• Sonuç bulunamadı

1.1.6. Metin

1.1.6.1. Metin Türleri

1.1.6.1.2. Öyküleyici (Hikâye Edici, Tahkiyeli) Metin

Hikâye (öykü) insanların başından geçmiş, ya da geçebilecek olayları anlatan kısa yazılardır (Akalın, 1984, s.136). Temelde olayların anlatılması bu metin yapısını bilgi veren metin yapılarından ayırmaktadır. Öyküleyici metnin belirli ögelerden oluşması gerekmektedir. Bu ögeleri şu başlıklarda toplamak mümkündür:

Gunning (2005, s.324) öyküleyici bir metin yapısının sahne, karakterler, problem, amaç, olay örgüsü ve sonuçlardan oluştuğunu belirtir. Hikâye haritası bu alt birimleri ortaya çıkaracak ve metnin anlaşılma süreci sağlanmış olacaktır. Akyol (2008, s.158-159) da hikâyede bulunacak elementleri sahne, ana ve yardımcı

karakterler, başlangıç olayı, problem, problem çözme teşebbüsleri, sonuç, ana fikir ve tepki başlıkları altında değerlendirir:

Sahne’de olayın mekân ve zamanına ilişkin değerlendirmelerle ana karakterlerin genel tanıtımı bulunmaktadır. Ana ve yardımcı karakterler metindeki olayı yaşayan/anlatan, olaydan etkilenen canlı (insan, hayvan, bitki) ve cansız (nehir, dağ vb.) varlıklardır. Hikâyenin en önemli, problemin oluşmasında ve çözümünde etkisi olan karakter ana karakterdir. Sayısı birden fazla da olabilir. Ana karakter kadar etkin olmayan diğer karakterler yardımcı karakterler olarak adlandırılırlar. Hikâye uzunluğu ve olay sayısı arttıkça ana ve yardımcı karakterlerin sayısında da artış olur. Başlangıç olayı hikâyede işlenen problemi başlatan olay ya da olaylardır. Hikâyedeki temel sorun, çözülmesi gereken durum ise problemi oluşturur. Problem çözme teşebbüsleri metindeki problemin çözümü için başvurulan etkinliklerin bütünüdür. Sonuç’ta ise problem olumlu veya olumsuz yönde çözüme kavuşturulmuş ve inandırıcı şekilde olay sonuçlandırılmıştır. Ana fikir metnin okuyucuya vermek istediği temel mesajdır. Analiz, sentez, değerlendirme gibi üst düzey düşünme süreçleriyle ulaşılır ve bu becerilerin geliştirilmesinde sıklıkla kullanılır. Tepki ise ana karakterin veya okuyucunun olayla ilgili sergilediği davranıştır (Akyol, 2008, s.158-159). Stein ve Glenn’in (1975, s.59) öykü yapısına ilişkin değerlendirmelerinde de hikâye yapısında sahne, başlangıç olayı, tepki, plan, girişimler, çözüm, sonuç ve tepki başlıklarına yer verilir. Güzel-Özmen de (1999, s.105-117) hikâye yapısını bu tasnifi esas alarak açıklar. Coşkun (2007, s.256-257) ise farklı tasnifleri esas alarak hikâye yapısını dekor, kahramanların tanıtılması, başlatıcı olay, problem, girişim, sonuç ve tepki başlıkları altında inceler: Sahnede (dekor) zaman kronolojik sıralamayla ilerleyebileceği gibi geriye dönüşlerle geçmişe de yönelebilir. Problemin çözüm süreci ile okuyucu ilgisi canlı tutulmaya çalışılır. Problem çözme teşebbüsleri metnin gelişme bölümünde çözüme ilişkin gösterilen uygulamaların bütününü oluşturur. Hikâyenin en uzun bölümüdür. Çözümün gerçekleşebilmesi için birden fazla girişimde de bulunulabilir. Ana karakterin olayın sonuçlanması sonrasında gösterdiği tepkiler veya olayın sonuçlanmasının yardımcı karakterleri ne şekilde etkilediği de tepkileri oluşturabilir. Tepkiler mutluluk, keder, heyecan gibi duygusal nitelikli olabileceği gibi karakterlerin düşüncelerini yansıtan bilişsel nitelikli de olabilir.

