• Sonuç bulunamadı

ŞEHİRCİLİĞİN TARİHSEL GELİŞİMİ

Kentler; toplumların ve bireylerin bir arada bulundukları ve sosyalleştikleri, her türlü sosyal ve kültürel sınıftan farklı etnik bir buluşma alanı rolü üstlenen mekânlardandır.205 Bu yerleşme yerleri tarihin değişik dönemlerinde farklı sosyal ekonomik işlevler üstlendiklerinden kent kavramı tarihin her döneminde farklı bir içeriğe sahip olabilen dinamik bir özellik taşımaktadır. İlk dönemlerde uygarlık kavramı bu içeriğin belirlenmesinde etken olurken;206 farklı bölgelerde kullanılan kent terimleri uygarlıkla ilgili terimlerden türetilmiştir.207

Tarihsel gelişim içinde kentin kavramsal değişimi devam etmiş, geçmişte cite, polis, Medine, kent gibi birbirine yakın anlamlarda kullanılan kavramlar yerine bugün bourg, ville, city, urban kelimeleri almıştır. Sosyo-ekonomik gelişmelere bağlı olarak kent kavramının içeriği de değişmiş bugün kent kavramının tanımlanmasında istihdam yapısı, ekonomik faaliyet, nüfus yoğunluğu gibi pek çok kriter kullanılmaya başlanmıştır.208

Yirminci yüzyılın en önemli sosyo-ekonomik olgularından biri olan kentler, tarih boyunca çeşitli kültür ve uygarlıkların doğduğu, geliştiği ve yayıldığı merkezler olmuşlardır. Bu bağlamda da uygarlık tarihine ana hatları ile kentlerin tarihi olarak bakılabilmektedir. Nitekim tarih içinde kentlerin yok olması ile birlikte o kentlere özgü kültür ve medeniyetlerin de yok olduğu görülmektedir.209

Tarihsel süreç içerisinde insanoğlunun geçirdiği aşamalar incelendiği zaman ilk insan topluluklarının barındıkları yerlerin kaya sığınakları olduğu görülmektedir. Geçimlerini toplayıcılıkla sağladıkları için bereketli bir avlanma alanı buldukları zaman kolaylıkla oraya göç edebilen insanoğlu, belli bir mekân veya konutla yaşam alanlarını

205 Ebru Erdönmez, Altan Akı, “Açık Kamusal Kent Mekânlarının Toplum İlişkilerindeki Etkileri”, TYÜ

Mimarlık Fakültesi e-Dergisi, Cilt:1, Sayı:1, 2005, s.1.

206 Hasan Ertürk, Kent Ekonomisi, Ekin Kitabevi, Bursa, 1997, s.42.

207 Metin Ertan, Nasıl Bir Yerel Yönetim, Anahtar Kitapları, İstanbul, 1999, ss.30-31.

208 A.Kadir Topal, “Kavramsal Olarak Kent Nedir ve Türkiye`de Kent Neresidir?”, Dokuz Eylül

Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt:6, Sayı:1, 2004, s.277.

sınırlandırmamıştır.210 Avcılığın yerini hayvancılık, toplayıcılığın yerini tarım veya rençperliğin aldığı bir sonraki dönem; insanoğlunun üretim ekonomisine geçtiğini gösterirken bu yerleşik hayata geçildiğinin de bir göstergesidir.211 Küçük köy yerleşmeleri artık tükettiklerinden daha çoğunu üretmeye başlamasıyla, besin gereksinimine ihtiyaç duymamaları köy ve şehirlerin ortaya çıkmasına sebep olmuştur.212

İnsanlık tarihinde kendisini gösteren bu ilk yerleşme örnekleri ilk defa Yakın Doğu`da Mezopotamya, Peru ve Çin`de Sarı Nehir havzalarında yiyecek üreten toplumlarda ortaya çıkmıştır. Bu değişikliğin farklı bölgelerde ortaya çıkmasının sebebi elverişli kültür, ekonomik ve çevre şartlarının uygunluğudur. M.Ö. 5000 ile 3000 yılları arasında Mezopotamya`daki ilk şehirleşmeyi; tekerlekli taşıma araçları, karasaban, nehir kayıkları, sulama kanalları ve madenleri işleme sanatının gelişmesi, toplumdaki ekonomik, sosyal ve fiziki değişiklikleri meydana getirerek oluşturmuştur. Tarım üretimindeki artış, taşımacılık ve ulaşımın gelişmesiyle birlikte ürünlerin değişik bölgelerde depolanması, dağıtımı ve değişimi için yeni birimler gerekli olmuştur.213

