• Sonuç bulunamadı

TKP/ML-TİKKO’nun kurulduğu dönem içinde bulunan diğer sol görüşlü örgütlerden ayrıldığı en bariz farklardan siyasi görüş boyutunda olanları ‘Kürt soruna bakış’ ve ‘Kemalizm değerlendirmesi’dir. Örgüt her ne kadar silahlı mücadeleye öncelik vermiş olsa da, bu mücadelesini bir takım siyasi dayanaklar üzerine oturtmaya çalışmıştır.

4.10.1. Kürt Sorununa Bakışı:

Dönem içinde faaliyet gösteren örgütler ve Kaypakkaya’nın bir dönem içinde bulunduğu TİİKP örgütü, Kürt sorununa genel olarak aynı çerçeveden bakarken, Kaypakkaya ilk radikal çıkışını bu konu hakkında yazdığı ‘Türkiye’de Milli Mesele’ adlı yazısı ile yapmıştır.

227 Yeni Demokrat Gençlik, s. 114 228 www.ydg-online.org (11.06.2008) 229 http://site.mynet.com (12.05.2008)

Kaypakkaya Kürt sorununa bakış açısını kendi cümleleriyle şu şekilde ifade etmiştir:230 “Milli baskı, ezen, sömüren ve hakim milletlerin hakim sınıflarının, ezilen bağımlı ve uyruk milletlere uyguladığı baskıdır. Halk ve millet aynı şeyler değildirler. Halk kavramı genel olarak işçi sınıfını, yoksul ve orta halli köylüleri, yarı-proleterleri ve şehir küçük-burjuvazisini kapsar. Geri kalmış ülkelerde, halk sınıflarına bir de emperyalizme, feodalizme ve komprador kapitalizmine karşı, demokratik halk devrimi safında yer alan milli burjuvazinin devrimci kanadı girer. Oysa millet, hakim sınıflar da dahil, bütün sınıf ve tabakaları içine alır.

… Şafak revizyonistleri, Marksizm-Leninizm’in milli meseleyle ilgili en temel ilkelerini tahrif etmiş ve içinden çıkılmaz hale getirmişlerdir. En temel ilkelerden biri olan “ulusların kendi kaderini tayin hakkı” ilkesini, “halkın kendi kaderini tayin hakkı” şeklinde tahrif etmişlerdir. “Halkın kendi kaderini tayin hakkı” ile “ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı”, tamamen farklı şeylerdir. Birincisi, halkın iktidarda bulunan gerici sınıfları devirmesi, iktidarı ele geçirmesi, devletin hâkimi olması, yani kısacası devrim yapması hakkı anlamına geldiği halde, ikincisi, milletin ayrı bir devlet kurma hakkı anlamına gelir.”

“Türkiye’de komünist hareket, ancak Türkiye sınırları içindeki milli meseleyi en doğru çözüme bağlamakla yükümlüdür. Irak ve İran’daki komünist partileri de, milli meseleyi kendi ülkeleri açısından en doğru çözüme kavuştururlarsa, söz konusu tarihi haksızlığın hiçbir değeri ve önemi kalmayacaktır. Bütün Kürdistan’ın birleştirilmesini programımıza koymamız, bir de şu açıdan sakattır: Bu, bizim tayin edeceğimiz bir şey değildir. Kürt milletinin kendisinin tayin edeceği bir şeydir. Biz, Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkını, yani ayrı bir devlet kurma hakkını savunuruz. Bu hakkı kullanıp kullanmayacağını veya ne yönde kullanacağını Kürt milletinin kendisine bırakırız.”231

Kaypakkaya söylediği bu sözlerle halk ve millet kavramlarının farklılığına değinmiş ve diğer örgütleri bu farkı anlamamakla suçlamıştır. TKP/ML bu konuda, ezilen tüm halkların demokratik halk devrimi çerçevesinde kurtuluşunu savunmakla birlikte, ulusal anlamda ezilen ulusun burjuvazisinin de kendi kaderini tayin hakkını, ezilen halkın aleyhine olmamak kaydıyla desteklemiştir.232

4.10.2. Kemalizm’e Bakışı

Kaypakkaya ve TKP/ML’nin farklı bir bakış açısı getirdiği diğer bir konuda Kemalizm’dir. Çağdaşı olan diğer sol örgütlerin hemen hepsinin Kemalizm’e biçmiş olduğu devrimcilik ve ilericilik tespitlerinin tamamına karşı çıkmışlardır.

