• Sonuç bulunamadı

B) İslam Hukukunda Çocukların Şahsı ile İlgili Koruyucu Tedbirler

4- Şahsi Velayetleri

İslam hukukunda doğumla birlikte üç farklı velayetin söz konusu olduğu üzerinde daha önce durulmuş, bunlardan yetimin bakım ve terbiyesine yönelik olan velayet izah edilmişti. Burada doğrudan doğruya yetimin şahsına bağlı hakların kullanımına yönelik velayetin üzerinde durulacaktır.

İslam hukukunda kural olarak, gerek malî velayet gerekse şahsî velayet açısından olsun çocuğu temsil etme yetki ve sorumluluğu öncelikle babaya aittir.271 Babanın vefat etmesi halinde çocuğun şahsı üzerinde söz konusu olan velayet hakkı mirastaki tertip üzere çocuğun baba tarafından olan erkek akrabalarına geçer. Bunlar da sırasıyla dede, büyük dede…, öz erkek kardeş, baba bir erkek kardeş vs.272

öz erkek kardeşin oğlu, baba bir erkek kardeşin oğlu, öz amca, baba bir amca, öz amca oğlu, baba bir amca oğlu şeklinde sıralanmaktadır.273 Eğer bu sınıflardan kimse yoksa yetimin şahsî velayeti anneye geçer.274

Şahsi Velayetlerini Üstlenen Kimselerin Hak ve Sorumlulukları

Çocukların gözetimi ve bakımı şüphesiz ki ağır bir iştir ve çok büyük fedakârlık ister. Bunun içten gelen samimi duygularla yürütülmesinde fıtrattan gelen sevgi bağının payı çok büyüktür. Ana-baba seviyesinde olmamakla birlikte akrabalarda da bu sevgi ve şefkat duyguları mevcuttur. Bundan dolayı olmalıdır ki, İslam hukukçuları yetimlerin bakımı, gözetimi ve korunmasından başta ana-baba olmak üzere öncelikle yakın akrabaları sorumlu tutmuştur. Yetimin şahsi velayetini üstlenen kimsenin yetim üzerinde birtakım hak ve sorumlulukları vardır. Yetimin şahsî velayetini üstlenen kimse, onun dengeli bir şekilde beslenmesini, beden ve ruh sağlığı açısından gelişimini sağlamalı, yetimin ahlakî yapısının olumsuz şartlardan etkilenmemesi için çok dikkatli olmalı ve gerekli tedbirleri almalıdır.275

Velayet yetkisini elinde bulunduran kişi, çocuğun eğitimiyle ilgilenmeli, ona iyi bir örnek oluşturmalı, yetimle toplum arasındaki sosyalleşmeyi sağlamalıdır.

271

Çeker, Çocuk ve Hakları, s, 112.

272

Erbay, İslam Hukukunda Küçüklerin Himayesi, s, 166.

273 Orhan Çeker, s, 114. 274 Erbay, s, 166. 275 Erbay, s, 171.

75

Çocuk, resmi eğitim öğretim çağına gelince, sünnetin belirlediği şekilde ve çocuğun kabiliyeti ölçüsünde temel eğitimi vermelidir.276

Çocuğun şahsî velayetinden sorumlu olan kimse, çocuğun ibadetlerini ihlâsla yapabilmesi ve insanlarla olan münasebetlerini kavrayabilmesi için akaid, ibadet, ahlak, dil ve âdab ile ilgili bilgileri almasını sağlamalıdır.277

Çünkü küçük çocukta dindarlığın gelişmesinde ve uygulanmasında çevrenin etkisi çok büyüktür. Çocuğun içerisinde yetiştiği çevre belli bir kültürün özelliklerini yansıtır. Çocuğun dinî anlayışı da bu çevre içinde şekillenir. Çocuk dinle ilgili kavramları, hükümleri ve davranış şekillerini çevresinden almaya yeteneklidir ve bunları daha kolay kabul eder. Bu yüzden çocukta dinî duygunun ortaya çıkmasında yetişkinlerin teşvik, destek ve etkileri son derece önemlidir.278

