• Sonuç bulunamadı

E. Bakü-Ceyhan (Bakü-Tiflis-Ceyhan) Hattı İçin Türkiye-Azerbaycan-ABD İşbirliği 89

2. ABD’nin 1995 Sonrası RF Politikası Değişikliğinde Petrol Şirketlerinin Etkisi

92 Moskova Büyükelçisi, sonra da Dışişleri Bakan Yardımcısı (22 Şubat 1994-19 Ocak 2001) olan Strobe Talbott’un124 şekillendirdiği “ilkin Rusya” politikasının ABD’ye yararlı olmadığı belirginleşince, ABD “ilkin Rusya” politikasından vazgeçti.125

Bakü-Ceyhan hattı ile ilgili 1990’lı yılların ikinci yarısında ilk kayda değer gelişme 15 Mayıs 1998’de Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan Hükümetleri arasında Hazar petrolünün ana iletim hattının Bakü-Ceyhan hattı ile taşınmasıyla ilgili mutabakata ilişkin bildirinin İstanbul’da imzalanmasıydı. Hükümetler hattın hayata geçmesi için hükümetlerarası anlaşma ve geçiş ülkeleri anlaşması hazırlanması hususunda mutabakata vardılar. Bundan sonraki anlaşmalara ise ABD temsilcileri müşahit olarak katıdılar.

ABD’nin Bakü-Ceyhan’a ilk somut desteği Ankara Deklarasyonuna müşahit olarak imza atmasıydı. Cumhuriyet Bayramı törenlerine katılmak üzere Ankara’ya gelen Haydar Aliyev, Eduard Şevardnadze, Nursultan Nazarbayev, İslam Kerimov ülkeleri adına, Türkiye adına ise Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve Başbakan Mesut Yılmaz deklarasyonu imzaladı. ABD Enerji Bakanı Bill Richardson gözlemci statüsünde ABD adına 29 Ekim 1998’de Ankara’da deklarasyonunu imzaladı.

Deklarasyonda Orta Asya petrollerinin Bakü-Ceyhan hattından geçmesi gerektiği teyit edildi. Törende ayrıca Türkmenistan doğal gazının Hazar Denizi’nin altından Türkiye ve Batı pazarlarına ulaşmasını amaçlayan 3 milyar dolarlık doğal gaz anlaşması imzalandı. Anlaşmayı Türkmenistan adına Türkiye’de bulunan Saparmurat Türkmenbaşı imzaladı.126

Ankara Dekrasyonunda Hazar enerji kaynaklarına sadece iktisadi getiri açısından

124 Bkz.: http://www.nato.int/docu/review/2003/issue3/turkish/book_pr.html erişim 26/10/2011.

125 1992’de eski ev arkadaşı başkan seçilince Talbott eski Sovyetler Birliği’nden ayrılarak bağımsızlıklarını kazanmış olan yeni cumhuriyetlere genel büyükelçi olarak atandı. O tarihe kadar meslek yaşamını gazeteci ve yazar olarak sürdürmüş olan ve birçok kitabı yayınlanan Talbott, Soğuk Savaş dönemi sonundaki Sovyetler-ABD ilişkileri konusundaki At The Highest Level adlı kitabın eş yazarlığını da yapmıştı. Daha sonra Clinton’ın başkanlığının ikinci döneminde Talbott Dışişleri Bakan Yardımcısı oldu. Talbott her iki görevinde de Amerika’nın Rusya ile ilgili politikasını formüle etmekle görevlendirilmişti. http://www.nato.int/docu/review/2003/issue3/turkish/book_pr.html erişim 26/10/2011.

126 http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=1998&a=10 erişim 13/11/2011.

93 bakılmıyordu. Hazar kaynakların işletilmesiyle, Kafkasya ve Orta Asya’ya siyasi istikrar kazandırılması fikrini de liderler gözetiyordu. Buna ilişkin olarak Ankara Deklarasyonunda, taraflar Hazar enerji kaynaklarının işletilmesinin Hazar’a kıyısı olan ülkelerle bunlara komşu ülkelerin bağımsızlık ve güvenliklerinin korunması ve arttırılması üzerindeki olumlu etkisini vurguladılar (Özkan, 2005, s. 148).

