• Sonuç bulunamadı

2.1 Araştırmanın Kuramsal Çerçevesi

2.1.4 Aile Birliğine Önem Verme

Aile, insanın doğup büyüdüğü, hayata dair ilk becerilerini ve sevgi, saygı, merhamet, paylaşma, yardımlaşma gibi değerlerini kazandığı yer; öncelikle duyuşsal ardından bilişsel ve bedensel zekasını geliştirdiği bir okul; yeryüzünün ilk kurumu ve nesillerin güvencesidir. Ailenin sahip olduğu bu özellikler, aileyi ve bireylerini diğer kurum ve kişilerden özel kılmaya fazlasıyla yetmektedir.

İnsan yavrularının diğer canlılara göre çok daha uzun ve zahmetli yetişmesi aile kurumuna önem kazandıran unsurların başında gelmektedir. Fakat aileyi önemli kılan bu etmen sadece bebeklik ve çocukluk dönemine özel değil, hayatın her döneminde karşılaşılan bir durumdur. Bu noktada ailenin temel işlevleri incelendiğinde ne başta biyolojik görev gelir. Bedenen, ruhen ve aklen sağlıklı nesillerin devamını sağlayan aile kurumunun bu işlevine bağlıdır. Ailenin bir diğer önemli işlevi ise sahip oldukları çocukların psikolojik ihtiyaçlarının karşılanmasıdır. Yeni doğan bir bebeğin biyolojik ihtiyaçları kadar sağlıklı bir karakter geliştirebilmesi için psikolojik ihtiyaçları da önemlidir. Bu ihtiyacın karşılandığı en uygun ortam ise aile ortamıdır. Ailenin göstermeyeceği sevgi ve şefkat ihtiyacının başka hiçbir şekilde telafi edilemeyeceği psikologların üzerinde birleştiği bir durumdur. Olumlu bir benlik saygısının geliştiği ortam da ailedir. Aileler çocuklarının düşüncelerine değer vererek, onları dinleyerek olumlu bir benlik algısı

40

geliştirmelerine katkı sağlarlar. Ailenin kültürel taşıyıcılık ve eğiticilik işlevleri de aileyi özel kılan durumlardır. Aile hem değerleri koruyan hem de onları yeni nesilleri aktaran ve bu değerler çerçevesinde çocuklarını eğitmeye çalışan bir kurumdur (Köylü, 2016: 107-109).

Fakat toplumsal değişme, sanayileşme, modernleşme, tüketim kültürünün artması, şehirleşme gibi etkenler geleneksel aile yapısının bozulmasına, ailenin işlevlerini kaybetmesine ve aile birliğinin zedelenmesine neden olmaktadır (Bayer, 2013). Şentürk (2008) aile kurumuna yönelik güncel riskleri belirlemiş ve bu risklerin; boşanma oranlarındaki artış, tek ebeveynli ailelerdeki artış, evliliğe karşı çıkış ve evliliği erteleme, çocuk yapmama eğilimi, eşcinsel evlilikler, nikâhsız birlikteliklerdeki artış olduğunu ifade etmiştir.

Türkiye’de boşanma sayısı, 2007-2015 yılları arasında bir önceki yıllara göre sürekli bir artış göstermiştir. 2016 yılında boşanma sayısı bir önceki yıla göre düşmüş ama 2017 yılında tekrardan yükselmeye başlamıştır. Ailelerin boşanma sebeplerinin başında ise geçimsizlik gelmiştir (Türkiye İstatistik Kurumu, 2018,WEB5). Dünyada boşanma oranları 1960 yılından 2017 yılına kadar %251 artmıştır (WEB6). Boşanma yoluyla aile birliğinin parçalanması en çok çocukları etkilemektedir. Bu etkilerin başında çocuklarda suça yönelme, benlik saygısı düşüklüğü, okul başarısının düşmesi, korku ve kaygı, evlilik konusunda olumsuz düşüncelerin ortaya çıkması gelmektedir. Bunun yanı sıra boşanma olaylarının artması beraberinde tek ebeveynli ailelerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır (Şentürk, 2008). Bunun yanı sıra son 5 yıl içerisinde (2013-2017) erkeklerin ve kadınların evlilik yaş ortalamalarında sürekli bir artış meydana gelmiştir (TÜİK, 2018).

Şahin ve Gültekin’in (2014) toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik politikalar üreten, refah seviyesi yüksek 4 ülke üzerinde yaptıkları araştırmalarda, İzlanda, Norveç, Finlandiya ve İsveç’te 1960’dan beri evlilik hızının sürekli düştüğü, boşanma oranlarının ise sürekli arttığı tespit edilmiştir. Bunun yanı sıra bu ülkelerde evlilik dışı çocuklarının çok yaygın olduğu ve sayılarında her geçen yıl bir artış olduğu görülmüştür.

