• Sonuç bulunamadı

En yakınındaki insanların ağzından Atatürk‘ün nasıl bir ülke öngördüğü açıkça anlaĢılabilir: Mondros Mütarekesi‘nden sonra Mustafa Kemal‘in Osmanlı Hükümeti‘ne Nazır olarak girmek istemesi, istilâcı düĢmanlara karĢı meĢru yoldan direnmek içindir. Bunun mümkün olmadığını görünce, Ġstanbul‘da arkadaĢlarıyla günlerce müzakerelerde bulunmuĢ ve Anadolu‘da millî mukavemeti teĢkilâtlandırmayı öngörmüĢtür. GeniĢ salâhiyetle Anadolu‘ya geçerken Türk vatanı ve milleti için ne yapacağını plânlamıĢ bulunuyordu ve bu salâhiyetnamenin bizzat kendisi tarafından hazırlanmıĢ olduğu bilinmektedir.

Afet Ġnan‘ın ifadesiyle; Atatürk‘ün hedefleri ve bunların tatbikatı üzerinde durulursa, bunların en önemlisi; Sınırları belirli bir Türk yurdunda; bağımsız ve demokratik esaslara dayanan bir Türk devleti kurmak. Bu prensibin tatbikatı için, Ģu tarihî olayları hatırlamak gerekiyor: I.Cihan SavaĢı‘nın sonunda mağlûp addedilen taraf devletlerden Osmanlı hükümeti‘nin mütareke ve sulh antlaĢması imza edip de yürürlüğe girmesini tek kabul etmeyen Türk Milleti olmuĢtur. Millet diyorum çünkü, Osmanlı Devleti, hem Mondros Mütarekesi‘ni (1918) ve hem de Sevr AntlaĢması‘nı (1920) imza ederek maalesef Osmanlı Ġmparatorluğu tarihinin sonunu getirmiĢtir ve hükümet durumuna düĢmüĢtür. Türk Milleti, Gazi M. Kemal‘in idaresi altında Türk vatanını, üç yıl mücadeleden sonra düĢman istilâsından kurtardığı zaman ise son Osmanlı PadiĢahı kendi Ģahsî selâmetini düĢman kumandanına sığınmakta bulmuĢtur. Esasen vatana, millete hiçbir müspet iĢ yapmamıĢ ve Türk milletini tanımamıĢ olan, bilkâkis Anadolu‘daki millî mukavemeti önlemek için, her türlü tedbiri almaktan geri kalmamıĢ olan Osmanlı PadiĢahının son mektubu ibretle okunmaya değer:

―Dersaadet ĠĢgal Orduları BaĢkumandanı General Harington Cenaplarına,

Ġstanbul‘da hayatımı tehlikede gördüğümden, Ġngiltere Devleti fahîmesine iltica ve bir an evvel Ġstanbul‘dan mahalli âhara naklimi talep ederim efendim‖. 16 TeĢrinisani (Kasım) 1922

Halifei Müslimîn Mehmed Vahideddin

Bence, Atatürk‘ü bu idealinde muvaffak kılan iki unsur vardır: Vatan mefhumu ve millet sevgisi. Bu iki vasfı Ģöyle izah etmek mümkündür: Mustafa Kemal 1922‘ye kadar asker kumandan olarak o zaman vatan toprakları addedilen sınırlarında çalıĢtı ve ordular idare etti. Trablusgarb‘a giderken gençliğinin en heyecanlı devri içinde Türk imparatorluğunun bir parçasını kurtarmaya koĢtu. Oradan dönüĢünde Balkan Harbi‘nde Makedonya‘nın düĢman eline düĢtüğü haberini Mısır‘da aldığı zaman, en büyük acıyı hissettiğini daima söylerdi. Doğup büyüdüğü ve inkılâp fikirlerinin beslendiği Ģehir için hayatının sonuna kadar hasret çekmiĢtir. En canlı hâtıraları, çocukluğunun masum olayları, o muhitte geçmiĢti. Atatürk hisleriyle, anılariyle buraya bağlı idi. KurtuluĢ SavaĢı‘nın BaĢkumandanı MareĢal Gazi M. Kemal Ġzmir‘e muzaffer ordusu ile girdiği vakit, önünden kaçan düĢman ordusunu kovalamak, Makedonya‘ya el uzatmak isteyebilirdi. O, ―Millî hudut içinde vatan bir küldür‖ sözünü Erzurum Kongresi‘nde (23 Temmuz 1919) tespit etmiĢ bulunuyordu. Bu vatan ―hiçbir kayıt ve Ģart altında ayrılık kabul etmez bir kül‖ olduğunu bütün devletlere kabul ettirmiĢtir. 40