Kendi şekillendirdiği “ilkin Rusya” politikasından vazgeçen yine Strobe Talbott’un kendisi oldu. Bunun bir göstergesi, Talbott, 27 Ekim 1999’da Ankara’ya gelip, Cumhurbaşkanı Demirel ile görüşüp, Bakü-Ceyhan petrol boru hattı ile Hazar geçişli doğal gaz boru hattı projelerinin gerçekleşmesi için ABD’nin verdiği desteği tekrarlamasıydı.127 Talbott’un Ankra’ya gelmesinden önce RF, 1 Ekim 1999’da Çeçenistan’a tekrar silahlı müdahale etti. Türkiye, Bakü-Ceyhan için çabalarken Ekim 1999’da RF Dağıstan’dan geçen yeni bir hattın inşasına başladı (Kononov, Kornilov, & Özbay, 2006, s. 186). 19 Ekim 1999’da Azeri petrollerini uluslararası pazarlara ulaştıracak konsorsiyum içinde (Azerbaycan Uluslararası İşletme Şirketi, AUİŞ-Azerbaijan International Operating Company, AIOC) en büyük paya sahip olan British Petroleum-Amoco şirketi muhalefetini kaldırarak Bakü-Ceyhan projesini desteklediğini açıkladı.128

RF, Kasım 1999’da Azerbaycan ve Gürcistan’a Bakü-Ceyhan hattından vazgeçmeleri için baskı yapıyordu. RF Başbakan Yardımcısı Nikolay Aksenenko, Azerbaycan yönetimini Bakü-Ceyhan projesinin kârlı olmadığına ikna etmeye çabaladı (Kononov, Kornilov, & Özbay, 2006, s. 186). 5 Kasım 1999’da Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliev, RF Başbakan Yardımcısı N. Aksenenko ile Enerji ve Yakıt Bakanı Viktor Kalyujniy’i kabulünde yaptığı konuşmada, Bakü-Ceyhan projesinden dönülmesinin imkânsız olduğunu söyledi. Görüşmeden sonra bir açıklama yapan N.

Aksenenko ise Bakü-Ceyhan boru hattı projesinin noktalandığını ve bu konuda siyasi bir karar alındığını söylemesi, H. Aliyev’i ikna edemediğinin göstergesiydi.129

127 http://www.tccb.gov.tr/suleyman-demirel-basin-aciklamalari/491/69095/abd-disisleri-bakan-yardimcisi-talbott-ve-beraberindeki-heyeti-kabul.html erişim 14/10/2011.

128 Konsorsiyum payları için bkz.:

http://www.bp.com/genericarticle.do?categoryId=9006615&contentId=7020647

129 http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=1999&a=11 erişim 13/11/2011.

94 RF’nin Azerbaycan’a Bakü-Ceyhan’dan vazgeçmesi için baskı yaptığı günlerde 4-6 Kasım 1999’da Başbakan Ecevit Moskova’yı ziyaret ediyordu. Ziyaret gündeminde Mavi Akım, Çeçenistan sorunu, RF’den PKK’ya desek ile iktisadi ilişkiler vardı.

Ecevit’in Moskova ziyaretinin Bakü-Ceyhan’a RF’nin itiraz ve engellemelerini ortadan kaldırmak için yapıldığı, RF’nin de Mavi Akım’da ısrar ettiği yorumları yapıldı. Nitekim 18 Kasım 1999’da paket anlaşmaların imzalanmasından sonra 27 Kasım 1999’da “Mavi Akım Projesi” ile ilgili vergi kolaylıklarını içeren protokolün Moskova’da imzalanması manidardı.

