• Sonuç bulunamadı

SCHWARTZ VE DAVİS

1.2.3. Örgüt Kültürü Kavramının Ortaya Çıkışı, Tarihçes

Örgüt kültürü kavramı, literatürde ilk defa Andrew M. Pettigrew’in 1979’da Administrative Science Quarterly’ de yayınlanan “Örgüt Kültürleri Araştırma” (On Studying Organizational Cultures) adlı makalesinde kullanılmış olmakla birlikte 1980’li yıllardan itibaren yaygın olarak Sosyal Bilimler alanında yer almaya ve araştırılmaya başlanmıştır (Bakan vd., 2004: 21). Öte yandan örgüt kültürü

kavramının tarihsel uzantılarına bakıldığında, yönetim felsefeleri ve

uygulamalarındaki izleri 1930’lu yıllara, beşeri ilişkiler ekolünün öncülerinden Elton Mayo ve arkadaşlarının ilk defa antropolog kullanarak başlattıkları “Hawthorne Araştırmaları”na kadar gitmektedir. Hawthorne araştırmaları ile fiziksel çalışma

şartları ve verimlilik arasındaki ilişkileri inceleyen deneyler yapılmıştır. Elde edilen şaşırtıcı ve beklenmedik bulgular sayesinde işletmelerin insan davranışları üzerindeki

etkilerinin önemi anlaşılmıştır. Yine aynı sıralarda Yankee şehrinde antropolog W. L. Warner, sosyal yapıyı oluşturan yetenek gruplarına antropolojik metotları uygulayarak yaptığı çalışma ile toplumu etkileyen davranış, değer ve tutumları incelemiştir. “Yankee City Araştırmaları” adını verdiği bu çalışma ile sosyal değişim ve teknolojik yeniliklerin çalışanlar ve ilişkileri üzerine etkilerini inceleyerek, 1929’dan başlayıp 1939’a kadar süren bu araştırmalarını altı ciltlik bir eser olarak yayınlamıştır. Warner bu çalışmasının bir bölümünde de toplumun kültürünün nasıl

şekillendiğini incelemektedir.

İkinci Dünya Savaşı sonrasında Warner’in Chigago Üniversitesi’nden

öğrencisi olan Gorner, örgüt çalışmalarını içine alan kültürel bir ders kitabı yazmıştır (Çetin, 2004: 21). 1930’lardan itibaren gelişen Neo-Klasik ya da diğer adıyla davranışsal yaklaşım, Taylorist diğer adıyla klasik yaklaşımdan farklı olarak işletmelerin insani yönünü analiz etmeye çalışmıştır. Bu dönemde bir kavramlaştırma yapılmamış, daha çok somut insan davranışları ve bunların işletme koşulları ile ilişkileri incelenmiştir (Koçel, 2003: 142). Daha sonraları yine neo-klasik yaklaşımı benimseyen Chester Barnard’ın örgütlerin informal yapısını ele alarak değer, norm ve duygular üzerindeki çalışmaları, grup normu ve örgüt iklimi kavramını ilk defa kullanan Kurt Lewin ve arkadaşlarının önderlik araştırması, George V. Homans’ın

psikolojik bir analiz yaparak, gruplar arasındaki biçimsel olmayan bağlılığın nedenini araştıran çalışması, örgüt kültürü kavramının oluşmasına yardımcı olan çalışmalardır (Eren, 2003: 44).

50’li ve 60’lı yıllarda antropologların çalışma alanına ilgisi sürmüş ve örgütsel kültür üzerine çalışmalar yapmaya devam etmişlerdir. 1952, 53, 54 ve 60’lı yıllarda Donal Doy’un küçük gruplar içindeki kültürü araştırması, 1959’da Melvillle Dalton’un araştırması ile alt kültürlerin işgörenlerin ihtiyacından ortaya çıktığını ve işletmelerde informal grupların yönetilmesinin tanımlaması bu yıllara ait kabul edilebilir önemli çalışmalardır.