Atatürk‘ün en yakınındakilerden Afet Ġnan‘ın dile getirdiği bu tespitler, onun vatan ve millet sevgisi ile hedeflerinin makul ve mantıklı olmasını yansıtır.

Türk inkılâbının en büyük özelliklerinden biri de insana ve insanlık sevgisine dolayısıyla insan hak ve hürriyetlerine verdiği değerde görülür. Toplumun temel yapısını meydana getiren insan, bütün gerçek değerlerin sahibi kabul edilir. Atatürk tarafından gerçekleĢtirilen Türk inkılâbı, dayandığı temel ilkeler bakımından hümanist yâni insânî bir karakter taĢır. Bu, en azından teoride oturmasa da, hedef ve ideal bu yöndedir. Dileğimiz, bunun bir an önce teoriye paralel bir seviyede gerçekleĢmesidir. Mesela; Türk inkılâbının, temel ilkelerinden olan milliyetçilik anlayıĢı, Ģovenizm, ırkçılığa, insanların birbirini küçük görüp, kendi ırkının üstünlüğünü dava etmeye karĢı olup, milletlerarası iyi iliĢkileri ve sevgiyi esas alır, iyi iliĢkilere ve sevgiye dayanır.

40 Ġnan, A., ―KurtuluĢ SavaĢının Bazı Belgeleri ve Atatürk‘ün Ġnkılâp Prensipleri‖, Belleten, C. 32, S.

Atatürk, ―Biz kimsenin düşmanı değiliz. Yalnız insanlığın düşmanı olanların

düşmanıyız!‖ demektedir ki bununla insana ve insanlığa olan sevgisini, insan hak ve

hürriyetlerine olan inancını dile getirmektedir.

Bunun yanında O, 1937 yılında, Romanya DıĢ ĠĢleri Bakanı ile yaptığı bir konuĢmada, insana, insanlara verdiği değeri ve önemi, insan hak ve hürriyetlerini nasıl düĢündüğünü, Ģu Ģekilde ortaya koymuĢtur: ―İnsan mensup olduğu milletin varlığı ve

saadetini düşündüğü kadar, bütün cihan milletlerinin huzur ve refahını düşünmeli ve kendi milletinin saadetine ne kadar kıymet veriyorsa bütün dünya milletlerinin saadetine yardımcı olmaya elinden geldiği kadar çalışmalıdır… Çünkü, dünya milletlerinin saadetine çalışmak, diğer bir yoldan, kendi huzur ve saadetini temine çalışmak demektir. Dünya ve dünya milletleri arasında sükûn, açıklık ve iyi geçim olmazsa, bir millet kendisi için ne yaparsa yapsın huzurdan mahrumdur… En uzakta zannettiğimiz bir hadisenin bize bir gün temas etmeyeceğini bilemeyiz. Bunun için beşeriyetin hepsini bir vücut ve bir, milleti bunun bir uzvu addetmek icap eder. Bir

vücudun parmağının ucundaki acıdan, diğer bütün âzâlar müteessir olur‖.41

Görülmektedir ki Atatürk‘ün hayalindeki dünyanın diğer bir yansıması insan hak ve hürriyetleri üzerine kurulu bir düzenden geçmekteydi. Böyle bir düzen hayal eden bir liderin, kendi halkına bakıĢının da farklı olması gerekirdi.