Farklı şekilde ifade edilse de burada anlatılanlar hikâyedeki “serim, düğüm ve çözüm” bölümlerini kapsamaktadır. Serim bölümü hikâyeye giriş niteliği taşır. Mekân, şahıslar, zaman ve olayın niteliği bu bölümde tanıtılır. Düğüm bölümünde olay/olaylar okuyucunun merakını arttıracak şekilde işlenir. Çözüm bölümünde ise olayın sonuçlanış şekli verilir. Hikâyede anlatılan olayın etkileri burada açıklığa kavuşur (Karaalioğlu, 1987, s.271). Bazı kaynaklarda “ana fikir” olarak ifade edilen hikâyenin verdiği mesaj çoğunlukla “çözüm” bölümündedir. Hikâyedeki en önemli unsur “olay”dır. Belirlenen ana olay; karakterler, zaman, mekân ve neden-sonuç ilişkisi içinde nakledilir (Tansel, 1963, s.35-40).

Öyküleyici metinler kurmaca bir dünya oluşturmalarına rağmen konularını yaşanmış olaylardan da alabilirler. Bu metinlerde anlamayı sağlayacak kodların doğru kullanımı kadar estetik kaygılar da önem taşır. Yazar, aynı zamanda, metnin okuyucular üzerinde estetik bir haz da bırakması amacındadır. Bu tür metinlerdeki olay örgüsü ve hareket unsurunu sağlayan olay/olaylar okuyucunun okuma ilgisini canlı tutması sebebiyle metnin temel unsurudur (Günay, 2001, s.158-165). Bu kurmaca dünya “itibarî âlem” olarak da adlandırılabilir. Bu gerçeğe yakın dünya, yazarın yorumladığı ve sistemleştirdiği bir dünyadır (Aktaş, 1991, s.14-15). Bu dünyanın inandırıcılığında seçilen ve özellikler yüklenen kahramanların nitelikleri önemlidir. Olay örgüsündeki inandırıcılık kadar olayları sürükleyen kahramanların da bu vasıflara sahip olması beklenir. Yalınkat, tek yönlü bireyler yerine gerçek hayattaki çok yönlü, inandırıcı tipler beklenir. Bu sebeple inandırıcılıktan başta olay ve kahramanlar olmak üzere seçilen konunun her zaman gerçeğin aynısı olması anlaşılmamalıdır. Yazarın kuracağı düş dünyası inandırıcılığı sadece gerçeği taklitle başaramaz. Tersi durumda tamamen hayalî olan bir olayın inandırıcı olmayacağı da düşünülmemelidir (Forster, 1985, s.105-118, 150-154). Olaylar seçilen problem ve bunların çözüm süreci üzerine kuruludur (Durkin, 1989, s.369). Yazar tarafından oluşturulan kurgunun hareket noktası dış dünyadır. Kurulan olay örgüsünün iyi bir sahneye yani “mekâna” ihtiyacı vardır (Çelik, 2006, s.8).

Gerçek ya da gerçeğe uygun/yakın olayların ve durumların anlatıldığı hikâyeler olay hikâyesi ve durum hikâyesi olarak da sınıflanmaktadır (Yakıcı vd., 2006, s.340). Olay hikâyeleri bir olay etrafında kurgulanırken durum hikâyelerinde gündelik hayatın bir ânı sergilenmeye çalışılır.