1960’ların sonlarında Harrison Trice’in kişisel hareketler ile kültürel törenler hakkındaki çalışması, 1966 yılında Katz ve Kahn’ın “İşletmelerin Sosyal Psikolojisi” (The Social Psychology Of Organizations) adlı kitabı, 1971’de Bary Turner’in

İngiltere’de örgütsel kültürün formlarını ve özünü araştıran analizi ve sonrasındaki

petrol krizi adı verilen büyük kriz ile birlikte örgüt kültürü araştırmaları yeni bir boyut kazanmıştır (Çetin, 2004: 23). 1976’da örgüt iklimi üzerine yapılan Silverzweig Allen’in makaleleri, 1979 yılında Pettigrew’in “Örgüt Kültürleri Üzerinde Çalışırken” de örgüt kültürü kavramını yazı alanında kullanması sonrasında Pettigrew, Clark ve Mintzberg’in araştırmaları ve bulguları işletme okullarının ilgisini çekmiş, gazetelerde yayınlanmış ve kabul görmüştür (Rowlinson ve Procter, 1999: 3). Mintzberg “The Nature Of Morogenaral Walk” adlı eserinde sistematik gözlem yaparak beş yöneticinin günlük aktivitelerini detaylı bir biçimde gözlemleyerek yöneticilerin bazı kültürel yanlarını ortaya koymuştur. Tüm bu sayılan eserler örgüt kültürü kavramının işletme alanında kullanılmasına öncü rol oynamaktadır.

80’lerde örgüt kültürü hakkında bilimsel sempozyumlar verilmiş, birçok üniversitede özel kurslar açılmış ve pek çok teze konu olmuştur. 1982 yılında yayınlanan Geert Hofstede’nin “Kültürel Sonuçlar” (Cultural Consequences) adlı kitabı, 1982 yılında çıkan Peters ve Waterman’in “Mükemmeli Arayış” (In Search Of Excellence) adlı kitabı, yine 1982 yılında yayımlanan Terence E. Deal ve

Kennedy’nin “Kurum Kültürü” (Corparate Culture) adlı kitabı, 1981 yılında çıkan William Quichi’nin “Teori Z” (Theory Z: How American Business Can Meet The Japanese Challenge) adlı kitabı, Pascale Athos’un “Japon Yönetim Tarzı” adlı kitabı bu yıllara ait sayılabilen önemli eserlerdir. 1983- 1984 yılları arasında örgüt kültürü üzerine beş adet konferans verilmiş ve üç tanesinin tutanakları (Pondy 1983, Frast 1985, Killman 1985) yayınlanmıştır. Sathe’nin ve Schine’nin örgüt kültürü ile ilgili 1985’de çıkardıkları kitaplar, örgüt kültürü kavramının yönetim bilimleri alanındaki yerini perçinleyen ve daha pek çok araştırmaya ve çalışmalara ilham vermesine neden olan eserlerdir (Tevruz, 1996: 85).

Aslında çok önceleri klasik yönetim kuramlarındaki sıkıntıları çözmek için yapılan çalışmalarla başlayan örgüt kültürü araştırmalarının 80’li yıllardan sonra hızla artmasına sebep olarak üç neden verilebilir (Bakan vd., 2004: 24). Birincisi Japon işletmelerinin 1970’li yıllardan sonra hızla büyüyerek ulaştıkları ekonomik başarılar ve Japonya’nın ekonomik bir süper güç haline gelmesidir. İkincisi Japon işletmelerin pazar payları artarken Amerikan işletmelerinin hızla azalmaya (özellikle otomotiv sektöründe) başlayan pazar payları, Avrupa ve Amerika’da artan işletme iflasları, son olarak ise örgütsel araştırmalarda örgütsel yaşamın rasyonel olmayan kültürler ve sembolik yönünün ağırlık kazanmasıyla araştırmalarda nitel ölçümlere ağırlık verilmesi eğilimidir.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıkan verimlilik problemlerine çözüm

bulunamaması, işletmelerde istenilen değişimin işletme içindeki değerleri anlamadan gerçekleşemeyeceğinin araştırmacılar tarafından fark edilmesi, 70’lerde gelen kriz ile özellikle Amerikan işletmelerinin gerileyip Japon işletmelerinin yakaladığı başarıların kültürel farklılıklara bağlanması, örgüt kültürünün hem değişime direnen hem de değişimi sağlayıcı yönetici ve çalışanları bütünleştirecek bir yol olarak görülmeye başlanmasını sağlamıştır. Sistem yaklaşımı ve sonrasında yönetim felsefelerine giren durumsallık yaklaşımının etkisi de birçok araştırmacıyı bu nedenlerin arkasında olan etkenleri araştırmaya, örgütsel başarının doğasını anlamaya itmiştir. Bunun da paylaşılan değerler, normlar, örgütsel hikayeler,

törenler, kahramanlar gibi kavramların gelişmesini sağladığı ve örgüt kültürünü bu günkü yerine getirdiği ortak bir kanıdır (Çetin, 2004: 23).