı ve bağlamı endüstriyel toplumla beraber yaygınlaşan modern çekirdek aile yapısıdır.

Son yarım yüzyılda moderniteden postmoderniteye geçiş olarak ifade edilen bir süreç yaşandı. David Elkind (2001), bu süreçte, algılama, değer verme, kendimizle ve dünyamızla ilgili algılama yöntemlerimizde köklü değişimler yaşandığını belirterek, bu zorlu dünyadan bir kaçış yolu olarak tasvir edilen çekirdek ailenin dahi hızla kaybolduğunu belirtir. Çekirdek aile, kamusal ve özel sınırlar, ev ve işyeri ve yetişkinler ile çocuklar arasındaki sınırların sık sık hem de sert bir şekilde kesilmesine neden oldu. Bu aile yapısı açıklık, karmaşıklık ve çeşitliliğiyle çağdaş yaşamımıza yansımaktadır. Bunun sonucunda çekirdek aileden oldukça farklılaşan yeni aile yapısı, karı-koca, ebeveyn-çocuk, çocuk anlayışları gelişti. Aile içi bağlar daha da gevşekleşti ve aile üyeleri beraberlikten özerkliğe doğru bir yaşamı daha çok tercih ederken, ebeveynler de

çocukları merkeze alan bir aile yaşamından ebeveynlerin merkezi konumlanmasıyla sonuçlanan, dolayısıyla çocuğun duygusal olarak desteklenmesinin yerine ebeveynin daha teknik sayılacak desteği ön plana çıkmış bulunmaktadır. Yani çocuk, ailenin yoğun duygusal yakınlığı yerine, eğitim, sağlık, yaşına göre yapması gereken görev ve ödevleri konusunda desteklenmektedir. Bunun için çocuk masumiyeti, sevimliliği yerine yetenekleri ile daha çok öne çıkarılmaktadır (s.16-17).

Çekirdek ailenin akışkan sınırları özellikle çocuklar ve ergenler için olumlu karşılanıyordu. Çekirdek aile yapısı ve işleyişi çocukların güvenliği ve korunmasının bu çerçevede sağlanması da onların istek ve büyümelerindeki çatışmalar için enerji ayıracağı varsayılıyordu. Özel ve kamusal iş verenler çalışma hayatında bazı ebeveynler için bazı olanaklar sağlarken, bazıları için de zorluklar, kısıtlamalar söz konusuydu. Anneler, çocukları yetiştireyim derken, örneğin, sabah ya da öğleden sonra bazı sportif kurs ve kültürel faaliyetlere götürmek gibi, sık sık tam zamanlı iş ve kariyerlerini devam ettirmekte hayal kırıkları yaşadı. Babalar ise sık sık para kazanma ve iş yaşamına adapte olma beklentileri karşısında daha fazla yük altına girdi. Mutsuz bir evliliği olan ebeveynler, çoğunlukla çocukları boşanmadan etkilenmesin diye yaşam boyu bir ilişkiyi devam ettirmektedir. Öyle görünüyor ki çekirdek ailenin sınırları, çocukların ihtiyaçlarına hizmet ederken, daha geniş anlamda ebeveynlerin ihtiyaçlarıyla da birleşmektedir. Her ne kadar ebeveyn ile çocukların ihtiyaçları ve çalışma yaşamı arasındaki bağlar birbirini destekler görünse de, bu durumun handikaplarının modern çekirdek ailenin dengesizliğini de bize göstermektedir.

Elkind’e (1995) göre bu dengesizlik aslında görecelidir. İdeal nükleer aile, bu sosyoekonomik ortamda büyük ölçüde nadiren tam olarak gerçekleşmiş bir beyaz orta sınıf fantezisi oldu. Özellikle düşük gelirli ailelerde çocuklar sık sık oturulan yere yakın iş yerinde ya da aile işinde ebeveynlerin yanında çalışırken, ev-işyeri ve yetişkin-çocuk sorumlulukları arasındaki sınırlar bulanıklaşmaktaydı. Özellikle göçmen ailelerin çocukları yeri değerlerin etkilerine karşı daha açık olmakta, zamanla eski geleneksel değerlerini kaybetmekte ve daha iyi bir gelecek için çok çalışmakta ve fedakârlıklar yapmaktadırlar. Düşük gelirli ve göçmen aileler, çekirdek ailenin dengesizliğini daha iyi yansıtmaktadırlar (s. 4).

Orta gelirli aileler arasında da çekirdek ailenin dengesizliği görecelidir. Bazı ebeveynlerin çekirdek ailenin rolünün bir pratiği olarak çocukları büyütürken aşırı korumacı oldular. Dünün çekirdek ailesinin aşırı kural ve korumadan muzdarip çocukları, bugünün postmodern ebeveynleri olarak çocuklarını yaşamın gerçekleri ile daha yakından deneyimlemeleri için onları daha serbest bırakmaktadır. Bu eski dengesizlik durumu 1950’lerin çekirdek ailesinin karakteristik özelliğidir (s. 3)

Postmodern geçirgen ailenin ortaya çıkması ile söz konusu çekirdek ailedeki dengesizlik durumu tersi yönde hareket etmiştir. Birçok bakımdan çekirdek ailedeki korunma refleksinin bölünmesi ya da sınırlarının parçalanması ebeveynlerin lehine oldu. Bu çöküşün bir sonucu olarak, postmodern aile çekirdek aileden daha fazla çeşit yaşam tarzlarına sahip olmaları oldu (s. 15).

Okul öncesi çocukları olup da tam gün çalışan kadınların profesyonel çocuk bakıcılarına ücret karşılığı çocuklarını baktırmaları hızla yaygınlaştı. Diğer yandan daha büyük sayıda ebeveyn, evlilik hoşnutsuzlukları sebebiyle evlilik dışı çocuk doğurmaya karar verdiler. tek ebeveynli aileler de Amerika'da hızla yaygınlaştı. Bu da iki üç evlilikten anne ya da babaları farklı yarım öz ya da üveyli alışılmamış bir aile yapısını oluşturdu. (s. 15-38)