• Sonuç bulunamadı

6. MUKAYESELİ HUKUKTA YABANCI KANUNUN GÖZ ÖNÜNDE

1.3. Türkiye’nin Egemenlik Alanı Dışında İşlenen Suçlar Dolayısıyla

1.3.2.1. Faile Göre Şahsilik İlkesi

Faile göre şahsilik ilkesi uyarınca devlet, nerede suç işlemiş olursa olsun Söz konusu madde metinleri için bkz. Haydar Erol, İçtihatlı Türk Ceza Kanunu, Ankara, 2000, s. 13- 27.

400 Koca, s. 30.

401 Koca, s. 30; Zafer, s. 459. 402 Koca-Üzülmez, s. 74.

kendi vatandaşını takip etme ve kendi kanunlarına göre cezalandırma yetkisine sahiptir. Böylece yabancı ülkede suç işledikten sonra kendi ülkesine dönen failin cezasız kalmasının önüne geçilmesi hedeflenmektedir.403

Bu ilke, vatandaşın devletine karşı sadakat yükümlülüğü bulunduğu esasına dayanmaktadır.404

Bu düşünceye göre vatandaş, ülke içinde olduğu gibi, yurt dışında da uyruğu bulunduğu devletin kanunlarına riayet etmekle yükümlüdür. Ayrıca, “vatandaş geri verilmez” ilkesi de vatandaşın yurt dışında işlediği suçlar nedeniyle kendi ülkesinde kovuşturulmasını gerektirmektedir.405

Uluslararası hukukta, devletlerin vatandaşlarının ülke dışındaki davranışlarına ilişkin yasal düzenleme yapma yetkisine sahip oldukları kabul edilmektedir. Bu anlayış doğrultusunda faile göre şahsilik ilkesi pek çok devlet tarafından geniş ölçüde benimsenmektedir.406

Ancak, uluslararası hukuk bakımından bu ilkenin uygulanmasında, failin vatandaşlığı dışında, ayrıca fiilin işlendiği ülke kanununa göre de suç teşkil etmesi gibi başka bağlantı noktalarının bulunması şartı aranmaktadır. Ayrıca faile göre şahsilik ilkesinin sınırsız bir biçimde kabul edilmesi, suçun işlendiği devletin iç işlerine müdahale anlamına geleceği düşüncesiyle, uluslararası hukuka aykırı görülmektedir.407

Öte yandan bazı devletler, faile göre şahsilik ilkesinin kapsamını genişleterek vatandaşlarının yanı sıra ülkelerinde daimi olarak ikamet eden yabancıların yurt dışında işledikleri suçlar bakımından da kendi kanunlarını uygulamaktadırlar.408

TCK’nın “Vatandaş tarafından işlenen suç” başlıklı 11. maddesinde ve “Görev suçları” başlıklı 10. maddesinde faile göre şahsilik ilkesi düzenlenmiştir.

1.3.2.1.1. Türk Vatandaşları Tarafından Yurt Dışında İşlenen Suçlar TCK’nın 11. maddesinde, bir Türk vatandaşının yabancı ülkede işlediği suç nedeniyle Türkiye’de yargılanabilmesi için bazı koşulların gerçekleşmesi aranmaktadır. Bu koşullar şunlardır:

403 Zafer, s. 459. 404 Cryer-Friman-Robinson-Wilmshurst, s. 41. 405 Koca-Üzülmez, s. 75; Tezcan-Erdem-Önok, s. 134. 406 Cryer-Friman-Robinson-Wilmshurst, s. 41. 407 Tezcan-Erdem-Önok, s. 134-135. 408 Cryer-Friman-Robinson-Wilmshurst, s. 42.

1. Fail, Türk vatandaşı olmalıdır. TCK m. 6/1-a’ya göre, “Vatandaş

deyiminden; fiili işlediği sırada Türk vatandaşı olan kişi” anlaşılır.409

Fiili işlediği sırada Türk vatandaşı olan kişinin sonradan vatandaşlıktan çıkması 11. madde uyarınca kovuşturma yapılmasına engel olmaz. Buna karşılık, fiili işlediği sırada Türk vatandaşı olmayıp sonradan vatandaş olan kişi hakkında bu ilkenin uygulanması mümkün değildir.410