Hikâyeler kurgu bile olsalar inandırıcılık vasıflarıyla okuyucular üzerinde derin bir etkiye sahiptir. Olay örgüsü, kişiler, mekân ve dünya görüşüyle gerçeğe yakın bir dünya kurulur. Hatta gerçekten uzaklaştıkça eleştiriler de başlar. Öyküleyici bir metnin mektup, günlük gibi farklı vasıtalarla anlatıldığı olay örgüleri ve anlatım şekilleri de vardır (Wellek ve Varren, 1993, s.188-197). Anlatımdaki yapısal farklılıklar okuyucunun anlama sürecinde dikkat etmesi gereken ayrıntılar olarak karşımıza çıkmaktadır.

Hikâyeler çocukların dil ve kişilik gelişmelerinde önemli etkilere sahiptir. Hikâye kahramanları ile kurulacak özdeşlik, duygu gelişimini de sağlar. Ayrıca bu yolla çeşitli davranışlar üzerinde değerlendirmelerde bulunma ve uygun davranışlar kazanma imkânına sahip olunur. Kelime hazinesinin zenginleşmesi, dilin güzelliklerinin fark edilmesi ve dille mesaj iletme sürecin kavranmasında hikâyeler önemli etkilere sahiptir. Hikâyeler kavram geliştirme ve içinde yaşanan toplumun değer yargılarını kazandırmada da önemlidir.

Bu metinler tahmin etme, yorumlama ve değerlendirme becerilerinin geliştirilmesinde de sıklıkla kullanılırlar (Akyol, 2008, s.147). Hikâye elementlerinden hareketle oluşturulan hikâyeye ilişkin şemalar aşamalı olarak gelişen olayların anlaşılmasında kullanılmaktadır (Harris ve Sipay, 1990, s.564-566).

Pellegrini ve Galda’ya (1982) göre çocuklar sekiz yaşından itibaren hikâye elementlerini kavrayabilmektedir (Akt. Akyol, 2008, s.150). Okul öncesi dönemde anlatılan hikâyeleri dinlemekle başlayan süreç okuduğu hikâyeyi anlama, değerlendirme ve anlatabilme becerisine doğru ilerlemektedir. Bu doğrultuda düşünüldüğünde iyi okuyucuların hikâye elementlerini doğru olarak anlamaları ve değerlendirmeleri beklenmektedir. Zayıf okuyucular ise elementler arasında ilişki kuramamakta, özetleme sürecinde olayları ilişkisiz bir şekilde sıralamakta ve hikâye yazmakta zorlanmaktadırlar (Coşkun, 2005, s.230-234).

Öyküleyici metinlerin yapısının kavranmasında olay örgüsünün belirleyici bir rolü bulunmaktadır. Olay örgüsünün gelişim sürecinin doğru tespiti, bu metinlerin anlaşılma sürecini belirleyici biçimde kolaylaştırır (Özdemir, 1998, s.94). Zaman kurgusunun doğru tespiti olay akışının belirlenmesini de sağlayacaktır. Hatta öyküleyici metinlerde pek çok unsur olmasına rağmen ana ve belirleyici olan

unsurun metindeki “olay ve olay örgüsü” olduğu vurgusunun yapıldığı da görülmektedir (Forster, 1985, s.63-65, 125-148).

Metindeki anlatıcı da bilgilendirici metinlerden farklı olarak olay örgüsünü ifade eden kişi olarak önemlidir. Bu sebeple öyküleyici metinlerde bakış açısının ve anlatıcının belirlenmesi olay akışının, konunun ve mesajın belirlenmesini sağlamaktadır (Özdemir, 1998, s.147). Gerek metin inceleme gerekse okuduğunu anlama ve değerlendirme sürecinde olay (vaka) ve olay halkaları, bakış açısı ve anlatıcı, zaman, mekân ve şahıs kadrosuna ait unsurlar anlama sürecini etkilemektedir (Aktaş, 1991, s.47-158). Başta hikâye haritası yönteminin kullanılması olmak üzere hikâye yapısındaki unsurların öğrencilere öğretim sürecinde fark ettirilmesini sağlayacak etkinlikler bu metinlerin anlaşılmasını da kolaylaştıracaktır.