Batıdaki kentlerin gelişmesi ise, eski Yunan kentlerinin ortaya çıkışı ile olmuştur. Atina, Korent, Isparta, Siraku gibi eski Yunan kentleri, Yunan kültür ve uygarlığının gelişmesinde en önemli rolü oynamışlardır. Bu kentler uygarlığın gelişmesinde bir yandan askeri ve ticari birer merkez işlevi görürken, diğer yandan siyasi ve idari birimler olarak işlev görmüşlerdir.214

Antik çağda; Mısır, Mezopotamya, Yunanistan ve Ege Adaları`nda gelişen uygarlıkların kentlerinin belli bir plana göre düzenlenmiş olduklarını gösteren kanıtlara rastlanmaktadır. Milet, Efes, Heraklia, Priene ve Bergama bunlardan bazılarıdır. Gordon Childe, Mısır, Mezopotamya ve İndus Vadisi`nde, M.Ö.3000 yılında ortaya çıkan toplumsal değişiklikler “kentsel devrim” olarak adlandırılmaktadır. Kentsel devrim ile insanlar, ilkellikten (devletsiz toplumdan) uygarlığa (devletli topluma) geçmişlerdir. Devletler, temellerini yarattığı kentler üzerinde kurmuşlardır.215

210 Anadolu Uygarlıkları Ansiklopedisi, Görsel Yayınları, 1982, s.12. 211 A.g.e., s.165.

212 Rüstem Erkan, Kentleşme ve Sosyal Değişme, Bilimadamı Yayınları, 2002, s.31. 213 Eyüp G. İsbir, Şehirleşme Meseleleri, Ocak Yayınları, 1986, s.8.

214 Ertürk, a.g.e., ss.35-36.

Roma İmparatorluğu döneminde Roma kentinin önem kazanmasının yanı sıra, Avrupa`nın birçok yerinde önemli kent merkezleri oluşmuştur. Roma İmparatorluğu`nun yıkılması ile birlikte V.yy.`dan X.yy.`a değin Batı kentleri için olumsuz koşulların egemen olduğu bir dönem başlamıştır. Bu dönemde kentlerdeki nüfus azalmış, kentlerin ticaret işlevleri yok olmuş ve böylece kentlerdeki yaşam düzeyinin kalitesi azalmıştır. Bu duruma; Roma İmparatorluğu`nun yıkılması ile birlikte, kuzey ve doğudan gelen kabilelerin akınları ile kentlerin yakılıp yıkılması ve yağma edilmesi yol açmıştır.216

Ortaçağın ilk dönemlerinde kentlerin zayıflaması feodal toplumun yapısından kaynaklanmaktadır. Antik sitelerin çözümlenmesiyle oluşan feodal toplum aşamasında, yaşam kırlara çekilmiş, toplumun yaşama biçimi güçlü ve mülk sahibi olan senyörlerin yaşadığı korunaklı şatolar içinde işgücünün toprağa bağlı olmasıyla sürmüştür.217

Ortaçağda İslam ve Hıristiyan kültürünün etkisinde kalan toplumlardaki şehirleşme şekli incelendiği zaman, şehirlerin ibadet yerleri çevresinde ve genellikle dışa doğru genişleyen bir gelişme gösterdikleri görülmektedir. Özellikle İslam kültürünün benimsendiği şehirlerde, binaların toprak duvarlarla çevrili bahçeler içerisinde yapıldığı ve bahçe duvarları arasındaki yolların ince kan damarlarını hatırlatan dar geçitlerle çevrili olduğu görülmektedir. Bu çağın şehirleşme özelliklerinden bir tanesi olan, şehir etrafını çevreleyen “surlar”, ilerleyen savaş teknikleri karşısında eski önemini kaybetmiştir.218

