• Sonuç bulunamadı

Okul öncesi eğitim, örgün eğitimin ilk basamağıdır. Ülkemizde okul öncesi eğitimi tanımı Milli Eğitim Temel Kanunu ile yapılmış olup; genel olarak mecburi öğrenim çağına gelmemiş çocukları birçok açıdan ilköğretime hazırlamak amaçlı bir eğitim basamağıdır. Okul öncesi dönem, diğer yaşam dönemleri ile karşılaştırıldığında gelişimin bütün alanlarını ve birbirleriyle ilişkisinin en fazla olduğu kritik dönemleri kapsamaktadır (Şahin, Kartal ve İmamoğlu, 2013). Okul öncesi çağdaki çocukların gereksinimleri, ilköğretim düzeyindeki öğrencilerin gereksinimlerinden farklıdır. Yapılan birçok çalışma çocuklardaki erken dönem deneyimlerinin bir ömür boyu devam ettiğini; çocuklukta edinilmiş olan yönelimlerin daha ileriki yaşlarda yaşamını önemli ölçüde etkilemiş olduğunu göstermektedir.

Ramazan ve Demir, (2011) de yaptıkları çalışmada ulaştıkları bulgular ile okul öncesi döneme vurgu yapmışlardır. Bu istatistiklere göre bireylerin 17 yaşına kadar olan bilişsel gelişiminin %50’si 4 yaşına kadar, %30’u ise 4 ile 8 yaş arası dönemde oluşur ve okul başarılarının %33’ü 6 yaşa kadar eğitime bağlıdır. Çocukların bu dönemde edindikleri fikirler ile içten gelen davranışlar sergilediği ve yavaş yavaş davranış edindikleri ilk yer aileleri ile birlikte vakit geçirdiği evleridir. Zaman ilerledikçe ortaya çıkan eğitim ihtiyacının yanında yaşıtlarıyla birlikte geçirecekleri sosyal bir ortama ihtiyaç duyulmaktadır. Bu nedenle alınan okul öncesi eğitim çocukların eğitim ihtiyaçlarının yanında, sağlıklı gelişim gösterebilmeleri için önemli bir yere sahiptir (Koçyiğit, 2014). Çocukların belirli gelişim evrelerinde bazı kritik dönemleri

10

bulunmaktadır. Okul öncesi eğitim ise bu gelişim evrelerinin içerisinde yer alan kritik dönemlerden biri konumundadır. Okul öncesi dönem; çocukların dil, sosyal, psikomotor gelişim gibi daha birçok gelişim alanını etkileyen kritik bir süreçtir. Okul öncesi eğitim süreci, bireyin ileri yaşlardaki öğrenme faaliyetleri üzerinde etki oluşturur ayrıca sosyal hayatları, davranış ve düşünme becerileri için de zemin oluşturmaktadır (Kholoptseva, 2016; Tunçeli ve Zembat, 2017). Örneğin okul öncesi dönemde dil gelişimi desteklenen bir birey ifade edici dilini geliştirir bu; bir sonraki eğitim basamağında sözel becerileri gerektiren derslerini olumlu yönde etkiler (Hooper, Roberts, Sideris, Burchinal ve Zeisel, 2010). Okuma ve yazmayı öğrenme yüksek düzeyde bir yeterliliktir. Fakat erken çocukluk eğitimi, sonradan kazanılan okuma yazma gelişimi için önemli bir altyapı oluşturur. Aynı şekilde okul öncesi dönemde temelleri atılan matematik becerileri devam eden tüm eğitim süreçlerindeki matematik performanslarını etkilemektedir (Hooper vd., 2010).