2. Mağdurun yabancı olması halinde, fail hakkında Türkiye’de Türk kanunlarına göre yargılama yapılabilmesi için, fiilin işlendiği ülke devleti kanunlarına göre de suç teşkil etmesi gereklidir.411

3. Suç yabancı bir ülkede işlenmelidir. Burada yabancı ülke kavramıyla, suçun yurt dışında, yani Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenlik alanı dışındaki bir yerde işlenmiş olması kastedilmektedir. Ancak suçun yabancı bir devletin egemenlik alanında işlenmiş olması zorunlu değildir. Dolayısıyla, suçun örneğin açık denizlerde işlenmiş olması mümkündür.412

4. Suçun, 13. maddede yazılı suçların dışında bir suç olması gereklidir. 5. Suç, Türk kanunlarına göre aşağı sınırı bir yıldan az olmayan hapis cezasını gerektiren bir suç olmalıdır. Böyle bir durumda Türkiye’de re’sen kovuşturma yapılır.413

Buna karşılık suçun, aşağı sınırı bir yıldan az hapis cezasını gerektirmesi halinde, yargılama yapılması zarar görenin veya yabancı hükümetin şikayetine bağlıdır. Şikayet, vatandaşın Türkiye’ye girdiği tarihten itibaren altı ay içinde yapılmalıdır.414

409 Bir kişinin Türk vatandaşlığının yanı sıra başka bir devletin vatandaşlığına da sahip olması, yani

“çok vatandaşlık” durumunda, 11. maddenin uygulanması bakımından Türk vatandaşlığı esas alınır. Bkz. Zafer, s. 460-461.

410

Hakeri, Ceza Hukuku, s. 85.

411 Bu şart TCK 11. madde metninde yer almayıp, madde gerekçesinde belirtilmiştir. Bu husus önemli

bir eksiklik teşkil etmektedir. Bu nedenle, muhtemel tereddütlerin ortadan kaldırılması bakımından söz konusu şartın madde metnine alınması gereklidir. Bkz. Hakeri, Ceza Hukuku, s. 86. Zira madde metninde düzenlenmesi gereken bir ilkenin gerekçede belirtilmesi kanunilik ilkesine aykırılık teşkil eder. Gerekçe bir hükmün anlamını ve dayandığı ilkeleri açıklayıcı bir işleve sahip olduğundan, hükümde bulunmayan bir hususun gerekçede belirtilmesinin bir anlamı yoktur. Bkz. Artuk-Gökcen- Yenidünya, s. 1044.

412

Özgenç, Türk Ceza Hukuku, s. 882.

413 Artuk-Gökcen-Yenidünya, s. 1042.

414 TCK m. 15’e göre, bir yıllık ceza süresi “soruşturma evresinde ileri sürülen kanuni ağırlatıcı

6. Fail Türkiye’de bulunmalıdır. Madde gerekçesinde bunun bir kovuşturma şartı niteliğinde olduğu belirtilmiştir.415

7. İşlenen suçtan dolayı yabancı ülkede hüküm verilmemiş olmalıdır. Yabancı ülkede bir hüküm verilmişse, Türkiye’de ayrıca yargılama yapılamaz.

8. Türkiye’de kovuşturulabilirliğin bulunması gereklidir. Bu koşulun belirlenmesinde “Türk kanunları” göz önünde bulundurulacaktır. Buna göre, örneğin takibi şikayete bağlı suçlarda şikayet şartı gerçekleşmiş olmalıdır. Suçun dava zamanaşımına uğraması (TCK m. 66) veya genel afla ortadan kalkmış olması (TCK m. 65-1) hallerinde kovuşturulabilirlik söz konusu değildir.416

1.3.2.1.2. Yurt Dışında İşlenen Görev Suçları

TCK’nın 10. maddesine göre, “Yabancı ülkede Türkiye namına memuriyet veya görev üstlenmiş olup da bundan dolayı bir suç işleyen kimse, bu fiile ilişkin olarak yabancı ülkede hakkında mahkûmiyet hükmü verilmiş bulunsa bile, Türkiye'de yeniden yargılanır.”417 Bu maddenin uygulanabilmesi için şu koşullar gerçekleşmelidir:

1. Suç yabancı bir ülkede işlenmiş olmalıdır.

2. Suç Türkiye namına memuriyet veya sair bir görev yapan kişi tarafından işlenmelidir. Madde gerekçesinde belirtildiği üzere, bu memuriyet görevinin sürekli veya geçici olması, devlet veya herhangi bir kamu kuruluşu adına yapılmış bulunması arasında fark yoktur.418

Öte yandan, Türkiye namına “memuriyet” icra

hesaplanır.” TCK m. 14’te ise, “11 ve 12 nci maddelerde belirtilen hallerde, soruşturma konusu suçun yer aldığı kanun maddesinde hapis cezası ile adli para cezasından birinin uygulanması seçimlik sayılmış ise soruşturma veya kovuşturma açılmaz.” hükmü yer almaktadır.

