• Sonuç bulunamadı

Şafak Sökmek

“Uyuduğu zaman şafak söküyordu.” (A/50)

Şahit Olmak

“Bu sahneye yıldızların gözlerinden başka kimse şahit olamazmış.” (AG/266)

Şaka Etmek

“Paşam, arkanız kuvvetli bu gece. Sizi iyi finanse ediyorlar, diye şaka etti.” (GE/107) “Ben sana hesabı öğretemeyeceğim ama sen galiba onu bana unutturacaksın, diye şaka ettim.” (GE/70)

“Gel bakalım... Sen de bunlardan mısın? diye şaka etti.” (GE/63) “...şirketteki memurlara münasebetsiz şakalar ediyordu.” (YD/17)

“…ben gülüyor çilli yanaklarına hafif fiskelerle dokunarak şaka ediyorum…” (DK/331) “Artık onunla eskisi gibi şaka etmeye nasıl cesaret edilir?” (DK/120)

“Handan onu ‘annem’ diye takdim ettiği vakit acaba şaka mı ediyor diye dikkatle yüzüne baktım.” (D/50)

“İhtiyar jandarma şaka ettiğimi anlamıştı.” (AG/11) “Şükran'la şaka ediyor, ıslık çalıyordum.” (AG/106)

“Ufak bir baygınlık geçiren her adamın ölmesi lâzım gelse dünyada tek insan kalmazdı, diye şaka ettim.” (A/100)

177

“Şaka gibi başlayan dayak, gitgide kızışıyor, zabit, artık durmak lazım geldiğini hissettiği halde, bir türlü kendini tutamıyordu.” (KD/ 62)

Şakaya Gelmek

“…karşısındaki sabık ordu doktorunun şakaya gelmeyeceğini anladı.” (AG/14)

“Öyle zannedildiği gibi şakaya gelecek, kolay kolay tepesine çıkılacak bir adam olmadığını göstermek için bu, ne güzel bir fırsattı.” (KD/ 60)

Şantaj Yapmak

“... birkaç ay şantaj yaparak yeni bir memuriyet koparıp giderdi.” (DĞR/40) “Şimdi anlarsınız. Şantaj yapmayı düşünüyorum.” (D/118)

Şaşırıp Kalmak

“…eğer bana devir ve teslim muamelesi yaparsan boş kâğıdını almış beceriksiz ve kimsesiz bir kadıncağız gibi şaşırıp kalacağım.” (AG/45)

Şeytan Tüyü

“Galiba şeytan tüyü var herifte, Allah belâsını versin!” (DĞR/114)

Şikâyet Etmek

“Ara sıra annem soğuktan, kardeşlerim yemekten şikâyet ederlerdi.” (YD/5)

“Ali Rıza Bey tekaüt arkadaşlarından hemen hepsinin evlerinden şikâyet ettiklerine dikkat etti.” (YD/49)

“Annesinin yanında daima şen ve kuvvetli görünmeye çalışan Rânâ yalnız kaldığımız zaman acı acı şikâyet ediyordu.” (D/151)

“Bilakis kimse rahatsız olmasın, kimse darılıp şikâyet etmesin diye evinizde nefes almaktan çekiniyorum.” (AG/219)

“Bir gün hiç yoktan bir mesele için beni müdüre şikâyet etti.” (D/80)

“Karasinek gibi yapıştı yarabbi… Bir türlü üstümden atamıyorum! diye şikayet ediyordu.” (KD/70)

“Kız, sus! Gına geldi artık bu İsmail lakırdısından, diye bağırıyor, sinirli küçük hanımlar, ‘İsmail sözünü duyunca gönlümüz bulanıyor’ diye şikâyet ediyorlardı.” (KD/28)

“Kız, Bülent’in hiçbir kahrından şikâyet etmiyordu.” (KD/129)

Şunun Şurası

“Şunun şurası dört saatlik yer…” (GE/18)

“Allah nasip ettiyse şunun şurasında bir, iki sene kaldı.” (YG/41)

178 “Hiç olmazsa şüphe etmeliydim.” (GE/50)

“Biliyordum Şevket, dedi, senin ahlakından bir an şüphe etmedim.” (YD/ 114) “Size olan hürmetimden, muhabbetimden şüphe etmezsiniz.” (YD/23)

“Ben kendimi sessizce akıntıya bırakırım, seni yalnız bulurlar... Şüphe edemezler.” (D/60)