18 Kasım 1999’da ABD Başkanı Bill Clinton ve Norveç Başbakanı Kjell Magne Bondevik müşahitliğinde Türkiye, Gürcistan ve Azerbaycan arasında İstanbul’da paket anlaşmaların imzalanması (“Türkiye Cumhuriyeti, Azerbaycan Cumhuriyeti, ve Gürcistan arasında Petrolün Azerbaycan Cumhuriyeti, Gürcistan ve Türkiye Cumhuriyeti Ülkeleri Üzerinden, Bakü-Tiflis-Ceyhan Ana İhraç Boru Hattı Yoluyla Taşınmasına İlişkin Anlaşma”130) ABD’nin “ilkin Rusya” politikasının değişikliğinin en üst düzeyde göstergesiydi. Bu anlaşmalarda hattın adı Ceyhan değil Bakü-Tiflis-Ceyhan olarak geçti. Clinton imza törenindeki konuşmasında, anlaşmaların Hazar bölgesi ülkelerininin bağımsızlığını perçinleyeceğine dikkat çekerek, projenin bölge ülkeleri aralarındaki siyasi rekabeti ortadan kaldıracağını ve ticari ilişkilerini pekiştireceğini söyledi. RF Dışişleri Bakanı İgor İvanov 10 gün sonra BTC anlaşması ile ilgili olarak 28 Kasım 1999’da, “Rus çıkarlarına bir darbedir” yorumunu yapması dikkat çekiciydi.131

ABD’nin, RF önceliğinden (ilkin Rusya) vazgeçmesinin nedenlerinden biri ABD petrol şirketlerinin gayretiydi. ABD petrol şirketleri ile Azerbaycan yetkilileri arasındaki görüşmeler, Azerbaycan’ın daha SSCB’nin bir cumhuriyeti olduğu 1990’a kadar geri gider (Babalı, 2005, s. 31). Bağımsızlık sonrası kurulan ilk Azeri hükümeti (Muttalibov hükümeti) Batılı petrol şirketlerinin Azeri petrolüne ilgisini kullanarak mali ve teknik yardımdan ziyade, Karabağ sorununda, RF ve

130 Anlaşma metni için bkz.: http://ua.mfa.gov.tr/files.ashx?1464

131 http://www.byegm.gov.tr/ayin-tarihi2-detay.aspx?y=1999&a=11 erişim 13/11/2011.

95 Ermenistan’a karşı destek sağlama politikasına yöneldi (Tanrısever F. O., 2002, s.

392). Bu nedenle Muttalibov Hükümeti Haziran 1991’de Amaco ile anlaşma imzalandı. ABD şirketi Amaco’dan sonra, 7-8 Eylül 1992’de, İngiliz ve Norveç şirketleriyle (British Petrol ve Statoil) ön anlaşmalar imzalandı. 13 Eylül 1992’de Azerbaycan Cumhuriyeti Petrol Şirketi (ACPŞ/SOCAR) kuruldu. 9 Kasım 1992’de Çırağ, Azeri ve Güneşli yataklarının altyapısı için ACPŞ ve BP önderliğinde konsorsiyum ortakları arasında memorandum imzalandı. Elçibey’in çabalarıyla 6 Aralık 1992’de TPAO’ya % 2,75’lik hisse verildi. 20 Eylül 1994’te ACPŞ ile AUİŞ (Azerbaycan Uluslararası İşletme Şirketi) arasında Gülistan Sarayında imzalanan anlaşmayla Güneşli ve Çırağ yataklarında petrol arama ve çıkarma yetkisi AUİŞ’ye verildi. RF, Azerbaycan’da üretilen petrolün tamamını RF üzerinden nakletmeyi vaat etti ve başka güzergahlara ümit bağlanmamasını tavsiye etti.132Elçibey petrol anlaşmalarına RF’yi dâhil etmemişken, Aliyev, Gülistan Anlaşmasıyla RF’ye (Lukoil) % 10 hisse verdi; en büyük payı ise ABD şirketlerine verdi.133 Aynı gün RF Dışişleri Bakanlığı: “Özellikle Hazar Denizi ve kaynaklarıyla ilgili tek taraflı eylemler, uluslararası hukuka tezat teşkil ediyor ve bu denizin çevresel sistemine zarar verme tehlikesi taşıyor” açıklaması yaptı. RF Dışişleri Bakanlığı, RF’nin bu anlaşmayı resmen tanımayacağını ifade etti. Kozyrev, 22 Eylül’de Azerbaycan ve Batılı şirketleri uyarıp; “Rusya’nın tüm çıkarlarını içeren hesap yapmalarını” ve “çok taraflı kabul edilebilir bir çözüm bulmanın” şart olduğunu belirtti. RF Dışişleri Bakanlığı 5 Ekim 1994’te Hazar Denizinin hukuki durumuyla ilgili olarak BM Genel Sekreterliğine bir mektup gönderdi. Bu mektupta Hazar’a kıyı bir ülkenin, Hazar doğal kaynaklarıyla ilgili tek taraflı bir iddiada bulunamayacağı değerlendirmesi yer aldı. Aliyev, 26 Eylül’de, Clinton ile görüştü. Dışişleri Bakanı Madeleine Albright:

