• Sonuç bulunamadı

2. BÖLÜM: ŞEHİR REKABETÇİLİĞİ

2.1 Rekabet Kavramı Şehir Düzeyinde Ne Anlama Gelmektedir?

2.1.1. Şehirler Rekabet Eder mi?

İktisat ve işletme literatüründe rekabetçilik bir eksen kavram olarak kapitalizmin iki temel kurumu olan firma ve pazarı açıklamada baştan beri kullanılmasına rağmen, coğrafik birimler (ülke, bölge, şehir) arasındaki farkları açıklamak için kullanılması çok yenidir. Rekabet kavramı, mikro (firma ve pazar) düzeylerde bu kurumların performanslarının hangi ortam ve süreçlerde maksimize olacakları bağlamında anlam kazanırken, coğrafik birimler bakımından rekabetçiliğin ne anlama geldiği açık

değildir. Dolayısıyla coğrafik birimler bakımından rekabetçiliğin net bir anlamının olmaması “şehirlerin gerçekte rekabet edip etmediklerinin” sorulmasına sebep olmuştur.

Tabii ki firma düzeyinde rekabette karşılaşılan bazı durumlar şehir için geçerli olduğunu söylemek mümkün değildir. Örneğin şehirler ya da ülkeler şirketler gibi yoğun bütçe sıkıntısı ile yüz yüze değildir. Ya da rekabetçiliğin eksikliğinden dolayı iflasla karşı karşıya değildir (Mayerhofer:2005,1).

İşte bu farklılıklardan dolayı şehirlerin rekabet edip etmediği konusunda iki zıt görüş bulunmaktadır. Birisi Porter’ın da aralarında bulunduğu görüştür. Porter göre şehirler gerçekten rekabet etmektedir. Fakat bu rekabet ülkelerdeki gibi; dünya ticaretinde pay alma; para birimlerindeki faiz oranları ya da kur farklılıklarıyla şeklinde değildir. Diğer taraftan şirketlerdeki gibi kar maksimizasyonu şeklinde değildir. Şehirlerin rekabet şekli; yatırımları, nüfusu, turizmi kamu fonlarını/teşviklerini kendilerine çekmek şeklindedir. Lever ve Turok’a (1999) göre de şehirler rekabet içerisindedirler. Fakat bu rekabet ne ülke düzeyindeki gibi dünya ticaretinden pay kapma, faiz oranların ayarlama, kur farkı şeklindedir; ne de şirketlerde olduğu gibi tek bir hiyerarşik düzen ve tek bir amaç (kar maksimizasyon) için yaptıkları rekabet şeklindedir. Şehirler yetenekli ve eğitimli işgücü için, yüksek çevresel standartlar ve yüksek yaşam standartları için rekabet ederler. Bu rekabet farklı şekillerde olabilmektedir. Kimi zaman bir olay ya da proje için kafa kafaya rekabet şeklinde olabilmektedir. Spor organizasyonları, teşvikler gibi. Kimi zaman olumlu kurumsal etkilere sahip rekabet şeklinde olmaktadır; gelişme konusundaki yerel sorumlulukları/üstlenmeleri canlandırmak gibi. Kimi zaman da bu rekabet sahip olunan güçlü yanları bölücü ve de zarar verici bir şekle bürünmektedir.

Kotler de (1993) şehirlerin rekabet içinde olduklarını ve her şehrin kendisine “birilerinin neden şehirlerinde yaşamayı, gezmeyi, ticaret yapmayı, yatırım yapmayı, şirketleşmeyi, istediğini; bu insanların şehirlerden ne istediklerini; bu rekabette başka şehirlerin sunamayıp kendilerini sundukları ya da sunabileceklerinin ne olduğunu/alabileceğini” gibi soruları sormaları gerektiğini ileri sürmüştür. Bu rekabet ortamında şehirlerin kazanabilmesi için ise bir şirket gibi düşünmesi gerektiğini vurgulamıştır (Kotler:1993:17). Dolayısıyla şehir rekabetçiliği şirketlerin

faaliyet çıktıları (şirketler arası rekabetin durumu/sonuçları/etkileri, kar, gelir vs) ile alakalı bir kavram olmayıp bu çıktıların şehir sakinlerine nasıl/ne kadar etkilediği ile ilgili bir kavramdır (Hutchins ve Parkinson, 2005: 1). Chesire ve Stefano’ya (2002) göre şehirleri ekonomik aktiviteler için farklı imkânlar sunan birimler olarak düşünmek anlamlı olacaktır. Böylelikle şehirler ilgililere (işgücü yeni yatırımlar vb.) daha iyi imkân sunmak için yarış (rekabet) halindedirler.