“Çünkü, iki taraftan birinin mutlaka şüphe etmesi şartmış gibi, o zaman da kendinin itikadı sarsılıyor…” (KD/69)

“Gazetelerin teşhir ettiği sicilli hırsızın bu insaniyetinden şüphe edebilirdi.” (D/138) “Polisler hapisten çıkmış sicilli bir hırsız olduğumu öğrendikleri vakit acaba benden şüphe etmeyecekler miydi.” (D/106)

“Zahiren çok faal ve işgüzar görünen insanlardan daima bir parça şüphe ediyorum...” (A/11)

“Fakat Hâmit Bey, onun bir ikinci defa, cibinlik demirinden daha sağlam bir yer bulup kendini öldüreceğine şüphe etmiyordu.” (DĞR/90)

Şüphe Olmamak (yok)

“...bu saatte Ahmet Masum'un himmetiyle nereye kadar gideceği belli olmayan dalgalarla etrafa yayılmakta olduğuna şüphe yoktur.” (DĞR/60)

“Nuh Peygamber zamanında da bu yerler, bu insanlar yine bundan başka türlü değillerdi, buna hiç şüphe yok.” (GE/53)

Şüphe Uyanmak

“Ben şaşkın şaşkın etrafıma bakıyordum. Sarhoşun aklından birdenbire bir şüphe uyandı.” (D/183)

T

Tabak Gibi

“Hakikat tabak gibi meydana çıkıyor... İş dallanıp budaklanıyor...” (A/84)

“…ben gece âlemlerinde öyle karılar gördüm ki, çırılçıplak ve edep yerleri tabak gibi açık olduğu halde saçlarını örterler.” (GE/65)

Taban Tepmek

“Bunları aldığı fiyatta satıyor ve bütün karı boş yere çarşıya taban tepmemiş olmaktan ibaret kalıyordu.” (KD/54)

179

Tabana Kuvvet

“Çocuk, bu feryadı işitince tabana kuvvet kaçtı.” (KD/150)

Tabanı Kaldırmak

“Fakat öyle olsa beni görünce tabanı kaldırıp kaçmaları lâzım gelirdi…” (A/15)

Tadını Çıkarmak

“…kadınlarınız çalı çırpı yakıp duman dumana yemek pişirmeden eğlencenin ve manzaraların tadını çıkaramazsınız? derdi.” (EH/25)

Tahakkuk Ettirmek

“Fakat belediye hududu içindeki yerler için harcırah tahakkuk ettirmek kazalı bir iş olduğundan evvela…” (DĞR/54)

Tahammül Etmek

“Başımda bir koca aile var, ekmekten olmayayım diye tahammül ederdim.” (D/80) “Tahammül edilmez buna, dedi, bu teres iyi bir dersi haketti.” (DĞR/127)

“İnsan, böyle şeyi bilir de nasıl tahammül eder?” (YD/51) “Altı sene hiç şikâyet etmeden tahammül etmiş…” (A/37)

“Arkadaşların nezaketimi, uysallığımı ne gözle gördüklerini anladıktan sonra lâubaliliklerine tahammül edememeye başladım.” (A/79)

“Geceleri evinin bahçesinde buluşacak kadar cürmü artırmışlar… Ablam tahammül edememiş…” (AG/72)

Tahrik Etmek

“Fakat o, yalnız benim için yapılmış bir gizli davet gibi, beni tahrik etmeğe başladı.” (GE/142)

“O beni tahrik etmeseydi belki işi serseriliğe vuracak, kendimi tamamıyla kapıp koyverecektim.” (AG/51)

“Doğrusu onun bu şüphesi beni ihtiyar kadının gözyaşlarından ziyade tahrik etti.” (A/116)

Takati Kesilmek

“Zavallının bir yerde, heyecandan takati kesildi, titreyerek durdu.” (AG/131)

Takdir Etmek

“Müderrisin bu ziyaretindeki ehemmiyeti gayet iyi takdir eden Kaymakam, pek keyiflenmişti.” (DĞR/46)

180

“Sonra bu adi bar havalarına musiki denilmeyeceğini de pekâlâ takdir edersiniz.” (AG/215)

Takip Etmek

“Fakat birbirlerini iki can düşmanı gibi uzaktan takip ettiklerine şüphe mi vardı?” (DĞR/48)

“Başıma bir kaza gelmesinden korktuğu için uzaktan uzağa bizi takip eder…” (D/22) “Ne istediğimi bilmeden ben de onu takip ediyordum.” (D/160)