415 Şahin-Özgenç, s. 117. 416

Koca-Üzülmez, s. 76.

417 Türk doktrininde yazarların pek çoğu, TCK 10. maddede düzenlenen suçları faile göre şahsilik

ilkesi kapsamında değerlendirmektedir. Bkz. İçel-Donay, 2005, s. 182; Centel-Zafer-Çakmut, s. 130; Özgenç, Türk Ceza Hukuku, s. 880; Hakeri, Ceza Hukuku, s. 86; Devrim Aydın, s. 137. Ancak diğer bir kısım yazarlar ise; görev suçlarını, Türkiye adına görev yapan kişilerin Türk vatandaşı olmasının zorunlu olmadığı ve bu suçlarda devletin uluslararası saygınlığının da korunması söz konusu olduğu gerekçesiyle, koruma ilkesi çerçevesinde ele almaktadır. Bkz. Koca-Üzülmez, s. 81; Turhan, s. 201.

Artuk-Gökcen-Yenidünya ise, TCK 10. maddesinde düzenlenen suçları faile göre şahsilik ilkesi

kapsamında değerlendirmekle birlikte, Türkiye adına görev yapan kişilerin vatandaş olması zorunluluğu bulunmaması nedeniyle, bu ihtimalde suçun koruma ilkesi kapsamında olduğu görüşündedir. Bkz. Artuk-Gökcen-Yenidünya, s. 1041, dn. 96.

eden kişinin vatandaş olması gerekirken (657 sayılı Devlet Memurları Kanunu m. 48), Türkiye namına “görev” yapan kişinin vatandaş olması şart değildir. Örneğin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi gibi uluslararası yargı organları nezdinde Türkiye’yi temsil eden yabancı bir hukukçu veya danışman Türkiye namına görev yapan bir kişi olarak değerlendirilebilir.419

3. Suç, üstlenilen memuriyet veya görevden dolayı işlenmiş olmalıdır. İşlenen suçun görevle bir ilgisi yoksa, failin Türk vatandaşı olması halinde TCK’nın 11. maddesi uyarınca,420

yabancı olması durumunda ise TCK’nın 12 veya 13. maddeleri uyarınca kovuşturma yapılabilecektir.421

4. İşlenen suçtan dolayı fail hakkında yabancı ülkede mahkûmiyet hükmü verilmiş bulunsa bile, ilgili kişi Türk kanunlarına göre re’sen Türkiye'de yeniden yargılanacaktır.422

1.3.2.2. Mağdura Göre Şahsilik İlkesi

Mağdura göre şahsilik ilkesi uyarınca devlet, vatandaşına karşı yabancı

ülkede işlenen suçun failini yargılama yetkisine sahiptir.423

Bu ilkeye göre, devletin vatandaşını koruma görevi yurt dışında da devam etmektedir.424

Bir devletin ülkesinde yabancı mağdura karşı işlenen suçların cezalandırılmasında gerekli özeni göstermeyeceği düşüncesi, devletin vatandaşına karşı yabancı ülkede işlenen suçlar nedeniyle cezalandırma yetkisinin kabulünü gerektirmiştir.425

Öte yandan mağdura göre şahsilik ilkesinin, uluslararası hukuk bakımından bazı eleştirilere maruz kaldığı görülmektedir. Bu çerçevede söz konusu ilkenin, suçun ülkesinde işlendiği devletin egemenliğine haksız bir müdahale teşkil edeceği,426

bunun da devletler arasında yetki çatışmalarını beraberinde getireceği ileri sürülmüştür.427

Ayrıca, bu ilkenin zayıf devletlerin zararına olduğu ve güçlü

419 İçel-Donay, 2005, s. 182-183; Özgenç, Türk Ceza Hukuku, s. 881. 420

Artuk-Gökcen-Yenidünya, s. 1041.

