• Sonuç bulunamadı

Acentenin Yetkisiz Temsil

Belgede Acentenin hak ve borçları (sayfa 98-103)

75 5 6102 Sayılı TTK İle Yapılan Düzenleme

B. Acentenin Yetkisiz Temsil

6762 Sayılı Eski Ticaret Kanunumuz’ da yetkisiz olan veya yetkisini aşarak üçüncü kişilerle işlem yapan acentenin kendi hesabına sözleşme yaptığını öğrenen müvekkil “derhal” sözleşmeye icazet vermediğini bildirmezse yapılan sözleşme müvekkili bağlıyordu. Bu durum aşağıda da belirteceğimiz şekilde kıyasıya eleştirildiği gibi hukuk sistemimize uygun olduğu savı ile doktrinde destekleyen yazarlar da olmuştur. Önceki düzenlemeyi destekleyen görüşe göre bir kişinin avukat, tellal, noter gibi görev ve yetki verdiği kişilerin işlemlerini öğrendiği halde susmasının bu işlemi kabul etmiş sayılacağına dair İsviçre Federal Mahkemesi’ nin kararları bulunmakta, acentelik de de aynı statüde sayılabilecek bir kurum olduğundan bu karar kapsamına girmektedir318

. Ayrıca Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun Ticaret Yasası, m.122, 1’e ilişkin 17.12.1980 gün, E. 1979/11-37, K. 1980/2770 sayılı kararında da şöyle denilmektedir:

“Bir acentenin müvekkili namına sözleşme yapabilmesi hususi ve yazılı bir muvafakatin verilmesini gerektirir (TTK m. 112/1) ise de, TTK’nun 112’ nci maddesi ile bu kurala bir istisna getirilmiştir. (…)

316 Rüzgar, s.447- 448. 317 Rüzgar, s.448. 318

85

Olayda davacı önceki yıllarda otomobilinin kasko sigortasını yaptırdığı şirketin Balıkesir acentesine başvurarak 01.07.1975 tarihinde primini ödemek suretiyle akdi yapmış olmasına rağmen, davalı şirket bu durumu bildiği halde, rizikonun gerçekleştiği 20.08.1975 tarihine kadar davacıya akde icazet vermediğini bildirmemiştir. Bu itibarla, sigorta sözleşmesinin yapılmadığından bahisle davanın reddine dair verilen karar usul ve yasaya aykırı olduğundan bozulmalıdır319.

Anılan görüşe göre bu iki karar da MK m. 2’ deki dürüstlük kuralına dayanmaktadır320.

6102 sayılı Yeni Ticaret Kanunu’muzda ise müvekkil sözleşmeyi haber alır almaz icazet verebilecek, icazet vermiyorsa, suskun kalıyorsa (hatta sözleşmeden hiç haberi olmuyorsa) sözleşme müvekkili bağlamayacaktır. Sözleşmeden acente bizzat sorumlu olacaktır321. Bu değişiklikle ETK m.122’ de yer alan, Borçlar Hukuku’ nun yetkisiz temsil kurallarına aykırı olan hüküm Yeni Ticaret Kanunu ile düzeltilmiş, bir yanlıştan dönülmüştür (TTK m.108, BK m.46/1)322.

Üçüncü kişileri korumak için yapılan önceki düzenlemede çelişkili bir durum söz konusu idi. Acentenin sözleşme yapma yetkisi tescil ve ilan edildiğine göre (TTK m.107/2 ETK m.121/2) üçüncü kişi sicilin olumlu etkisi bakımından acentenin yetkisini bilmektedir. Buna rağmen müvekkile sözleşmeye icazet vermediğini derhal bildirmesi yükünün ek bir yük olarak yüklenmesi tescil ve ilan kuralı ile çelişmektedir. Burada genel yasal kuraldan ayrılma söz konusudur. Acentenin kişisel sorumluluğunun da üçüncü şahsın haklarını ne kadar koruyabileceği tartışmalıdır. Oysa Borçlar Kanunu’nda yetkisiz temsilcinin yapılmış olduğu işleme müvekkilin icazet vermediğini bildirim yükümü sözkonusu değildir (BK m. 46, ETK m. 38)323. 319 Sungurbey, s.191-192. 320 Sungurbey, s.191-192. 321 Kendigelen, (Yeni), s.88. 322 Arkan, s.213. 323 Poroy/Yasaman, s.225.

