• Sonuç bulunamadı

Geometrik örüntüler her zaman bir zemin üzerindeki Ģekiller olarak algılanır, bu nedenle de tıpkı nesneler gibi çizgiler ve sınırları varmıĢ gibi görünürler. Ġnsanların nesne algılamalarındaki baĢlıca örgütleyici eğilim sekil ve zeminin birbirinden ayrılmasıdır (Morgan,1999).

18

Gestalt kuramına göre Ģekil-zemin iliĢkisi görme eylemi için önemli bir iĢlevdir. Ayrımına varılacak nesneye “Ģekil”, çevresine ise “zemin” denir. ġekil ve zemin aynı anda algılanamaz (Crik,2000).

Bazı durumlarda Ģekil çevrelenmiĢ kenar çizgileriyle tanımlanırken, zemin geniĢ ve eksik sınırlarla tanımlanır. Bazı durumlarda ise bu Ģartların hiç biri söz konusu olmaz ve algısal değiĢkenlik birbirini takip eder. Önce ilk parça, sonra diğeri figür gibi görülür ve bu algı birbirini sırayla izlemeye devam eder (Wade ve Swanston, 2001). ġekil ve zemin sıra ile yer değiĢtirir. Ancak kiĢinin deneyimleri sırasında algıladığı görüntüler ve nesneler daha belirgin Ģekillere sahip olduğu için yer değiĢtirmez (Capendale,Muller ve Bibok,2008). ġekli zeminden ayırt etmekte ebat, simetri, paralellik, dıĢ kenarlar ve göreceli hareket gibi temel kurallar rol oynar. Bu prensiplere göre baĢka bir alanla sınırları çevrilmiĢ olan, daha küçük, simetrik, birbirine paralel yapıda dıĢ hatlara sahip olan, daha yakın görünen ve hareket içerme ihtimali olan özelliklere sahip bir görünümün Ģekil veya nesne olarak algılanma ihtimali olduça yüksektir (Bulduk, 2014).

( 1) ( 2 )

ġekil 1. ġekil ve zemin ayrımına örnekler (Wade ve Swanston,2001).

Yukarıda verilen Ģekil incelendiğinde 1. ġekilde siyah zemin kadeh olarak algılanır, oysa ki beyaz zemin ters duran karĢılıklı olan iki insana ait yüzler olarak algılanmaktadır. 2. ġekilde ise iç içe geçmiĢ çemberler ve bir odakta toplanan ıĢınların oluĢturduğu zeminler

19

ortak alanlara sahiptirler. ġekil ve zemin ayrımına örnek olan bu iki Ģekilde de algılamanın hedefi nesneleri zeminden ayırt etmektir. ġeklin zeminden ayırt edilmesi beynin uyarıcıları organize etmek için kullandığı ilk kurallardan biridir (Vecera, ve diğerleri,2002).

2.3.5.1. Tamamlama

Bireyler, görsel dünyada algıladıkları uyaranlardaki boĢlukları doldurarak örgütleme ve kopuk parçaların yerine bunları bütün olarak algılar. Nesne algılamasında tamamlama eğilimi insanların görsel dünyalarını uyarımdaki boĢlukları doldurup, bütün bir nesne olarak algılamalarına yol açar (Turuthan,1987). Böylelikle duyusal bilgideki eksikliği gözden kaçırma ve gerçekte var olmadığı halde Ģekilleri bir bütün nesne olarak algılama eğilimi gösterilir (Morris, 2002).

Örneğin bir bölümü bozuk ya da hatalı basılmıĢ bir yazının çoğu zaman ne olduğu kolaylıkla anlaĢılır (Alphan,2008).

ġekil 2. Tamamlama prensibine örnek (gestalt reification, 2014)

ġekil 2‟de görüldüğü gibi dairelerin eksik bırakılan yönleri arasında bir üçgenin varlığı algılanma eğilimindedir. Algılamada eksik kalan yerler tamamlanarak algılanma eğilimi vardır.

Tamamlama eğilimi uyarıcıları organize eden kiĢinin, Ģeklin eksik kalan parçalarını tamamlayıp bir bütün olarak görme eğilimidir. Bu eğilim kiĢilerin bir tabeladaki eksik

20

kalan harfleri ya da yapbozun eksik olan parçalarını nasıl tamamladığını açıklar (Plotnik,2009).