421

Koca-Üzülmez, s. 82.

422 Özgenç, Türk Ceza Hukuku, s. 881.

423 Önder, s. 120; Cryer-Friman-Robinson-Wilmshurst, s. 42.

424 Dönmezer-Erman, C. 1, 252; Koca-Üzülmez, s. 77; Devrim Aydın, s. 137. 425

Öztürk-Erdem, s. 83.

426 Geoffrey R. Watson, “The Passive Personality Principle”, Texas International Law Journal, Vol.

28:1, 1993, s. 2-3; Dönmezer-Erman, s. 251.

devletlerin işine yaradığı şeklinde endişeler dile getirilmiştir.428

Ancak zaman içinde mağdura göre şahsilik ilkesine yönelik olumsuz bakışın zayıfladığı429

ve uluslararası alanda bu ilkenin uygulanmasının giderek yaygınlaştığı görülmektedir.430

TCK’nın “Yabancı tarafından işlenen suç” başlıklı 12. maddesinin 1 ve 2. fıkralarında mağdura göre şahsilik ilkesine yer verilmiştir.431

Söz konusu fıkralar uyarınca, Türkiye’de yargılama yapılabilmesi için aşağıdaki koşullar aranmaktadır:432

1. Suç, bir yabancı, yani Türk vatandaşı olmayan bir kimse tarafından işlenmiş olmalıdır.

2. Suç yabancı bir ülkede işlenmiş olmalıdır.

3. Suç 13. maddede yazılı suçların dışında bir suç olmalıdır.

4. Suç, Türk kanunlarına göre aşağı sınırı en az bir yıl hapis cezasını gerektiren bir suç olmalıdır.

5. Suç, Türkiye’nin veya bir Türk vatandaşının ya da Türk kanunlarına göre kurulmuş özel hukuk tüzel kişisinin zararına işlenmiş olmalıdır.

6. Fail Türkiye’de bulunmalıdır.

7. Suçun Türkiye’nin zararına işlenmesi halinde “Adalet Bakanı’nın

428 Cryer-Friman-Robinson-Wilmshurst, s. 42. Mağdura göre şahsilik ilkesi ayrıca, potansiyel

sanıkların mağdurun vatandaşı olduğu devletin kanunlarını bilemeyecekleri için işledikleri fiilin suç teşkil edip etmeyeceğinin farkında olmayacakları, dolayısıyla bu kişileri mağdurun vatandaşı olduğu devletin ceza kanunlarına göre sorumlu tutmanın adil olmayacağı; ayrıca mağdurun vatandaşı olduğu devletin elinde yeterli delil ve tanık bulunmayacağı için bu devletin kovuşturma yapmakta zorlanacağı gerekçesiyle de eleştirilmiştir. Bkz. Watson, The Passive Personality Principle, s. 14-15.

429 Shaw, s. 666.

430 Devrim Aydın, s. 137-138. 431

TCK’nın 12. maddesinin 1. fıkrasında yabancılar tarafından yurt dışında “Türkiye’nin zararına” işlenen suçlar, 2. fıkrasında ise “Türk vatandaşının ya da Türk kanunlarına göre kurulmuş özel

hukuk tüzel kişisinin zararına” işlenen suçlar düzenlenmektedir. Doktrinde mağdura göre şahsilik

ilkesinin yabancı ülkede vatandaşa karşı işlenen suçların yanı sıra, devletin kendi yararına karşı işlenen suçların da yargılanmasına imkân tanıdığı belirtilmekte ve ağırlıklı görüş olarak TCK m. 12/1’deki suçlar da mağdura göre şahsilik ilkesi kapsamında değerlendirilmektedir. Bkz. Koca- Üzülmez, s. 77; Öztürk-Erdem, s. 84-85; Doğan Soyaslan, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Ankara, 2005, s. 142; Özgenç, Türk Ceza Hukuku, s. 889-890; Hakeri, Ceza Hukuku, s. 87; Demirbaş, s. 169- 170. Buna karşılık bazı yazarlar da TCK m. 12/1’de düzenlenen suçların devlete ait menfaatleri koruduğu gerekçesiyle koruma ilkesi kapsamında kaldığını savunmaktadır. Bkz. Centel-Zafer- Çakmut, s. 138; Artuk-Gökcen-Yenidünya, s. 1046-1047; Turhan, s. 199-201.

istemi”433, Türk vatandaşının ya da Türk kanunlarına göre kurulmuş özel hukuk tüzel kişisinin zararına işlenmesi durumunda ise “suçtan zarar görenin şikayeti” bulunmalıdır.