“Sonra da bu kavgalar, dedikodular, bin çeşit boş mesele ve can sıkıntısı takip etmişti.” (A/77)

“Şükran böyle zamanlarda beni inadımdan döndürmeye çalışmanın beyhude olduğunu artık öğrenmişti, istemeye istemeye beni takip etti.” (AG/138)

“Değirmenin masalındaki İsmail’i taklit etmem fena mı olmuştu?” (D/87)

“Ses ve tavırlarıyla arasıra Zehra Hanım'ı taklit etmek istediği anlaşılıyordu.” (A/26)

Taklit Yapmak

“... korkmuş taklidi yapıyor, fakat çok sevindiği yüzünden okunuyordu.” (GE/63)

“... ağzını alabildiğine açarak bağırma taklidi yapıyor, ne aşağıdan, ne de dışarıdan duyulmayacak bir sesle…” (DĞR/76)

Talih Yardım Etmek

“Daha çok genç olduğunu, hayattan ümit kesmenin doğru bir şey olmayacağım, talih yardım ederse pek güzel günler görebileceğini anlattım.” (D/85)

Talip Olmak

“Ağlamadan, üzülmeden güler yüzle dayak yemeye talip oluşum hocayı şaşırtmıştı.” (D/16)

Taraf Tutmak

“Bu sebeplerden dolayı Nadide Hanım, istemeye istemeye Salih Hoca'nın tarafını tutmuş…” (KD/43)

“Büyük hanım, nedense Seniye'nin tarafını tutuyor; fakat onu açıktan açığa müdafaa edemediği için…” (KD/151)

Taraftar Olmak

“Bu izdivaca hiç taraftar olmadım.” (A/127)

Tarif Etmek

“Odadaki şaşkınlığı tarif edemeyeceğim.” (D/31)

181

“Ona tarziye veririm, istemediği şeyleri bir daha yapmam…” (DK/357)

Tası Tarağı Toplamak

“Aksi halde tası tarağı toplar, Sarıova’dan çeker giderim…” (YG/192)

Taş Atmak

“Nihayet dayanamadı, babasıyla konuşurken ona taş atmaya başladı.” (YD/131)

Taş Gibi

“Fakat sonradan bütün ümidini kaybetti ve durduğu yerde taş gibi donup kaldı.” (DĞR/108)

“Fakat hain kız, bu meleğe karşı bir taş gibi hissiz kalıyor, o tatlı gülücüklere durgun, kara bir bakışla mukabele ediyordu.” (KD/117)

Tatil Etmek

“Celse tatil edilmiştir, dedi ve istidalardan bir kısmını çantasına koyarak kendisini dışarı attı.” (DĞR/68)

Tatmin Etmek

“...sırf orasını ağaç tepelerinden gözetleyenlerin yaptığını yapmak, içimdeki iğrenç merakı tatmin etmek için gittim.” (GE/66)

“Ben, kendim için demeyeceğim; fakat o yaşama tarzı seni tatmin etmiyordu.” (GE/16)

Tava Sapına Çevirmek

“Budalalık, münasebetsizlik yapanları tava sapma çevirir.” (GE/26)

Tavır Almak

“Abdüssamet Bey ‘kayınvalidem’ sözünü işitince kaşlarını çatmış, sert bir tavır almıştı.” (A/125)

“Niçin memleketinizde bir misafir, bir yabancı tavrı alıyorsunuz?” (D/54)

“Bu zaman kadar en nefret ettiğim bir düşman karşısında bile bu kadar haşin bir tavır aldığımı bilmiyorum.” (AG/215)

“Lakayt ve sakin bir tavır alarak: Tesadüfümüz çok iyi oldu, dedim, sizi çiftliğinize bırakırım.” (AG/29)

Tavır Takınmak

“…derin ve düşünceli bir tavır takınıyor, kütüphaneden özene bezene seçtiği birtakım Fransız romanlarını yeğenine veriyordu.” (EH/36)

Tavsiye Etmek

182

“Birçok defalar bu korkusunu Şevket'e açmak, ona biraz daha sabır ve kuvvet tavsiye etmek istemişti.” (YD/111)

“Sana mesleklerin en ulvî ve şerefli olanını ben tavsiye edeyim.” (D/39)

Tecrübe Etmek

“Dilenci gibi boş yere sızlanacağına sen de talihini bir tecrübe et…” (YD/6)

