• Sonuç bulunamadı

Efendimiz AleyhisSelâm abdest almasını ve namaz kılmasını ilk olarak Cibrîl AleyhisSelâm’dan öğrendi... Cibrîl AleyhisSelâm insan sûretinde Efendimiz’in yanına gelerek yerden su fışkırttı. Sonra da o sudan ne şekilde abdest alınacağını gösterdi ve Efendimiz’e aynı şekilde abdest aldırdı...

Bundan sonra Cibrîl namaza durarak nasıl namaz kılınması lazım geldiğini Efendimiz AleyhisSelâm’a gösterdi... Namazın şeklinin tarifinden sonra da Efendimiz AleyhisSelâm Cibrîl ile birlikte iki rekât namaz kıldı... Böylece namaz ve abdestin öğretilmesinden sonra Cibrîl AleyhisSelâm kayboldu...

Daha sonra Efendimiz AleyhisSelâm’ın nasıl abdest aldığı şöyle nakledildi bizlere Hazreti Osman (r.a.) tarafından:

− Hz. Rasûlullâh bir gün, bir kap içinde su getirip bununla üç kere ellerini yıkadı, ağzına su alıp çalkaladı, burnuna su çekip çıkarttı... Yüzünü ve dirseklerine kadar kollarını üç kere yıkadı.

Sonra başını mesh etti. Ayak bileklerine kadar ayaklarını üçer kere yıkadı. Ve:

“Her kim şu abdestim gibi abdest alıp, iki rekât namaz kılar ve

bu namazda hatırına bir şey getirmezse, ne kadar geçmiş günahı varsa bağışlanır!” dedi...

Şu meşhur hadiste de Efendimiz AleyhisSelâm namazın nasıl kılınacağını şöyle anlatır:

“Namaza duracağın vakitte tekbir al... Sonra, ne kadar kolayına gelirse o kadar Kur’ân oku... Sonra rükûya var;

uzuvların duruluncaya kadar bekle! Sonra başını kaldırıp dimdik oluncaya kadar doğrul! Sonra secdeye var! Uzuvların yatışıncaya kadar bekle... Sonra başını kaldır ve uzuvların yatışıncaya kadar otur... Bunu namazın bütününde, yani namazın her rekâtında tekrar et...”

Ve Efendimiz AleyhisSelâm daha sonraları namaz için şöyle demişti:

“Her biriniz namazına durduğu zaman şüphesiz Rabbi ile münacaat eder. Rabbi, kendisi ile kıblesi arasındadır...”

Namaz ilk farz edildiğinde ikişer rekât olarak kılınırdı... Bu konudaki Hazreti Aişe’nin (r.a.) rivayet ettiği açıklama şöyledir:

“Allâhû Teâlâ namazı farz ettiği zaman normalde veya seyahatte ikişer rekât olarak farz etmişti... Sonra, seyahat zamanlarındaki namazlar iki rekât olarak bırakıldı, normalde ise daha ziyade edildi (dörde çıkarıldı).”

28

HZ. ÂLİ’NİN İSLÂM’I KABUL EDİŞİ

İşte Efendimiz AleyhisSelâm Cibrîl’in bu şekilde namazı talim etmesinden donra doğruca eve geldi ve Hazreti Hatice (r.a.)’a ne şekilde abdest alınacağını öğretti... Bundan sonra da beraberce namaza durdular... Böylelikle Efendimiz’e tâbi olarak ilk namaz kılan Hazreti Hatice oldu...

Artık Efendimiz ve Hazreti Hatice evde namazlarına devam ediyorlardı ki; bir gün gene namaz kılarken, onları Hazreti Âli gördü...

Hazreti Âli o zamanlar 9-10 yaşlarında bir çocuktu... Efendimiz AleyhisSelâm’a sordu:

− Bu nedir? Ne yapıyorsunuz öyle?.. Efendimiz AleyhisSelâm cevap verdi:

− Yâ Âli, bu Allâh’ın dilediği dindir... Ben seni Ahad olan Allâh’a iman etmeye çağırır; insanlara ne faydası ne de zararı dokunmayan Lât ve Uzza’ya tapınmaktan sakındırırım...

Hazreti Âli bunları işitince bir an duraladı... Ve sonra şöyle konuştu:

− Bu dini şimdiye kadar hiç duymamıştım... Babama bir danışayım

da ondan sonra cevabımı sana bildireyim...