230

İbrahim Kaypakkaya: Seçme Yazılar II, İstanbul, 1992, s.171–202

231İbrahim Kaypakkaya: Seçme Yazılar II, İstanbul, 1992, s.186–187 232 www.kaypakkaya.org (28.05.2008)

Bu örgütler Kemalizm’i, ilerici aydınlar önderliğinde gelişen, devrimci ve anti- emperyalist bir hareket olduğunu ileri sürmüşler ve hemen hepsi kendilerini Kemalizm’in ve Atatürk ilkelerinin devrimci mirasının bekçisi ve takipçisi olduklarını söylemişlerdir. 233

Kaypakkaya ise Kemalizm tahlilini şu şekilde özetlemiştir:234

1. Kemalist devrim, Türk ticaret burjuvazisinin, toprak ağalarının, tefecilerin, az miktardaki sanayi burjuvazisinin, bunların üst kesiminin bir devrimidir. Yani devrimin önderleri, Türk komprador büyük-burjuvazisi ve toprak ağaları sınıfıdır. Devrimde, milli karakterdeki orta burjuvazi önder güç olarak değil, yedek güç olarak yer almıştır.

2. Devrimin önderleri, daha anti-emperyalist savaş yıllarında iken İtilâf emperyalizmi ile el altından işbirliğine girişmişlerdir. Kemalistler, emperyalistlerle barış imzaladıktan sonra bu işbirliği daha da koyulaşarak devam etmiştir.

3. Kemalist hareket, özünde “işçilere ve köylülere, bir toprak devrimi imkânına karşı” gelişmiştir.

4. Kemalist hareketin sonucunda, Türkiye’nin sömürge, yarı-sömürge, yarı-feodal yapısı; yarı-sömürge ve yarı-feodal yapı ile yer değiştirmiştir; yani yarı-sömürge ve yarı-feodal iktisadi yapı devam etmiştir.

5. Sosyal alanda, eski milli azınlıklara mensup komprador büyük burjuvazinin ve eski bürokrasinin, ulemanın hakim mevkiini milli karakterdeki orta burjuvazi içinden palazlanan ve emperyalizmle işbirliğine girişen yeni Türk burjuvazisi, eski Türk komprador büyük burjuvazisinin bir kesimi ve yeni bürokrasi almıştır. Eski toprak ağalarının, büyük toprak sahiplerinin, tefecilerin, vurguncu tüccarların bir kısmının hakimiyeti devam etmiş, bir kısmının yerini yenileri almıştır. Kemalistler bir bütün olarak, milli karakterdeki orta sınıfın çıkarlarını temsil etmemekte, yukarıdaki sınıf ve zümrelerin menfaatlerini temsil etmektedir.

6. Politik alanda, hanedanlık çıkarları ile birleştirilmiş olan meşrutiyet yönetiminin yerini, yeni hakim sınıfların çıkarlarına en iyi cevap veren yönetim, burjuva cumhuriyeti almıştır. Bu idare sözde bağımsız, gerçekte siyasi bakımdan emperyalizme yarı-bağımlı bir idaredir.

7. Kemalist diktatörlük, sözde demokratik, gerçekte askeri faşist bir diktatörlüktür.235

Kemalizm analizini bu şekilde yapan Kaypakkaya, Kemalizm’in devletçilik anlayışını da şu sözlerle yorumlamıştır: “Demek ki, söz konusu olan şey, devlet eliyle milli burjuvazi yaratmak değildir. Söz konusu olan, bütün devlet imkanlarını, Kemalist burjuvazinin zenginleşmesine ve palazlanmasına tahsis etmektir. Devlet tekelleri de bu amaca hizmet ediyordu. Kemalist burjuvalar, devlet tekelleri yaratarak ve bunları kendi hizmetine koşarak, bu alanlarda rekabeti geniş ölçüde

233K. Yusuf Mengüç, a.g.e., s.144 234www.kaypakkaya.org (28.05.2008) 235

ortadan kaldırıyor, böylece işçi ve köylüleri yüksek tekel kârlarıyla daha da insafsızca sömürüyordu”236

4.11. DİĞER ÖRGÜTLERLE İLİŞKİLERİ