8. Suçun Türk vatandaşının ya da Türk kanunlarına göre kurulmuş özel hukuk tüzel kişisinin zararına işlenmesi halinde, bu suçtan dolayı yabancı ülkede hüküm verilmemiş olmalıdır.

Buna karşılık, 12. maddenin 4. fıkrasına göre suç Türkiye’nin zararına işlenmişse, bu suçtan dolayı yabancı ülkede hüküm verilmiş olsa bile, Adalet Bakanının talebi üzerine Türkiye’de yeniden yargılama yapılacaktır.

1.3.3. Koruma İlkesi Uyarınca Türkiye’de Yapılan Yargılama

Koruma ilkesi, bir devletin kendi milli güvenliğine ya da diğer temel çıkarlarına karşı yabancı bir ülkede işlenen suçları cezalandırmasına imkân tanımaktadır.434

Bu ilke uyarınca devlet, yurt dışında kim tarafından işlenirse işlensin iç ve dış güvenliğini tehlikeye sokan, egemenliğine ya da siyasi bağımsızlık hakkına zarar veren fiillere karşı kendi ceza kanununu uygulamaktadır.435

Koruma ilkesi esas itibariyle, devletin varlığına ve milli güvenliğine karşı işlenen suçların, işlendiği yabancı ülkede gereği gibi cezalandırılmayabileceği ya da siyasi nedenlerle kovuşturulmak istenmeyebileceği, dolayısıyla devletin bu suçların işlenmesine seyirci kalamayacağı düşüncesine dayanmaktadır.436

Buna karşılık, devletlerin milli güvenlik ve egemenlik gibi hususları kendileri tanımlamaları nedeniyle oldukça esnek olan bu ilkenin devletler tarafından kötüye kullanılması ve adil yargılamanın göz ardı edilmesi ihtimali bulunduğu, ayrıca devletler arasında yetki ihtilaflarına yol açabileceği gerekçesiyle söz konusu ilkenin kapsamının sınırlandırılması gerektiği belirtilmektedir.437

433 18.6.2014 tarih ve 6545 sayılı kanunla TCK’nın 12. maddesine eklenen 5. fıkrada “Birinci fıkra

kapsamına giren hâllerde rüşvet ve nüfuz ticareti suçlarından dolayı yargılama yapılması Adalet Bakanının istemine bağlı değildir.” hükmüne yer verilmiştir. Böylece yurt dışında yabancılar

tarafından Türkiye’nin zararına işlenen rüşvet ve nüfuz ticareti suçlarının yargılanması bakımından Adalet Bakanının talepte bulunması şartı kaldırılmıştır.

434 Cameron, The Protective Principle of International Criminal Jurisdiction, s. 2. 435

Ryngaert, s. 96; Koca-Üzülmez, s. 78-79; Alia Yılmaz, s. 128-129.

436 Öztürk-Erdem, s. 86; Turhan, s. 199; Cameron, The Protective Principle of International Criminal

Jurisdiction, s. 31.

TCK’nın 13. maddesinin 1 (b) bendinde koruma ilkesini esas alan bir düzenleme yapılmıştır.438

Anılan hükme göre, TCK’nın İkinci Kitap, Dördüncü Kısım altındaki Üçüncü, Dördüncü, Beşinci, Altıncı, Yedinci ve Sekizinci Bölümlerde yer alan suçların, vatandaş veya yabancı tarafından yabancı ülkede işlenmesi halinde Türk kanunları uygulanır.

13. maddenin 1 (b) bendinde bahsi geçen suçlar şunlardır:

- Devletin egemenlik alametlerine ve organlarının saygınlığına karşı suçlar (TCK m. 299-301)

- Devletin güvenliğine karşı suçlar (TCK m. 302-308)

- Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar (TCK m. 309-316) - Milli savunmaya karşı işlenen suçlar (TCK m. 317-325)

- Devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk (TCK m. 326-339) - Yabancı devletle olan ilişkilere karşı suçlar (TCK m. 340-343)

13. maddenin 2. fıkrası uyarınca, bu suçlardan, yabancı devletle olan ilişkilere karşı suçlar Adalet Bakanının talebiyle, diğer suçlar ise re’sen kovuşturulur. 13. maddenin 3. fıkrasına göre ise, anılan maddenin 1 (b) fıkrasında sayılan suçlar dolayısıyla yabancı bir ülkede mahkûmiyet veya beraat kararı verilmiş olsa bile, Adalet Bakanının talebi üzerine Türkiye’de yargılama yapılacaktır.