Afet Ġnan‘ın yakın gözlemleriyle; Atatürk‘ün özlemini çektiği ülke ve dünya tasvirini izlemeye devam edersek, Atatürk‘ün, Türkiye ve Türk Milleti için çok önemli iĢlere imza atmıĢ bir tarihi karakter olduğu görülür. En yakınındaki insanlardan birinin tabiriyle O, Türkiye için bir tarih devridir. Türkiye Cumhuriyeti tarihi O‘nun kurmasıyla baĢlar. Memleketi kurtaran, cumhuriyeti kuran, onu on beĢ yıl en verimli idaresiyle yaĢatan bir kiĢi olarak büyük iĢlerinin üzerinde milletinin sevgi halesi içinde ebediyete intikal etti.42 Aynı konumda olan pek çok kiĢi, halkının diktatörü ya da ebedi önderi gibi sıfatlar alırken acaba o kendine nasıl bir yer aramıĢtır?

Atatürk hiçbir vakit diktatör özentisi içinde olmadığı gibi buna özenenleri de sert bir dille tenkit etmiĢtir. Mussolini bu tür kiĢilerin baĢında gelir. Onun Türkiye‘yi hedef alan beyanatlarına oldukça sinirlendiği bir gün Cumhuriyet resepsiyonun da karĢılaĢtığı Ġtalyan büyükelçisine ―Bizim memleketimize herhangi bir suretle göz koyamaz, bunu aklından çıkarmalıdır! Söylediklerimi dinlediniz. Benim fikirlerim bu, Mussolini‘nin bu

41 Asmaz, A., ―Atatürk ve Ġnsan Hak ve Hürriyetleri‖, Türk Dünyası AraĢtırmaları Dergisi, Ġstanbul,

1995, s. 32-34.

sözlerine karĢı! Bunları istiyorum ki sefir kendi memleketine, Mussolini‘ye olduğu gibi yazsın!‖ sözleriyle tepkisini dile getirdikten sonra, benzer türde beyanatların devam ettiğini gördüğünde, ―Memleketi için iyi bir insan değil!‖ dediği Mussolini için ―Bunu, göreceksiniz ayaklarından asacaklar!‖ sözleriyle onun hakkındaki kanaatini söylemiĢtir. Bu sözleri söylediği Afet Ġnan, ―Ben ĢaĢırmıĢtım. Ne demek ayaklarından asacaklar?... Oldu… Evet, öngörüsü müdür nedir? Bilmiyorum…‖ sözleriyle bu olayı ve onun diktatörlük konusundaki düĢüncelerini aktarmaktadır. 43

Atatürk, bir devlet kurucusu olarak hâkimiyetin milletin bütününe ait olduğu prensibini kabul etmiĢtir. MonarĢik idareden cumhuriyete geçiĢte bir aileden doğmuĢ olmak devlet reisliği hakkını elde edenlere mukabil, her kabiliyet gösteren, milletin içinden çıkan her kiĢinin lâyık olduğu devlet hizmetlerinde, baĢarı gösterdiği sürece, vazife görmesi prensibi yurdumuzda kanun yolu ile kabul edilmiĢtir. Bu büyük zihniyet değiĢikliğinin kaynağı ise millet sevgisinin ve millî değerlere önem vermenin bir neticesidir.

Atatürk bu hususta diyor ki ―Millet sevgisi kadar büyük sevgi yoktur. Ġstiklâl Harbi‘nde, benim de milletime ettiğim bir takım hizmetler olmuĢtur, zannederim. Fakat bunlardan hiç birini kendime mal etmedim. Yapılanın hepsi milletin eseridir dedim. Aranacak olursa doğrusu da budur. Mazide sayısız medeniyet kurmuĢ bir ırkın ve milletin çocukları olduğumuzu ispat etmek için, yapmamız lâzım gelen Ģeylerin hepsini yaptığımızı ileri süremeyiz. Bugüne ve yarına bırakılmıĢ birçok büyük iĢlerimiz vardır. Ġlmî araĢtırmalar da bunlar arasındadır. Benim arkadaĢlarıma tavsiyem Ģudur: ―ġahsımız için değil, fakat mensup olduğumuz millet için elbirliği ile çalıĢalım.‖ Atatürk‘ün bu naklettiğim sözlerinde görüldüğü gibi millet sevgisini, millete eser vermekte buluyor ve birleĢtiriyor.44