Batı kentlerinde yeniden canlanma XI.yy.`ın başlarında ve Akdeniz kıyılarındaki kentlerde olmuştur. Haçlı seferleri ile birlikte doğu ve batı arasındaki ilişkilerin artması sonucu ticaret yeniden canlanmıştır. Böylece elverişli konumda bulunan Venedik, Floransa ve Cenova gibi İtalyan kentleri gelişme göstermişlerdir. Benzer bir gelişme Rusya`da da olmuştur. Baltık Denizi`nden Karadeniz`e uzanan ticaret yolu üzerindeki kentler (Novgorod, Moskova gibi kentler) birer ticaret merkezi olarak gelişme göstermiştir. Ayrıca Avrupa`nın kuzey-batı sahillerindeki kentler de orta çağın sonlarına doğru hızlı bir gelişme göstermiştir. Kent yaşamındaki bu gelişmeler savaşlar nedeniyle, çeşitli engellerle karşılaşmasına rağmen XVI., XVII. ve XVIII.yy.`larda da devam etmiştir.219

216 Ertürk, a.g.e., s.36. 217 Erkan, a.g.e., s.41. 218 İşbir, a.g.e., s.17. 219 Ertürk, a.g.e., s.36.

Rönesans Dönemi`nde görülen ideal kent planları ise, Rönesans`ın kent planlamasına katkısı olarak görülmektedir. Bu dönemde, kentin bütünü ya da parçalarını tasarlayanların çoğu asker–mühendis olup, dönemin ideolojisi kent merkezinden rahatça anlaşılabilmektedir. Ortaçağ kentlerinin organik gelişiminin yerini alan geometrik Rönesans ile başlayan gelişimini Barok Dönemi ile sürdürürken; XVII.yy.`ın ikinci yarısını izleyen Barok şehirciliği Rönesans döneminin özerkten dışa doğru uzayan geniş caddeleri yerine, rejimin mutlakıyetçi yapısına uygun olarak sarayı özerk olarak alan bir biçimde gelişmesine yol açmıştır. Böylece, Yeniçağ`a girerken Avrupa`nın önemli kentleri, Ortaçağdan daha çok kentin görünümüne önem veren, simetri ve geometrik biçim düşüncesine dayanan yeşil alanları bol bir yapıyı örnek olarak almaktaydılar.220

İnsanlık tarihinin geçirdiği en önemli aşamalardan birisi olan endüstri devrimiyle birlikte çağdaş sanayi devrimi tekniğinin gelişmesi büyük ve toplumsal değişimlere yol açmıştır. Sanayi devrimi ve şehirlerin cazip yerleşim birimleri haline gelmesi köylerden ve diğer yerleşim merkezlerinden bu şehirlere doğru olağanüstü göçlerin oluşmasına sebep olmuştur.221

1765 yılında James Watt tarafından bulunan buharlı makinelerin kullanımı, endüstrileşme sürecini başlatmıştır. 1830`dan sonra yoğunlaşan demiryolları geçtikleri yerleri yeni endüstri bölgelerine dönüştürürlerken; endüstriyel eylemlerin belirli yerlerde toplanması sonucu hızla gelişen yeni kentler kurulmuştur. Bunun sonucunda ise bu kentlere doğru yoğun bir nüfus akımı yaşanmıştır. Diğer yandan, tarımda makinelerin kullanılması, verimin artması ve bu alanda giderek daha az iş gücüne gereksinim duyulması, kırsal alandan kentlere doğru yaşanan hızlı ve yoğun göçün bir diğer nedeni olmuştur. Kırsal alandan kentsel alana doğru yönelen yoğun nüfus akımı, buna hazırlıksız olan kentlerin düzensiz ve olumsuz bir şekilde gelişmesine yol açmıştır. Kentlerde oluşan kötü yaşam koşullarına karşı bazı çalışmalar yapılması gerekliliği şehir planlama olgusunun önemini arttırmış ve 1830–1850 yılları arasında “modern şehircilik” doğmuştur. Bu dönemde kent genelinin olumsuz görünümünün yanında fabrikalarda çalışan işçilerin barındığı sağlıksız konutlar da eleştiri konusu olmuşlardır. Fabrika, demiryolu ve bakımsız kentler endüstri kentinin üç temel unsuru haline gelirken; kentlerdeki olumsuzlukları gidermeye yönelik olarak XIX.yy`ın sonlarında Ebenezer Howard`ın Bahçe Şehir,

220 Akkoyunlu, a.g.m, s.16

221 Abdülkadir Dursunoğlu, “Dünya Nereye Gidiyor?

XX.yy.`ın başlarında da Tony Garnier`in Endüstri Kenti yaklaşımları ortaya çıkmıştır. Hızla artan kentsel nüfusun barınma sorunu, apartman tipinde işçi konutları inşa ederek çözülmeye çalışılırken; bu yapılar ilk toplu konutların da öncüsüdür.222