1.3.4. Evrensellik İlkesi Uyarınca Türkiye’de Yapılan Yargılama

Evrensellik ilkesi; bir devletin, suçun işlendiği yere ve fail ya da mağdurun vatandaşlığına bakmaksızın ve suç ile kendi ülkesi arasında başkaca bir bağlantı noktası aramaksızın, yurt dışında işlenen ve uluslararası toplumun ortak hukuki değerlerine saldırı teşkil eden fiillerin cezasız kalmaması için yargı yetkisi tesis

438 Centel-Zafer-Çakmut, s. 138-139; Artuk-Gökcen-Yenidünya, s. 1047-1049; Turhan, s. 199.

Doktrinde TCK m. 13/1-a’da belirtilen “İkinci Kitap, Birinci Kısım altında yer alan” suçların da koruma ilkesi kapsamında kaldığı belirtilmektedir. Bkz. Öztürk-Erdem, s. 86. Halbuki m. 13/1-a’da uluslararası suçlar kastedilmekte olup söz konusu suçlar, nitelikleri itibariyle koruma ilkesi kapsamında değil aşağıda açıklanan evrensellik ilkesi kapsamında değerlendirilmesi gereken suçlardır.

etmesini ifade eder.439 Bu ilke, söz konusu fiillerin uluslararası hukuk düzenini bozması nedeniyle tüm devletleri ve toplumları etkilediği, dolayısıyla her devletin bu suçları cezalandırma hakkı bulunduğu düşüncesine dayanır.440 Evrensellik ilkesini yukarıda bahsedilen diğer ilkelerden ayıran temel fark, söz konusu ilke uyarınca kovuşturma yapan devletin sadece kendi menfaatlerini korumak amacıyla değil, aksine bir bütün olarak uluslararası toplumun ortak hukuki menfaatlerini korumak için yargı yetkisini kullanmasıdır.441

Aslında evrensellik ilkesi, devletlerin yargı yetkileri içinde en tartışmalı olanıdır. Bu ilke bakımından en temel sorun, evrensel yetki kapsamına giren hukuki yararların ve suçların belirlenmesindeki zorluktur. Bu hususta genellikle şekli ve maddi olmak üzere iki ölçütten yararlanılmaktadır. Şekli anlamda evrensellik, uluslararası andlaşmalara, örf ve adet hukukuna ve hukukun genel prensiplerine dayanmaktadır. Buna mukabil maddi anlamda evrensellik ise, insanlığın barış veya güvenliğine zarar veren ya da bunları tehlikeye koyan suçlar bakımından söz konusudur.442 Bu ilkenin ayrıca, non bis in idem kuralının ihlal edilmesi açısından taşıdığı risk, işlendiği yerde suç teşkil etmeyen bir fiilin başka bir devlet kanunu tarafından cezalandırılması ve delillerin suçun işlendiği devletin elinde bulunduğu hallerde başka bir devlet mahkemesi tarafından sağlıklı yargılama yapılmasında ortaya çıkabilecek güçlükler gibi başka sakıncaları da bulunmaktadır.443

Başlangıçta deniz haydutluğuna karşı etkin bir mücadele amacıyla benimsenen evrensellik ilkesi, bugün terörizm, uyuşturucu ticareti, insan ticareti, göçmen kaçakçılığı ve kara para aklama gibi suçlar bakımından geniş bir uygulama alanı bulmaktadır. Ayrıca soykırım, savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar yönünden de milli mahkemelerin evrensel yargı yetkisine sahip olduğu kabul edilmektedir.444

765 sayılı TCK’ya bakıldığında evrensellik ilkesinin çok sınırlı olarak kabul

439

Cryer-Friman-Robinson-Wilmshurst, s. 44; Reydams, s. 5; Serhat Sinan Kocaoğlu, “Uluslararası Ceza Hukuku ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu Perspektifinden Evrensellik İlkesi”, Ankara Barosu Dergisi, Y. 68, S. 2010/1, s. 73.