Tedbir Almak

“...evde de bir ikinci mesele çıkarmam ihtimaline karşı güya tedbir almışlardı.” (A/149)

Teessüf Etmek

“Mamafih o kadar da teessüf etmeyiniz… Şimdi elinizde çatkın yüzünüzden, acı sözlerinizden daha kuvvetli bir silah var.” (AG/244)

“Rüsuhi Bey matbaadan ayrılmama çok teessüf etti. İşlenmiş sekiz on günlük paramı verdiler.” (D/125)

“Teessüf ederim İffet... Halis Paşa'nın oğlundan böyle çocukluklar beklemezdim, dedi.” (D/38)

Tefe Koyup Çalmak

“Kendilerinin yemedikleri halt kalmaz ve lakin yabancıların ufacık bir kusurunu gördüler mi tefe koyup çalarlar.” (AG/204)

Tehdit Etmek

“...köylü için söylese jandarmanın tehdit etmiş olması akla gelebilir.” (DĞR/25) “Mütemadiyen koşuyor, yalvarıyor, hatta tehdit ediyordum.” (A/131)

“Bu cevap genç yaveri kızdırdı, asabiyetini zapta çalışarak beni tehdit etti.” (D/31)

Teklif Etmek

“Kaymakama çaydan sonra biraz da peynir, ekmek teklif eden Hurşit …” (DĞR/16) “Tekrar karşılarına geçmeyi teklif ettim.” (GE/33)

“….fakat yakın bir arkadaşı bir gece, akrabasından bir kızı teklif etmiş…” (YD/12) “Bir kısmı yarım saat uzaktaki köye gitmeği teklif ediyordu.” (D/139)

“Biraz sonra Vehbi Efendi tekrar Zehra'yı cenazenin yanına götürmeyi teklif etti.” (A/55)

“Bu adam, lalanın emmioğlu olduğunu söylüyor ve onu memlekete götürmeyi teklif ediyordu.” (KD/205)

“Ömer'e yiyecekleri değiştirmemizi teklif ettim. Sevinerek razı oldu.” (D/17) “Para teklif ettiler. Hırsızlardan aldığı paranın üç misli para gösterdiler.” (A/23) “Maamafih ona yine büyük bir ciddiyetle evlenmemizi teklif ettim.” (D/187)

183

Tekme Yemek

“Hâlbuki en büyük tekmeyi benden yedin zavallı babacığım.” (YD/114)

Tekmeyi Vurmak

“Kim ağzını açarsa, beline vurduğunuz gibi tekmeyi, atardınız kapı dışarı...” (YD/155)

Telaş Etmek

“Elbette beyefendi, dedi, boş yere telâş etmem ben.” (DĞR/36)

“Yok, bir şey… Telaş etmeyin, diye teminat veriyor, buna kendimiz de inanmıyorduk.” (GE/99)

Telaşa Düşmek

“… aldığı bazı ufak tefek eşya karşısında telâşa düşüyordum…” (GE/128)

“Onun vapur işlemeyecek kadar fırtınalı zamanlarda bile bir gün işinden kalmadığını bilen Hayriye Hanım telaşa düştü.” (YD/33)

“Bizi telâşa düşürdünüz. Çok şükür, şimdi tehlikeyi atlattık.” (DĞR/35)

“… pencere arasına sıkışan bir perde ucunu bir türlü becerip çıkaramıyor, telaşa düşüyordu.” (DK/145)

“Maamafih bir gece bahçede kesik kesik uluyan köpek bizi hayli telâşa düşürdü.” (D/60)

“Şükran telaşa düşmüştü. Onu teskin etmeye çalışıyor, birden bire ne olduğunu soruyordu.” (AG/167)

Telaşa Düşürmek

“Kocasının endişesini hissederse inadına aksi bir şeyler söyler, onu büsbütün telaşa düşürürdü.” (YD/62)

Telaşa Vermek

“O halde yirmi dört saatten beri neden sustun, ortalığı telaşa verdin derlerse.” (DĞR/51)

Telleyip Pullamak

“İstanbul gazeteleri, bu havadisleri telleyip pulladılar.” (DĞR/106)

Temas Etmek

“Arkadaşlarımla vazife haricinde pek sık temas etmeyeceğim.” (A/68)

Temin Etmek

“...ve o gün meseleyi bana açacağını ve açtığını kendisinden sakladığını yeminle temin etmiş…” (GE/94)

“O hiç değil efendim... Şerefimle temin ederim.” (GE/23)

