• Sonuç bulunamadı

Aşkın Zarar (Munzam Zarar)

Belgede Ticari iş ve sonuçları (sayfa 93-98)

D. FAİZİN BENZER KAVRAMLARDAN AYIRT EDİLMESİ

3. Aşkın Zarar (Munzam Zarar)

Aşkın zarar, borcun ödenmesinde geç kalınması sebebiyle alacaklının uğradı- ğı zararın temerrüt faizinden fazla olması hâlinde, kusursuzluğunu ispat edemeyen borçlunun ödemesi gereken tazminattır (TBK. m.122). Kanunda da belirtildiği üzere, aşkın zarar borçlunun temerrüdü sebebiyle ortaya çıkan zararın karşılanması amacıy- la ödenmesi gereken bir tazminat niteliğindedir262. Aşkın zararın alacaklı tarafından açıkça talep edilmesi gerekir. Aksi takdirde resen aşkın zararın hesap edilmesi söz konusu değildir. Çünkü, aşkın zarar, tazminat niteliğindedir. Bununla birlikte alacak- lının aşkın zarar hakkını saklı tutmasına gerek yoktur. Çünkü, aşkın zarar asıl borçtan tamamen bağımsız yeni bir borç niteliğindedir263. Aşkın zarar para borçlarında söz

kabul edilmektedir". 11. HD. T. 01.05.1998, E. 1997/10031, K. 1998/2995

(www.kazanci.com). 261

818 sayılı Borçlar Kanunu’nda yer alan Munzam Zarar kavramı, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda "Aşkın Zarar" olarak adlandırılmıştır.

262

Helvacı / Kaya, N. 225; "Alacaklının uğradığı zarar bir bütündür. Bu zarar ilk planda

temerrüt faizi ile karşılanacak, zarar miktarının faiz tutarını aşması halinde ise bu alacaklıya ek ( munzam ) bir tazminat sağlanması yönüne gidecektir." HGK. T. 19.6.1996, E. 1996/5-

144, K. 1996/503 (www.kazanci.com). 263

81

konusu olur264. Para borcunun kaynağı, sözleşme ilişkisi olabileceği gibi, haksız fiil, vekaletsiz iş görme gibi sözleşme dışı ilişkiler de olabilir265.

Aşkın zararın talep edilebilmesi için; borçlunun temerrüde düşmüş olması, temerrüt neticesinde alacaklının zarara uğraması, alacaklının zararının temerrüt faizi ile karşılanamaması, temerrüt ile ortaya çıkan zarar arasında illiyet bağının bulunma- sı, alacaklının bu zararı ispatlaması ve ayrıca borçlunun kusursuzluğunu ispat ede- memiş olması gereklidir266.

Aşkın zarar talep edilebilmesi için borçlunun temerrüde düşmüş olması gere- kir. Alacaklının vadeye kadar olan dönemde sermayesinden mahrum kalması taraflar arasındaki anlaşmaya dayanır. Bu nedenle alacaklı, vadeye kadar olan dönemde ser- mayesinden mahrum kaldığı için ayrıca zarara uğradığını ileri sürerek borçludan tazminat talep edemez. Ancak borçlunun temerrüde düşmesinden sonra ortaya çıka- cak zararlar açısından aynı yorum yapılamaz.

Aşkın zarar talep edilebilmesi için gereken bir diğer şart, borçlunun temerrü- dü neticesinde alacaklının zarara uğramış olmasıdır. Ayrıca, alacaklı aşkın zararın varlığını ve miktarını ispat etmek zorundadır267. Zarar kavramının kapsamı kanunda belirtilmemiştir. Ancak, doktrin ve Yargıtay kararlarında zarar kavramı içinde değer- lendirilebilecek hususlar örneklendirilmiştir. Buna göre; alacağın elde edilmesi ama-

264

Kılıçoğlu, Ahmet, Yargıtay Kararları Açısından Munzam Zarar, Ticaret Hukuku ve Yargıtay Kararları Sempozyumu XV, Ankara 1998, s. 8 (Munzam Zarar); Gözütok, s. 179.

265

Gözütok, s. 179. 266

"Borçlar Kanunu`nun 103. maddesinde öngörülen faizi aşan zararın ödenebilmesi için, uğranılan zararın varlığı ile miktarının kanıtlanması gerekir. Bu zarar kanıtlandığı takdirde borçlu, ancak kendisinin geç ödemeden dolayı hiç bir kusuru bulunmadığını ispat etmesi halinde bu zararın ödenmesi yükümlülüğünden kurtulabilir". HGK. T. 19.6.1996, E. 1996/5-

144, K. 1996/503 (www.kazanci.com). 267

Poroy / Yasaman, N. 114a; Ortada kesin delil olmasa dahi hâkimin zarar konusunda fikir sahibi olması yeterli görüldüğü, ancak tamamen soyut iddialar, davacının iddiasının kabulü için yeterli görülmeyeceği yönünde bkz., Zeytinoğlu, s. 261; HGK. T. 24.11.2004, E. 5-460, K. 614 (Gözütok, s. 201).