86

Böyle bir halde yararlar dengesine göre üçüncü kişilerin icazet isteğinde bulunması gerekir. Buna rağmen üçüncü kişiyi korumak pahasına genel hükümlerden ayrılmak bir yana müvekkile ek bir yük yüklemek kabul edilebilir bir durum olmadığı gibi yetkisiz temsilcinin işlemi bir emrivaki (oldu bitti) yaratmakta, bu emrivaki sonucu müvekkilin sözleşme ile bağlanması şeklinde bir haksızlık oluşturmaktadır. Kanun acentenin ancak yazılı (ve ticaret siciline tescilli) bir yetki belgesi ile acenteye sözleşme yapma yetkisi verilebileceğini kabul etmişken, kabul ettiği bu kuralı tamamen ihlal ederek müvekkilin sessiz kalarak acenteye adeta zımni bir yetki verdiğini benimsemiş, bir istisna getirmiş gibi görünmekteydi. Böyle hatalı bir kuralın yarım asırı geçen bir süre uygulanması ve değiştirilmemesi aslında yasa koyucunun ticari, ekonomik hayata verdiği önemin ülke sıralamasındaki yerini de ortaya koymaktadır.

Yukarıdaki kuralın uygulanması doktrinde uzun süre tartışılmış, üçüncü kişinin iyiniyetli olması, özellikle acentenin yetkili olduğu izlenimi ile hareket etmesi üzerinde durulmuştur. Bu halde öncelikle acentenin ya aracı acente olduğu halde sözleşme yapmış olması ya da temsilci acentenin yetkisini aşmış olması gerekir. İyiniyet konusunda da; sözleşmenin acentenin faaliyet bölgesinde yapılmış olması veya bu bölgede bulunan üçüncü kişinin acentenin vekili ile temsilcilik ilişkisine dayandığına inanan iyiniyetli üçüncü bir kişi ile başka bir yerde yapılması gerekir. Acentenin bölgesi dışında olan ve acentelik ilişkisinin varlığına inanması olası görülmeyen bir kişi ile acentenin yaptığı sözleşme, yazılı yetki belgesinin aranmaması da gözetilerek müvekkili bağlamaz. Burada kötü niyetli sayılan üçüncü kişi korunmaz. Kötü niyetli olduğu kanıtlanan kişiler acentenin faaliyet bölgesi içinde olsalar dahi müvekkilin sözleşmeye icazet verdiğini ileri süremezler. Müvekkil yetkinin aşılmak sureti ile acente tarafından kendi adına bir sözleşme yaptığını öğrenmemişse (haber almamışsa) itiraz süresi işlemez324. Meğer ki aksi kanıtlanabilmiş olsun. Üçüncü şahıs acentenin yetkili olmadığını veya yetkisini aştığını, biliyorsa veya bilecek durumda ise anılan korumadan yararlanamaz (MK m. 3) 325. 324 Domaniç, (Esaslar), s.217. 325 Kayıhan, s.206.

87

Müvekkilin onamının söz konusu olması için acentenin yaptığı sözleşme kendi faaliyet alanında olmasına rağmen bu konuda temsilci sıfatı ile akdetmeye yetkisi olmamalıdır. Sözleşme yapma yetkisinin sınırlandığı tescil ve ilan edilmediyse veya acentenin yetkisi dışarıya karşı sınırlanmamış, ancak iç ilişkide yasaklanmış veya koşullara bağlanmışsa bu sözleşmeler müvekkili bağlarsa da acenteden tazminat talep etmesi olasıdır. Örnek: 6762 sayılı yasa döneminde sessiz kalan müvekkilin sözleşmeye zımni onam verdiğinin kabulü “gayri kabili red hukuki

bir karine” olarak ifade edilmiştir. Müvekkilin acentenin temsili yetkisini her zaman

kaldırılabilmesi ise “evvelce vazgeçilmesi hükümsüz bir hak” olarak ifade edilmiştir. Sözleşme yapmaya yetkili acentenin yetkisi kaldırıldı ve buna rağmen sözleşme bağıtlandı, yetkinin kaldırılması acenteye iç ilişkide bildirildi, müşterilere bildirilmedi ise müvekkil bu sözleşme ile bağlı olacaktır326.

Yetkinin aşılması durumu yukarıda açıkladığımız başka bir sorunu da işaret etmektedir. Zira sözleşme yapma yetkisi olan acente için Yasa temsil yetkisinin sınırlarını açıkça belirtmemiştir. Yetki sınırını belirleme yetkisi bu nedenle müvekkildedir. TTK m.108 (ETK m.122)’ deki ilk cümleden yetkilerin sınırlanabileceği sonucu çıkartılabilir327. Müvekkil, sözleşme ile bağlı olmak istiyorsa; ETK döneminde, izin, icazet vermediğini, 6102 sayılı TTK döneminde ise bu izin, icazeti verdiğini belirtmesi yükümü sözkonusudur.