440 Cryer-Friman-Robinson-Wilmshurst, s. 44.

441 Turhan, s. 202; Zeynel T. Kangal, “Türk Ceza Hukukunda Evrensellik İlkesi”, Suç ve Ceza, 2010,

S. 2, s. 33.

442 Tezcan-Erdem-Önok, s. 149-151; Turhan, s. 202. 443 Kangal, s. 35.

edildiği görülmektedir. 445 5237 sayılı TCK’nın 13. maddesinde ise, bu ilke açık bir şekilde ve geniş kapsamlı olarak düzenlenmiştir.

TCK’nın 13/1. maddesinde, (b) fıkrası hariç, evrensellik ilkesine yer verilmiştir. Buna göre, aşağıdaki suçların, vatandaş ya da yabancı tarafından, yabancı ülkede işlenmesi halinde, Türk kanunu uygulanır:

a) İkinci Kitap, Birinci Kısım altında yer alan soykırım (TCK m. 76), insanlığa karşı suçlar (TCK m. 77-78), göçmen kaçakçılığı (TCK m. 79) ve insan ticareti (TCK m. 80) suçları.

b) İşkence (TCK m. 94, 95)

c) Çevrenin kasten kirletilmesi (TCK m. 181)

d) Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (TCK m. 188), uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma (TCK m. 190)

e) Parada sahtecilik (TCK m. 197), para ve kıymetli damgaları imale yarayan araçların üretimi ve ticareti (TCK m. 200), mühürde sahtecilik (TCK m. 202)

f) Fuhuş (TCK m. 252)

g) Deniz, demiryolu veya havayolu ulaşım araçlarının kaçırılması veya alıkonulması (TCK m. 223/2-3) ya da bu araçlara karşı işlenen zarar verme (TCK m. 152) suçları.

13. maddenin 2. fıkrası uyarınca, yabancı ülkede kim tarafından kime karşı işlenirse işlensin, sınırlayıcı biçimde sayılan bu suçların Türkiye’de kovuşturulması Adalet Bakanının talebine bağlıdır.446

TCK’da evrensellik ilkesinin açık bir şekilde kabul edilmesiyle, yurt dışında işlenen ve Türkiye ile hiçbir bağlantısı olmayan suçların Türkiye’de kovuşturulması ve yargılanması imkânı getirilmiş, böylece dünyada gelişmekte olan yeni

445 765 sayılı TCK’da evrensellik ilkesi, 6. maddenin 4. fıkrası uyarınca fuhşa tahrik ve kadın ticareti

suçları için kabul edilmişti. 4. maddede düzenlenen paralarda sahtecilik suçunda (en azından suçun konusunun yabancı para olması durumunda) da evrensellik ilkesinin geçerli olduğunu kabul etmek gerekir. Bkz. Turhan, s. 203.

446 13. maddenin 3. fıkrası uyarınca, birinci fıkranın (a) bendinde yazılı suçlar (soykırım, insanlığa

karşı suçlar, göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti) dolayısıyla yabancı bir ülkede mahkûmiyet veya beraat kararı verilmiş olsa bile, Adalet Bakanının talebi üzerine Türkiye’de yargılama yapılır.

cezalandırma anlayışı Türk hukukuna yansıtılmıştır. Esasen, Türkiye’nin taraf olduğu çok sayıdaki Birleşmiş Milletler sözleşmesi de, dünya kamuoyunu yakından ilgilendiren ve artık “sınır aşan suçlar” olarak adlandırılan bazı suçların cezalandırılması yükümlülüğünü getirmektedir.447

Bununla birlikte, evrensellik ilkesinin mutlak bir şekilde uygulanması diğer devletlerle yargı yetkisi çatışmalarına ve uluslararası ilişkilerde bazı sorunlara yol açabilecektir. Bu nedenle, evrensellik ilkesi kapsamındaki suçların Türkiye’de kovuşturulması Adalet Bakanının talebine bağlı tutularak mutlak evrensellik ilkesinin sakıncaları bertaraf edilmek istenmiştir. Ancak evrensellik ilkesi uyarınca Türkiye’de kovuşturma yapılması kabul edilen suçlarda Türk vatandaşları ile yabancılar arasında bir ayrım yapılması, Türk vatandaşları hakkında re’sen kovuşturma ilkesi, yabancılar açısından ise Türkiye’de bulunma şartı getirilerek,