82

cıyla yapılan masraflar, alacaklının kendi alacaklısı ile arasındaki ilişkinin etkilen- mesinden kaynaklanan zararlar, elde edilemeyen kaynağın başka yollardan elde edilmesi sonucu ortaya çıkan masraf ve zararlar, yoksun kalınan kâr268, paranın alım gücünün zayıflaması sonucu ortaya çıkan zararlar269, yabancı para borçlarında kur farkı sebebiyle ortaya çıkan zararlar270, TBK. m.122'de bahsedilen zarar kavramı içinde değerlendirilebilir271.

Alacaklının aşkın zarar talep edebilmesi için temerrüt sonucunda oluşan zara- rın temerrüt faizi ile karşılanamaması gerekir. Çünkü, temerrüt faizi zaten borcun ödenmesinde geç kalınması sebebiyle alacaklının uğrayacağı muhtemel zararları ön- lemek maksadı taşır. Ancak temerrüt faizinde, aşkın zarardan farklı olarak, alacaklı- nın bir zarara uğramış olmasına gerek yoktur. Temerrüt faizi alacaklıya kanunen ta- nınmış ve talep edilebilmesi için borçlunun temerrüdünün yeterli olduğu bir faiz tü- rüdür.

Aşkın zarar, nitelik itibariyle de temerrüt faizinden farklıdır. Çünkü, temerrüt faizi asıl borca bağlı fer'i bir hak niteliğindedir. Oysaki aşkın zarar asıl borçtan ba- ğımsız nitelikte yeni bir borçtur272. Aşkın zarar gecikme faizi niteliğinde olmadığın- dan, bu zarar nedeniyle belirlenecek tazminatın ödenmesinde geç kalınması sebebiy-

268

Bu zararın, "mahrum kalınan kar" ya da "farz edilen gelir" gibi hususları kapsamadığı yönünde bkz., Gözütok, s. 180. "Bu zarar, davacının öz varlığında, ekonomik ve sosyal faaliyetlerinden, toplum içerisindeki statüsünden, başına gelen olaylardan kaynaklanan, somut olgular nedeniyle uğramış olduğu fiili zarardır". HGK. T. 24.11.2004, E. 5-460, K. 614 (Gözütok, s. 201).

269

Kılıçoğlu, Munzam Zarar, s. 3. 270

Karayalçın, Yaşar, Yabancı Para Borcunun Vadede Ödenmemesi, Ticaret Hukuku ve Yargıtay Kararları Sempozyumu IV, Ankara 1987, s. 191.

271

Örnekler için bkz., Kılıçoğlu, Munzam Zarar, s. 3; Poroy / Yasaman, N. 114a; Helvacı / Kaya, N. 225; Kuntalp, s. 203.

272

83

le aşkın zarara da temerrüt faizi yürütülebilir. Bunun neticesinde aşkın zarar, faiz niteliğinde olmadığı için faize faiz yürütülmesi yasağından da söz edilemez273.

Aşkın zarar talep edilebilmesi için aranan bir diğer şart, ortaya çıkan zararın borçlunun temerrüdü nedeniyle oluşmuş olmasıdır. Diğer bir ifadeyle, borçlunun temerrüdü ile ortaya çıkan zarar arasında illiyet bağının274 bulunması gerekir275. Ay- rıca, ortaya çıkan bu zararın ve zarar ile temerrüt arasındaki illiyet bağını ispat yükü alacaklıdadır. Alacaklı, bu iki hususu ispat etmedikçe aşkın zarar talebi kabul edil- mez276. Bundan başka, alacaklı tarafından ileri sürülen zarar iddiaları değerlendirilir- ken, alacaklının zararın ortaya çıkmasında veya ortaya çıkan zararın artmasında ken- di kusurunun olup olmadığı da araştırılmalıdır277.

Enflasyon sebebiyle para değerinin düşmesi hâlinde alacaklının uğradığı zara- rı kanıtlaması gerekip gerekmediği doktrinde ve uygulamada tartışmalıdır278. Olumlu yöndeki görüşe göre279, para değerindeki azalmalar gibi ekonomik bulgular alacaklı- nın ayrıca zararını ispat yönünden kanıt getirmesi yükünü ortadan kaldırır. Olumsuz yöndeki görüşe göre ise280, paranın satın alma gücündeki düşüşün alacaklının zarara

273

Helvacı / Kaya, N. 225; Gözütok, s. 184. 274

İlliyet bağının, yani sebep ve netice arasındaki bağlantının tespitinin, tabiat hadiselerine hâkim olan kanunlara dayandığı ve mantıki mülahazalara göre takdir edileceği hakkında bkz., Arslanlı, Halil, Ticarî Bey, C. I, İstanbul 1955, s. 377.