2.3.5.2 Benzerlik

Renk, büyüklük ve Ģekil olarak benzer nesneler ve imgeler bir bütünün parçaları olarak algılanır (Morris, 2002).

Birbirine benzer birimler bir algısal bütünlük kazanırlar. Kalabalığa baktığımızda bazı özelliklerine göre bireyleri gruplarız; yaĢ benzerliğine göre grupladığımızda çocukları, gençleri, orta yaĢlıları ve ihtiyarları görürüz. Cinsel benzerliği kullanarak ise erkek ve kadın gruplarını algılarız. (Baymur, 1994).

ġekil 3. Benzerlik prensibine örnek (Wade ve Swanston,2001).

Benzerlik kuralı uyarıcıların organize edildiği sırada benzerlik gösteren uyarıcıların aynı grupta toplanması eğimlidir. Bu kural yukarıdaki Ģekilde koyu tonda olan noktaları bir grupta toplanması ve Ģeklin açık ve koyu noktalardan oluĢan bir Ģekil olarak görülmesini engeller (Plotnik,2009).

2.3.5.3. Yakınlık

Birbirine yakın olan nesneler gruplandırılarak algılanır (Morris, 2002). Görsel alanda olduğu gibi diğer alanlarda da bu geçerlidir. Sokakta birkaç kiĢi beraber görüldüğünde bir

21

grup olarak algılarız ve sokakta kendi baĢına yürüyen kiĢilerden ayırt edilir (Cüceloğlu, 1993).

Zaman ya da zeminde birbirine yakın bulunan birimler bir bütün olarak algılanma eğilimindedirler. Örneğin; an yana duran kiĢiler, bahçede yakın bulunan çiçekler, gökte yan yana uçan kuĢlar ve müzikte zamansal olarak yakınlaĢmıĢ ritim bir bütün gibi algılanır (Bulduk, 2014).

ġekil 4. Yakınlık prensibine örnek (Wade ve Swanston,2001).

ġekil 4.‟de görüldüğü gibi algılamada birbirine yakın olan nesneler gruplandırılmaktadır (ÖzodaĢık, 2009). Yakınlık kuralı uyarıcıların organize edilmesinde fiziksel olarak birbirine yakın olan uyarıcıları bir gruba dahil etme eğilimidir. Yukarıdaki Ģekildeki gibi birbirine yakın olan noktalar algıda bir grup olıĢturur ve Ģeklin üç satırdan oluĢtuğu Ģekilde algılamaya yönlendirir (Kuboy ve Wagemans, 1995).

2.3.5.4. Devamlılık

Bir örüntü ya da yön oluĢturan birimler bir bütünün parçaları gibi algılanma eğilimindedirler (Morris, 2002). Algısal alanımızda bulunan ve aynı yönde giden birimler birbiriyle iliĢkili görünürler. Bu algısal eğilim devamlılık olarak adlandırılır (Cüceloğlu,1993).

22

Ġnsan algısı, uzayan bir Ģekli, algısında bitiĢ noktasından devam ettirme eğilimindedir. Örneğin algıda herhangi bir eğri çizginin ortasından yeni bir çizgi çizmek yerine bu eğriyi devam ettirme, ilerisini, ulaĢtığı noktayı bulma eğilimi gözlenir (Eryayar,2011).

ġekillerde ve müzikte bir dizi farklı olmak devamlılık olarak algılanır. ġekildeki örnekte görüldüğü gibi ayrı ve bağımsız olan birimler birlikte belirli bir doğrultuda bulunmaları halinde bir bütün olarak algılanır (Bulduk, 2014).

ġekil 5. Devamlılık prensibine örnek (Wade ve Swanston,2001).

Devamlılık eğilimi uyarıcıların organize edilmesinde dizi halindeki noktaların yorumlanmasında süreklilik varmıĢçasına algılanmasıdır. Yukarıdaki Ģekle bakıldığında noktaların takip ettiği yol algılanır. Noktaların soldan sağa ve yukarıdan aĢağıya doğru devam eden bir yol gibi algılanması devamlılık eğiliminden kaynaklanır (Plotnik,2009).

Benzer Belgeler