Webster and Muller’e göre de (2000:1) şehirler kendi aralarında rekabet etmektedir. Bu rekabet, Şehrin mal ve hizmetlerini karşılaştırma yapılabilecek şehirlere kıyasla daha iyi değerde (daha iyi fiyatta değil!) üretme ve pazarlama kabiliyetidir. Yerel hizmetler gibi ticarileştirilemeyen ürünler de yazarlara göre rekabetçilik denklemine dâhil edilir.

Diğer taraftan şehirlerin rekabet halinde olamayacağını savunan görüşlerde bulunmaktadır. Örneğin, Krugman şehirlerin rekabet etmediğini; şehirlerin ancak rekabet halinde olan şirketlerin konumlandığı yer olduğunu ifade etmektedir. Dolayısıyla, Krugman şehirlerin değil, şehirlerin içinde bulunan şirketlerin rekabet edebileceğini savunur. Yani şehir rekabetçiliği kavramının aslında boş bir kavram olduğunu ve bu kavramın aslında şehirlerdeki şirketlerin rekabetçiliğini refer ettiğini ileri sürer (Huovari vd,2001,1). Aslında Porter ve Krugman arasında benzer bir tartışma ülke rekabet edebilirliğinde de yaşanmıştır. Krugman aynı şekilde ülkelerin bir şirket olmadığın ve ülke için rekabet etme kavramını kullanmanın yanlışlığından bahsetmiştir. Rekabet gücünü ülke düzeyinde ele alındığında verimliliği ifade ettiğini belirtmiştir (Lever vd,1999:791). Armitage’de rekabetin kaynağını şirketlerin oluşturduğunu ve rekabetin tarafı ülkeler/şehirler değil, şirketler olduğunu vurgulamaktadır. Ülkelerde/şehirlerde ise geçerli olan kavramın verimlilik oluğunu söyleyen Armitage rekabetçiliği verimliliği de içine alan fakat verimlilikten çok öte bir kavram olarak tanımlar (Armitage,1999:8). Aynı şekilde Kresl’e göre de, rekabetçi ulus nosyonunu bırakmalıyız. Çünkü bu kavram ekonomik refah için çok daha anlamlı bir ülkenin temel ekonomik amacı vatandaşları için yüksek ve artan hayat standartları sağlamaktır. Ulus düzeyinde rekabetçiliği karşılayan tek anlamlı kavramın ulusal verimlilik olduğunu belirtir. Bu durum ise ulusun işletmelerinin verimliliğine bağlıdır (Kresl,1995).

Mevcut durumda ülke, bölge veya şehir ölçeğinde coğrafi birimler arasında rekabetin olup olmadığı tartışmalarında ağır basan görüş, rekabetin olduğu yönündedir. Ancak bu coğrafi birimlerin gerçek birer varlık olarak değil, metaforik olarak birbirleri ile rekabet içerisinde oldukları varsayılmıştır. Şehirler, şirket veya gerçek kişilikler gibi değerlendirilerek yaratıcılık, girişimcilik gibi özellikleri ile ele alınmışlardır. Şehirlerin birbirleri ile rekabet içerisinde oldukları kabul edildiğinde, şehirlerin başarıları kendi içlerinde, örneğin geçmişe oranla ne kadar başarılı olduklarına göre değil, karşılaştırmalı olarak birinin başarısının diğerleri ile girdiği yarışta ne derece farklı olduğuna göre değerlendirilecektir.

Bu çalışmada ise şehirlerin birbirleri ile özel sektör işletmelerinde olduğu gibi, rekabet içerisinde oldukları kabul edilmektedir. Yani, birinin başarısı diğerleri ile girdiği yarışta onlara ne derece fark attığının sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Diğer bir deyişle “özel sektör işletmeleri ile aynı anlamda olmasa bile, başka bakımlardan şehirlerin birbirleri ile rekabet içerisinde oldukları ve uzun vadedeki başarılarının da önemli ölçüde bu rekabet yarışının bir sonucu olarak ortaya çıktığını” kabul edilmektedir. Özel sektör işletmeleri için söz konusu olan çeşitli doğrudan rekabet stratejilerinin iller için geçerli olmayacağı açıktır.