• Sonuç bulunamadı

3. İŞ SÖZLEŞMESİNİN TANIMI UNSURLARI VE HUKUKİ NİTELİĞİ

3.1 İş Sözleşmesinin Tanımı ve Unsurları

3.1.2 Ücret

Ücret, işverenin iş sözleşmesinden doğan temel borcu olmanın yanında iş sözleşmesinin tanımından da anlaşılacağı üzere iş sözleşmesinin kurucu unsurudur. Bu nedenle iş sözleşmesinin kurulması ücretin kararlaştırılmış olmasına bağlıdır (Narmanlıoğlu, 2014; Süzek, 2016; Çelik, Caniklioğlu & Canbolat 2014; Tekil, 1981; Mollamahmutoğlu, Astarlı & Baysal 2014; Tunçomağ & Centel 2013; Centel & Demircioğlu 2015; Reisoğlu, 1968; Zevkliler & Gökyayla 2013; Kılıçoğlu & Şenocak 2013). Bilindiği üzere, iş sözleşmesi, ücret, iş görme ve bağımlılık unsurlarından oluşmaktadır. Kural olarak iş sözleşmesinde her iki tarafa borç yükleyen bir ilişki ortaya çıkmasına karşın, ifa sırası bakımından öncelikle işçinin iş görme borcunu yerine getirmesi akabinde işverenin bu borca karşılık gelen miktarı ücret olarak kendisine ödemesi gerekmektedir (Eyrenci ve diğerleri (2010)). Belirli bir işin görülmesi, sözleşmenin diğer tarafının ücret ödemesi karşılığına bağlanmış olmakla birlikte BK m.394/2’de yasal bir karineye yer verilmiştir. Bu karineye göre, bir kişi, duruma göre ancak ücret karşılığında yapılabilecek bir işi belli bir zaman için görür ve bu yapılan iş de işveren tarafından kabul edilirse, aralarında iş sözleşmesi kurulmuş sayılır. Bu durumdan anlaşılacağı üzere henüz ücret noktasında anlaşılmış olunmasa dahi, iş bu karinenin uygulama alanı bulduğu durumlarda iş sözleşmesi kurulmuş sayılacaktır (Mollamahmutoğlu, Astarlı & Baysal 2014). Ancak kanaatime göre İş Kanununun işçiyi koruyan bir yapıya sahip olduğu da göz önüne alınarak Kanunda aranan işin, işveren tarafından açık bir şekilde kabul edilmesi şartının aranmamasıdır. İşverenin kabul anlamına gelebilecek davranışlar sergilemesi yeterli görülmelidir.

Anayasal hak olan ücret, bu özelliği nedeniyle İş mevzuatında sadece işverene karşı değil ayrıca üçüncü kişilere karşı da korunmuştur (Eyrenci ve diğerleri (2010)). Anayasamızın 55. maddesinde ücrete yer verilmiş, ancak geniş bir tanımı yapılmamış, ‘ücret emeğin karşılığıdır’ denmek suretiyle ücretin fiili çalışmanın