XIX.yy.`da toplum yaşamındaki ekonomik ve toplumsal değişiklikler sanayi devriminin bir sonucudur. Buna bağlı olarak; kırsal nüfusun kent merkezine akın etmesi, kentlerde çalışan işçilerin barınma ve sağlık sorunlarını da beraberinde getirecektir. Mumford`a göre, endüstri kentinin üç temel unsurunu fabrika, demiryolu ve bakımsız konut oluşturur. XIX.yy. sonlarında kent planlamasının bilimsel bir disiplin haline gelmesi toplumsal gelişmelerin bir sonucudur. XIX.yy. sonları, Endüstri kentini eleştirecek yeni bir kent ve konutla birlikte yeni bir toplumu da yaratmak isteyen Fransa`da Fourier, Cabet; İngiltere`de Owen, William, Moris gibi düşünürlerin ortaya koyduğu şehircilik Françoise Choay tarafından “pre-urbanisme” olarak adlandırılmıştır. 1926`da Le Corbusier`in Pessac`da tasarladığı işçi sitesinde yaşayanların, zamanla bu modern mimarlık örneğini isteklerine göre değiştirmeleri, LeCorbusier`in "Her zaman haklı olan mimar değil hayattır.” sözüyle ifade ettiği gibi, tasarlayıcı ile kullanıcı arasındaki uçurumu göstermiştir. XIX.yy.`ın, endüstri kentini eleştirenler arasında bulunan Marx ve Engels, geleceğin kentlerini önceden tasarlanmış bir örneğe göre oluşturmaya çalışan ütopistlerin şehircilik anlayışına karşı çıkanlar arasındaydılar. Marx ve Engels, endüstri kentini toplumsal mücadelelerin hedefine ulaştığında, ilk büyük işbölümü olan kent-kır ayrımını yok ederek, son bulacak olan merkez olarak görmüşlerdir. Bu dönemde, çoğunluğu mimar olan uzmanların tekeline giren şehirciliğin, pratik yönden zayıfladığı söylenebilmektedir.223

Bu dönemin temelleri; Aydınlanma ve Rönesans dönemine dayanmaktadır. Rasyonel düşüncenin gelişmesi, dini pratik ile toplumsal vicdan, dini yaşam ile sivil yaşam arasındaki bağların zayıflamasına ve dini otoritenin sivil yaşam üzerindeki etkilerinin azalmasına yol açmıştır. Batı uygarlığında din dışı (laik) bir toplum yaratılmasının mimarlık alanına etkisi ise mimarlığın üretim alanının dini yapılar inşa etmeden uzaklaşmasına ve bu alana yeni yapı türlerinin dâhil edilmesine sebep olmuştur. Bunlar, barınma sorununu çözecek yeni konut tiplerinin yanı sıra, topluluklara kamusal hizmet

222 Gaye Birol, “Modern Mimarlığın Ortaya Çıkışı Ve Gelişimi”, s.2. http://w3.balikesir.edu.tr/~birol/modernizm.pdf 18/12/2006

sunabilecek borsa, adliye, mahkeme salonu, müze, sanat galerisi, büyük mağaza gibi yapı tipleridir.224

2.2.1 Anadolu`da Şehirciliğin Tarihsel Gelişimi

Anadolu bu günkü yerleşim alanları içinde ilk kuruluş tarihleri M.Ö. 6800–5700 yılına kadar giden şehir ve yerleşim merkezlerine sahip olup, bunlardan Çatalhöyük ilk kent yerleşmesinin gerçekleştiği yer olarak kabul edilmektedir.225 Türklerin Anadolu`ya girmelerinden önce meydana getirdikleri milletlerin yerleşme sistemleri incelendiği zaman son derecede ileri ve gelişmiş şehirlerde yaşadıkları; batıya doğru göçleri ve özellikle Anadolu`yu fethetmelerinden sonra buralardaki yerleşme alanlarının gelişmesini de etkileri altına aldıkları bilinmektedir. Anadolu`daki şehirler belirli yönlendirici prensipler olmadığı için organik olarak gelişme göstermiş ve bu da bir geometrik şekillenmenin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Bu şehirlerin planlamasında göze çarpan, şehir merkezinin ortasında yer alan Cuma Camisi ile ona bağlı devamlı pazar yerinden oluşan iki yapı olup, şehirde surlar içinde yapıların varlığı dikkati çekmektedir.