184

“Merak buyurmayın, Belediye Reisi Reşit Bey istirahatinizi temin eder, diyordu.” (DĞR/74)

“Rica ediyorlar, kendisine bir fenalık gelmeyeceğini temin ediyorlar.” (A/24) “Aramızda kalacağını temin edersiniz değil mi? dedi.” (D/117)

“Bu Zehra Hanım için sizi o cihetten de temin edebilirim.” (A/11)

Temize Çekmek

“Fakat Eşref'ten geri kalmayı doğru bulmadığı için acele acele, müsveddesini temize çekti ve mühürledi.” (DĞR/77)

Temize Çıkarmak

“…kendimi temize çıkarmak için zihnimde bin türlü bahane icat edecek, bin mantık yapacaktım.” (DK/327)

“Sonra kendisini büsbütün temize çıkarmak için, üstünün ve eşyasının aranmasını istedi.” (KD/136)

Tempo Tutmak

“...geçit resimlerinde mızıkaya ayak uyduran genç süvari atları gibi ayaklarımla bu ıslığa tempo tutarak geriye döndüm.” (GE/54)

Tepeden Bakmak

“Hâlbuki bilâkis o bana dağların tepesinden bakar gibi istihfafla baktı.” (A/86)

“Muvaffak olmak ihtirası, büyük adam olmak, gösteriş yapmak ihtirası, zengin olmak ve her şeye tepeden bakmak ihtirası…” (GE/40)

Tepesine Çıkmak

“Böyle kız gibi nazik bir zabiti askerler sayarlar mı? Askerleriniz tepenize mi çıkıyordur, nedir? diye izzetinefsini kırarlardı.” (KD/60)

Terk Etmek

“Fakat son dakikada azmim, kararım beni terkediyordu.” (D/131)

Tertip Etmek

“Lütfen sicilleri tetkik ederek bir cetvel tertip edersiniz…” (A/69)

“Fakat ilâçlarını daima büyük insanlara göre tertip ettiklerinden onlar çocuklara ağır gelir ve biçareleri hiç yoktan ölüm tehlikesine bile atardı.” (KD/125)

Tesadüf Etmek

“Fakat bu, niçin bana tesadüf etmişti?” (GE/77)

“ O biraz geri çekildi. Gözlerimiz birbirine tesadüf etti.” (D/33)

185

Teselli Bulmak

“İnsan, mesela ibadet yahut çalgı ile meşgul olmakla; zerzevat, çiçek yahut çocuk yetiştirmekte de bir teselli bulabilir.” (YD/10)

“Tahir Ağa, arasıra hemşehrileriyle örüşse hayli teselli bulacaktı.” (KD/47)

Teselli Etmek

“Bir kaza ölümüne uğramazsam daha ferah ferah yirmi sene yaşar ve çalışırım, diye kendini teselli ederdi.” (YD/14)

“Düşmüş bir aile kızını teselli edecektim. Birbirimize dertlerimizi söyleyecektik.” (D/171)

“İhtiyar adam, biraz kendine geldikten sonra kadını teselli etti.” (YD/19) “Celâl İstanbul'da olsa beni az çok teselli edecekti.” (D/126)

“Zehra onu derin bir teessürle dinleyip teselli etmiş …” (A/37)

Teselli Vermek

“Kocasını epeyce üzüp yaptığına pişman etmedikçe beklediği teselliyi vermezdi.” (YD/35)

Tesir Bırakmak

“Bu ziyafet bende hiç iyi bir tesir bırakmadı.” (A/68)

Teslim Etmek

“...cüzdanımı polise teslim etmişler, onlar da olduğu gibi Doktor’a vermişlerdi.” (GE/89)

“Bir gün babası onu, teli duvağı ile bir başkasına teslim ettiği zaman da, zaaf göstermeyeceğim.” (GE/40)

“Daha yirmi beş yaşına gelmeden başmuallim yapmışlar, eline kocaman bir kız mektebi teslim etmişler…” (A/9)

“Polis çağıracağım, hırsız diye seni karakola teslim edeceğim, diye bağırıyordu.” (D/156)

Teslim Olmak

“Ben, kaçmaya çalışacağım... Olmazsa teslim olacağım...” (D/68)

Teşebbüs Etmek

“...Seniha'yı son bir defa görmeğe bile teşebbüs etmeden, çiftlikten ayrılışımı çocukça buluyordum…” (GE/86)