karşılığı olması özelliğine işaret edilmiştir (Centel, 1998). Ücret her şeyden önce, bir üretim faktörü olan emeğin üretim faaliyetine katılması sonucu elde edilen gelir unsuru, emeği üretimde kullanabilmek adına ödenen fiyat olarak kabul edilen iktisadi bir kavramdır (Çelik, 2013). Hukuk biliminde ücret genel olarak emeğin karşılığı verilen miktar şeklinde belirtilmekte, işçi ücretine ilişkin açık tanıma ise İş Kanununda rastlanmaktadır. Ücret İş Kanununun 32. maddesinin I. fıkrasında bir kimseye işveren veyahut üçüncü kişilerce bir iş görme karşılığında para ile ödenen tutar olarak ifade edilmektedir. Kanunun getirdiği bu tanım uyarınca kural olarak ücret bir iş karşılığı para ile ödenecektir. İş Kanununda yer alan ve görülen işin karşılığı olarak ödenen asıl ücret dar anlamda ücreti ifade etmektedir. Buna karşın geniş anlamda ücret, asıl ücretten ayrı olarak, belirli tazminatların hesaplanmasında veya işin sona ermesi hallerinde yapılan diğer ödemelerde esas alınan miktar olarak algılanmaktadır (Süzek, 2016 ). İş Kanununun 32. maddesinde tanıma verilen asıl ücretin yanı sıra, gerek 1475 sayılı İş Kanunu’nun 14. maddesi gerekse 4857 sayılı İş Kanunu’nun 32, 21 gibi birçok maddesinde asıl ücretin yanı sıra işçiye sağlanan para ve para ile ödenmesi mümkün sözleşmeye ve Kanuna dayanan menfaatlerden söz edilmektedir. Bu maddelerde belirtilen tanımlamalar geniş anlamda ücret kavramını ifade etmektedir (Centel, 1998). Ücret ödeme borcu Yargıtay kararları ve yapılan tanımlar çerçevesinde, işçinin işverene gördüğü hizmetin karşılığı olan ve işverenin iş sözleşmesinden doğan para olarak ödenmesi zorunlu başlıca borcu olarak tanımlanabilmektedir. Ücret, işverenin iş sözleşmesine ilişkin en önemli borcu, işçinin de bu sözleşmeye dayanarak çalışmasının ana nedenini oluşturmaktadır. Ücretsiz bir çalışma iş sözleşmesine konu olamaz. Ücret iş sözleşmesinin esaslı unsuru olduğu için ücretten hiç söz edilmese bile çalışan kimsenin ücret alacağı örtülü olarak var kabul edilir. Doktrinde ve uygulamada, ücretin, mutlaka açık bir biçimde belirlenmiş olmasının şart olmadığı belirtilmiştir. Ücret ödenmesinin gerekli ve olağan olduğu hallerde kural olarak ücretin kararlaştırılmış olduğu kabul edilmektedir (Narmanlıoğlu, 2014; Süzek, 2016; Çelik, Caniklioğlu & Canbolat 2014; Tekil, 1981; Mollamahmutoğlu, Astarlı & Baysal 2014; Tunçomağ & Centel 2013; Centel & Demircioğlu 2015; Reisoğlu, 1968; Zevkliler & Gökyayla 2013; Kılıçoğlu & Şenocak 2013; Çil, 2007; Yavuz, 2014; Eyrenci, Taşkent & Ulucan 2014). Ücretin kural olarak belirli zaman dilimlerinde dönemsel olarak ödenmesi gerekmektedir. Kanunun belirlediği sınırlar çerçevesinde tarafların sözleşme ile belirlediği sabit aralıklı zaman dilimlerine göre ödenmelidir. İş Kanunun 32.

Maddesine göre bu süre en çok bir ay olarak öngörülmüştür. İş sözleşmesinde işçi ile işveren, asgari ücretin altında olmayacak şekilde sözleşme serbestisi bağlamında ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. Ancak iş sözleşmesinde ücret miktarının açık bir şekilde öngörülmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin kurulmadığı anlamına gelmez. İş sözleşmesinde taraflarca ücretin açıkça kararlaştırılmadığı durumlarda ücretin miktarı, çalışan kişinin kişisel nitelikleri, işyerindeki veya meslekte sahip kıdemi, mesleki unvanı, yapılan işin özelliği, iş sözleşmesinin çeşidi, işyerinin özellikleri, benzer işçilere o işyerinde veya farklı işyerlerinde ödenen ücretler göz önünde bulundurularak belirlenir. Hukuken borçlanılmayan ve hiçbir yükümlülüğe ve dayanmayan hatır veya ahlaki amaç için ücretsiz olarak görülen işlerin varlığı durumunda iş sözleşmesinden bahsetmek mümkün değildir (Narmanlıoğlu, 2014; Süzek, 2016; Çelik, Caniklioğlu & Canbolat 2014; Tekil, 1981; Mollamahmutoğlu, Astarlı & Baysal 2014; Tunçomağ & Centel 2013; Centel & Demircioğlu 2015; Reisoğlu, 1968; Zevkliler & Gökyayla 2013; Kılıçoğlu & Şenocak 2013; Çil, 2007; Yavuz, 2014; Eyrenci, Taşkent & Ulucan 2014). Bu durumda sadece bir yardım söz konusu olur.

Ücret taraflar arasında nakdi olarak kararlaştırılabileceği gibi ayni biçimde de kararlaştırılabilir. İK m.32/1’e göre genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak belirtilmiştir. Ücretin ne olduğu esasen tarafların anlaşmasına bağlıdır. O halde ücret nakdi veya ayni yahut kısmen ayni kısmen nakdi olabilecektir (Sümer, 2014; Tekil, 1981; Narmanlıoğlu, 2014; Süzek, 2016; Çelik, Caniklioğlu & Canbolat 2014; Tekil, 1981; Mollamahmutoğlu, Astarlı & Baysal 2014; Tunçomağ & Centel 2013; Centel & Demircioğlu 2015; Reisoğlu, 1968; Zevkliler & Gökyayla 2013; Kılıçoğlu & Şenocak 2013; Çil, 2007; Yavuz, 2014; Eyrenci, Taşkent & Ulucan 2014).