Anadolu`daki küçük Türk Şehirleri ticari, idari, dini, kültürel ve sağlık hizmetleri gibi çeşitli faaliyetlerin merkezinde olmuşlardır. Anadolu`da özellikle XIII.yy`da hızlanan şehirleşme sonucunda ortaya çıkan şehirler farklı büyüklükte de olsalar geniş sokaklar, kalabalık çarşılar, cami, mescit, medrese, tekke ve sarayları, bulunan düzenli bir bütünün parçaları görünümündedirler.226 XIV., XV. ve XVI.yy.`da Osmanlı İmparatorluğu`nun kuruluş ve yükseliş dönemlerine paralel olarak, yeni mahalleler kurulması yoluyla hızla genişleyen şehir mekânları XVII.yy`ın başında ulaştığı sınırları XIX.yy.`ın sonuna kadar korumuştur. XIX.yy.`ın sonunda ise Anadolu`daki şehirlerin mekânsal yapısındaki gelişme daha çok demiryolu, ticaret merkezi kurulması, idari merkez ve askeri kışla şeklindedir.227 Bu dönemden sonra Türk şehirleri batılılaşma sürecine girmiş, bu süreç şehirlerin mekânlarındaki üslubun farklılaşmasında ve yeni malzeme ve tekniklerin kullanılmasında kendini göstermiştir. Ancak bu değişim en çok Osmanlı Devleti`nin başkenti olan

224 Birol, a.g.m., s.2.

225 Eski Çağlarda Türkiye Ve Çevresi,

http://www.aysebulut.com/ogretmen_ogrenci/lise_1_tarih_ders_notlari.asp 22/03/2007 226 İşbir, a.g.e., ss.34-35.

İstanbul`da hissedilmiş, Anadolu şehirlerinde şehir mekânlarının belirgin bir değişim göstermediği görülmüştür.228

Tüm dünya da büyük değişimlerin yaşandığı XX.yy.`da Türkiye, önceki dönemlere hiç benzemeyen farklı gelişmelere sahne olmuştur. Modernleşmenin temel özelliklerinden olan sürekli gelişim ve gelenekten kopuş, konut ve yerleşme düzeninde de kendini göstermiş, barınma biçimlerini belirleyen konular ekonomik, politik ve toplumsal gelişmeler olmuştur. 1920–1945 yılları arasındaki dönemde yeni yerleşme ve konut biçimlerinin özelliği Orta Anadolu kentlerine geçmiş, İstanbul`un modern yerleşme şekilleri Anadolu`da adacıklar halinde görünmeye başlanmıştır. Apartmanlar yaygınlaşırken, yeni bir konut tipi olan lojman ve kooperatif şeklinde konut üretim örnekleri de görülmeye başlanmıştır.

1945–1980 dönemi kırsal alanlardan kentlere büyük bir göç başlamış, kentlerde biriken nüfusun konut gereksinimi için apartmanlar yapılmaya başlanmıştır. Yeni konut talebini karşılayan çözümlerden biri olan yapsatçı üretimi 1954 yılında serbest bırakılan kat mülkiyetiyle birlikte yaygınlaşmış, kentler otuz yıl boyunca şantiye görünümünden kurtulamamıştır. Yine artan kentleşmeyle birlikte yaygınlaşan gecekondular ülkenin en büyük problemlerinden birisi olmuştur. 1980 yılından günümüze kadar gelen dönem, sonuçları tam olarak kestirilemeyen bir süreçtir. Kentsel konutların büyük bir kısmını oluşturan yapsatçı ve gecekondu üretimi, nüfusun giderek arttığı ve yoğunlaştığı bölgelerde artan talebi karşılayamaz hale gelmiştir. Bu durum gerek devletin gerekse özel sektörün büyük çapta toplu konut projelerini gündeme getirmiş, kiralık konut yerine insanların konut sahibi olmalarına ağırlık verilmiştir. XX.yy.´ın bu ilk dönemlerinde Anadolu; yeşil alanları azalan, su havzaları küçülen, kıyıları kirlenen, kalabalık kentlerin sağlıksız şartlarda yaşadığı bir ülke olmuştur. Kentleri yeniden yaşanılacak yerleşimler haline getirecek projelere ihtiyaç bulunmaktadır.229