Araştırmalar, okul öncesi dönemde yürütülen verimli bir eğitim sürecinin beyin gelişimini ve diğer gelişim alanlarını olumlu yönde etkilediğini ortaya koymaktadır (Wesley ve Buysse, 2010). Dolayısıyla beyin gelişimi okul öncesi dönemde çevresel uyarıcılar ile etkileşime girmeye en hazır olduğu zamandır. Bu nedenle çevre, bireyin eğitimine yönelik öğrenme düzeylerini ve tüm gelişim alanlarını etkilemektedir (Gregorc ve Mesko, 2016). Bireyin ne derece ve ne kadar çabuk öğrenebileceği doğrudan çevresinin sunduğu olanaklar ile açıklanmaktadır. Çocuğa sunulan çevre ne kadar donanımlı ve içerik bakımından çeşitlilik gösterir ise öğrenme süreci de bir o kadar verimli ve hızlı gerçekleşmektedir. Böylece çocuğa yeni öğrenme deneyimleri tecrübe etmesine fırsat verilerek beyin gelişimi olumlu yönde gelişim göstermektedir. Okul öncesi eğitim çocuğun erken yaşlarda tecrübe edeceği deneyimler sunarken çocuğun öğrenme sürecine ve kendi potansiyelinin farkına varmasına destek olur. Bu potansiyelleri geliştirme yönünde de teşvik edici bir role sahiptir. Bu durum; çocuğun ileri yaşlardaki okul hayatında yaşayacağı akademik başarıları etkilemektedir. Bu dönemi sağlıklı bir şekilde geçiren birey okula ve okul yaşantısına dair olumlu tutumlar içerisine girmektedir (Tuncer, 2015). Çocuğun olumlu davranışlar içerisinde olması, bu davranışlarını geliştirmesi ve öğrenmeye yönelik becerilerinin nitelikli bir şekilde oluşması adına zengin çevre olanakları sunulmalıdır. Bilişsel yetilerini ortaya çıkaracağı aynı zamanda dili iletişim anlamında yetkin bir şekilde kullanabileceği, çevresi ile sosyal anlamda iyi ilişkiler kuracağı öz bakım ve motor becerilerinin

11

sağlıklı bir şekilde gelişiminin oluşması adına tüm çocukların okul öncesi eğitime ihtiyacı vardır (MEB, 2013).

Çocuğun sağlıklı bir gelişim gösterebilmesi ve öğrenmeye yönelik içten güdülenmesine ortam sağlanarak aynı zamanda bilişsel gelişimi, dil gelişimi, sosyo- duygusal gelişiminin ve motor becerilerinin gelişimine yönelik deneyimler sunulmaktadır. Tüm bu gelişim alanlarının sağlandığı ortam nitelikli bir okul öncesi eğitimi ile gerçekleştiği bilinmektedir. Ayrıca, birçok ülkede okul öncesi eğitime katılım oranının yüksek olması o toplumda önemli ilerlemelerin olduğuna inanılmaktadır (Usakli, 2010). Alınan okul öncesi eğitim ile toplumlarda oluşan faydaların yanında çocukların kendi refah düzeyleri için de fayda sağlanmaktadır. Çocukların okul öncesi eğitimi alarak erken yaşlarda edindikleri bilgi, tecrübe, fikir, beceri ve yetenekleri ileriki yaşamları adına da önemli bir rol oynamaktadır.

Özetle bireyin yaşamı boyunca devam edecek olan öğrenme sürecinin zemini ilk altı yılda oluşmaktadır. Birey okul öncesi döneminde hayatının sonraki sürecini etkileyecek deneyimler ve kazanımlar gerçekleştirmektedir. Bu doğrultuda çocuk çevresindeki arkadaşlarıyla ve yetişkinlerle etkileşim sürecine girer, duygu ve düşüncelerini dile getirmeyi yani kendini ifade etmeyi öğrenir, içinde yaşadığı topluma karşı uyumlu davranışlar sergiler, karşılaştığı probleme çözüm önerileri geliştirir. Okul öncesi dönemde kazanılan bu beceriler çocuğun ileriki yaşamını etkilemektedir. Bu nedenle bu yaş grubuna iyi düzenlenmiş ve planlanmış bir okul öncesi eğitiminin sunulması son derece önemlidir.