Teşekkür Etmek

186

“Kadın mahcup bir tavırla bana teşekkür etti, sonra tramvay yolundan Beyazıd'a doğru çıkmaya başladı.” (D/160)

“Şimdi burada neler çektiğimi görse kendisini kurtardığım için muhakkak bana teşekkür ederdi.” (YD/138)

Teşvik Etmek

“Beni İstanbul'a getiren, hoşlanmadığını hissettiğim bir hayata teşvik eden sen değil misin? dedim.” (GE/16)

“Hatta ‘ben senin annenim… Sen bu evin çocuğusun!’gibi sözlerle kızı buna teşvik bile etmiş sayılırdı.” (KD/38)

“Çocuklarını teşvik etmek şöyle dursun, belki onu böyle acı ve hırçın yapan bilakis çocuklarıdır.” (YD/53)

Tetikte Bulunmak

“Hasta karısının hiç yokken heyecanlanarak başına savurabileceği bir hokka veya bardağa karşı daima tetikte bulunmak…” (DĞR/113)

Tıkırında gitmek

“Baştaki kuvvetler birbirleriyle anlaştıkça işler gayet tıkırında gidiyor… “ (YG/83)

Tok Evin Aç Kedisi

“O, işi gözü ile görmüş gibi biliyordu. ‘Bu gözünü toprak doyurasıca soysuz çingene, bu tok evin aç kedisi’mutfakta talı filan uydurayım, diye herifin ayağı altında dolaşmış…” (KD/104)

Toprağa Vermek

“... Ferihayı toprağa verdik... Zehrayı'da elimizden alma! diye yalvarıyorlardı.” (A/158) “Varsınlar gitsinler; sırma gibi kaç evladını toprağa veren Nadide Hanım, elbette onların arkasından gözyaşı dökecek değil.” (KD/ 74)

Toprak Olmak

“Onun öldüğünü,"Seydiköy"ün ihtimal alametsiz taşsız bir mezarında çürüyüp toprak olduğunu biliyordum.” (DK/307)

“Zaten İstanbul'da toprak olmuş iki sevdiğinin hatırasından başka ne bırakıyordu ki?” (A/49)

Tozu Dumana Katmak

“Yoksa bu tozu dumana katarak yaralı yaban domuzu gibi kaçan canavara yetişmek tıknefes lalanın karı değildi.” (KD/26)

187

“Düşmemek için kısrağın yelesine sarılıyor, beyaz ve düz yolda tozu dumana katarak rüzgâr gibi uçuyordu.” (AG/255)

Tuhafına Gitmek

“Bazı günler de hava kapalı oluyor... Anlamıyorum. Bu mantık tuhafıma gitti.” (A/15) “Bahusus feleğin kerem ve serdini görmüş bir yaşlı enişteye karşı… Biraz tuhafıma gidiyor…” (AG/279)

Turp Gibi

“Fakat Sarıpınar burnu bile kanamamış turp gibi ayakta...” (DĞR/94)

“…Arif Bey, gecenin heyecanlarından sonra herhalde turşu gibi yatıyor olmalıydı.” (DĞR/10)

Tutarağı Tutmak

“Zavallının böyle zaman zaman tutarağı tutardı.” (YG/214)

Tuttuğunu Koparmak

“Fakat Yusuf uttuğunu koparan bir erkekti.” (EH/166)

“Hasan Talat mükemmel avukattır. Tuttuğunu koparır…” (YG/188)

Tuz Ekmek Hakkı

“Bunca yıllık tuz ekmek hakkı var... Size ufak bir hizmette bulunmayı vazife bilirim...” (A/123)

Tuzağa Düşmek

“Bir tuzağa düştüğümü o zaman anladım.” (GE/51)

“Kızlar bu gidişle ya bu çapkınlardan birinin tuzağına düşecekler yahut namları çıkacak…” (YD/91)

“Gülsüm, tabii, göz göre göre bu tuzağa düşmedi.” (KD/61)

Tuzağa Düşürmek

“...bu saf çocuğu ustalıkla tuzaklara düşürmüş ve uzun, beyaz kirpiklerinin içinde nasıl parladığını bildiğim gözleriyle aradığı şeyi bulmuştu.” (GE/94)

Tuzak Kurmak

“Komiser, hâlâ bir kanaat edinememişti. İkide birde kıza mahirane tuzaklar kuruyor…” (KD/139)

Türkü Tutturmak

“Vallahi de söylemem, billahi de söylemem, diye uydurma bir türkü tutturarak oynamaya başladı.” (DK/229)