275

Arslanlı, Ticarî Bey, s. 377; Helvacı / Kaya, N. 225. 276

HGK. T. 08.03.1995, E. 1994/5-893, K. 1995/146 (www.kazanci.com). 277

Ayrıntılı bilgi ve örnekler için bkz., Gözütok, s. 183. 278

Kılıçoğlu, Borçlar Hukuku, s. 1107. 279

Barlas, Nami, Para Borçlarının İfasında Borçlunun Temerrüdü ve Bu Temerrüt Açısından Düzenlenen Genel Sonuçlar, İstanbul 1992, s. 210; Aşkın zararın, yüksek enflasyonun yaşandığı ülkelerde alacaklının hakkını korumaya yönelik bir kurum olduğu yönünde bkz. Akıntürk / Karaman, s. 136; “…yüksek enflasyon oranının temerrüt faizinin yetersizliği

hususunda bir karine yarattığı, dolayısıyla bu açıdan ispat yükünün ters çevrildiği…”. 13.

HD. T. 13.2.1997, E. 1996/9985, K. 1197/810 (Ayan, s. 340, dn. 35). 280

4. HD. T. 09.03.2000, E. 2000/1166, K. 2000/2301 (Poroy / Yasaman, N. 114a, dn. 23); Kanun koyucunun temerrüt faizi oranlarını belirlerken, paranın değer kaybını ve mevduat

84

uğraması için yeterli olmadığı, zararın somut olarak ispat edilmesi ve enflasyon ile illiyet bağının bulunması gerektiği şeklindedir.

Yabancı para borcunun ödenmesinde geç kalınması sebebiyle de alacaklının zarara uğraması mümkündür. Yabancı para kurundaki değişiklik sebebiyle alacaklı- nın uğrayacağı zararı aşkın zarara dayanarak talep etmesi mümkündür281.

Aşkın zararın önemli şartlarından biri de borçlunun kusursuz olduğunu ispat- layamamış olmasıdır. Aşkın zarar nedeniyle tazminat ödeme borcu kusur sorumlulu- ğuna dayanır282. Bu nedenle, zarara uğradığını iddia edenin bunu ispatlaması gerekir. Bunun karşılığında ise borçlu ancak kusursuzluğunu ispat etmek suretiyle tazminat ödemekten kurtulabilir. Borçlunun ispatlaması gereken husus, temerrüde düşmede kusursuz olduğudur283. Temerrüde düşmede kusursuz olduğunu ispatlayamayan borçlu, alacaklının temerrüt faizini aşan (munzam) zararını karşılamak zorundadır.

Aşkın zarar, tazminat niteliğinde olduğu için ayrıca bir dava ile talep edilebi- lir. Bunun yanında, asıl alacağa ilişkin davada da aşkın zararın talep edilebilmesi mümkündür. TBK. m.122/2'e göre: "Temerrüt faizini aşan zarar miktarı görülmekte

olan davada belirlenebiliyorsa, davacının istemi üzerine hâkim, esas hakkında karar

faizlerini de dikkate aldığı, temerrüt faizi dışında, salt para değerinin düşmesi sebebiyle

munzam zarara hükmedilmesinin 3095 sayılı kanuna ve kanun koyucunun iradesine aykırı olduğu yönünde bkz., HGK. T. 19.06.1996, E. 1996/5-144, K, 1996/503 (www.kazanci.com).

"Borçlu kusursuz olduğunu ispat etmedikçe borcun geç ifasından dolayı, alacaklının geçmiş günler faizini aşan zararını tazmin etmek zorundadır. Bununla beraber, geçmiş günler faizini aşan bir zararın, alacaklı tarafından açık ve somut delillerle ispat edilmesi gerekir. Zarar, enflasyon gibi genel ve herkesçe bilinen olgulara dayanılarak ispat edilmiş olmaz." HGK. T.

15.11.1995, E. 1995/5-806, K. 1995/983 (www.kazanci.com). 281

Kılıçoğlu, Borçlar Hukuku, s. 1107; "Davacı tarafından, davalı ile aralarındaki ticarî

ilişkiden doğan alacağın yabancı para üzerinden ödenmesi gereken miktarın tahsilindeki gecikme ile oluşan kur farkının ödetilmesi için açılan bu dava munzam zarar niteliğinde olup, BK.’nın 105. maddesi koşullarına göre kural olarak davacı faizi aşan kur farkı zararını talep edebilir." 19. HD. T. 1.2.1993, E. 1992/4606, K. 1993/510 (www.kazanci.com).

282

Gözütok, s. 184; Tandoğan, Haluk, Türk Mesuliyet Hukuku, İstanbul 2010, s. 489. 283

85

verirken bu zararın miktarına da hükmeder". Hâkim, alacaklının talebi hâlinde asıl

alacağa ilişkin davada veya daha sonra açılacak tazminat davasında aşkın zarara iliş- kin incelemesini yapacak ve aşkın zarar miktarını belirleyecektir284. Hâkim, aşkın zararı belirlerken taktir hakkını kullanacaktır285.

E. TİCARÎ İŞLERDE FAİZİN ÖZELLİKLERİ

Belgede Ticari iş ve sonuçları (sayfa 93-98)