Çocukla en fazla zaman harcayan aile ya da ailenin yerini tutan kişi olduğuna göre, yetimin şahsî velayetini üzerine alan kişi de çocuğun dinî inanç ve duygularının sağlıklı gelişebilmesi için onu hem eğitmeli hem ona örnek teşkil etmelidir. Çocuğun şahsî velayetini üstlenen kişi imkânları, çocuğun eğitim ve öğretimine yetişmediği takdirde, devletin imkânları devreye sokularak çocuğun bedenî, fikrî yetenekleri ve istekleri de hesaba katıldığını da göz önünde bulundurularak eğitim ve öğretimin daha sonraki kademelerinde ilerleme sağlanmalı, bu şekilde çocuğun hem kendisine hem ailesine hem de topluma faydalı bir fert olması sağlanmalıdır.279

Çocuğa gerekli olan eğitim verildikten sonra velayeti üzerinde bulunan şahsın, çocuğun sosyal statüsüne ve kabiliyetlerine uygun bir mesleğe yönlendirmesi gerekir.280 Böylece çocuk hem ileride yakınlarına ve topluma yük olmaktan kurtulup kendi ayakları üzerinde durabilecek hem de çevreden gelen birçok tehlikeye karşı korunmuş olacaktır.

276

Erbay, s, 172.

277

Canan, “İslam’da Çocuk Hakları”, HÜİFD, sy, 1, yıl, 1992, s, 17.

278

Kerim Yavuz, Çocukta Dini Duygu ve Düşüncenin Gelişmesi, s, 44-46.

279

Erbay, İslam Hukukunda Küçüklerin Himayesi, s, 172.

280

76

İKİNCİ BÖLÜM

İSLAM HUKUKUNDA ÇOCUK İSTİSMARINI ÖNLEYİCİ TEDBİRLER

Aslında çalışmamızın başından beri ister İslam’ın birinci kaynağı olan Kura’n-ı Kerim’in çocuklara bakışı isterse hadisi şeriflerdeki çocuklarla ilgili ifadeler gerekse de İslam aile hukukundaki çocukların korunmasına yönelik getirilen tedbir mahiyetindeki hükümler, çocukların istismarının önlenmesinde birer tedbirdir.

Bütün bunlar her ne kadar çocuk istismarını önleyici birer tedbir olsalar da hem tezimizi güçlendirmek hem de İslam hukukunun bu konular karşısında hiçbir zaman kayıtsız kalmadığını görmemiz için İslam’ın çocuklarla ilgili bu genel hükümler yanında özellikle de (yetim ve lakît gibi) diğer çocuklara nazaran istismar edilmeye daha elverişli oldukları için İslam hukukunun böyle durumda olan himayesiz ve korumasız bir şekilde karşımıza çıkan yetim ve buluntu çocuklar için getirdiği hükümleri burada ele almayı uygun bulduk.

A) Bir Koruma Tedbiri Olarak Yetimlerle İlgili Hükümler

Yetimler, en büyük koruyucuları olan baba himayesinden mahrum oldukları için, yukarıda izah etmeye çalıştığımız çocuk istismar olaylarında görülen; hırsızlık, kapkaç, cinayet, fuhuş ve uyuşturucu gibi işlerde kullanılan normal ana babalı çocuklara göre, bu tür kirli işleri yapan çete veya şahısların pençesine düşmeye daha yatkın ve elverişlidirler. Bu sebeple de İslam hukuku her zaman var olagelen böyle acımasız insanlara fırsat vermemek için asırlar önce bir takım bağlayıcı tedbirler almıştır. Nitekim daha küçük yaşta baba şefkati, merhameti ve korumasından uzak olan burada açıklamaya çalışacağımız yetimler konusu incelendiğinde açıkça görülecektir.