İzin veya icazet için TTK’ da süre sözkonusu edilmemiştir. Önceki Yasa’daki “derhal” Yeni Yasa’ daki “haber alır almaz” sözcükleri ölçülebilir bir süreyi ifade etmemekte, değerlendirme yapılmasını, yorumu zorunlu kılmaktadır. Bu nedenle izin için bir süre belirlemenin olanağı yoktur. Hakim her somut olayda

“derhal” veya yeni düzenlemeye göre “haber alır almaz” hareket edip edilmediğini

değerleyecektir328. Fakat burada müvekkil için ticari yaşamın gereklerini düşünerek, bu konuda araştırma yaparak sonuca varmasını sağlayacak bir süre tanınmalıdır. Acente yetkisiz bağıtladığı sözleşmenin esası hakkında yanlış veya eksik bilgi verdi 326 Kınacıoğlu, s.82- 83. 327 İmregün, s.131. 328 Eriş, s.560.

88

ve müvekkil bu nedenle sözleşmeye icazet verdi ise sözleşme ile bağlı olacak olan müvekkil acentenden tazminat talep edebilecektir. Bu halde müvekkil ayrıca haklı nedenle acentelik sözleşmesini feshedebilir329

.

6762 Sayılı Eski Ticaret Kanunu’nun 122. maddesini değiştiren 6102 Sayılı TTK m.108 ile şu şekilde bir düzenleme yapmıştır:

“Acente yetkisi olmaksızın veya yetki sınırlarını aşarak, müvekkili adına bir sözleşme yaparsa müvekkili bunu haber alır almaz icazet verebilir; vermediği takdirse acente sözleşmeden kendisi sorumlu olur ”330.

Yeni Yasa ile artık üçüncü kişiyi değil müvekkili koruyan bir anlayış ön plandadır. Ayrıca bu hükmün tescil ve ilanı zorunlu kabul eden TTK m. 107/2 ve ticaret sicilinin olumlu etkisini düzenleyen TTK m. 36 hükmü ile uyumlu olduğu görülmektedir. Ancak ETK m. 122’ deki “derhal” sözcüğü yerine TTK m. 108’ de “haber alır almaz” sözcüğünün aynı alışkanlıkla yeniden yazılmış olması hatalı olmuştur. Zira müvekkilinin haber alır almaz icazet vermemesi veya sessiz kalması sonucu değiştirmemekte müvekkil yeni düzenlemede ile sözleşme ile bağlı kalmamaktadır. Ancak üçüncü kişinin BK m. 46/2 kapsamında “müvekkile bir

bildirimde bulunma” ve icazet için uygun bir süre bekleme” yükümü, müvekkil

haber alır almaz sözleşmeye icazet vermezse ortadan kalkmaktadır331.

Yeni düzenleme genel hükümlere uygundur. Zira yetkisiz temsilcinin yaptığı işlemler müvekkili başından itibaren bağlamaz onun bakımından bu aşamada sözleşme askıda hükümsüzdür. Ancak müvekkilin icazeti (onamı) ile bağlar hale gelebilir. Oysa sözleşme üçüncü kişiyi başından itibaren bağlamaktadır. Müvekkilden gelecek olumlu bir beyan, icazet (onam) süresi geçinceye kadar da bağlamaya devam eder. Bu sürenin cevapsız geçmesi veya olumsuz yanıt gelmesi halinde ise artık sözleşme üçüncü kişiyi de bağlamayacaktır. Ancak sözleşmenin

329

Arkan, s.201. Kayıhan, s.207. 330

Kazancı Hukuk Otomasyon İçtihat Programı. 331

89

geçerli olmasını isteyen üçüncü kişi acenteyi sözleşme ile bizzat bağlı kabul edecek (BK m. 46) sözleşmenin ifa edilmemesi gibi aykırılık halinde ise acente aleyhine tazminat davası açabilecektir.

Doktrinde, acentenin müvekkilin icazet vermediği sözleşmelerden sorumlu olması şeklinde Yasa hükmünü, sözleşmenin kurulamaması nedeniyle üçüncü kişilerin zararlarından acentenin sorumlu olacağı şeklinde değerlendiren yazarlar da bulunmaktadır (BK. m.47)332.

Yasa hükmü sigorta aracılıklarında çok zaman uygulanmıştır. Acenteler aracılığı ile özel sigorta sözleşmesi yapan kişiler yeni düzenleme ile artık acentenin yetkisini ve bunun sınırlarını araştırmak zorunda kalacaklardır. Oysa önceden müvekkil sigorta şirketi makul sürede sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmediğinde sözleşme müvekkili ( ana sigorta şirketini, merkezi) bağlıyordu. Bu durumdan yakınan sigorta şirketlerinin de etkisi ile yasa değiştirilmiştir. Bu değişiklik nedeniyle sigorta sözleşmesi yapan bireylerin mağdur olmaları olasıdır, zira acentenin böyle bir durumda ekonomik gücü itibariyle sözleşmesel yükümü karşılayamayacağı muhtemeldir. Ayrıca 4077 sayılı TKHK m.8 bakımından bu sigortalılar tüketici de sayılmamaktadır333.

C. Acentenin Müvekkil Adına Hak Koruyan Beyanlarda Bulunması ve

Belgede Acentenin hak ve borçları (sayfa 98-103)