Hâlbuki o ana kadar Efendimiz meseleyi daha hiç kimseye açmamıştı...

− Ya Âli, eğer sana söylediklerimi yapacaksan yap... Yok eğer yapmak istemiyorsan, bu takdirde gördüklerini saklı tut, kimseye açma!

Bundan sanra Hazreti Âli meseleyi düşünerek Efendimiz AleyhisSelâm’ın yanından uzaklaştı... Hazreti Âli o gece hep ilk defa gördüğü ibadet şeklini, Efendimiz AleyhisSelâm’ın yaptıklarını düşündü. Kendisi de acaba bu yeni dine girse miydi? Nihayet kararını vererek gözlerini kapadı...

Ertesi sabah doğruca Efendimiz’in yanına geldi ve şöyle konuştu:

− Dün bana teklif ettiğin o şeyi tekrar söylesene... Efendimiz AleyhisSelâm bu duruma çok sevindi ve Hazreti Âli’ye Kelime-i Şehâdeti telkin etti:

− Eşhedü en lâ ilâhe illAllâh ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve Rasûluhû!

Hazreti Âli aynı cümleyi tekrar etti:

− Şehâdet ederim ki Tanrı yoktur, sadece ALLÂH vardır, Muhammed O’nun kulu ve Rasûlüdür...

Bundan sonra bir süre Hazreti Âli müslümanlığı kabul ettiğini babasından gizledi... Efendimiz AleyhisSelâm namaz kılmak istediği zaman Mekke’nin dışına çıkardı... Bu arada Âli de kendisi ile beraber giderdi... Bundan ne Ebu Talib’in ne de başkalarının haberi oluyordu...

Bir gün Ebu Talib’in zevcesi Fâtıma Hatun kocasına şöyle konuştu:

− Âli hep Muhammed’in yanında duruyor... Başına geri dönmesi

Hz. Âli’nin İslâm’ı Kabul Edişi güç bir iş gelirse diye korkarım... Sen ne dersin?

− Demek oğlum bunun için ortalarda görülmüyor! Dur bakalım, anlarız elbette ne yaptıklarını... cevabını Verdi.

Ebu Talib, o gün öğleden sonra onların peşine takıldı.

Efendimiz Ebu - Düd vadisinde namaz kılıyordu ki, Ebu Talib yanlarına doğru yürüdü. Bu arada Hazreti Âli de Efendimiz AleyhisSelâm’a uymuştu. Ebu Talib sordu:

− Ey kardeşim oğlu, edindiğinizi gördüğüm bu din nedir? Ne yapıyorsunuz böyle Âli ile birlikte?

Efendimiz cevap verdi:

− Ey amcam... Bu Allâh’ın bize emrettiği dindir... Meleklerin, Nebi ve Rasûllerin, ceddimiz İbrahim’in dinidir... Allâh beni bu dini yaymak üzere bütün kullarına yolladı... Bu yoldaki davetime en ziyade lâyık olan da sensin...

Ebu Talib bu cevap üzerine bir an için duraladı ve düşündü...

Acaba kabul etse miydi bu dini? Ya kendisine ne derlerdi sonra!

− Ey kardeşim oğlu, elde değil. Atalarımın sâlik oldukları dinden ayrılmaya kuvvet bulamıyorum... Fakat sen, ne üzere gönderilmiş isen devam et... Ben sağ olduğum sürece, kimsenin de sana müdahale etmesine müsaade etmeyeceğim...

Ebu Talib sonra Hazreti Âli’ye döndü:

− Ey oğlum, sen ne hâldesin, ne yapmak istersin?

Hazreti Âli babasına şu cevabı verdi:

− Allâh’a ve Rasûlüne iman ederek, O’nu da, Rabbinden getirdiklerini de kabul ettim... O’nunla birlikte namaz kılıyor ve O’nunla birlikte Rabbime ibadet ediyorum...

Ebu Talib bu cevap üzerine bir an duraladı ve düşündü... Sonra

konuştu:

− Ey oğlum, amcaoğlunun girmiş bulunduğu bu dine senin de isteyerek girmen güzel bir seydir... O seni ancak hayırlı olan bir şeye davet eder... O’nun tavsiyelerine uymakta devam et!..

Ebu Talib’in bu sözleri Efendimiz AleyhisSelâm’ı çok sevindirmişti...

29

HZ. EBU BEKİR’İN MÜSLÜMAN