Tüm bu oranlar ve istatistikler bizlere büyük bir tehlikenin karşısında olduğumuzu haber vermektedir. Bu durum karşısında tedbir almak vicdan sahibi her insanın göz ardı edemeyeceği bir durumdur.

41

2.1.3.1 Bir Değer Olarak ‘Aile Birliğine Önem Verme’

Ailenin varlığını devam ettirebilmesi, aile değerlerini benimsemek ve onları korumakla mümkün olabilir. Türkiye’de ailenin hala çok önemli bir yeri olduğu, güven merkezi olarak işlevini devam ettirdiği, “Türkiye’de Aile Değerleri Araştırması” sonuçlarına göre anlaşılmaktadır (Coşkun Keskin, 2012). Hem dünyada ve ülkemizde aile kurumuna olan tehditlerin ve risklerin artması hem de Türkiye’de ailenin hala çok önemli bir değer olması, ‘Aile birliğine önem verme’ değerinin öğretim programlarında yer almasının gerekçeleri olarak belirtilebilir. Türkiye eğitim tarihi içerisinde farklı isimlerle aileyle ilgili çalışmalar yapılmış hatta ‘Aile bilgisi’ isimli bir ders 1936, 1948 programlarında yerini almıştır (Coşkun Keskin, 2012). Yiğittir (2010), 3-8.sınıflar arasında öğrenim gören öğrenci ailelerinin okullarda kazandırılmasını istediği değerler üzerine araştırma yapmış ve ailelerin okullarda en çok aile birliğine önem verme değerinin kazandırılmasını arzuladıkları sonucuna varmıştır. Tay ve Yıldırım (2009) 4. ve 5.sınıf öğrencisi aileleriyle yaptığı çalışmasında, ailelerin vatanseverlik, dürüstlük, aile birliğine önem verme gibi değerleri öncelikli değerler olarak ifade ettikleri saptanmıştır.

‘Aile birliğine önem verme’ değerinin aynı isimle programlarda yerini alması, 2005 yılında gerçekleştirilen program değişikliğinde olmuştur. ‘Aile birliğine önem verme’ değeri 2005 Sosyal Bilgiler Dersi Öğretim Programı’nda ve 2005 Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi Öğretim Programı’nda verilmesi gereken değerler listesi arasında yerini almıştır (MEB, 2010). 2005 Hayat Bilgisi Dersi Öğretim Programı’nda aile ile ilgili birçok kazanıma yer verilmesine rağmen programda geliştirilmesi hedeflenen kişisel nitelikler arasında yer almamıştır. Milli Eğitim Bakanlığı 2017 yılında programların sadeleştirilmesi anlayışıyla hareket ederek öğretim programlarında değişikliğe giderek öncelikle taslak programlar yayınlamıştır. 2017 yılında yayınlanan taslak öğretim programlarının tamamında aile birliğine ‘Aile birliğine önem verme’ değeri yer almıştır. Fakat programların son hali 2018 yılında yayınlanmış ve ‘Aile birliğine önem verme’ değeri hayat bilgisi programında geliştirilmesi gereken değerler listesinden çıkarılmıştır (MEB, 2018). ‘Aile birliğine önem verme’ değeri, 2018 programları içerisinde sadece Sosyal Bilgiler Dersi Öğretim Programı içerisinde yer almıştır. Ülkemizde aile kurumunun çok önemli bir konuma sahip olmasından dolayı ‘Aile birliğine önem verme’ değerinin Hayat Bilgisi

42

Öğretim Programı’nda yer almaması program için ciddi bir eksiklik olarak görülebilir.

‘Aile birliğine önem verme’ değerinin hem bu çalışmada kullanılan 2009 hayat bilgisi programında hem de 2018 hayat bilgisi programında yer almamasına rağmen tema ve üniteler içerisinde yer alan kazanımlarda aileyle ilişkili kazanımlarına yer verilmiştir. 2009 ve 2018 programlarında içerisinde aile geçen veya aile değerleriyle ilişkilendirilebilecek kazanım sayıları Tablo 4’te verilmiştir.

Tablo 4. 2009-2018 programlarındaki aile ile ilgili kazanımlar1

Program yılı Sınıf Kazanım Sayısı

2009 1.sınıf 11 2.sınıf 11 3.sınıf 13 Toplam 35 2018 1.sınıf 3 2.sınıf 6 3.sınıf 4 Toplam 13

Tablo 4’te görüldüğü üzere, 2018 programında aile ve değerleriyle ilişkilendirilebilecek kazanım sayısında 2009 programına kıyasla ciddi bir azalma olmuştur. Bu durumun aile ve değerleri üzerindeki etkilerinin yıllar içerisinde ortaya çıkacağı söylenebilir.