“Birleşik Devletler, Moskova’nın, Rusya sınırları dışında çıkar alanını yayma hakkını tanımamaktadır. Biz Birleşik Devletler olarak, açıkça Rusya’nın ya da başka

132 http://aliyevheritage.org/cgi-bin/e-cms/vis/vis.pl?s=001&p=0868&n=000002&prfr=1&g=&prev=

erişim 22/04/2008.

133 SOCAR (Azerbaijan) 20%, British Petroleum (UK) 17,127%, Amoco (USA) 17,01%, Lukoil (Russia) 10%, Pennzoil (USA) 9,82%, Unocal (USA) 9,52%, Statoil (Norway) 8,563%, McDermott International (USA) 2,45%, Ramco (Scotland) 2,08%, Turkish State Oil Company (Turkey) 1,75%,

Delta-Nimir (Saudi Arabia) 1,68%

(http://www.azer.com/aiweb/categories/magazine/24_folder/24_articles/24_aioc.html erişim 20/04/2008).

96 birinin özel komisyon hakkı veya sınırları dışında nüfuz alanı hakkını tanımadığımızı beyan ederiz” dedi.134 Türkiye ve Azerbaycan petrol hususunda 1995’e RF’ye karşı ABD’nin desteğiyle girdiler.

Türkiye, 1997 ortasında RF’ye karşı artık açıkça yalnız değildi. Talbott, 21 Temmuz 1997’de, Kafkasya ve Orta Asya’yı ABD için hayati bölge olarak tanımladı. Bunun bir nedeni, RF’de ABD karşıtlığının yükselişiydi. Duma, 1996 başında, Sovyetler Birliği’nin dağılmasını reddetti. Ocak 1996’da Yeltsin’in Batıcı Kozyrev’i görevinden uzaklaştırarak Dışişleri Bakanlığına Yevgeny Maksimoviç Primakov’u getirmesi RF’de Batı karşıtlığının yükselişi olarak algılandı. Primakov’un Dışişleri Bakanlığı ile birlikte, Batı ile eşitlik temelinde işbirliği, RF’nin “büyük güç” olarak tanınması, ABD’nin tek taraflı davranışlarına karşı çok kutupluluk yaklaşımı benimsendi (Turgutoğlu, 2006, s. 36). Talbott’un açıklamasından sonra RF, Kafkasya ve Orta Asya’da ABD ve Türkiye’nin etkinliğinin artmasına karşı tedbirler aldı (Güney, 2002, s. 367).

Sonuç olarak Yeltsin döneminde Hazar hidrokarbonlarının nakli RF-Türkiye ilişkilerinin en sorunlu başlıklarından birisini oluşturarak Türk Cumhuriyetleri, Çeçenya, PKK, Montrö gibi konuları etkiledi. Aliyev, Azerbaycan’ı BDT’ye üye yaptıktan sonra da Azerbaycan topraklarının işgali sorununun çözülmediğini gördü.

Bunun üzerine Aliyev, Hazar kaynaklarını Batılı ülke şirketleri arasında pay edip Batı ve Türkiye’nin desteğini alarak Azerbaycan’ın siyasi sorunlarını hem devletler hem de şirketleri kullanarak çözme stratejisi izledi. Aliyev Hazar enerji kaynaklarının Türkiye üzerinden nakline ABD’nin desteği ile razı oldu. Türkiye ise enerji nakil hattı olma hedefine Azerbaycan ile uyumlu Batılı devletleri ve uluslararası şirketleri kullanarak ulaşma yolunu seçti. Yeltsin dönemi başından sonuna kadar bu hedef doğrultusunda mücadele ederek başarıya ulaştı.

134 http://www.azer.com/aiweb/categories/magazine/24_folder/24_articles/24_aioc.html erişim 20/04/2008.

97